Abdurrahim Karakoç şiirleri

GEZİNTİ



Yalnızlık... caddede, sokakta, evde

Ben beni özlerim; gurbet bu derim.

Mezarlıkta güler yaşlı bir dede

Yaşarır gözlerim; gaflet bu derim.



Sevgi gürül gürül içime akar

Gönlüm dalgalanır ayağa kalkar

Özüm dost kucaklar, gözüm dost bakar

Bağlarım, çözerim; rahmet bu derim.



Kendi yavrusunu yemez kurt soyu

Gül açtı sayarım düğünü, toyu

Derde denk olursa sabırın boyu

Göğsüme dizerim; servet bu derim.



Zulüm tez doyurur, adalet aç kor

Yazık! . Arkasında intikam, öç kor

Toprak beş-on kemik, bir tutam saç kor

Düşünür gezerim; ibret bu derim.



Susayan toprağı gökler emzirir

Acıkan ağacı kökler emzirir

Dost ilhamlar beni, yoklar emzirir

Oturur yazarım; nimet bu derim.


Abdurrahim KARAKOC
 
GİDE GİDE



Gösterir gün gibi, düşüncelerin

Derinden derine âşıksın gönül.

Çıkla kadın desem yalan söylerim

Sen başka birine âşıksın gönül.



Kırılmış telleri sevda sazının

Eşi yok sendeki ince sızının

Tarlada çift süren köylü kızının

Topraklı terine âşıksın gönül.



Maraş’a, Muğla’ya, Kırklareli’ne

Yiğit Köroğlu’nun Çamlıbel’ine

Kars’ın yaylasına, Van’ın gölüne

Ağrı’nın karına âşıksın gönül.



Baharın bulutu, seherin yeli

Sarı seller gibi coşturur seni

Varsın bilmeyenler desinler 'deli! '

Bugünden yarına âşıksın gönül.



Yüksekten dökülen suyun sesine,

Kekik kokusuna, çam gölgesine,

Renklerden sütbeyaz, koyu yeşile,

Toprağın moruna âşıksın gönül.



Yiğitin, sözünden dönmeyenine

Ateşin, yıllarca sönmeyenine

Silahın, omuzdan inmeyenine

Atın gök kırına âşıksın gönül.



İyinin iyisi, güzelin hası..

Susamış yolcuya su veren tası

Edibin kalemi, ressam fırçası

Şair şiirine âşıksın gönül.



Değildir bu sevgi akıl erecek

Her duyan bir başka mânâ verecek

Şaşırmış yolcuya yol gösterecek

Hakikat nuruna âşıksın gönül.


Abdurrahim KARAKOC
 
GÖZ DOSTU / GÖNÜL MİSAFİRİ



Ormanlarda yuvasını yitiren

Bir kuş görsem, sen gelirsin aklıma.

Beni alıp uzaklara götüren

Bir düş görsem, sen gelirsin aklıma.



Gönlüm viranedir yıkılmış, yanmış

Hayâl mermerinde hatıram donmuş

Asırlar öncesi duvara konmuş

Bir taş görsem, sen gelirsin aklıma.



Toprakta ağacın her hâli güzel

Gölgesi, meyvesi, hem dalı güzel

Nerede ne zaman faydalı, güzel

Bir iş görsem, sen gelirsin aklıma.



Açılmış çiçektir her gülen dudak

Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak

Bir dostluk bakışı, bir gülen dudak

Bir diş görsem, sen gelirsin aklıma.



Yüreğinde deli taylar eşinen

Gam ilinden dert iline taşınan

Altmış yıl yaşayıp, bin yıl düşünen

Bir baş görsem, sen gelirsin aklıma.


Abdurrahim KARAKOC
 
GÜZERGAH



Seğirtti faiz için borsanın tahviline

Kazandı, çıkıverdi masonlar mahfiline

Bir gün sağ, bir gün solda göbek atıp oynarken

Düştü gitti ansızın Esfel-i Safilin'e.



Abdurrahim KARAKOC






HA GAYRET!



Zina bizim gıdamızdır diyenler

Zina suç olmaktan çıktı.. Ha gayret!

Çağdaş etiketli şıllık bayanlar

Boş durmak sizleri sıktı.. Ha gayret!



Bir oldunuz erkeğiyle kadını

Geri geri attırdınız adımı

Çıkartın zinanın çirkef tadını

Boynuzlar kaleyi yıktı.. Ha gayret!



Derler: Hayvan gibi özgür olalım

Entel zennelere kılınç çalalım

Değişelim, her gün bir eş alalım

Ankara’da şafak söktü.. Ha gayret!



Çiçek, kokusunu sundu herkese

Kaptan şoför taktı geri vitese

Yalamaya döndü kapı, menteşe

Aşiret canından bıktı.. Ha gayret!



Mühim değil su alsa da kayıklar

Boynuzuna kavuşacak geyikler

Kokonalar “zina” diye sayıklar

Gözler Avrupa’ya baktı.. Ha gayret!



Köşe yazarları, köşe taşları

Utanmıyor yüzü bulsa yaşları

Acı hıyarların turp yandaşları

Kafayı uçkura taktı.. Ha gayret!



Yabancı istedi, yerli ram oldu

Ak bayrak çekildi, teslim tam oldu

Zina kuyruğunda izdiham oldu

Devler diz üstüne çöktü.. Ha gayret!



Tekeler hayvanca sevişe dursun

Keçiler sevişsin, gevişe dursun

Masalarda meze ve şişe dursun

Medya, kaçırmasın vakti.. Ha gayret!



Birileri arpaları malt etti

Birileri bile bile halt etti

Birileri ar-namusu alt etti

Birileri mumu yaktı.. Ha gayret!



Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 21



Kırk yıl geçti değişen yok be Hasan

Sahnedeki deli yerli/yerinde..

Taşlar mı anlasın sen anlamazsan

Başımızın keli yerli/yerinde..



Siyaset meydanı yine toz/duman

Kurtuldum sanıyor gözünü yuman

Vallahi halimiz dünkünden yaman

İşte sağı-solu yerli/yerinde..



İrfanı kaybettik, köreldi zekâ

İlk önce kılavuz basıyor faka

Rehavet kırtlakta, keyifler keka

Gözümüzün külü yerli/yerinde..



Adalet arardık, el’an ararız

Mezarlıkta bayram, şölen ararız

Kendi koynumuzda yılan ararız

Medyumların falı yerli/yerinde..



Daraldı, sıkıştı huzur çemberi

Bir adım atmadın daha sen beri

Çürümüş olsa da et, kemik, deri

Mezardaki ölü yerli/yerinde..



Hakkımız dibine gömüldü hâk’in

Nasihat ederler; sakin ol, sakin

Devlet çırılçıplak soyuldu lâkin

Bak devlet-i âli yerli/yerinde..



Borçlarımız katlandıkça katlandı

Kimi aç ölürken kimi yat’landı

Ne şevk bulduk, ne ağzımız tadlandı

Ve herkesin dili yerli/yerinde..



Muhasip taksimden, kesirden aciz

Aydını cümleyi tefsirden aciz

Yazı da, kelâm da te’sirden aciz

Eyyamcının yolu yerli/yerinde..



Milli kanalları kurutturdular

Milleti pop ile uyutturdular

Türk’e türküsünü unutturdular

Bağlamanın teli yerli/yerinde..



Çabuk yoldan köşe dönme gereği

Kaşık gibi kullanan var küreği

Gasp edildi namuslunun yüreği

Vurguncunun eli yerli/yerinde..



Yüz misli çoğaldı angut’u, toy’u

Bananeci sebil, ahmak diz boyu

Doldurdu üstsüzler sahili, koy’u

Sapanca’nın gölü yerli/yerinde..



Karamsar bir tablo çizdimse boşver

Riskli sahalarda gezdimse boşver

İdrakini yorup üzdümse boşver

Her kapının kulu yerli/yerinde..



Farkı fark eyledik, farka bağlandık

Topyekün bir koca çarka bağlandık

Borsaya, dolara, marka bağlandık

IMF’nin pili yerli/yerinde..



Keçileri dağa kaçırma sakın

Gelecek müjdeli haberler, yakın

At gözden perdeyi, etrafa bakın

Her bahçenin gülü yerli/yerinde..


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 14



Ya... işte böyledir kardeşim Hasan

'Kazan ver, yiyelim, sen bak' diyorlar.

Yiyince dursalar gam değil amma,

Üstelik, adama 'ahmak' diyorlar.



Tecavüze uğrar din, ahlâk, töre

De gel haber anlat sağıra, köre

Utanmadan bir de göz göre göre,

Herifler, boynuza 'kulak' diyorlar.



Yıkıp devirmektir tek çabaları

Menfaatsiz olmaz merhabaları

Bir kızıl baykuşun kör hempaları

Ayağa 'baş', başa 'ayak' diyorlar.



Sen ak'a ak dersin, onlar 'kara' der

Sen Allah dedikçe, onlar 'para' der

Bilemedik gitti bu ne biçim yer

Namusun kirine 'kaymak' diyorlar.



Gayeleri gedik açmak her safta

Gezer ellerinde kirli bir yafta

Aldatamazlarsa 'mürteci', softa

Aldananlara da 'salak' diyorlar.



Bunlar sosyal adaletin tellâlı

Bunlar sol açık'tır, sola sevdalı

Bunlar su içerken ıslık çalmalı

Öyle ya vatana 'otlak' diyorlar.



Söyletme be Hasan, dert kucak kucak..

Sardılar her yeri köşe ve bucak

Yetmez mi, kemiğe dayandı bıçak?

Ayının postuna 'bayrak' diyorlar.



Derler ki: Siz susun biz söyleyelim;

Hep biz yönetelim, hep biz yiyelim.

Artık bu oyuna hayır diyelim

Biz sustukça onlar, 'korkak' diyorlar...


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 15



Hasan bir mektup da sen gönder bana

Gerçeklerden, yalanlardan haber ver.

Varsın bulunmasın içinde mânâ

Falanlardan-filanlardan haber ver.



Olaylar dikkatle izleniyor mu?

Olanlar milletten gizleniyor mu?

Kıbrıs'ta katliam hızlanıyor mu?

İşkenceyle ölenlerden haber ver.



Ve hâlâ azimli kararlı mıyız?

Kârlı mıyız, yoksa zararlı mıyız?

Bizler bu vatana yararlı mıyız?

Sor, öğren de bilenlerden, haber ver.



Dineğri papazı, maça birlisi

Müslüman arap'ın yüzü kirlisi

Haşerat cinsinin en zehirlisi

İk'ayaklı yılanlardan haber ver.



U'Thant'ın, Giyani'nin suçundan

Galo plaza'dan, 'Barış Gücü'nden

Kıbrıs'a dünyanın öbür ucundan

Kalleşliğe gelenlerden haber ver.



Çok sayın 'NATO'nun rollerinden yaz

Sokrat'ın orospu döllerinden yaz

Yaz; sakat radyonun pillerinden yaz

Çalım satan Elen'lerden haber ver.



Müzisyen Erkin'in 'nota'larindan

Hükümetin zik-zak rotalarindan

Hattâ hepimizin hatalarindan

Halktan görev alanlardan haber ver.



'Yunan dostumuz'dan, Venezilos'tan

İzmir´den, Afyon'dan, hem de Rodos´tan

'Vatandaş Rumlar'dan, Athnagoras'tan

Malımızı çalanlardan haber ver.



'Dost Amerika'dan, acı dilden yaz

Altıncı filodan, İsrail'den yaz

Torbadan, sepetten ve zembilden yaz

Semerlerden, palanlardan haber ver.



Kruşçef'ín kuru sıkılarından

Aybar'ın güdümlü şarkılarından

Jetlerin bir günlük yakıtlarından

Savaşlardan, şölenlerden haber ver.



'Diplomatik yollar' asfaltlandı mı?

Dünkü tek derdimiz dört katlandı mı?

Yarışta atımız sakatlandı mı?

En arkada kalanlardan haber ver.



Erenköy'den, Hilarion burcundan

Kardeşin kardeşe olan borcundan

Yiğit kardeşimden, şehit bacımdan

Gözyaşını silenlerden haber ver.



'Hür dünya' taş gibi sağır mı daha?

Kuvvet, adaletten ağır mı daha?

Papazlı EOKA sığır mı daha?

Totemlerden, klânlardan haber ver.



Ajanslardan, haberlerden, yorumdan

İçerdeki, dışardaki durumdan

Cenevre'den, Acheson'dan, Erim'den

Ucu sivri plânlardan haber ver.



Var mı, yok mu teklifimiz, tezimiz?

Hep pas geçtik, rest olmadı sözümüz

Dokuz aydır kan ağlarken özümüz

Hâlimize gülenlerden haber ver.



Ne hâlde mitingler, nutuklar şimdi?

Kaç karpuz alıyor koltuklar şimdi?

Salma geziyor mu kopuklar şimdi?

Yağmalardan, talanlardan haber ver.



Yok Hasan, vazgeçtim, koy beni rahat

Neşeli şeyler yaz, götürmez hayat

Viskiden, briçten, twist'ten anlat

Reklâmlardan, ilânlardan haber ver.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 16



Açlıktan, tokluktan sual edersen

Ocak bizim amma, aş bizim değil.

Hırsız çıktı kara yüzlü geceler

Uyku bizim amma, düş bizim değil.



Öküzler harmana eğri bakıyor

Kızıl toprak, ak tohumu yakıyor

Bu yıl yumurtalar hep cılk çıkıyor

Yuva bizim amma, kuş bizim değil.



Öyle bir durum ki Allah etmesin

Kurtlar taşır ayıların sıtmasın

Ne duyarsan garibine gitmesin

Gövde bizim amma, baş bizim değil.



Her sabah bir kuşun tüyünü yolduk

Verha düşmanların davulun çaldık

Öpmeyi yitirdik, ısırgan olduk

Ağız bizim amma, diş bizim değil.



Gittikçe her yüke alışıyoruz

Ağlanacak yerde gülüşüyoruz

Gönüllü gönülsüz çalışıyoruz

Emek bizim amma, iş bizim değil.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 17



Tellerden dökülen huzur havası

Katran; yağlıkara bezir havası

Yitti ilimizin hazır havası

Birde gıdıklarlar bizleri hasan.



'Gayrı doğmaz' deriz, güneş batarken

Ellerimiz titrer imza atarken

Sonsuz acımıza acı katarken

Sansarca parlıyor gözleri hasan.



Seğmenleri sarhoş, hünerli gizir

Sanki canlarımız onlara nezir

Bakarız bakarız görünmez hızır

İmana küfreder sazları Hasan.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 18



İbiş'in saye-i himmetlerinde

Çamura oturduk, bir bayram arttı.

Kinler halay çekti bayram yerinde

Beş bayram yitirdik, bir bayram arttı.



Borç boydan yukarı eski hesaptan

Felek yâr olursa ödetir toptan

Yaşasın tayfalar, sağ olsun kaptan

Gemiyi batırdık, bir bayram arttı.



Her gün biraz daha bulandı dere

Hiç kimse bilmiyor bu gidiş nere?

Kartalın hürmetle girdiği yere

Beş karga götürdük, bir bayram arttı.



Odunun irisin eyledik destek

Ve derken yerini buldu her istek

Ağıza gem vurduk, ayağa köstek

Dilde tüy bitirdik, bir bayram arttı.



Türedi Kel Bayram, Kötüce Bayram

Uyuz tazılara sel oldu ayran

Ağlarken eşini yitiren ceylan

Biz verem getirdik, bir bayram arttı.



Ak sütü doldurduk kızıl bakıra

Gelecekler yüzümüze tüküre

Eti`lerden kalma üç beş çukura

Kırk ölü yatırdık, bir bayram arttı.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 19



Anladım be Hasan sende de iş yok

Bir şey düşünmezsin ekmekten gayrı.

Allah sonumuzu hayır getirsin

Güvencim kalmadı felekten gayrı.



Ne yapsalar hemen unutuyorsun

Hülyalarla gönül avutuyorsun

Rahatı, davadan yeğ tutuyorsun

Yoldaşın bulunmaz eşekten gayrı.



......................................................

......................................................

......................................................

......................................................



Yazarım, yazarım okur geçersin

Sen kendini korumadan naçarsın

Akşam-sabah kovalarlar, kaçarsın

Allah'asen nesin ödlekten gayrı?



Küfür ile doldurdular hurcunu

Ödemekten korkuyorsun borcunu

Yiğit olan bulamazsa harcı nı

Ömrü bir şey olmaz şelekten gayrı.



Kuduz itler sokaklar da kol gezer

Zulüm heybetleşen bir çıığa benzer

Saklanma, gün olur seni de ezer

Yeter, adam ol, çı k tünekten gayrı.



Geçmişi unuttun, geleceğin hiç...

Bir koca duvarı yıkar bir kerpiç

Gerekirse ecel şerbetini iç,

Yiğite servet yok yürekten gayrı.



......................................................

......................................................

......................................................

.......................................................



Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'A MEKTUP - 20



Hesap ettim ayak altı, baş yedi

Vallahi nazlı yâr gene geç kaldık.

Hınzır bülbül gül dalında leş yedi..

Katmerlendi zarar, gene geç kaldık.



Köprüler var perşembeden pazara

Yapanda yüz yok ki yüzü kızara

Hastayı gömdükten sonra mezara

İlâç neye yarar, gene geç kaldık.



Akşamı geç saydık, sabahı erken

Seyrettik kediler ciğeri yerken

Hele şu bulutlar dağılsın derken

Yollara yağdı kar, gene geç kaldık.



Ok yetişmez oldu zor bezirgâna

Şimdiye katırlar bağlandı hana

Fuzuli telaşı bırak bir yana

Denkleri yavaş sar, gene geç kaldık.



Suya hasret kaldı deniz kızları

Ekvator'a heykel diktik buzları

Ankara'yı geçti at hırsızları

Serde tembellik var, gene geç kaldık.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 1



Şu bizim kılavuz oldum-olası

Kör, kör amma gardaş anlayan hani?

Suratında uğursuzluk damgası

Var, var amma gardaş anlayan hani?



Karnından bakıyor bütün olaya

Kaldırmak zor, bağdaş kurdu kolaya

Bu gidişle varabilmek sılaya

Zor, zor amma gardaş anlayan hani?



Sen, ben ona göre yağlı bir azık...

Biz-bizi bilmezsek olur çok yazık...

Iste 'yüz altmış üç' çakılı kazık!

Gör, gör amma gardaş anlayan hani?



Ne yapsa 'eyvallah' ne dese 'hay hay'.

Hep böyle giderse sonumuz vay vay!

Dava dosyamızı sünepe bir tay

Yer, yer amma gardaş anlayan hani?



Ormandan ok atar sağır pehlivan

Boran, Çetin işte kışımız yaman

Gelen her belâyı her ağız, her an

Der, der amma gardaş anlayan hani?



Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 2



Ekinden umudu kestik

Domuz bir değil beş değil.

Akrep doldu yorgan, yastık

Bu iş bildiğin iş değil.



At belleyip vurduk eyer

Eşeklere verdik değer

Huyu nasıl dersen eğer

Bu çüs de makbul çüs değil.



Güneş doğmaz oldu cama

Yırtığı kirletti yama

Adam bizim adam amma

Adamın başı baş değil.



Demir cıvıyor sıcaktan

El kalkmaz oldu kucaktan

Ateş kovuldu ocaktan

Bu aş, yenecek aş değil.



Böyledir işte son durum

Sözler yorum, işler yorum...

Gerçeği anla diyorum

Gönlümüz gene hoş değil.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 3



Yüzsüzler bir günde bin iş bitirir

Gidip gidip gelen biz olduk gardaş.

Kurbağalar duysa aklın yitirir

Dövüldükce gülen biz olduk gardaş.



Daha bunlar değil derdin yeğini

Bekçiler yayıldı iman bağını

Ağa çeyiz için etmis düğünü

Beleş davul çalan biz olduk gardaş



Kocamış öküzler boynuz salladı

İnekler habire fırsat kolladı

İtler inat için deve nalladı

Bakıp bakıp ölen biz olduk gardaş.



Kirli kabuk nurlu özü kuruttu

Arpacı tay anasını unuttu

Pınarlar başını zorbalar tuttu

Gene susuz kalan biz olduk gardaş.



Pislikten tutulmaz ibişin ipi

Deli, moda sayar soytarı tipi

Gittikçe çürüyor başağın sapı

Eylemeden bulan biz olduk gardaş.



Dipten bozuk terazinin ayarı

Yağlı leşe konmak karganın kârı

En mühim davaya en kart hıyarı

Vekil edip salan biz olduk gardaş.



Hep 'alın yazısı' dedik; yetmez mi?

Herkesten bir tekme yedik; yetmez mi?

Bir sabıra bunca gedik yetmez mi?

Durdukca bunalan biz olduk gardaş.


Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 4



Güneş doğar-doğmaz ayrıldı renkler

Kapalı kapılar aralandı ha!

Leş için uluyan uyuz köpekler

Işığı görünce pirelendi ha!



Kış tez geldi kar kapladı yolları

Arpacı kadana dikti nalları

Doymayan domuzun sadık kulları

Kudurmuş ayıya kiralandı ha!



Saçmanın saçması bir herif çıktı

Güvenilen mülkü temelden yıktı

İbiş sevsin diye saçmalar sıktı

Adalet yüz yerden yaralandı ha!



Kır atı değiştik bir sakar taya

Eller bindi gitti, biz kaldık yaya..

Elmalı bahçeyi kesen baltaya

Sıkıldı yumruklar sıralandı ha!



Kesmeden bölen var üçü ikiye

Göbekler dağ oldu hak yiye yiye

Bir zinde soytarı haklandı diye

Satılmış oğlanlar saralandı ha!



Horlanırken Adana'lı, Konya'lı

Rağbet buldu orak-çekiç dünyalı

Yakası pergelli eli gönyeli

Paralandı babam paralandı ha!



Sezgiden, duygudan mahrum bir kişi

Yaptı çekinmeden en iğrenç işi

Sevindi Kıbrıs'ın alçak keşişi

İbiş'in gözleri çıralandı ha!



Atalar ağlatan gülmez demişler

Dünya süleyman'a kalmaz demişler

Kaçan fırsat geri gelmez demişler

Sevgimiz, saygımız firelendi ha!



Abdurrahim KARAKOC
 
HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 5



Aha bu mektubu saldığım zaman

Köyde kötü şeyler oluyor gene.

Pekmeze karıştı olanca saman

Pınara sülükler doluyor gene.



Bir rezil türküdür dinlediğimiz

Tadını, tuzunu bilmediğimiz

Tüküre tüküre kirlediğimiz

Utanmaz suratlar gülüyor gene.



Evlek evlek ekin idi tarlalar

Hasar etti piç sıpalar, danalar

Emeği zay'olan garip analar

Ağlayıp saçını yoluyor gene.



Tohum gene susuz, toprak gene sert

İlâç gerek, ilâç; öldürür bu dert...

Köy, oba, mahalle,öfkeden fert fert

Ölüyor; ölüyor, ölüyor gene.



Yaramız bir değil, elli değil ki..

Odun kim? adam kim? belli değil ki..

Her insan pergelli, pilli değil ki..

Biri gidip, biri geliyor gene.



Çarkı ters çevirdi kalleş kolanlar

Ne olduysa bize oldu olanlar

Adam sandığımız cıvık oğlanlar

İbiş'in sazından çalıyor gene.



Yiğit kim? korkak kim? göremiyorum.

şaşırdım, bir karar veremiyorum

'Neme lâzım' deyip duramıyorum

Öfkeler uykumu bölüyor gene!


Abdurrahim KARAKOC
 
HİKAYE-İ FARZIMUHAL



Lideri dese ki; 'evladım Hayri

Dört ayak üstünde yürü sen gayri'



Hiç itiraz etmez, bu emre uyar

Lider ne söylese 'hikmet var' sayar



Takla atar, lider 'takla at' dese

Yatar her çamura 'hadi yat' dese



Lideri düşünür, Hayri düşünmez

Hayri liderlerinden ayrı düşünmez



Lideri karaya demiş ise ak

'Onun bir bildiği vardır muhakkak'



Aklı yok, beyni yok mazurdur Hayri

Kula kulluk için hazırdır Hayri



'Keramet' hükmünü verir zırvaya

Emin adımlarla yürür zirveye



Lidere sarılan sarmaşık Hayri

Biraz bencil, biraz karmaşık Hayri



Tek gayesi makam, artı menfaat

Lider basamaktır, parti menfaat



Emeline vasıl olursa Hayri

Umut ettiğini bulursa Hayri



Kendine münasip köleler seçer

Açar tekkesini irşada geçer



İki ayak üzre yürür artık O

Sırrı bilir, gaybı görür artık O





Dalkavukluk böyle verir semere

Bundan sonra eşek biner semere.


Abdurrahim KARAKOC
 
HIYARNAME



Belli vazifesini yapmış Bostancıbaşı

Sabahleyin baktım ki hıyarla dolmuş çarşı



Dizilmiş tablalara uzunu ve kısası

Kurmuşlar hal içinde maruf hıyar masası



Hıyar deyip geçmeyin, şifadır çok maraza

Koklatırsınız kurda, yedirirsiniz kaza



Hıyarın pörsümüşü çobana azık olur

Tazesi, endamlısı çadıra kazık olur



Hıyarın çaparı var, beyazı, langası var

Pazarlarda bölüğü, bakkalda mangası var



Al küçüğü turşu kur, büyüğü salata yap

Kırk dört santimliğini kamyona balata yap



Memleket baştan başa hıyar tarlası gardaş

Bu toprakta yetişir hıyarın hası gardaş



Seyreyle hıyarları sabahın seherinde

Altmış okka vitamin dans eder beherinde



Seracı hıyarları cılız ve kısa olur

Medya suyu verince topala asa olur



Hıyarın kıymetini bilmemek nankörlüktür

Halka hıyar dağıtmak en büyük bonkörlüktür



Çiçeği burnundası makbulmüş bir zamanlar

Hıyardaki hassayı bostancıbaşı anlar



Derler ki, hıyar taze, hıyar ucuz olmalı

Hıyar seven adamda beş çuval tuz olmalı



Nerde konuşan hıyar, nerde yürüyen hıyar

Peşinden milyonlarca dâhi sürüyen hıyar



Gün gelecek hepsini göreceksiniz elbet

Her hıyara statü vereceksiniz elbet



Belâgatı yükselir hıyar yiyen adamın

Ruhuna revnak gelir hıyar yiyen madamın



Günümüz hıyar kesme, hıyar soyma günüdür

Vatan-millet aşkıyla hıyar oyma günüdür



Kral sofralarına lâyık olmalı hıyar

Siyaset denizinde kayık olmalı hıyar



Kalkınacak bir ülke hıyar ihraç etmeli

Yetişmiş hıyarları başına taç etmeli



Hıyar seminerleri yapmalıyız durmadan

Kuru hıyar evlâdır baldan ve kavurmadan



Bırakın çağdaşlığı, bırakın sağı-solu

Toprağımız mümbittir, her taraf hıyar dolu



Çıktık açık alınla hıyarlar bostanından

Alınmasın kelekler bu hıyar destanından



Selâm olsun tablada, dalda yatan hıyara

Selâm olsun alkışa göbek atan hıyara



Selâm olsun toprağa ve suya ve gübreye

Helâl olsun besteye, helâl olsun güfteye



Tazelendi bilcümle hıyarların şerefi

Ne mutluluk bizlere, tutturduysak hedefi.


Abdurrahim KARAKOC
 
İLÂN



Ne diyorsa İSLÂM DİNİ

Uyacağız suç olsa da.

Gerçeği örten kefeni

Soyacağız suç olsa da.



Alnımız ak, yüzümüz ak

İslâm olan olmaz korkak

Bâtıla bâtıl, hakka hak

Diyeceğiz suç olsa da.



Çiçeklenir sevda serde

Cihad, düğün olur merde

Nur-u Kur'an'ı her yerde

Yayacağız suç olsa da.



Baba, ana, bacı, gardaş

Ehl-i küfre açtık savaş.

İslâmlık yoluna can, baş

Koyacağız suç olsa da.



Cihad bize bayram, düğün

Ta doğuştan haşre değin

Her an Zikrullah gömleğin

Giyeceğiz suç olsa da.



Mânâ doldurmuş iç'leri

Gam mı maddenin suçları..

Dine 'Taş' atan piçleri

Sayacağız suç olsa da.



Abdurrahim KARAKOC
 
X