- 6 Mart 2012
- 17.734
- 27.913
- 49
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elif Oktay Sepet, emziğin en geç 2 yaşında bıraktırılması gerektiğini belirterek, “Emziğin uzun süreli kullanımı, ağız-diş yapılarında kalıcı zararlara, konuşma ve telaffuz bozuklukları ile orta kulak enfeksiyonlarına da neden olabilmektedir.
Emzik, bebeğin çok huzursuz olduğu durumlarda sakinleşmesi için ya da yalnızca gece uykusunda verilerek kısıtlanmalı, sonrasında da tamamen ortadan kaldırılmalıdır” dedi.
Sepet, annenin hamilelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenmesi nedeniyle bebeğin dişlerinin yapısal açıdan dirençsiz gelişebileceğini belirterek, annenin bu dönemde protein, kalsiyum, fosfor ile özellikle A, C ve D vitaminlari açısından dengeli ve yeterli beslenmesinin önemli olduğunu söyledi.
İLAÇLAR DİŞLERİ GÜÇSÜZLEŞTİREBİLİR
Sepet, hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar ve metabolik hastalıklar ile tetrasiklin ve talidomid gibi ilaçların kullanımının da dişlerin yapısal açıdan dirençsiz olmasına neden olabildiğini vurgulayarak, “Doğum komplikasyonları, doğum sonrası geçirilen enfeksiyonlar, metabolik hastalıklar, konjenital kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, dudak damak yarıkları, beslenme bozuklukları, tetrasiklin, kurşun ve aşırı fluorid alınımı da diş gelişimini etkileyebilecek doğum sonrası faktörlerdir. Hamilelik döneminde anne adaylarının ağız diş sağlığına özen göstermesi hem kendisi hem de doğacak bebeğin ağız-diş sağlığı açısından son derece önemlidir. Çünkü çürük yapıcı bakteriler, anneden bebeğe tükürük teması yoluyla geçiş gösterebilmektedir. Bu dönemde annenin ‘bebek ağız-diş sağlığı’ hakkında bilgilendirilmesi, ileride oluşabilecek sorunların önlenmesine yardımcı olur” diye konuştu.
Emziklerin de emme sıklığına ve süresine bağlı ağız ve dişler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini aktaran Sepet, şöyle devam etti:
“Uzun süreli (3-4 yaşa kadar) emzik emme alışkanlığı, üst dişlerin öne, alt dişlerin içeriye doğru konumlanmasına, damak yapısında belirgin bir daralmaya (V şeklinde damak), ‘açık kapanış’ denilen alt ve üst çeneler arasında kapanış bozukluklarına ve konuşma bozukluklarına neden olabilmektedir. Ayrıca emziğin şeker, bal, pekmez gibi gıdalara batırılarak bebeğe verilmesi erken yaşta diş çürüklerinin oluşmasına neden olabilir. Emzik kullanımının 2 yaş civarında bırakılmasıyla dişlerde oluşan bozuklukların büyük bir oranda kendiliğinden düzeldiği görülebilmektedir. Uzun süreli emzik emme sonucu oluşan ağız ve diş yapısındaki bozulukların tedavisinde öncelikle bu alışkanlığın terk edilmesi gerekmektedir. Uzun süre emzik emen çocuklarda aynı zamanda parmak, dil emme ve yanlış yutkunma alışkanlıkları da görülebilmektedir. Alışkanlığın devam etmesini önlemek ve oluşan bozuklukların düzeltilebilmesi için ‘alışkanlık kırıcı apareyler’ ve ortodontik tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.”
“DUDAK KENARLARINI VE ÇENEYİ TAHRİŞ EDEN EMZİKLER KULLANILMAMALI”
Sepet, bebeğin emme refleksiyle dünyaya geldiğini ifade ederek, anne sütü alan, iyi gelişen, huzurlu bir bebeğin emzik emmeye zorlanmaması gerektiğini vurguladı.
Emziğin, anne sütünü yeterince alamayan, mamayla beslenen, parmaklarını ya da giysilerini sürekli emmek isteyen, uyku sorunu yaşayan, huzursuz bebeklerde kullanılması gerektiğini dile getiren Sepet, şunları kaydetti:
“Emzik emme tekniği ile anne memesini emme tekniği farklıdır. Anne sütünü emmeyi engellememesi için emziğin 1. aydan sonra kullanılması önerilir. Emzik genelde uykuya dalmak üzere olan bebeğe verilmeli, derin uykuya daldıktan sonra bebeğin ağzından çıkartılmalıdır. Ayrıca emziklerin kaynatılarak temizlenmesine özen gösterilmelidir. Ebeveynler ya da bebeğin bakımından sorumlu kişiler, emziği temizlemek için asla ağızlarına alıp temizleyerek bebeğe vermemelidirler. Bu yolla bebeğe çürük yapıcı mikroorganizmalar dahil birçok mikrop bulaşabilir.”
EMZİKLERDE BİSPHENOLA TEHLİKESİNE DİKKAT EDİN
Sepet, yıpranmış ve yarıklar oluşmuş eski emziklerin kullanılmaması, emziklerde “Bisphenol A” gibi zararlı maddelerin bulunmadığından emin olunması ve silikon ya da kauçuktan yapılmış emzik kullanımının tercih edilmesi gerektiğine işaret ederek, bebeklerin, silikon emziklere yumuşak ve pürüzsüz yüzeyleri nedeniyle daha kolay alıştığını, kauçuk emziklerin de çabuk eskimesi sebebiyle yapışkan hale geldiğinde değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
“Silikon emziklere göre daha elastik olduklarından diş çıkartma dönemlerinde kullanımları daha uygundur. Ancak kauçuk emziklerin allerji yapabileceği unutulmamalıdır” diyen Sepet, 0-6 aylık bebeklere anne memesine benzer olduklarından damaksız emzikler, 6 ay üzerindeki bebeklere ise damak gelişimini bozmayacak anatomik başlıklı emzikler verilmesini tavsiye etti.
Sepet, seçilecek emziğin tabanının geniş, burun deliklerini kapatmaması ve tabanında hava akımını sağlayacak deliklerin olması gerektiğini vurgulayarak, “Dudak kenarlarını ve çeneyi tahriş eden emzikler kullanılmamalıdır. Bebeklerin ağız-diş sağlığı açısından diş hekimini erken ziyareti son derece önemlidir. 1 yaşından itibaren düzenli diş hekimi kontrolüyle olası birçok sorun önlenebilir. Emzik, maksimum 2 yaşında bıraktırılmalıdır. Çünkü emziğin uzun süreli kullanımı, ağız-diş yapısında kalıcı zararlara, konuşma ve telaffuz bozuklukları ile orta kulak enfeksiyonlarına da neden olabilmektedir. Emziğin bıraktırılması kolay bir durum değildir. Emzik kullanımının süre ve sıklığının azaltılmasıyla bu sürece başlanmalıdır. Emzik, bebeğin çok huzursuz olduğu durumlarda, sakinleşmesi için ya da yalnızca gece uykusunda verilerek kısıtlanmalı, sonrasında da tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Çocuğun emzik emmeyen yaşıtlarıyla sık sık bir araya getirilmesi, ödül yöntemleri, stresli anlarında alternatif yöntemlerle çocuğun rahatlatılması, ilgisinin başka alanlara çekilmesi, sevgi ve sabır temelli yaklaşımlarla bu zor süreç aşılabilir” değerlendirmesinde bulundu.