Popüler Konu Mevlid Kandili

6166-dursun-ali-erzincali-biz-seni-gormeden-sevdik.jpg


Bu son Peygamberlik nişanı doğuştan mıdır? yoksa sonradan mı olmuştur?
Kaynakların verdiği bilgiye göre; bu mühür, doğuştan değildir. Bu mührün çocukluğunda, göğsünün melek tarafından açılıp temizlendiği sırada basıldığıdır.

attachment.php


Peygamber Efendimizin Nübüvvet Mührü, doğuştan olmadığı gibi, vefat edince de kaybolmuştur.


attachment.php


Peygamber Efendimiz, bu fani dünya ya veda ettiklerinde, ölüp ölmediği yolunda şüpheye düşülerek;

Ashabdan bir kısmı '' ölmüştür! '' derken.

Bir diğer grup da '' ölmemiştir! '' diye diretmiştir.

İşte bu tartışmaların olduğu anda,

Esma binti Umeys ( hz. Ömer'in rüyalarını tabir eden islam hanımefendisi ) gelerek, elini Peygamber Efendimizin omuzları arasına sokmuş ve nübüvvet mührünün kaybolduğunu anlayınca :
_Resülullah vefat etmiştir. Zira kürek kemikleri arasında bulunan mühür kaldırılmıştır. demiştir.

attachment.php


Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Peygamberlik nişanı, O'nun mübarek bedenlerinin tabii bir parçası değil, peygamberlik nişanı ile alakalı ilahi bir şekildir.
 
[video=youtube;QVosjZUN2I8]http://www.youtube.com/watch?v=QVosjZUN2I8[/video]

Güllere Vurgunum
Güllere vurgunum güllere sevdalı,
Bana güller derin kırmızı güller verin.
Kan rengi hüzünlü şehit edalı,
Bana güller derin kırmızı güller verin.

attachment.php


Gül yüzlü şehadet güller derin,
Gül kokulu yare gönderin
Ölsem ölsem yine dirilsem derim,
Bana güller derin kırmızı güller verin.

attachment.php


Gün olur yaprağı düşer güllerin,
Bu can ten evinden çıkar giderim
Sevdam güle döner, ben de gülerim,
Bana güller derin kırmızı güller verin.

attachment.php


Güller ağlar bana, bu derdi güller anlar
Bana güllerimi güllerimi verin.
Söyleyen: Mustafa Demirci
 
mevlut.jpg


Peygamber Efendimizin ashabı içerisinde, Üseyd b. Hudayr adlı bir zat vardır. Son derece mazbut, aynı zamanda nüktedan ve tatlı bir mizaca sahip olan Üseyd, bir gün, Peygamber Efendimizin de şereflendirdiği bir toplulukta fıkra anlatıyor ve arkadaşlarını güldürüyordu.

Muhtemelen fıkranın dozunu biraz kaçırmış olmalıdır ki, Peygamberimiz elindeki çubukla, Üseyd'in böğrünü dürterek, onu ikaz etme durumunda kalmış; bunun üzerine, Peygamberimizle aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:

Üseyd b. Hudayr:
-Beni acıttın ya Resulallah ! Kısas isterim!.

Peygamberimiz:
-Öyle ise kısas yap!.

Üseyd b. Hudayr:
-Fakat ya Resulallah !. Senin üzerinde gömlek var; halbuki sen vururken benim üstümde gömlek yoktu!

Peygamberimiz
-Gömleğini kaldırınca,

Üseyd,
Peygamber Efendimizi kucaklar ve böğrünü öperek ilave eder:
-Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah işte maksadım buydu der.
 
slmsanagu2.jpg


Peygamber Efendimiz:
Benimle, benden önce geçen Peygamberlerin durumu aynen şuna benzer:


Adamın birisi ev yaptırmıştır. O, bu binayı tamamlamış, süsleyip donatmış, ancak bir köşe taşı yerini eksik bırakmıştır. O şahane evi görmeye gelenler, binanın içinde gezip dolaşırken,

Gözleri bu eksik kalan yere ilişince:

-Bina çok güzel olmuş, ama, ah bir de şu köşe taşının yeri boş bırakılmış olmasaydı! demekten kendilerini alamazlar.

İşte ben, yeri boş bırakılan o köşe taşı gibiyim. Ve ben, Peygamberlerin sonuncusuyum. demiştir.

attachment.php


Gerek Kur'an-ı Kerim, gerek Hadis-i Şeriflerden açıkça anlaşılacağı üzere, ilk Peygamber Adem (a s)' dan itibaren zaman zaman insanlığa gönderilen Peygamberler kafilesinin sonuncusu, "Ahir Zaman Peygamberi" olarak nitelendirilen Muhammed (s.a.v)' dir.
Ve O'ndan sonra bir daha Peygamber gelmeyecektir.

attachment.php


İşte Cenab-ı Hak, bir yandan, Hz. Peygamber'in "Peygamberlerin Mührü" olduğunu ve O'ndan sonra artık bir daha Peygamber göndermeyeceğini kesinlikle bildirirken, diğer taraftan da, bu "mühür"ün eserini, O'nun mübarek vücudunda tecelli ettirmiş bulunmaktadır.
 
hzpeygamberinmC3BChrC3BC-1.jpg


Peygamber Efendimizin Mührü Şerif Yüzük Mührü

Hicret'e kadar, Hicaz bölgesinde, mühür kullanma adeti yoktu. Dünya, Hicret'in altıncı senesinde ( M.627 ) tarihin akışını değiştirecek ölçüde soylu bir karara sahne olmuştu.

Medine 'ye yerleşip de devletlerini kurmalarının üzerinden altı sene geçmiş oluyordu ki, Peygamber Efendimiz, Hicaz bölgesinin büyük bir bölümündeki kabileleri İslam Devleti sancağı altında topladıktan sonra, artık sıranın devletler arası münasebetlere geldiğini gösterdi. O devirde, Hicaz bölgesini çevreleyen yarımadanın içinde ve dışında bir hayli devlet hüküm sürüyordu. Yemen'de, Umman'da, Mezopotamya bölgesinde, Suriye'de, Mısır'da, Habeşistan'da büyüklü küçüklü devletler vardı.

Yeni kurulan bir devletin, diğer devletlerce de tanınması ve benimsenmesi, devlet olmanın esasını teşkil etmektedir.

İşte Peygamber Efendimiz, Hicret'in altıncı senesinde (M. 627), bütün bu komşu devletlere, resmi birer yazı yazıp; her birini, teşkil ettiği heyetlerin başkanları marifetiyle göndermek istedi. Yabancı devlet reislerine yazılan bu "dine davet mektupları" yeni bir problem ortaya çıkardı.

Ashabdan bazıları:
-"Ya Resulallah!. Yabancı devlet reisleri, kendilerine gelen yazılar mühürsüz olursa kabul etmezler. Onlar, böyle mühürsüz yazıları resmi muameleye koymazlar; boşuna göndermiş oluruz." şeklinde fikirler ileri sürdüler. Bunun üzerine hemen bir mühür sipariş edildi. Ve yazılan mektuplar, mühürlendikten sonra yola çıkarıldı.
 
pey17.jpg


Peygamber Efendimizin Mührü Şerif Yüzük Mührü

Bizim "Mühür" diye tercüme ettiğimiz tabirin aslı, "hatem"dir.

Peygamber Efendimize nisbet ediliş şekli '' Hatem'ün-Nebi '' veya '' Hatemü Resulallah '' dır.

Arapçada hatem tabiri, Türkçemizde '' Mühür '' dediğimiz eşya için kullanılır. Mühr-i Şerif, yüzük biçiminde yapılmış olduğu içindir ki, hatem kelimesi, umumiyetle "yüzük" manasında kullanıla gelmiştir. Bu sebeple " Hatemü'n-Nebi " tabirini, "Peygamberimiz'in yüzük-mührü" şeklinde anlamak ve tercüme etmek gerekmektedir. Çünkü o hem mühür vazifesini görmekte, hemde yüzük olarak kullanılmakta idi.
 
mf457007_ft1_ri238800-jpg.aspx


Peygamber Efendimizin Mührü Şerif Yüzük Mührü

Peygamber Efendimizin, Mühr-i Şerifleri gümüşten mamüldü ve kaşlı idi. Onun mühür vazifesini gören yeri burasıydı. Kaşının üzerine ise, "Muhammed Resülallah " ibaresinin üç kelimesi, birer satır halinde istif edilerek kazınmıştı: Alttan yukarı doğru; birinci satırda "Muhammed" ism-i şerifi, ikinci satırda "Resül ", üstte üçüncü satırda da "Allah " ism-i celali yer alıyordu.

attachment.php


Peygamber Efendimiz, adı geçen mühür-yüzüklerini yaptırıp mübarek parmaklarına takınca, ashabından da aynı biçimde yüzük yaptırmak isteyenler çıkmıştır. Bunun üzerine Peygamberimiz, duruma hemen müdahale ederek: "Hiç bir kimse, benim mührümün yazısını taşıyan yüzük yaptırmasın!" buyurmuşlardır.

Bütün davranışlarında ashabına örnek teşkil eden ve farklı davranışlar tesbit edince de: '' Her hareketinizde olduğu gibi, bu hususta da bana benzemek istemez misiniz ? '' diye onları, tatlı bir dille ikaz eden Peygamber Efendimiz, tek istisna diyebileceğimiz böyle bir konuda, kendi kullandığı eşyaya benzer bir eşyanın, ikinci bir şahısta bulunmasına izin vermemiş oluyordu.

attachment.php


Böylece, yüzük kullanılmasına evet, fakat kaşına '' Muhammed Resülallah '' ibaresinin kazılmasına hayır deniliyordu.

attachment.php


Nitekim ashab arasında, kaşlı yüzük yaptırıp da , yüzüğünün kaşına başka ibareler kazdıranlar da bulunmaktadır.

Mesela; Üsame b. Zeyd, yüzüğünün kaşına ''Hıbbü Resülallah '' ( Resülullah'ın sevgilisi ) ibaresini kazdırmıştı.

attachment.php


Peygamber Efendimizin bu tutumu, özellikle devlet adamları açısından çok iyi değerlendirilmelidir. Zira sözü edilen mühür, Devletin bir sembolü idi. O, müslümanların kendi iç meselelerini tanzim etmede değil, dış siyaset ilgilendiren konularda kullanılacaktı.

Peygamberimiz, bu yasaklamalarıyla, devlet olma ciddiyetinin disiplinini sağlamış oluyor ve resmiyetle özel hayatı birbirinden kesinlikle ayırmış bulunuyordu.

attachment.php


Öte yandan, Peygamber Efendimizin, bütün zati eşyaları; pabuçlarından cübbelerine, su bardaklarından kılıçlarına varıncaya kadar hepsi, ashabına intikal edip birer hatıra olarak muhafaza edilebildiği halde, Mühr-i Şerifleri, bunun istisnasını teşkil etmiştir.

Kaynakların bütün açıklığı ile belirttiklerine göre, Mühr-i Şerif, kendilerinin vefatından sonra: Hz. Ebu Bekir'e, ondan Hz. Ömer'e, ondan da Hz. Osman'a intikal etmiş; Hz. Osman'ın 12 sene süren halifeliğinin rivayete göre; altıncı senesinde ise, "Eris Kuyusu"na düşerek kaybolmuştur.

Mühr-i Şerif'in, başkasına değil de, sıra ile bu üç zata intikal etmiş olması, onun, şahsi eşya olmadığını ve devletin başkanına ait bir sembol olduğunu göstermektedir. Bilindiği üzere bu üç zat, Hz. Peygamber'den sonra sıra ile Halife olmuşlar ve devleti idare etmişlerdir. Her üçü de, devlet başkanı sıfatı ile bir evrak mühürlemek gerektiği zaman bu Mühr-i Şerif'i kullanmışlardır.

attachment.php


Hz. Hüseyin'den nakledilen bir rivayete göre, Hz. Ali de mührüne aynı ibareyi kazdırmıştır.
 
mf457007_ft1_ri238800-jpg.aspx


Peygamber Efendimizin Mührü Şerif Yüzük Mührü Nasıl Kayboldu?

Hz. Osman, halifeliğinin altıncı senelerinde, Medine' nin Küba semtindeki Mescid-i Kuba yakınlarında Eris adlı bir kuyunun başında toplanıp, bir devlet işini müzakere etmekte idi. Bu arada, bir evrakın mühürlenmesi icab etmişti.

attachment.php


Rivayetlere göre; Hz. Osman'ın, Beytülmal'e nezaret eden Muaykib adlı bir haznedarı vardı. Evrak hazinedarda, mühür ise halifede idi. İşte bu arada, alınışı veya verilişi sırasında, mühür elden düşmüş ve üç gün ısrarla aranmışsa da bulunamamıştır. Ancak mührü, alırken Muaykib'in mi düşürdüğü, yoksa evrakın mühürlenip iadesi sırasında Hz. Osman 'ın mı düşürdüğü kesinlikle bilinmemektedir. Bu hadise ile, Resülallah Efendimizin tarihi Mühr-i Şerif'i, bir daha bulunmamak üzere kaybolmuştur.

attachment.php


Peygamber Efendimizin Mühr-i Şerif'lerinde , aynen Süleyman Aleyhisselam'ın '' Mühr-i Süleyman '' diye ün salan mührü gibi, pek çok esrar saklı idi.


attachment.php


Hz. Süleyman'nın adı geçen mührü kaybolunca, mülkü nasıl sarsıntı geçirip çökmüşse, Hz. Osman'ın mührü kaybedilince de, aynı şekilde idare de çalkantılar baş göstermiş, Mısırlı ve Iraklı asiler ayaklanmış ve halifenin öldürülüşüne kadar varan bu fitnenin artık bir daha önüne geçilememiştir.
 
[video=youtube;tGyfAszzdbQ]http://www.youtube.com/watch?v=tGyfAszzdbQ[/video]

Uyan Ey Gözlerim
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan
Azrail’in kastı cana dır inan
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan

Semavatın kapıların açarlar
Mü’minlere rahmet suyun saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan

Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tac-u tahta dayanma
Yedi iklim benim deyu güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan

Benim, Murat kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayıp günahım ref’et
Resul’ün sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten Uyan
Uyan uykusu çok gözlerim Uyan

Sultan III. Murat
 
mevlidkandili.gif


Bu yıl Mevlid Kandili 12 ocak 2014 pazar gününe denk geliyor..
Şimdiden herkesin kandilini mübarek olsun.. :KK16:
 
[video=youtube;BDkQmVEvEG4]http://www.youtube.com/watch?v=BDkQmVEvEG4[/video]

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun:KK71:
 
[video=youtube;H7KDsXX6naE]http://www.youtube.com/watch?v=H7KDsXX6naE[/video]

Allah'ım; Senden sıhhat, afiyet ve güzel ahlak isterim.
Allah'ım, bana güzel ahlak ihsan eyle. Zira, Senden başka kimse güzel ahlak ihsan edemez. Allah'ım, beni kötü huylardan koru ve uzaklaştır.
 
[video=youtube;SdNwMcjjUIo]http://www.youtube.com/watch?v=SdNwMcjjUIo[/video]
 
[video=youtube;XPCsagm_qvM]http://www.youtube.com/watch?v=XPCsagm_qvM[/video]

Ya Resulallah senin sözünde övünme yok ama biz övünüyoruz.
Biz seninle övünüyoruz.
Sana ümmet olmakla övünüyoruz.
Sen bizim dünya ahiret övüncümüzsün.
Sen bizim iki dünyada da öncümüzsün.

Kıyamet günü yerden başını kaldıranların, kabirlerinden çıkanların ilki sensin.
Senin sözünde övünme yok.
Çıkar çıkmaz sana cennet elbiselerinden bir elbise giydirilicek,
Sonra arşın sağında durucaksın.
O makamda varlıklardan senden başka kimse durmayacak.
Kıyamet günün de ademoğullarının efendisi sensin.
Hamd sancağı Sana verilecek, hamd sancağını Sen taşıyacaksın
Senin sözünde övünme yok

Kıyamet gününde peygamberlerin imamı, hatibi ve onların şefaat sahibi de sen olacaksın
O gün Adem As. ve diğer peygamberlerden hiç biri yoktur ki senin sancağının altında bulunmasın.
Her peygamberin kabul olunan duası vardır.
Her peygamber de o duasını önceden yapmış bulunmaktadır.
Fakat Sen duanı kıyamet gününde, ümmetine şefaat etmek için kullanacaksın.
Kıyamet gününde ilk şefaat eden ve şefaati kabul buyrulan Sensin.
Senin sözünde övünme yok.

Cennet kapılarının halkalarını ilk Sen vuracaksın
Allah Sana kapıları açacak.
Yanında mü’minlerin fakirleri olduğu halde seni cennete koyacak
Öncekilerin ve sonrakilerin Allah katındaki en değerlisi Sensin
Kıyamet gününde sustukları zaman insanların hatipleri Sensin
Tutuldukları zaman şefaatçileri Sensin
Ümitsizliğe düştükleri zaman cennetle müjdeleyicileri Sensin

Senin sözünde övünme yok
Ama biz övünüyoruz
Biz seninle övünüyoruz
Sana ümmet olmakla övünüyoruz.
Sen bizim dünya ahiret övüncümüzsün
Sen bizim iki dünyada da öncümüzsün.
 
Kandiliniz mübarek olsun
 
X