Ah biz kadınlar :))

Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.

Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür.

Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.

Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan…!

İtiraf ediyorum...! ßen 2 yüzlüyüm..

Bir yanım; sıcak, sevimli, candan, neşeli :...)

Diğer yanım; soğuk, suratsız, ilgisiz, neşesiz !

Hangi YÜZÜMÜ göreceğiniz size bağlıdır.

Hangisini GÖRÜYORSANIZ onu HAKETMİŞSİNİZ demektir !
 

Ülkemizde kişi başı milli gelir 10.000$'a yaklaşmış. Benim cebimde 10 YTL var. Kim hakkımı yiyorsa haram olsun! Kadın, 34, İstanbul


Dün haberlerde çıkan tekstil sektörünün krize girmesine kocamın yorumu: "Bak bir aydır alışveriş yapmıyorsun, tekstil krize girmiş!" Kadın, 34, İstanbul

"Seviyor musun?" dedim, "Seviyorum." dedi. "Ne kadar?" dedim, "Çok." dedi. "Ne kadar çok?" dedim. "Her akşam eve gelip dırdırını çekecek kadar çok..." dedi. Sustum... Kadın, 26, Ankara

Şiddetli kavgamız sırasında "Gidiyorum ben, bitti!" dediğimde "Dönerken mutfaktan su getir, sana laf anlatacağım diye boğazım kurudu!" diyen kocamı huzurlarınızda yılın kozalağı seçiyorum. Kadın, 24, İstanbul

Lacivert ceketi, gri pantolonu, kahverengi ayakkabısı ve siyah kemerini bir arada giyen babama annemin yorumu: "Toplama bilgisayar gibi olmuşsun!" Erkek, 37, İstanbul


Bir alkış da sınava giderken, 1 GB'lık flash disc'e Kur-an'ı Kerim ve dualar atan, sonra da boynuna asan ve cevşen niyetine kullanan kardeşime gelsin. Kadın, 31, İstanbul

Bir alkış da Sema ismindeki sevgilisine doğum gününde ''Semaver'' hediye eden arkadaşıma gelsin lütfen.
Erkek, 23, Antalya

Hafta sonu babasıyla gezmek için süslenmeyi abartan oğluma "Oğlum çapkınlık mı yapacaksınız?" diye sordum. Oğlum tüm sempatikliğiyle cevap verdi; "Evet anne, babam da bakıyor kızlara ben de. Ama senin kadar güzelini görmedik!" Kadın, 38, İstanbul

Karımla alışveriş merkezinde dolaşırken birden önümüzden inanılmaz güzel bir kadın geçti. Nasıl oldu ben de anlamadım ama ilk defa bir kadına bu derece kilitlendim. Bu durumun farkında olan karımın şu sözleri ile kendime geldim. "Bakma faslın bittiyse kavgaya geçeceğim! Erkek, 25, İstanbul



 
* "Mutlu etmeyeceksen meşgul de etme!"
(40+ kadın)

* "Ayrıca sevmeyeceksen, tahrik de etme!"
(45+ kadın)

* "Bedenim bakire olsa ne yazar, ruhum çapkın olduktan sonra..."
(Bulamayan kadın)

* "Karanlığın pezevenk olup beni yanlızlığa satmasına yanlızlığın fahişe olup benle yatmasına alıştım artık!"
(Kötü sevilmiş kadın)

* "Diz üstü yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim."
(Aldatılmış ve affetmemiş kadın)

* "Firari saatlerin ardından gelen isyankâr sokakların tövbekâr çocuklarıyız biz."
(35+ boşanmış kadın)

* "Hayat yollardan çizilmiş olsa bile bu yollardan birini seçeceksin, seçtiğin yolda ölüm olsa bile selam verip geçeceksin."
(Evli kadın)

* "Biz ölmeyi çoktan göze aldık da yanımızda kimleri götürcez onu düşünüyoruz."
(Evli adamla birlikte olan kadın)

* "Her zaman mutluluğun doruğundayken gülünmez, bazen sırf hayata gıcıklık olsun diye uçurum kenarındayken bile gülümseyeceksin."
(Aldatan kadın)

* "Ben 'seninle toprağa girerim' diyenleri çok gördüm, öyle diyenleri hep yalnız gömdüm."
(Ertesi gün aranmayan kadın)

* "Her genç delikanlının sevgilisi olabilir ama her genç kızın delikanlı sevgilisi olamaz."
(Yüz bulamayan kadın)

* "Biz konuşursak âlem dilsiz kalır."
(İntikamcı kadın)

* "Bir kız bir erkeğe boyun eğmez. Hiçbir erkek de bir damla göz yaşına değmez..."
(Feminist kadın)

* "Az kaşardan tost, çok kaşardan dost olmaz."
(Sevgilisini kaptıran kadın)

* "Bir gecede sevdim seni, bir gecede de unuturum..."
(Şuursuz kadın)

* "Varlığım hissedilmeyebilir belki ama yokluğum koyar..."
(Terk edilen kadın)

* "Kahpelik gizli yapılır ama gizli kalmaz."
(Arkadaşının sevgilisine göz koyan kadın)

* "Seni seviyorum derken hiç yalan söylemedim, yalan söylerken seni seviyorum hiç demedim."
('Secret'çı kadın)

* "Evlenip balayına gideceğime evlenmeyip alayına giderim."
(Özgür kadın)

* "Dünya bir gündür, o da bugündür!"
(Turist kadın)

* "Ben senin beni sollayabilme ihtimalini hiç sevmedim."
(Kıskanç kadın)

* "Kısmetse dönerim."
(Gece kız kıza çıkan kadın)

* "Kolla beni şerit değiştiriyorum."
(Aklı başkasına kayan kadın)
 
Çayyaş
Çay bağımlısı kimse.

Dekılte
Erkeklerin gömleklerini yarıya kadar açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli görüntü.

Hiç çamaşırı
Transparan kadın çamaşırı.
Cinekolog
"İçine cin girmiş" kadınlara cinsel tacizde bulunan hoca, üfürükçü,

Kankamatik
Yolsuz kaldığınızda borç para aldığınız yakın arkadaş.

İçerdöver
Her akşam eve sarhoş gelip karısını, çocuğunu döven koca veya kötü baba.

Sinirbaz
sizi her defasında sinirlendirebilen özel kimse.


Lafıza kaybı
Söyleyeceğiniz sözü unutmanız.

Keldiven
Saçı olmayan erkeklerin, kafalarını soğuk hava, yağmur gibi dış etkilerden korumak için kullandıkları şapka, peruk gibi gereçler.

Markalemun
Saç şeklini ve rengini üzerindeki marka giysiye göre değiştiren, dış görünüşüne aşırı önem veren boş ve sığ insan.

Jeloğlan
Saçlarına jöle sürmeden asla dışarı çıkmaya genç erkek.
Tö be or not tö be…
kötü alışkanlıkları olup da bir türlü bırakma cesareti gösteremeyen

Keşportacı
Sokağa tezgâh açmış uyuşturucu satıcısı.

Shopşal
Alışveriş merkezlerinde saatlerce aylak aylak dolaşan,
boş boş vitrinlere bakan işsiz, güçsüz kimse.

Şenformasyon
İyi, müjdeli haber.

Tükürükçe
Konuşurken ağızlarından çok fazla tükürük saçan kişilerin ana lisanı.


Tıntınager
13-19 yaşlarında boş ve cahil genç.

Keneffüs
Ders aralarında verilen hacet molası.
Notlakçı

sınavlara başkalarının notlarından fotokopi çekerek hazırlanan beleşçi öğrenci.
 
11 KİŞİ
helikopterden sarkan halata asılıdırlar

10erkek ve bir kadın.ip herkesi taşıyacak kadar güçlü olmadığı için içlerinden birinin ipi bırakması gerektiğine karar verirler. yoksa hep beraber düşecektirler.bu kişinin kim olacağına karar veremezler.

Ama o anda kadın çok etkileyici bir konuşma yapar.

Tamamen gönüllü olarak ipi bırakabileceğini söyler.

ÇÜNKÜ; bir kadın olarak,kocası için,

çocukları için ve aslında genelde erkekler için herşeyi bırakmaya alışık olduğunu söyler.


hemde karşılıksızca.

hikayesini bitirir bitmez,tüm erkekler onu alkışlamaya

başlarlar....


ve tüm erkekler
aşağı düşer:)
NOT:BU
HİKAYEYİ AKILLI BİR KADINA GÖNDERİN Kİ
BUĞÜN GÜLÜMSEMEK İÇİN
BİR NEDENİ OLSUN.
TÜM ERKEKLEREDE GÖNDERİNKİ HAYATIN GERÇEĞİNİ BİR KEZ DAHA
ANLASINLAR....
 
HARD-DISK tipi kadın:
Her şeyi hafızasında saklar.

RAM tipi kadın :
İşiniz bittiği anda sizi de unutur.


WINDOWS tipi kadın:
Herkes hiçbir şeyi doğru dürüst yapamadığını bilse de kimse onsuz yaşayamaz.


EXCEL tipi kadın:
Söylendiğine göre bir çok kabiliyeti olmasına rağmen bir çok kimse basit ihtiyaçlar için kullanır.


SCREENSAVER tipi kadın :
Eğlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz.


INTERNET tipi kadın :
Erişilmesi zorlu olan tiptir.


SERVER tipi kadın :
İhtiyacınız olduğundan her zaman meşguldür.


MULTIMEDIA tipi kadın :
Korkunç şeylerin güzel gözükmesini saglar.



E-MAIL tipi kadın :
Her 10 sözünden 8'i anlamsızdır.


VIRUS tipi kadın :
Bir başka ismi de "Eş" tir. Hiç beklemediğiniz bir anda gelir kendisini yerleştirir ve kaynaklarınızı kullanmaya başlar. Kurtulmaya çalıştığınızda kesin bir şeyler kaybedersiniz eğer kurtulmazsanız her şeyinizi kaybedersiniz
 
Üstün Dökmen- Üç şey

İçinizde bu 3 şeyi taşıyorsanız hayat güzeldir..

Köy sakinleri yağmur duasına çık...mışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı. İçlerinden sadece birinde şemsiye vardı.
...
Bu İNANÇ tır.

Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşübileceğini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onu tutacaktır.

Bu GÜVEN dir.

Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair teminatımız yoktur. Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.

Bu ÜMİT tir.

Ve bu üçü varsa hayatınız güzeldir...
 
Bir kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. "Dile benden ne dilersen" der. Dilenci güler ve "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye yanıtlar. Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.
...- Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?
- Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım.
Kral bastırır:
-Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir Kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.
Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatır:
- Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? diye sorar. Kral kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder.
Çanak dolup taşmakta ama anında boşalmaktadır. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır.
Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:
- Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu itiraf et
- Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecen veren bir duygudur. Örneğin; bir araba istersin... Bir yat... Ev... Eş! Tek tek her birini elde ettiğinde, tümü anlamını yitirir. Neden?
Çünkü beynin, aklın onları dışlar. Araba garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir.
Kadın yatağında, para cebindeyse, onlara erişmek için katlandığın yoğun istek yok oluverir. Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın.
İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek gerçek bir dilenci olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında hayatının dönüm noktasındasın demektir.
Sürekli yolculuk hali iyi sonuç vermez.
Geri dön...
Evine dön...
Seni mutlu edecek ögeleri dışında değil, kendi içinde ara!
 
Kaynananızla ilişkiniz nasıl bilmiyoruz ama, size kaynananızın hangi tip olduğunu ve ona nasıl bir yaklaşım göstermeniz konusunda ki bilgileri biliyoruz Melek’ler :)






ASABI KAYNANALAR: Anlaşılması en zor tiplerdendir. Söylenen her sözün altında bir art niyet ararlar. Her zaman sorun çıkarırlar. Çözümlerinde kaba kuvvete bile başvurabilirler. Neye kızdıkları, neye sevindikleri pek belli olmaz.




YARDIM SEVER KAYNANALAR: Her durumda birilerine yardım eden kaynanalardır. Yardımseverlik adına her şeyi yapabilirler. Hastanelerde hastabakıcı, kabul günlerinde pasta yapıcı, bulaşık yıkayıcı olarak görev alırlar. Bazen bunu o kadar abartırlar ki karşılarındakine zarar bile verebilirler.






ŞIKAYETCI KAYNANALAR: Sürekli her şeyden şikayet eder, karşılarındaki insanları canlarından bezdirirler. Aldıkları eşya, yiyecek ve kıyafet konusunda hep sikayetcidirler . Gelin ya da damat hiçbir zaman istediği gibi çıkmamıştır.






KÖYLÜ KAYNANALAR: Gelin veya damat, şartlar ne olursa olsun gelen giden misafire iyi davranmalıdır. Gelini köyden gelen her türlü şeyi pişirebilme ve onların yemeklerini yapabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Gelin ve oğlu, özel günleri, çok erken saatlerde gelerek onlarla geçirmelidir. Eğer bir yere gidilecekse onun mutlaka haberi olmalı, kendisinin yanına alacağı bir kaç kişilik kafile halinde gidilmelidir. Gelin kendi başına bir şey almaya karar veremez. Damatta ise durum farklıdır. Damadın annesi de bu konuda kendisiyle aynı haklara sahiptir ama kızını ezmemek kaydıyla. Gelin misafir çağıracağı zaman ondan izin alır.






ŞEHIRLI KAYNANALAR: Şehirde ulaşımın zorluğu nedeniyle damadın veya gelinin evini kendi evlerinin yakınına isterler. Mümkünse aynı mahallede oturmayı tercih ederler. Gelecek misafirleri çok fazla kabuletmek istemez, gelin veya damadın evine gelecek misafir trafiğini kendileri yönetmek isterler. Yeni gözlük modelleri, mayolar piyasaya çıktığında ilk olarak onlar alırlar. Yeni mobilya, halılar, perdeler onların en önemli istekleridir, ama gelin yeni perde istediğinde “müsrif” olarak değerlendirir ve taş koymaya çalışırlar.






ŞEN KAYNANALAR: Bulunması en zor tiplerdir. Gelin ya da damatlarına karışmazlar. Her türlü sorun için bir cözümleri vardır. Kimseden iş beklemezler. Kırılsalar da kimseye bir şey belli etmezler.Her şeye gülüp geçmeyi başarırlar.






TEMİZLİKÇİ VE GEZİCİ KAYNANALAR


Temizlikçi Kaynanalar: Bu kaynanaların bütün zararları kendilerinedir. Ne kadar temizlik malzemesi varsa hepsinin isimlerini ezbere bilirler. Sürekli temizlik yapıp dururlar. Kapıdan girecek olan herkese ayakkabılarını çıkarttırırlar, koltuklara oturanların nereyi dağıttığına dikkat ederler. Onlara göre gelinleri ya da damatları çok dağınık ve pistir.






GEZICI KAYNANALAR: Nerede akşam, orada sabah gezip duran kaynanalardır. Bazıları eşlerini kaybettikleri için kendilerini sokağa atarlar.


Patron kaynanalar: Bu tip kaynanalar, para, ev, tahvil kısacası mal mülk yönünden zengindirler ve bunu her zaman kullanan tehlikeli tiplerdir. Malları ve paraları ile her şeyi yapabileceklerine inanırlar. Gelin veya damadın evine bir şey aldıkları zaman fiyat etiketini çıkartmazlar. Her konuda kendilerine danışılmasını isterler.Kendilerine ait bir evde oturan gelin veya damada bunu her zaman hatırlatırlar.






YEMEKCI KAYNANALAR: Hayatlarındaki tek şey, yemek yapmak ve yedirmektir. Onlara birkaç kilo et, biraz sebze ve bakliyat aldığınız zaman uzun zaman sizinle uğraşmazlar. Çok güzel yemek yapan bu kaynanalar, hayatlarini bu iş üzerine kurarlar.


Kitapta, “Semra Hanım Türü Kaynanalar” başlığı altında ise “Açıklama için herhangi bir şey yazmaya gerek olmadığını bildiğimiz için bunu engin sağduyunuza bırakıyoruz” deniliyor...






PSİKOLOG ÖNERİLERİ

Psikologların, gelin-kaynana çekişmesini önlemek için gelinlere tavsiyelerine de kitapta yer veriliyor. Bunlardan bazıları şöyle:


Gelinler, kendilerinin de bir gün kaynana olacaklarını hiç akıllarından çıkarmamalıdır.

Kayınvalidesine sevgi ve saygıda kusur etmemelidir. Çünkü o sevdiği insan olan eşinin annesidir.

Kayınvalidesinin bazı ters laflarını kendi aleyhinde yorumlamamalıdır.
Arada yaş ve nesil farkı olduğunu düşünerek kayınvalidesinin istek ve davranışlarını hoş görmelidir.


Kayınvalidesi ile iyi geçindiğinde kocasıyla arasının da daha iyiolacağını bilmelidir.

Kayınvalidesini bayramlarda, kandillerde arayarak gönlünü almalıdır.
Kocasının sık sık anne ve babasini görmek istemesinden rahatsızlık duymamalıdır.


Kayınvalide ve kayınpedere karşı kırıcı, iğneleyici, hoş olmayan sözler söylememeli, onları hoşnut etmelidir.

Kayınvalideler oğullarını kıskanır. Gelinler bunu sezmeli ama yumuşaklıkla bu işin üstesinden gelmelidir.

Gelinler kocalarını kayınvalidelerine karşı kışkırtmamalıdır
 
GEÇENLERDE 3.5 yaşındaki kızıma oğlumun oyuncak arabasını verdim, oğluma da kızımın oyuncak bebeğini.

Sonra bir süre onları ayrı ayrı izlemeye koyuldum.

Emir 1.5 yaşında, ablasına ait bebeği eline aldığı gibi fırlattı.

İstemiyor zannettim, meğer oyun şekli buymuş...

Çünkü gidip bebeği yerden aldı, kol ve bacaklarını içeri doğru kıvırıp bir sağa bir sola durmaksızın topla oynar gibi vurmaya başladı...


Bu arada Zelda diğer odada kardeşinin arabasıyla çoktan duygusal bir bağ kurmuş, battaniyenin altında ninni söyleyerek arabayı uyutmaya çalışıyordu.

“Ağlama arabacık anne şimdi gelecek...”

Benzer bir deney ikiz kız ve erkek kardeşler üzerinde de uygulanmış.

Sonuç aynı...



Kadın ya da erkek, genetik kodumuzun % 99'u birebir aynı.İnanması zor ama bizi biz yapan geride kalan o yüzde bir...Kadın beyni erkeğe göre yüzde 9 daha küçük.


The Female Brain kitabının yazarı Louann Brizendine “Bu yüzden 19. yüzyıl boyunca bilim adamları ‘Kadın aklı erkeğe göre daha geri' tezini işlediler” diyor.

Bilim adamlarını bilemem ama Türkiye'de hâlâ birçok erkek söz konusu kadın beyni olunca “Saçı uzun aklı kısa” deyimine atıf yapabiliyor...


Oysa büyüklük farkına rağmen kadın ve erkek beyni eşit sayıda hücreye sahip...

Yani ikisinin de kapasitesi aynı...

Biri daha yoğun, diğeri daha yaygın...

İşte kadın ve erkek arasındaki bütün fark bu biyolojik yapıdan kaynaklanıyor.

Aslına bakarsanız her beyin hayata kadın beyni olarak başlıyormuş.

İlk sekiz hafta hepimiz kadın beynine sahibiz.

Ne zaman ki Y kromozomuna sahip erkek yoğun bir biçimde testosteron salgılamaya başlıyor, beyin de erkekleşiyor.

Beynin duygu, iletişim ve endişe merkezi gerileyip, aksiyon, agresyon ve seks merkezi büyüyor.


Kızım bir aylıkken onunla göz iletişimi kurduğumu hatırlıyorum.

Oysa oğlum 1.5 yaşında daha yeni yeni gözlerimin içine bakıyor.

Çünkü kız ve erkeğin beyni inanılmaz farklı çalışıyor.

Yani kadın ve erkek beyni arasındaki tek fark yoğunluk ve yaygınlık değil,beynin belli departmanları da dişi ve erkek diye ayrılıyor.

Mesela iletişim merkezi kadında erkeğin iki katından fazla.Yani kadın beyni doğası gereği iletişime daha yatkın.

Erkekte ise aksiyon ve agresyon merkezleri kadının üç katı.

Kız çocukları beyin yapıları ve salgıladıkları hormonlardan dolayı bir radar gibi karşısındakinin her hareketini gözlemler ve illa ki bir karşılık almak istermiş.

Louann Brizendine “Karşılıksız bırakmak bir kız çocuğuna yapılabilecek en büyük kötülük” diyor.

İfadesiz bir surat kız çocuğunun kâbusuymuş...

İlla ki bir karşılık alması, karşısındakini çözmesi gerekiyor.

Çözemezse yanlışı kendinde arıyor.

En ilginci çocukluğu karşılıksız-iletişimsiz-ifadesiz geçen kızlar büyüdüklerinde hep o karşılığı bulma umuduyla, asla bulamayacakları yanlış erkeklere âşık oluyormuş...

Yani kızınızla kurduğunuz iletişim ya da iletişimsizlik onun tüm ilişkilerini belirliyor.

Oğlan çocukları ise neredeyse her şeyi kasları ile öğreniyor.

Mesela erkek “Koş” kelimesini okumayı öğrendiğinde beyni resmen bacaklarındaki kaslara mesaj gönderip o kelimeyi adeta kaslarında hissetmesini sağlıyormuş.



Kitap tavsiye etmek âdetim değildir.

Fakat siz de benim gibi oğlunuz ya da kızınızın büyümesine şaşkınlıkla şahitlik

ediyorsanız vakit kaybetmeden Brizendine'ın Kadın Beyni'ni okumanızı öneririm.

Brizendine, The Male Brain yani Erkek Beyni'ni de yazdı ama henüz çevrilmedi.

Açıkçası ben her iki kitabı okuyunca kızımın neden erkek kardeşinin oyuncak arabasıyla duygusal bağ kurduğunu ve oğlumun neden favori bebeğine top muamelesi yaptığını daha iyi anladım.


Fakat sadece bununla sınırlı değil, aşkın neden bir kimyasal salgılamadan ibaret olduğunu da hayretle okuyacaksınız, seçtiğiniz erkeğin tek eşlilik geni taşıyıp taşımadığını da...


Mevlana “Kadın yer, erkek gök gibidir” der.

Sadece iki ayrı cinsin birbirlerini tamamlaması değildir önemli olan...

Bir de nasıl tamamladıkları var, asıl anlatılması gereken.

Brizendine kızınız, sevgiliniz, karınız ya da anneniz, hepsi için bu nasılı anlatıyor...

Bu yüzden işe en baştan başlamak gerekiyor...
 
En usta hırsız hayattır. Biliyormusun; Verdiği hiçbir sözü tutmaz! Hayallerin uçup gider zaman içinde.. O hiç aldırmaz. Yıldızlı gece gibi aldatır seni.. Sabah koyup gideceğini duyurmaz.. Ve hayat öyle bir hırsızdır ki.. Seni senden çaLar haberin olmaz..
O yüzden bugün zor kazandığın hiçbişeyi KOLAY KAYBETME !!
 

Öyle bir yaşama hırgürüne kaptırmışız ki kendimizi, elimizden kayıp giden günlerin farkına varamıyoruz. Tespih tanesi gibi arka arkaya diziliyor günler.

Birbirinin tıpatıp aynısı. Sabah kahvaltı, sonra iş, derken biraz kavga, biraz sevinç, biraz telaş, bolca fesatlık, bir başkasının kuyusunu kazma oyunları ve akşam.

Televizyon karşısında geçirilen uykulu saatlerde kimin kiminle fingirdeştirdiğini izlemek ve sonra cuppa yatak! Ne için?

Ertesi gün yine aynı şeyleri tekrarlamak için.

Bu arada iç organlarınız yıpranıyor, gövdeniz pörsüyor, bakışlarınız bile eskiyor ve her gün biraz daha finale yaklaşıyorsunuz.

Ama size verilmiş olan bu yaşamın ne demek olduğunun farkına varmadan, güneşe, çiçeğe, ota, böceğe, denize aldırmadan hoyratça savuruyorsunuz bu değerli yılları...

İnsanoğlu kendini tanıyabilse, evren içindeki boyutunu ve sınırlı süresini kavrayabilse birçok sorun çözülecek ama hırs buna imkân vermiyor işte.

"Benim iktidarım, benim param, benim başarım, ben, ben, ben..."

Dünyada beş bin yıl önce de böyle düşünenler yaşıyordu, on bin yıl önce de.

Mezarlıklar önemli kişilerle dolu! Evren ölçeğinde bir kelebek ömrü kadar bile olmayan insan yaşamını, böyle gerginliklerle ziyan etmeye değer mi?

Bir parça alçakgönüllülük, gündelik hırslardan birazcık arınma dünyayı cennete çevirmeye yeter: Hem size, hem başkalarına.

Nefes alıp vermek, doğayı seyretmek, dalgaların sesini duyabilmek, bir çiçeği koklayabilmek başlıbaşına bir mutluluktur aslında.

Ama ne yazık ki biz bunları unuttuk. Mutluluğumuzu başkalarının felaketi ya da yenilmesi üzerine kurma çarpıklığını yaşıyoruz.

Ve ne kadar yükselirsek o kadar artıyor mutsuzluğumuz.

Unutmayalım: Biz gideceğiz, dünya kalacak!..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…