Merhaba,
Öncelikle mesajimi okuyacak olan herkese değerli vaktinizi bana ayırdınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Ben 25 yaşında, yüksek lisans mezunu bir bayanim. Okulumu bir sene önce bitirdim ve hemen ardindan sevdiğim ve geliri iyi olan bir işe başladim. Universiteyi bitirdikten sonra, istemeye istemeye, aile evine döndüm, ve şu an 1 senedir onlarla birlike yaşiyorum. Bu istemsizlik, universite'de okurken bulduğum huzuru, bir nebze olan mutluluğu, sevdiğim üniversite arkadaşalarim kaybetmekten kaynakliydi. Sürekli bağiran, herşeye karşi olan, evin içinde huzur birakmayan bir annem var.
Ben üniversitedeyken, (1 sefer hariç) asla aile evini özlemedim. Arkadaşlarim neredeyse hergün velileri ile telefon konuşurlardi, onları çok özlerlerdi (her 1-2 hafta onlari görmelerine rağmen) ve ben buna bir türlü anlam veremezdim. Çünkü benim içimde öyle bir özlem, öyle bir hasret yoktu. Ben mutluydum onlardan uzakta. Hayatım boyunca aileme derdimi 2-3 kez anlatmışımdır ve her seferinde pişman oldum, çünkü hiç bir zaman ortak bir çözüm bulmak için çaba göstermediler, onlar ne istediyse o.
Annem ve babamla aramın bu denli mesafeli olmasının en önemli sebeplerinden biri annemin küçükken hergün, en ufak bir hatada bile bizi gücünün yettiği kadar dövmesi ve sürekli küfür etmesi. Ve hiç unutmuyorum, ve asla unutmicam, ne zaman ki ona karşı gelsek (kardeşlerim veya ben), kendi fikrimizi, kendi tavrımızı ortaya koymak istsek, şu sözleri sarf etti bir kaç kez : "siz kimsiniz, siz bir hiçsiniz, siz biz olmadan hiç birşey başaramazsınız, siz bir dışkısınız (tabii ki de bu kelimenin, b harfi ile başlayanini kullandi, kendisi bu derece kibar değil). Babam buna pek ses çıkarmazdı, pasif biri, bu yüzünden ona güvenmiyorum, ve kendisinide ona sırtımı yaslayacabileceğim biri olarak'ta görmüyorum.
Bu şiddeten ve özellikle sarf edilen kelimelerden ek olarak cümlelereden dolayi bende büyük bir özgüven sorunu ortaya çıktı (bunu öğretmenlerim gibi, iş yerindeki çalıştığım inslarda benimle paylaştılar. Allah'a şükürler olsun ki, iş yerinde çalıştığım kişiler insan evladi çıktılar ve hiç biri benim bu özgüven sorunumdan kendilerine pay çıkarmıyorlar.)
Biz evde 6 kisiyiz, ve inanirmisiniz, bu 6 kişi arasinda benim dışında kimse çalışmıyor (annem hariç, her ne kadar aramiz bozuk olsa da, onun hakkini yiyemem, evi çekip çeviren o). Bir de çalışmadiklari yetmezmiş gibi, tatile gittiler ve bu yüzden çalışmayan 2 erkek kardeşim onlara gelen iş tekliflerini red ettiler (5-6 aylik işler ama 7/24 evde oturmaktan iyidir). Bu olay benim canımı çok sıkıyor, başka bir eve taşınmak istiyorum fakat bu konuyu açmaktan çok korkuyorum, evde çıkacak kavgadan dolayi. Her gün işe gidip gelmem yaklasik 2-3 saat sürüyor (toplamda hergün 120 km mesafe yapiyorum). İş yerine yaklaşmak için ayrilmak istiyorum desem bile asla kabul etmezler, "herkes nasil yapiyorsa sende öyle yapacaksin" denecek, bundan adım gibi eminim. Üstellik mesailerin çok yoğun olduğu bir sektörde çalışıyorum, "saat 17:00 oldu, mesai biter, ben kaçar" deme gibi bir lüksümde olmuyor. Birçok zaman mesaiye kaliyorum, ve ailem görüyor ne kadar yorgun olduğumu. İnanirmisiniz, hafta sonlari başimi yastiktan kaldiramiyorum, bazi zamanlar bütün gün araliksiz uyuduğum oluyor, ve ben kendimi taniyamiroyum. Bunun nedeni gerçekten yorgunluk mu yoksa başka birşey mi (depresyon??) bilemiyorum.
Derdimi anlatabildiğim ve sohbet edebildiğim 1 tane arkadaşım var ama univesite bittikten beri sadece telefonda görüşebiliyoruz, çünkü ayni şehirde yaşamıyoruz. Onun dışında yaşadığım yerde yalnızım, dışarı çıkabileceğim, gezebileceğim, sohbet edebileceğim kimse yok ve bu beni her geçen gün daha da üzüyor ve kalbimi ağrıtıyor. Bu sebeple yıllık izinimi kullanmak dahi istemiyordum, işe gitmek bana iyi geliyor. Orada insanlarla sohbet edebiliyorum, öğle arası güzel vakit geçiriyoruz, yüzüm gülüyor. Yıllık izine ayrilinca çok iyi biliyordum 7/24 evde olacağimi ve bunalacağımı. İş yerinde'ki insanlar arkadaşlari/aileleri ile olan tatil planlarini anlatirken ben içime içime ağladim. Ve bana da soruyolar "senin tatil planin nedir?" ya yalan söylüyorum ya da şu an belli bir planim yok diyorum.
Ben yurtdışında yaşıyorum (yurtdışında doğup büyüdüm), ve iş yerinde bana ilgi duyan, bunu belli eden biri var. Fakat ben ona karşı hiç birşey hissetmiyorum, hissedemiyorum çünkü benim aklımda başkası var (bunları yazarken çok utanıyorum, sanki sevmek ve sevilmek ayıp ve günahmış gibi). Ama bazen diyorum ki kendi kendime, "boşver o aklindaki kişiyi ve sana ilgi duyan o insana yaklaş. Belki ilişkiniz ciddiye biner ve sığınacak bir liman bulursun kendine. O evden, kendini yerinde hissetmediğin o evden, hayata karşı olan bakış açılarını paylaşmadığın o insanlardan uzaklaşırsın. Ve kendin gibi olursun."
Ama kalbimde biri varken ben başkasının gözlerinin içine nasil bakarim?
Mesajım çok uzun oldu, ama aylardır içimde biriktirdiğim, ve bir türlü bu kadar detayina kadar paylaşamadıgım yaramı sizlerle paylaşmak istedim.
Ben her türlü gelecek olan yoruma hazirim, saygı çerçevesi içinde olduğu takdirde. Belki bazilariniz buna şimariklik diyecek, abarttığımı söyeleyecektir. Belki'de öyledir. Sizin yorumlariniz ve analizleriniz eminim ki yardımcı olacaktır.
İçimi döktüm ve biraz daha rahat hissediyorum kendimi.
Teşekkür ederim.
Öncelikle mesajimi okuyacak olan herkese değerli vaktinizi bana ayırdınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Ben 25 yaşında, yüksek lisans mezunu bir bayanim. Okulumu bir sene önce bitirdim ve hemen ardindan sevdiğim ve geliri iyi olan bir işe başladim. Universiteyi bitirdikten sonra, istemeye istemeye, aile evine döndüm, ve şu an 1 senedir onlarla birlike yaşiyorum. Bu istemsizlik, universite'de okurken bulduğum huzuru, bir nebze olan mutluluğu, sevdiğim üniversite arkadaşalarim kaybetmekten kaynakliydi. Sürekli bağiran, herşeye karşi olan, evin içinde huzur birakmayan bir annem var.
Ben üniversitedeyken, (1 sefer hariç) asla aile evini özlemedim. Arkadaşlarim neredeyse hergün velileri ile telefon konuşurlardi, onları çok özlerlerdi (her 1-2 hafta onlari görmelerine rağmen) ve ben buna bir türlü anlam veremezdim. Çünkü benim içimde öyle bir özlem, öyle bir hasret yoktu. Ben mutluydum onlardan uzakta. Hayatım boyunca aileme derdimi 2-3 kez anlatmışımdır ve her seferinde pişman oldum, çünkü hiç bir zaman ortak bir çözüm bulmak için çaba göstermediler, onlar ne istediyse o.
Annem ve babamla aramın bu denli mesafeli olmasının en önemli sebeplerinden biri annemin küçükken hergün, en ufak bir hatada bile bizi gücünün yettiği kadar dövmesi ve sürekli küfür etmesi. Ve hiç unutmuyorum, ve asla unutmicam, ne zaman ki ona karşı gelsek (kardeşlerim veya ben), kendi fikrimizi, kendi tavrımızı ortaya koymak istsek, şu sözleri sarf etti bir kaç kez : "siz kimsiniz, siz bir hiçsiniz, siz biz olmadan hiç birşey başaramazsınız, siz bir dışkısınız (tabii ki de bu kelimenin, b harfi ile başlayanini kullandi, kendisi bu derece kibar değil). Babam buna pek ses çıkarmazdı, pasif biri, bu yüzünden ona güvenmiyorum, ve kendisinide ona sırtımı yaslayacabileceğim biri olarak'ta görmüyorum.
Bu şiddeten ve özellikle sarf edilen kelimelerden ek olarak cümlelereden dolayi bende büyük bir özgüven sorunu ortaya çıktı (bunu öğretmenlerim gibi, iş yerindeki çalıştığım inslarda benimle paylaştılar. Allah'a şükürler olsun ki, iş yerinde çalıştığım kişiler insan evladi çıktılar ve hiç biri benim bu özgüven sorunumdan kendilerine pay çıkarmıyorlar.)
Biz evde 6 kisiyiz, ve inanirmisiniz, bu 6 kişi arasinda benim dışında kimse çalışmıyor (annem hariç, her ne kadar aramiz bozuk olsa da, onun hakkini yiyemem, evi çekip çeviren o). Bir de çalışmadiklari yetmezmiş gibi, tatile gittiler ve bu yüzden çalışmayan 2 erkek kardeşim onlara gelen iş tekliflerini red ettiler (5-6 aylik işler ama 7/24 evde oturmaktan iyidir). Bu olay benim canımı çok sıkıyor, başka bir eve taşınmak istiyorum fakat bu konuyu açmaktan çok korkuyorum, evde çıkacak kavgadan dolayi. Her gün işe gidip gelmem yaklasik 2-3 saat sürüyor (toplamda hergün 120 km mesafe yapiyorum). İş yerine yaklaşmak için ayrilmak istiyorum desem bile asla kabul etmezler, "herkes nasil yapiyorsa sende öyle yapacaksin" denecek, bundan adım gibi eminim. Üstellik mesailerin çok yoğun olduğu bir sektörde çalışıyorum, "saat 17:00 oldu, mesai biter, ben kaçar" deme gibi bir lüksümde olmuyor. Birçok zaman mesaiye kaliyorum, ve ailem görüyor ne kadar yorgun olduğumu. İnanirmisiniz, hafta sonlari başimi yastiktan kaldiramiyorum, bazi zamanlar bütün gün araliksiz uyuduğum oluyor, ve ben kendimi taniyamiroyum. Bunun nedeni gerçekten yorgunluk mu yoksa başka birşey mi (depresyon??) bilemiyorum.
Derdimi anlatabildiğim ve sohbet edebildiğim 1 tane arkadaşım var ama univesite bittikten beri sadece telefonda görüşebiliyoruz, çünkü ayni şehirde yaşamıyoruz. Onun dışında yaşadığım yerde yalnızım, dışarı çıkabileceğim, gezebileceğim, sohbet edebileceğim kimse yok ve bu beni her geçen gün daha da üzüyor ve kalbimi ağrıtıyor. Bu sebeple yıllık izinimi kullanmak dahi istemiyordum, işe gitmek bana iyi geliyor. Orada insanlarla sohbet edebiliyorum, öğle arası güzel vakit geçiriyoruz, yüzüm gülüyor. Yıllık izine ayrilinca çok iyi biliyordum 7/24 evde olacağimi ve bunalacağımı. İş yerinde'ki insanlar arkadaşlari/aileleri ile olan tatil planlarini anlatirken ben içime içime ağladim. Ve bana da soruyolar "senin tatil planin nedir?" ya yalan söylüyorum ya da şu an belli bir planim yok diyorum.
Ben yurtdışında yaşıyorum (yurtdışında doğup büyüdüm), ve iş yerinde bana ilgi duyan, bunu belli eden biri var. Fakat ben ona karşı hiç birşey hissetmiyorum, hissedemiyorum çünkü benim aklımda başkası var (bunları yazarken çok utanıyorum, sanki sevmek ve sevilmek ayıp ve günahmış gibi). Ama bazen diyorum ki kendi kendime, "boşver o aklindaki kişiyi ve sana ilgi duyan o insana yaklaş. Belki ilişkiniz ciddiye biner ve sığınacak bir liman bulursun kendine. O evden, kendini yerinde hissetmediğin o evden, hayata karşı olan bakış açılarını paylaşmadığın o insanlardan uzaklaşırsın. Ve kendin gibi olursun."
Ama kalbimde biri varken ben başkasının gözlerinin içine nasil bakarim?
Mesajım çok uzun oldu, ama aylardır içimde biriktirdiğim, ve bir türlü bu kadar detayina kadar paylaşamadıgım yaramı sizlerle paylaşmak istedim.
Ben her türlü gelecek olan yoruma hazirim, saygı çerçevesi içinde olduğu takdirde. Belki bazilariniz buna şimariklik diyecek, abarttığımı söyeleyecektir. Belki'de öyledir. Sizin yorumlariniz ve analizleriniz eminim ki yardımcı olacaktır.
İçimi döktüm ve biraz daha rahat hissediyorum kendimi.
Teşekkür ederim.