Önceden severdim kırmızıyı,aşkı,sevdayı kalbimi anımsatırdı bana.Öyle ki aldığım her şeyde bulunurdu bu renk.
Sonraları gördüm ki kırmızı benim sandığım kadar masum değildi.Acının,kederin,kanın rengiydi.
Bayrağımızdaki kırmızıda şehitlerimizin kanı değil miydi zaten?
Şimdi,karalara büründü her yanımız..
1915-Çanakkale Savaşı,Kurtuluş Savaşı-(1919-1923),Şeyh Said İsyanı-(1925),Ağrı ayaklanmaları-(1927-1930),Dersim İsyanı-(1937–1938),Kıbrıs Harekâtı-(1974)
ve 1978'den PKK çatışması.
Gezi olayları,Suruç,Barış mitingi ve daha nicesi.Her savaşta,her mitingde ölen hiç masum yok muydu?Sırf ideolojik görüşüne ters düşen bir parti yüzünden dahi
belki gerçekten oradan geçerken ölen bir insanın ölümüne dahi sevinmedik mi?Sahi ne ara körelttik vicdanlarımızı?
Mitingde ölen insanlarımıza üzülsek hain,şehitlerimize yansak faşist olmadık mı?
Peki bunlar için illa ki bir katil bulunurken Soma'daki madencilerimiz nasıl olurda unutulup gidiliyor.Onların suçu neydi?
İnsanı katleden insan olmuşken,bir ocağa ateş düşüp birinin ana babasının ciğeri yanıyorken oh olsun demek vicdansızlıktır.Siyasi çıkarımlar uğruna birbirimizi kırmak
katletmek yersiz.
Söylenecek çok söz var,söylenmeyen çok şey.
Ne kırmızı masumluğunu aşkı savunabildi,ne de biz vicdanımızı.
Kırmızı kana büründü,yüreklerimiz taşa...