Mide küçültme ameliyatı sonrasında depresyona girebilirsiniz!

Caddy

Guru
Pro Üye
28 Mart 2012
8.170
2.001
Mide küçültme ameliyatı olan hastalar çoğu zaman bu işin bir de psikolojik yönü olduğunu unutuyor. Özellikle de yemek yemeyi bir bağımlılık haline getiren hastalar, ameliyattan sonra depresyona girebiliyor, ya da yeme bağımlılığının yerini alkol bağımlılığı alabiliyor. Psikiyatr Güzin Sevinçer, mide küçültme operasyonları olan hastalar ile çalışıyor. Bu hastaların çoğunlukla depresyona girdiğini belirten Sevinçer, hastaların hem ameliyat öncesinde, hem de sonrasında mutlaka psikolojik destek alması gerektiğini söylüyor.

Tüp mide ameliyatı olanlar “Ben yemek istiyorum ama yiyemiyorum” diyor. Ameliyat gerçekten de bu durumu yaratıyor mu?

Ameliyat olmak, kişilerin hayatındaki problemleri bitirmiyor. Yemek yiyerek rahatlayacak bir insan, yemek de yiyemeyince depresyona giriyor doğal olarak. İki tip yeme davranışı var. Birincisi tıbbi terimlerle “homeostatik yeme”. Yani acıkıyoruz ve yaşamak için yemeye ihtiyacımız var. Bir diğer yeme tarzı “hedonik yeme”. Yani zevk almak için yemek yenmesi... Beyinde bazı ödül merkezleri var. Örneğin madde bağımlısı bir insan uyuşturucu aldığı zaman o bölgeler uyarılıyor ve özellikle dopamin denilen mutluluk hormonunun salınımı artıyor. Kişi yaptığı şeyden büyük bir zevk alıyor ve o davranışı tekrar etmek istiyor. Yemek yemek de aynı etkiyi yapıyor. Aynı madde bağımlılığı gibi, özellikle yüksek şekerli, tuzlu, karbonhidratı yüksek olan gıdalar, biliyoruz ki beyinde bu ödül merkezini uyararak, dopamini artırarak kişide o haz duygusunu oluşturuyor. Bazı insanlar o hazzı alabilmek için yiyorlar. Kişilerin hayatında negatif stres, olumsuzluklar, mutsuzluklar, sıkıntı varsa, yemek yiyerek rahatladığını fark ettiyse, bu sefer kendini rahatlatmak için yemek yiyor.

İleride ameliyat yüzünden başka bir psikiyatrik hastalığın çıkma ihtimali var mı?

Tabii ki. Çünkü kişinin hayatında çok hızlı bir değişim oluyor. Özellikle bu hasta grubu, yeme davranışının ardındaki psikiyatrik bozuklukların ne kadar önemli olduğunun farkında değil. Türkiye’de psikiyatri hekimleri yeme bozukluklarıyla ilgileniyordu, şimdi bariyatrik (obezite) cerrahiyle de ilgilenmeye başladı. Çünkü obezitenin ardında hem genetik faktörler, hem de psikiyatrik bozukluklar yatabiliyor. Bariyatrik cerrahiye başvuran hastalarda depresyon, anksiyete bozuklukları, tıkınırca yeme bozukluğu ve gece yeme bozukluğu gibi hastalıklar, diğer obez gruplara göre daha fazla. O yüzden bu grup psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyuyor. Ancak bunun çok farkında değiller.

“AMELİYAT SONRASINDA CERRAHLAR ‘TUTSAYDIN AĞZINI, BANANE’ DİYOR”

Hastalar zayıflamak için birçok yere gidiyorlar. Diyetisyene, akapunktura, hacıya hocaya… “Peki hiç psikolojik destek almayı düşündünüz mü?” diye soruyorum, “Yo, hiç düşünmedim. Ne ilgisi olabilir ki?” diyorlar. Bu bilinç olmadığı için de psikiyatrik destek almıyorlar. Ama altta yatan durumların tedavi edilmesi gerekiyor, ki dediğim gibi, ameliyat olan obezite hastalarında psikiyatrik hastalıklar daha fazla. Kişi ameliyat oluyor, istediği başarıyı gösteremiyor. Veya bir süre sonra yeniden kilo almaya başlıyor. Düşünsenize; son şans olarak ameliyat olmuş, o günü doğum günü olarak kutluyorlar, “yeniden dünyaya geldim” diyorlar. Ondan sonra yeniden kilo alınması büyük değil, çok büyük bir depresyona yol açar. O zaman nereye gidecekler? Mesela cerraha gidiyor, “Ben senin mideni ameliyat ettim, beynini ameliyat etmedim” diyor cerrah. Çok acımasızca. “Ben yapacağımı yaptım, iradeli olsaydın, tutsaydın ağzını” diyor. Gideceği kimse yok, ortada kalmış bir insan... O yüzden psikiyatrinin de işin içinde oluğunun bilinmesi gerekiyor. En azından böyle bir seçeneğin olduğunu, altta bir takım psikiyatrik problemlerin yattığını ve bir yardım alabileceğini bilmesi gerekiyor.

YEMEK YEMEKTEN KAÇINMA BOZUKLUĞU: ORTOREKSİYA

Bu insanların ameliyat öncesinde de sonrasında da bütün hayatları ‘yemek yeme’ üzerine kurulmuş sanki. Birbirleriyle ne kadar az yediklerini yarıştırıyorlar filan…

Evet. O yüzden de kilo vermek bir başarı gibi… Sosyal medyada tabaklar paylaşılıyor, sen ne kadar yedin, ben ne kadar yedim diye yarışılıyor. Çünkü en büyük problem geri kilo alma korkusu. Onunla ilgili yeni bir tanı geliştirdik: “Yemeden kaçınma bozukluğu”. Yemek yersem kilo alırım, bu sefer anoreksiya, bulumialar! Tüp mide ameliyatları sonrasında benim klinikte en çok gördüğüm şey, kilo alacağım korkusuyla yemek yemekten kaçınılması. Buna “Ortoreksiya” deniliyor. Aşırı dikkat etme, her yediğini hesaplama… Artık zayıflığın ideal olduğu medyada, toplumda, insanların hep zayıf olma hayaliyle her yediğini kontrol etmesi sonucu, bu sefer de sağlıklı beslenme takıntısı başlıyor.

Yiyemeyince hayatlarında boşluk oluşuyor. Onun yerine başka bir yola sapmak mümkün mü? Mesela alışveriş, kumar bağımlısı olmak, karısını dövmek, sinirli olup insanlarla iletişim kuramamak gibi…

Onun da tanısı var. “Çapraz bağlılık” diyoruz. Bağımlılık geçişi. Obezitenin sebeplerinden bir tanesi de yeme bağımlılığı. Yeme bağımlılığını bitince, bu sefer diğer bağımlılıklar gündeme geliyor. Alkol bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, sigara bağımlılığı filan... Çünkü hasta artık haz almak için başka bir şeye başvuruyor.

“BİR BAŞKASI İÇİN ZAYIFLAMAK DOĞRU BİR MOTİVASYON DEĞİL”

Aslında medyada ameliyat kesin çözüm gibi gösteriliyor. Ama sonrasında başka ciddi sorunlar, dikkat etmen gereken şeyler oluyor.

Aslında çok başarılı vakalar da var. Ama önemli olan bunların farkında olmak, olumsuzlukları da görebilmek. O yüzden ameliyat öncesi hastaların destek alması gerekiyor. Motivasyonlarını ve ameliyattan beklentilerini bilmek, onları gerçekçi beklentilerle buluşturmak gerekiyor. Bazen çok uç beklentiler oluyor. Bir başkasını mutlu etmek için ameliyat olanlar gibi…

Ama hepimiz bir başkasını mutlu etmek için zayıflamıyor muyuz aslında?

Önemli olan kişiyi doğru psikolojik noktaya çekebilmek. Ondan sonra ameliyat olmasını gerçekleştirmek daha önemli. Bir başkasını mutlu etmek için ameliyat olmak iyi bir motivasyon kaynağı değil.

Hepimiz bu diyetlere bir toplum baskısı sonucu dünya para vermiyor muyuz?

Aynen. Dışarıdan nasıl göründüğümüz, başkaları tarafından nasıl algılandığımız çok daha önemli hale geliyor. Hele ameliyat olan hastalarda çok daha fazla... O ani zayıflamalar sonrasında, kendilerini daha fazla göstermeye çalışıyorlar. Bunlar da farklı durumlar, aşırı uçlar yaratıyor. Örneğin daha önceden kilolu yaşamış bazı kadınlar, adeta bunun hıncını alır tarzda, aşırı kadınsı görünmeye başlıyorlar. “Herkes beni böyle görsün, her gören dönüp baksın” isteniyor. Çünkü daha önceden bastırılmanın yarattığı, herkes tarafından beğenilmemenin verdiği bir boşluk var. Onu tatmin etmek, o açığı kapatmak istiyorlar.

“YURTDIŞINDA ÖNCE PSİKOLOJİK DEĞERLENDİRME İSTENİYOR”

Ameliyat olurken esas kıstas kilo vermek olmamalı. Daha kaliteli bir yaşam olmalı. Yurt dışında sigorta şirketleri bu ameliyatın öncesinde psikiyatrinin değerlendirmesini istiyor. Önemli problemleri varsa bazen tedavi için süre tanınıyor, sonra ameliyat olunuyor. Bizde ise sosyal kurumların dayattığı bir kural yok. Ameliyat herkese yapılıyor.

Peki hasta psikiyatrik olarak hazır değilse ne gibi endikasyonlar bekleyebiliriz?

Kontr endikasyon dediğimiz, hastalık süresinde tedavi uygulanmasının sakıncalı olduğu durumlar yaşanabiliyor. Ancak bunların yaşanmaması için çok fazla kural yok. Örneğin hastada ciddi psikotik bozukluk, yani gerçeği değerlendirmede bozukluk varsa, o zaman ameliyatın yapılmasını istemiyoruz diyebiliriz. Ya da demans dediğimiz hastalık varsa ve hasta kendini idare edemeyecek durumdaysa... Yoksa tedavi altında olan herhangi bir psikiyatrik hastalıkta bile herhangi bir kontr endikasyon yok. Ama ameliyat öncesinde mevcut problemlerin farkına varıp anlatmak, tedavi edilebilen kısımların tedavi edilebilmesi ve hastayı ona göre hazırlamak gerekiyor. O zaman ameliyat başarısı, yani kaliteli bir yaşama kavuşma ve kilo verilme oranı daha çok artıyor.

Ameliyat sonrasında artık sizin hastanız oluyorlar…

Evet, ameliyattan bir süre sonra bana gelmek zorunda kalıyorlar. Eninde sonunda bana geliniyor ama, benim tercihim hastayı öncesinde hazırlamak. Ama beni öncesinde görmeyi sevmiyorlar. Çünkü biraz sabırsızlık oluyor. Hasta karar verdiyse, hemen ameliyat olmak istiyor. En fazla 1 haftada filan. Arada psikiyatrik hekimi görmek, hastalara gereksiz geliyor. Psikiyatri hekimini gördükleri zaman da bazı sorunları söylememek, saklamak gibi şeyler de oluyor. “Ya bana mani olursa, ya ameliyat olmamı uygun görmezse, ameliyat olmasın derse!” gibi korkular…

AMELİYAT İÇİN BELLİ ŞARTLAR ARANIYOR

Ameliyat herkese yapılabiliyor mu?

Normalde bu ameliyat her kilolu insana yapılmıyor. Kişinin belli bir kilonun üzerinde, vücut kitle endeksinin belli bir oranda olması gerekiyor. Ameliyatın şöyle bir kolaylaştırıcılığı var: Kişinin yemeyi bırakarak zayıflamasını sağlıyor. Önüne bir engel koyuyor. Önemli olan kişinin daha kaliteli yaşamı isteyip, yaşam tarzında değişikliği yerleştirmek. Belli bir kilonun üzerindeyken kilo vermek çok zor. “Su içsem yarıyor” derler, bu mantık doğru. Bazı insanların metabolizması o kadar yavaş ki, kilo vermesi çok zor. Genetik çalışmalar da var. Vücut kendini belli bir kiloda tutmaya, kendini korumaya çalışıyor. O noktalarda ameliyat faydalı. Ama önemli olan problemlerin farkına varmak. Örneğin geçmişinde cinsel taciz öyküsü olan kişilerde obezite olabiliyor. Çünkü kişi bilinç dışında kadınsılığını, görünürlüğünü azaltarak dışarıdaki tehditlere karşı kendini koruyor. Sonra ameliyat olup iyi hissettiği zaman, kendini tehdit altında hissedebiliyor. O zaman yine ciddi problem ortaya çıkıyor.

“BU AMELİYAT 160 KİLOLUK İNSANLAR İÇİN BİR ZORUNLULUK”

Obezite cerrahisinin bu kadar görünür olmasını doğru buluyor musunuz? Bir dönem liposuction modaydı, herkes gidip yaptırdı. Bu da öyle bir yere gidiyor gibi.

Aslında öyle değil. Geçtiğimiz yaz ABD’de 4 ay boyunca, dünyada psikiyatri ve obezite cerrahisi alanında çalışmalar yapan bir ekiple çalıştım. Orada şunu gördüm: Toplumumuzda ve dünyada obezite çok artıyor. Ciddi bir problem. Yurtdışında obezite cerrahisi çok fazla ve orada mecbur. Bizdekine göre çok daha obez bireyler var. Böyle ülkelere “obezojen çevreler” diyoruz. Fast food çok fazla tüketiliyor, hareket çok az, insanlar hareketsiz ve çok yemek yiyor. Artık doğal olarak birçok insan obezite adayı. Yurtdışında artık bu ameliyatların, 160-190 kiloluk insanlara yapılmak zorunda olduğu biliniyor.

Ameliyatı yapan doktorlar sanki herkes olabilirmiş gibi, yüzde yüz çözümmüş gibi anlatıyor.

Ama değil. Biz bunun sihirli bir değnek olmadığını çok söylüyoruz. Daha bilinçli, ekip halinde gitmek gerekiyor. Cerrahi yapıyor ve hastayı bir anlamda bir kenarda bırakıyor. Sonrasında ilgilenmiyor. Öncesi-sonrasını görünce kilolu bir insan için çok cezbedici. Ben de istiyorum, bundan istiyorum diyor. Ameliyat sonrası belli bir yeme tarzına geçmesi, sıvı alması, püreler filan yemesi lazım. Bu aşamalarla uğraşması gerektiğinin farkında değiller çoğu zaman. Bir psikiyatri hekimi olarak söylüyorum: öncesinde psikiyatri olması gerekiyor. Sonrasında takipte olmaları gerekiyor. Bu basit bir işlem, sihirli bir değnek değil. Yaşam alışkanlıklarını doğru şekilde değiştirmek gerekiyor. Öncesinde bir takım problemler varsa onların farkına varılması ve yardım alınması gerekiyor.

“İNSANLAR REKLAMLARA KARŞI BİLİNÇLİ OLMAK ZORUNDA”

Bazı ünlüler sosyal medyada “şu çayı içtim zayıfladım” diye reklamlar yapıyorlar. Doğru buluyor musunuz?

Bulmuyorum. Ama engellemek mümkün değil. İnsanlar bilinçli olmak zorunda. Daha doğru bilinçlendirilmesi gerekiyor. Zayıflama tek boyutlu bir şey değil. Obezite tek taraflı bir hastalık değil. İçinde bir endokrinoloğun, bir psikiyatrin olması gerekiyor. Bazen başka hastalıklara da sebep oluyor: kardiyolog olması gerekebiliyor. O yüzden multidisipliner bir yaklaşım olması gerekiyor. Herhangi bir çayla, ya da ilaçla zayıflamak kolaycılık. Herkes çok kolay bir şekilde ve hemen zayıflamak istiyor. Bu iş sabır işi. Uzun bir maraton. Ama arkada da çok büyük bir sektör var.

Mide Küçültme Ameliyatı Hakkında Herşey için tıklayınız!
 
Gecen yil haziran ayinda karat vermistim ameliyata gun almaya gittigimde doktor hastalanmis bundada bir hayir var deyip tekrar vazgeçtim diyetlw yaklaşık 20 kilo verdim bazen keske olsaydım dedigim oldu yaziniz bana iyiki olmamış dedirtti
 
27 nisanda tüp mide ameliyatı oldum bundan bir saniye bile pişman olmadım. Yemek isteyip yiyemeyen psikolojisi bozulan insanları gerçekten anlamıyorum. Bunca zaman yiye yiye bu hale geldigimizi ne cabuk unutuyoruz dimii? Ayrıca hiç yiyememek gibi bir durum söz konusu değil 1 porsiyonun ceyregini yiyorsun tabi yemek istersen daha ne olsunki?
Gerçekten 100 kilo üzerinde ve yandaş hastalık varsa bu ameliyatı hiç düşünmeden olmalarını tavsiye ederim..
 
X