- 7 Kasım 2013
- 13.435
- 31.575
-
- Konu Sahibi meredithgrey
- #1
Türkiye’de Erdoğan’ın Başbakan Davutoğlu’na yönelik “darbe”si ve yeni Başbakan’ın kim olacağı konuşuluyor. Peki, ya ekonomimiz?
Ekonomideki sıkıntılar devam ediyor, yani bir başka deyişle balon şişmeye devam ediyor. Konunun uzmanı bir isimle yaşanan süreci konuştuk.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı eski Müdürü, ekonomist Bartu Soral ekonomideki gidişatı Odatv’ye değerlendirdi.
İşte o söyleşi:
“ÜÇ ÖNEMLİ SIKINTI VAR…”
-İç ve dış siyasetimiz ortada. İşin ekonomi yönü ne durumda? Türkiye’nin şu an ki ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya ekonomi tarihine bakarsak, yaşanan krizler öncesi oluşan riskler pek az bilinir, sonra bir günde her şey tepetaklak olur. En son ABD’de yaşanan ve etkisi halen devam eden kriz de bir günde olup bitiverdi. Ondan önce herkes umut dağıtıyordu.
Türkiye’nin artan riskleri konusunda son üç yıldır uyarıyorum, ‘Tünelin Sonu Kriz’ kitabında buna dikkat çekmeye çalıştım. Son dönemde uluslararası raporlara yansıyan üç önemli sıkıntı var; ilki cari açık, yani dış ticaret açığımız. Bu bana göre en önemli sorun bu. Üretmiyoruz, ithal ediyoruz. Net ihracatçı olduğumuz tek sektör hazır giyim, yani düşük teknolojiye dayalı bir üretim yapımız var. Bunu kırmak zorundayız. Petrol ve doğalgazımız yok. Ama güneş ve rüzgârımız bol. Enerji üretimini bu yenilenebilir kaynaklara çevirmemiz gerekiyor ama maalesef hükümet doğalgaza yükleniyor, belli ki işin altında başka sebepler yatıyor.
-İlk sorunumuzun cari açık, yani dış ticaret açığı olduğunu belirttiniz. Diğer iki sorun nedir?
Reel sektörün borçluluk oranı. Gerçekten reel sektör hatta buna hane halkını da ekleyelim çok borçlandı. 2002’den 2014’e kadar reel sektörün bankalardan aldığı kredi hacmi 35 kat büyüdü. Anormal bir borçlanma. Hane halkı borç stoku da aynı dönem için 27 kat arttı. Üçüncü konu da yüksek enflasyon.
Türkiye’nin ekonomide ne derece sallantıda olduğunu doların hareketlerinden de okuyabiliyoruz. Mayıs ayının ilk hafta başında 2.79 seviyelerinde olan dolar/TL, hafta sonuna gelince 2.93'ün hemen altında işlem görüyordu. Yani 3-4 günlük bir süre zarfında Türk Lirasında yaklaşık yüzde 5'lik bir değer kaybından bahsediyoruz.
Yüzde 5 demek Merkez Bankası'nın uyguladığı kısa vadeli faizler ile elde edeceğiniz getirinin 6 aylık birikimi demek. Düşünün, 6 ayda elde ettiğiniz, biriktirebildiğiniz getiriyi 3 günde kaybediyorsunuz. Böyle bir ülkede yatırım yapmak mümkün mü?
“MEVCUT HÜKÜMET ve CUMHURBAŞKANININ RİSKLERİ ARTTIRMAK DIŞINDA KATKISI OLMAZ”
-Bundan sonra neler bekleyebiliriz, neler yapılması gerekiyor?
Mevcut hükümetin yani daha doğrusu Cumhurbaşkanının riskleri arttırmak dışında ülkeye bir katkısı olmuyor. Halbuki; Türkiye’nin yapısal reformları hayata geçirerek yurtdışı piyasalara güven veren, oluşan riskleri zaman içinde ortadan kaldıran, üretimi canlandıran, halkın reel kazancında artış yaratacak yeni bir ekonomik modele, yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı var. Hane halkı borcu yüksek, bu borcun sıkıntı yaratmadan düşürülmesi için reel gelirlerinde mutlak bir iyileşme olması gerekiyor. Diğer taraftan özel sektörün yüksek borcu var, bu da bir risk. Dış kaynağa bağlılığımız çok yüksek. Durgunluk ve gerginlikler riskleri arttırıyor.
Hukukun üstünlüğüne bağlı, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi uluslararası yatırımcıların en önem verdiği değerleri hayata geçirmiş, yatırımlarını bir stratejik plana göre hayata geçiren, eğitim ile sanayi yatırımları arasındaki bağı oluşturmuş bir Türkiye süratle toparlanır. Ülkeye giren kısa vadeli, sıcak para akımları, uzun vadeli yatırım finansmanına dönüşür. Uluslararası sermaye böyle bir Türkiye’ye yatırım yapmak için hevesli olur. İçeride atıl duran pek çok kaynağımız var. Sadece kamu ihalelerinde yaratılacak şeffaflık bile önemli bir kaynak yaratır. Bugün umutsuz, öfkeli, bölünmüş, gençleri geleceğini yurtdışında arayan bu ülke kısa zamanda Avrupa’nın büyük ülkeleri ile rekabete girecek duruma gelir.
Siyasette bu yeniye cevap verecek bir alternatif oluşuyor.
“SİYASETTEKİ ESAS OLAY MERAL AKŞENER’DİR”
-Yeniye cevap verecek bu alternatif nedir? AKP yeni Genel Başkanını dolayısıyla yeni Başbakanı seçecek, ona yönelik olumlu bir beklenti değildir herhalde?
Yok, tabi ki değil. Yeni Başbakan atanmasını kimse ciddiye alacak değil. Siyasette esas olay Meral Akşener’dir. Kendisi halkın haklı bir teveccühüyle karşı karşıya. Ciddi bir rüzgâr estiriyor. Tecrübeli, bilgili ve ihtiyaç duyulan kararlı muhalefeti ortaya koyuyor. Meral Akşener sadece merkez sağ ve milliyetçi camialar değil, CHP ve Cumhuriyet değerlerine bağlılığı yüksek seçmende de büyük heyecan yaratıyor. CHP’ye oy veren ama yönetim kadrosundan rahatsız olan pek çok seçmende Sayın Akşener’e karşı büyük bir sempati görülüyor. Uluslararası mahfiller de kendisini dikkatle izliyor. Zira siyaset bir rüzgâr işidir, o rüzgârı herkes görüyor. CHP yönetiminin tutarsız, açılıma ve liberal politikalara göz kırpan, ekonomiyi asgari ücret tartışmasına indirgeyen tutumu seçmenini kendisinden uzaklaştırmış durumda. Meral Akşener o seçmeni de kazanacak potansiyele sahip. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyeti yıkma hamlelerini durduracak rüzgârın adı Meral Akşener’dir.
Bugün dünya siyasetinde milliyetçi partiler yükselişte. Zira küreselleşmenin yarattığı olumsuz sonuçlar bunu şart koşuyor. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti de tekrar tam bağımsız, Cumhuriyet kazanımlarını daha ileriye götüren, küresel güçler ile rekabete girebilecek bir sanayi ve eğitim modelini hayata geçirmek durumunda. Şartlar bizi buna zorluyor. Bana göre Türk siyasetinde yeni bir dönüm noktasındayız.
Kaynak : http://odatv.com/mob_n2.php?n=6-ayda-biriktirdigimizi-3-gunde-kaybettik-1005161200
Ekonomideki sıkıntılar devam ediyor, yani bir başka deyişle balon şişmeye devam ediyor. Konunun uzmanı bir isimle yaşanan süreci konuştuk.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı eski Müdürü, ekonomist Bartu Soral ekonomideki gidişatı Odatv’ye değerlendirdi.
İşte o söyleşi:
“ÜÇ ÖNEMLİ SIKINTI VAR…”
-İç ve dış siyasetimiz ortada. İşin ekonomi yönü ne durumda? Türkiye’nin şu an ki ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya ekonomi tarihine bakarsak, yaşanan krizler öncesi oluşan riskler pek az bilinir, sonra bir günde her şey tepetaklak olur. En son ABD’de yaşanan ve etkisi halen devam eden kriz de bir günde olup bitiverdi. Ondan önce herkes umut dağıtıyordu.
Türkiye’nin artan riskleri konusunda son üç yıldır uyarıyorum, ‘Tünelin Sonu Kriz’ kitabında buna dikkat çekmeye çalıştım. Son dönemde uluslararası raporlara yansıyan üç önemli sıkıntı var; ilki cari açık, yani dış ticaret açığımız. Bu bana göre en önemli sorun bu. Üretmiyoruz, ithal ediyoruz. Net ihracatçı olduğumuz tek sektör hazır giyim, yani düşük teknolojiye dayalı bir üretim yapımız var. Bunu kırmak zorundayız. Petrol ve doğalgazımız yok. Ama güneş ve rüzgârımız bol. Enerji üretimini bu yenilenebilir kaynaklara çevirmemiz gerekiyor ama maalesef hükümet doğalgaza yükleniyor, belli ki işin altında başka sebepler yatıyor.
-İlk sorunumuzun cari açık, yani dış ticaret açığı olduğunu belirttiniz. Diğer iki sorun nedir?
Reel sektörün borçluluk oranı. Gerçekten reel sektör hatta buna hane halkını da ekleyelim çok borçlandı. 2002’den 2014’e kadar reel sektörün bankalardan aldığı kredi hacmi 35 kat büyüdü. Anormal bir borçlanma. Hane halkı borç stoku da aynı dönem için 27 kat arttı. Üçüncü konu da yüksek enflasyon.
Türkiye’nin ekonomide ne derece sallantıda olduğunu doların hareketlerinden de okuyabiliyoruz. Mayıs ayının ilk hafta başında 2.79 seviyelerinde olan dolar/TL, hafta sonuna gelince 2.93'ün hemen altında işlem görüyordu. Yani 3-4 günlük bir süre zarfında Türk Lirasında yaklaşık yüzde 5'lik bir değer kaybından bahsediyoruz.
Yüzde 5 demek Merkez Bankası'nın uyguladığı kısa vadeli faizler ile elde edeceğiniz getirinin 6 aylık birikimi demek. Düşünün, 6 ayda elde ettiğiniz, biriktirebildiğiniz getiriyi 3 günde kaybediyorsunuz. Böyle bir ülkede yatırım yapmak mümkün mü?
“MEVCUT HÜKÜMET ve CUMHURBAŞKANININ RİSKLERİ ARTTIRMAK DIŞINDA KATKISI OLMAZ”
-Bundan sonra neler bekleyebiliriz, neler yapılması gerekiyor?
Mevcut hükümetin yani daha doğrusu Cumhurbaşkanının riskleri arttırmak dışında ülkeye bir katkısı olmuyor. Halbuki; Türkiye’nin yapısal reformları hayata geçirerek yurtdışı piyasalara güven veren, oluşan riskleri zaman içinde ortadan kaldıran, üretimi canlandıran, halkın reel kazancında artış yaratacak yeni bir ekonomik modele, yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı var. Hane halkı borcu yüksek, bu borcun sıkıntı yaratmadan düşürülmesi için reel gelirlerinde mutlak bir iyileşme olması gerekiyor. Diğer taraftan özel sektörün yüksek borcu var, bu da bir risk. Dış kaynağa bağlılığımız çok yüksek. Durgunluk ve gerginlikler riskleri arttırıyor.
Hukukun üstünlüğüne bağlı, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi uluslararası yatırımcıların en önem verdiği değerleri hayata geçirmiş, yatırımlarını bir stratejik plana göre hayata geçiren, eğitim ile sanayi yatırımları arasındaki bağı oluşturmuş bir Türkiye süratle toparlanır. Ülkeye giren kısa vadeli, sıcak para akımları, uzun vadeli yatırım finansmanına dönüşür. Uluslararası sermaye böyle bir Türkiye’ye yatırım yapmak için hevesli olur. İçeride atıl duran pek çok kaynağımız var. Sadece kamu ihalelerinde yaratılacak şeffaflık bile önemli bir kaynak yaratır. Bugün umutsuz, öfkeli, bölünmüş, gençleri geleceğini yurtdışında arayan bu ülke kısa zamanda Avrupa’nın büyük ülkeleri ile rekabete girecek duruma gelir.
Siyasette bu yeniye cevap verecek bir alternatif oluşuyor.
“SİYASETTEKİ ESAS OLAY MERAL AKŞENER’DİR”
-Yeniye cevap verecek bu alternatif nedir? AKP yeni Genel Başkanını dolayısıyla yeni Başbakanı seçecek, ona yönelik olumlu bir beklenti değildir herhalde?
Yok, tabi ki değil. Yeni Başbakan atanmasını kimse ciddiye alacak değil. Siyasette esas olay Meral Akşener’dir. Kendisi halkın haklı bir teveccühüyle karşı karşıya. Ciddi bir rüzgâr estiriyor. Tecrübeli, bilgili ve ihtiyaç duyulan kararlı muhalefeti ortaya koyuyor. Meral Akşener sadece merkez sağ ve milliyetçi camialar değil, CHP ve Cumhuriyet değerlerine bağlılığı yüksek seçmende de büyük heyecan yaratıyor. CHP’ye oy veren ama yönetim kadrosundan rahatsız olan pek çok seçmende Sayın Akşener’e karşı büyük bir sempati görülüyor. Uluslararası mahfiller de kendisini dikkatle izliyor. Zira siyaset bir rüzgâr işidir, o rüzgârı herkes görüyor. CHP yönetiminin tutarsız, açılıma ve liberal politikalara göz kırpan, ekonomiyi asgari ücret tartışmasına indirgeyen tutumu seçmenini kendisinden uzaklaştırmış durumda. Meral Akşener o seçmeni de kazanacak potansiyele sahip. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyeti yıkma hamlelerini durduracak rüzgârın adı Meral Akşener’dir.
Bugün dünya siyasetinde milliyetçi partiler yükselişte. Zira küreselleşmenin yarattığı olumsuz sonuçlar bunu şart koşuyor. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti de tekrar tam bağımsız, Cumhuriyet kazanımlarını daha ileriye götüren, küresel güçler ile rekabete girebilecek bir sanayi ve eğitim modelini hayata geçirmek durumunda. Şartlar bizi buna zorluyor. Bana göre Türk siyasetinde yeni bir dönüm noktasındayız.
Kaynak : http://odatv.com/mob_n2.php?n=6-ayda-biriktirdigimizi-3-gunde-kaybettik-1005161200