31 Mart 2014 Pazartesi
Galiba hiçbirimiz böyle seçim görmedik:
Bırakın dataları, başladığımızda ülkede saatin kaç olduğu bile belli değildi.
Bütün iktidar olanakları seçim için seferber edildi.
Birçok kentte elektrikler kesildi, hava koşulları bahane edildi.
Anadolu Ajansı, tarihine ihanet edip hükümet sözcüsü gibi davranarak manipülasyona girişti.
En çok usulsüzlük başvurusu bu seçimde yapıldı.
Tam bir güvensizlik havası, seçime damgasını vurdu.
***
Yine de şu tespiti yapmak lazım: Bunca ispatlı hırsızlık, aleni yolsuzluk, dehşetli baskıdan sonra iktidar partisi hâlâ yüzde 40ı aşkın oy alıyor, büyük şehirlerde burun buruna yarışıyorsa, bunun tek tercümesi vardır:
Seçmen, yolsuzluk iddialarına kulak asmamış, baskıların hak edildiğine inanmış, hükümete yeniden kredi tanımıştır.
Hükümetin, Benim ikbalim elimden gidiyor gerçeğini, Ülkenin istikbali elinizden gidiyor diye yansıtmakta başarılı olduğu anlaşılıyor.
Seçmen CHP alerjisini, İnsanlar el ele tutuşsa nostaljisinden daha çok sahiplenmiş görünüyor.
Bayrağımız iniyor yalanı, Soygun büyüyor hakikatinden ağır basmışa benziyor.
Seçmeni suçlamadan önce herkes kendine bakmalı; bu manzaradan ders ve sonuç çıkarmalı...
***
Asıl tehlikeli olan, Erdoğanın ülkeyi kutuplaştırma siyasetinin sonuç vermiş oluşu... Sandıktaki rakamlar, kutuplaşmayı derinleştirmiştir.
Üç büyük ilde, Ankara, İstanbul ve İzmirde oyların tam ortadan yarılmasıyla adeta iki partili sisteme geçilmiştir.
Hem AK Parti, hem CHP son yerel seçime göre oylarını yüzde 5er artırarak, Ankara ve İstanbulda başabaş yarışarak, gidişatın ipucunu vermiştir.
Başbakan, balkon konuşmasıyla kutuplaşma siyasetini cepheleşmeye dönüştüreceğini ve siyaseti savaş havasında götüreceğini ispat etmiştir.
***
Basını baskı altına al, Twitterı kapat, Youtubea girişi yasakla, bütün kanalları kendine bağla, yargıyı tasfiye et, üniversiteyi sustur, polis devleti kur, meydanları gaza boğ, yazdırma, söyletme, konuşturma, engelle.. ve yerini koru... Bu yolla her seçim alınır, ama bu koşullarda bu ülke yönetilir mi?
Yüksek oy oranı, kanıtlanmış hırsızlığı kapatmaya, yolsuzluğu unutturmaya yeter mi?
Uygar dünyayı ve kendi halkının yarısını karşısına almış, bütün muhaliflerini düşman saymış ve zafer konuşmasında bile gerginlik yaymış bir Başbakan, eskisi kadar rahat hükmedebilir mi?
AK Parti karşısında öfkeyle kenetlenmiş yüzde 56lık Anti-Erdoğan cephesi, Başbakanın balkondan ilan ettiği savaşta yenilir mi?
Diktatörlüğe meyletmiş bir lider, çoğunluk diktasıyla cumhurbaşkanlığına heves eder mi?
Seçilebilir mi?
Seçilse orada oturabilir mi?
Zor.
Çok zor.
Bu beden, bu elbiseye sığmaz, patlar.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/55907/AKP_li_Secmen_Hirsizliga_inanmadi.html