- 13 Mart 2008
- 131
- 0
- Konu Sahibi x_sHeYmA_x
- #1
İaheste Hanımın Kocası ve Reklamlar
Siz sıcak evinizde oturmuş televizyon seyrederken televizyon
reklamlarının çekildiği evlerde hayat nasıl devam ediyor hiç düşündünüz mü?
Düşünmezsiniz tabi...
Oysa o evlerde daha sonra ne dramlar yaşanıyor bir bilseniz!...
Çünkü çocuklar evde olup biteni babalarına anlatmaya çok meraklıdırlar.
"Babaaa bugün bizim evde kim vardı biliyor musun?"
"Kim evladım ?..."
"Yeşil adam... Pencereden girdi. Banyoda annemle bişeyler konuştular."
"Lan İaheste kim lan bu yeşil adam? Gözlerini mosmor yapmadan önce söyle kim?...."
"Ayol Persil'in yeşil adamı işte."
"Persil kim ?"
"Ah imdaaat... Bırak saçlarımı Nevzat..."
Kadın yediği dayakla o geceyi atlatır. Sabah olur. Adam işe gider.
Kadın tam kendine gelmiştir ki kapı çalınır. Gider kapıyı açar.
Kapıda Mehmet Ali Erbil vardır.
"İyi günler hanfendi. Bana beyazlarınızı gösterir misiniz ?"
"Bu masum sahnenin akşam olunca babaya nasıl anlatıldığını artık siz tahmin edin.
"Babaaa bugün de bizim eve kim geldi biliyor musun ?"
"Kim geldi ulan ?"
"Mehmet Ali Erbil geldi."
"Eeeee ?"
"Anneme 'beyazlarınızı görebilir miyim ?' dedi. Annem de ona bütün beyaz renkli iç çamaşırlarını gösterdi"
"Lan İaheste, beyaz kefenini de gösterdin mi lan? Seni az sonra saracağım kefeni niye göstermedin lan ?"
"Bey dur vurma. Reklam için gösterdim"
"Başka neyini gösterdin lan ?"
"Ayol sadece iç çamaşırlarımı gösterdim. Adam kapıma gelip dayanmış 'benim sana gösterecek bişeyim yok' diyemezdim ya"
"Peki üstünde miydi çamaşırların ?"
"Bazıları..."
"Yeaaaaaaah"
O geceki 4.6 şiddetindeki dayağın merkezininin Kandilli rasathanesine göre İstanbul'un 15 kilometre kadar uzakta bir gecekondu mahallesi olduğu tespit edilir sadece. Kadın şans eseri hayatta kalır. Ertesi gün olur. Koca işe gider. Kadın artık yediği dayaklardan ve kıskanç kocanın kapının önüne koyma tehditlerinden bezmiş bir şekilde televizyonda Yalan Rüzgarı seyrederken kapı bir daha çalınır. Bu kez kapıda Mehmet Aslantuğ vardır.
"Hanfendi gözlerinizi bağlamama izin verir misiniz? Sizinle bir deneme yapmak istiyorum"
Kızıl saçlı velet için akşam babasına anlatacağı yeni bir hikaye vardır
artık.
"Babaaa bugün eve gene bir adam geldi."
"Ulan gene mi?"
"Evet baba. Annem bahçede çamaşırları asarken yanına yaklaştı."
"Hiaaag"
"Sonra annemin arkasına geçip gözünü bağladı."
"Eeee, annen bağırmadı mı oğlum?"
"Hayır bağırmadı"
"Sonra adam anneme bişeyler tutturdu."
"İaheste bildiğin bütün duaları etmeye başla geliyorum. Eee sonra?"
"Annem de adama 'Haklısınız çok yumuşak' dedi..."
"İaheste duayı boşver. Kelime-i şahadet getir...
delikafadulden sırnaşık şey
Siz sıcak evinizde oturmuş televizyon seyrederken televizyon
reklamlarının çekildiği evlerde hayat nasıl devam ediyor hiç düşündünüz mü?
Düşünmezsiniz tabi...
Oysa o evlerde daha sonra ne dramlar yaşanıyor bir bilseniz!...
Çünkü çocuklar evde olup biteni babalarına anlatmaya çok meraklıdırlar.
"Babaaa bugün bizim evde kim vardı biliyor musun?"
"Kim evladım ?..."
"Yeşil adam... Pencereden girdi. Banyoda annemle bişeyler konuştular."
"Lan İaheste kim lan bu yeşil adam? Gözlerini mosmor yapmadan önce söyle kim?...."
"Ayol Persil'in yeşil adamı işte."
"Persil kim ?"
"Ah imdaaat... Bırak saçlarımı Nevzat..."
Kadın yediği dayakla o geceyi atlatır. Sabah olur. Adam işe gider.
Kadın tam kendine gelmiştir ki kapı çalınır. Gider kapıyı açar.
Kapıda Mehmet Ali Erbil vardır.
"İyi günler hanfendi. Bana beyazlarınızı gösterir misiniz ?"
"Bu masum sahnenin akşam olunca babaya nasıl anlatıldığını artık siz tahmin edin.
"Babaaa bugün de bizim eve kim geldi biliyor musun ?"
"Kim geldi ulan ?"
"Mehmet Ali Erbil geldi."
"Eeeee ?"
"Anneme 'beyazlarınızı görebilir miyim ?' dedi. Annem de ona bütün beyaz renkli iç çamaşırlarını gösterdi"
"Lan İaheste, beyaz kefenini de gösterdin mi lan? Seni az sonra saracağım kefeni niye göstermedin lan ?"
"Bey dur vurma. Reklam için gösterdim"
"Başka neyini gösterdin lan ?"
"Ayol sadece iç çamaşırlarımı gösterdim. Adam kapıma gelip dayanmış 'benim sana gösterecek bişeyim yok' diyemezdim ya"
"Peki üstünde miydi çamaşırların ?"
"Bazıları..."
"Yeaaaaaaah"
O geceki 4.6 şiddetindeki dayağın merkezininin Kandilli rasathanesine göre İstanbul'un 15 kilometre kadar uzakta bir gecekondu mahallesi olduğu tespit edilir sadece. Kadın şans eseri hayatta kalır. Ertesi gün olur. Koca işe gider. Kadın artık yediği dayaklardan ve kıskanç kocanın kapının önüne koyma tehditlerinden bezmiş bir şekilde televizyonda Yalan Rüzgarı seyrederken kapı bir daha çalınır. Bu kez kapıda Mehmet Aslantuğ vardır.
"Hanfendi gözlerinizi bağlamama izin verir misiniz? Sizinle bir deneme yapmak istiyorum"
Kızıl saçlı velet için akşam babasına anlatacağı yeni bir hikaye vardır
artık.
"Babaaa bugün eve gene bir adam geldi."
"Ulan gene mi?"
"Evet baba. Annem bahçede çamaşırları asarken yanına yaklaştı."
"Hiaaag"
"Sonra annemin arkasına geçip gözünü bağladı."
"Eeee, annen bağırmadı mı oğlum?"
"Hayır bağırmadı"
"Sonra adam anneme bişeyler tutturdu."
"İaheste bildiğin bütün duaları etmeye başla geliyorum. Eee sonra?"
"Annem de adama 'Haklısınız çok yumuşak' dedi..."
"İaheste duayı boşver. Kelime-i şahadet getir...
delikafadulden sırnaşık şey