Adı KADIN'dı

kadininfendi

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
24 Eylül 2010
17
0
“Ruhumu bir kâğıda gömebilir miyim ?” dedim kısık bir sesle aynaya bakarken.
Banyodan çıkıp salona geçtim. Masam yine üzerine dağılmış kalem ve kâğıtlarla dağınık ama mutlu görünüyordu.
Bir sandalye çekip oturdum.
Kâğıtlara baktım.
Bir tanesini önüme çekip düşündüm tekrar:
“Ruhumu bir kâğıda gömebilir miyim ?”
O an masanın diğer ucunda sessizce beni izlemekte olan ruhum:
“Sana fazla mı geliyorum? “ dedi.
Ahh nasıl da zor bir soruydu bu!
Anlatabilir miydim?
Anlar mıydı beni?
Sanmıyorum…
Utançla eğdim başımı, ne diyeceğimi bilemedim.
Beni izlemekte olduğunu bu kadar geç fark etmiş olmam durumu daha da utanılacak bir hale getirmişti.
Onu izledim. Karşımda bir selvi gibi salınıyordu.
Ha devrildi ha devrilecek…
Çok zayıftı elmacık kemikleri, elleri…
Ona baktım.
” İçimden bir adın bile yok! “ dedim.
Kendime birçok ad bulabilirdim.
Mesela Leyla diyebilirdim, karanlık gecelere benzeyen gözlerim vardı ne de olsa.
Ya da Niran…
Sürekli harlanan cehennemime çok yakışacağından eminim.
Hatta çevremdeki her şeye bir ad verebilirdim.
Ama ona… Ona verebileceğim bir ad yoktu.
Başımı kaldırdım.
Gözlerinin taa dibine kadar baktım.
Ne bulmayı umduğumu bilmeden…
“ Sen değilsin fazla gelen.” Dedim.
“Ne öyleyse?” dedi.
Göğsü geniş ve gururluydu.
Gözünü kırpmadan korkusuzca dikildi karşımda.
“Taşıdıkların, biriktirdiklerin!” dedim sesim sanki bana ait değildi.
Hırçın ve gür çıkmıştı.
Bir anda nasıl da bir öfke belirmişti vucudumda.
Ona kızgın mıydım?
Bilmiyordum…
Sanırım sadece bıkmıştım ondan.
Bana kattıklarından, yüklediği anlamlardan, gözlerimin ötesine değen yalnızlıklardan belki de…
O istemişti ve ben kalbimi eski bir fotoğraf gibi herkese göstermek için delice çabalamıştım.
Kalbim eskidikçe, eksilen binlerce sevincin yerini binlerce hüzün almıştı.
Örselenmiş, yabanileşmiş, uzaklaşmıştım…
Daha güçlü bir sesle:
“Bir adın bile yok senin !” diye bağırdım.
Öylece bakakaldı bana.
Ağzımdan çıkan her harf bir rüzgâr gibi sarsmıştı onu.
Titrediğini gördüm.
Ama korkmuyordu.
Başı dik ve sessiz bir ceylan gibi
Avcısını gözleyen bir ceylan gibi onurla durdu karşımda.
Gözlerini önümdeki boş kâğıda dikti.
Gidecekti…
İçime çöreklenen telaş ancak bir gidişin habercisi olabilirdi.
Israrla
“ Bir adın olmalı en azından, bana bunu borçlusun!” dedim.
Sustu, hiçbir şey söylemedi.
Önümdeki beyaz kâğıda doğru eğildi.
Ölümü öper gibi uzandı o sonsuzluğa.
Ellerinin, gözlerinin, çelimsiz gövdesinin kâğıdın vücudunda eriyişini izledim.
Sessiz ve mağrur bir intihar sahnesiyle silinip gitti hayatımdan.
Kâğıdı elime aldım.
Bu rezil katliamda bir anlam aradım yine de…
Başarmıştım, ruhumu bir kâğıda gömmüş
O kâğıtla birlikte bütün taşıdıklarımdan da sıyrılmıştım artık.
Birkaç saniyelik yasımın ortasında,
Kâğıdın üzerinde beliren harfler gözüme çarptı.
Giderken bana borcunu ödemişti ruhum.
Adını yadigâr bırakmıştı…
Adı KADIN’dı…



03.08.2012
Esma Melek / Nefretimden Seçmeler
 
X