Kararlı dua, kaderin anahtarıdır!

images (16).jpg
 
Büyük İslam alimi İmam-ı Rabbani Hazretleri bir sözünde müminlere bu önemli ve kesin gerçeği şöyle hatırlatmaktadır:

"Bir şeyi istemek, ona nâil olmak (onu elde etmek) demektir; Zirâ Allahû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez." (İmam-ı Rabbani)

Sağlık ve sevdiklerim için dua edebiliyorum, hayattan yeni bir şey istemiyorum sanki hiç bir hedefim kalmamış gibi. Sadece şükrediyorum bulunduğum duruma. Ne bileyim kimisi zenginlik kimisi aile kimisi çocuk kimisi iş veya başka bir şey diler, bende ise hayata karşı isteksizlik mi desem salıvermek mi desem öyle bir haldeyim. Duam eksik diye düşünürüm sonra hemen bu halime şükür deyip duayı bitiririm.
Belki Allah başkaca bir şeye nail olmamı istemiyordur, buna da üzülürüm ama napalım görelim Mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler...
 
KONUYU AKTİFLEŞTİRDİM...

Az dua ettiğiniz,inanmadan, içinizde duymadan dua ettiğiniz için istekleriniz yerine gelmiyor. İnsan durmadan dua etmeli. Sağlam bir inancınız varsa duanızla dağları yerinden oynatırsınız.


Aleksandr Soljenitsin
 
"Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbim size niye ehemmiyet versin?" (Furkan, 25/77)

"Bir sıkıntısından dolayı muztar kalıp kendisine dua ettiğinde kuluna icabet ederek ondan o fenalığı gideren Allah…" (Neml, 27/62)

"Bana dua edin, size icabet edeyim!" (Mümin, 40/60)

"Ben onlara çok yakınım; bana dua ettiği zaman ben, dua edenin duasına icabet ederim." (Bakara, 2/186)
 
Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyiniz. Muhakkak ki o, cennetin ortası ve en yüksek yeridir. Onun üstü Rahmanın arşıdır ki cennet ırmakları oradan kaynar.” (Buharî, Tavhid, 22; Müslim, İmare, 46).
 
Duanın tekrarlanması, Yaratıcıyla bağın süreklileştirilmesidir. Gerçekleşen dua,
şükre dönüştürülerek sürdürülmelidir.

İnsanın aklı ve kalbi geliştikçe, hayatındaki değersiz meşguliyetleri daha iyi
algılar. Sinemalarda seyredilen uydurma maceraların hayatın gerçeklerini
yansıtmadığını bilir. Spor müsabakaları, müzik yarışmaları, törenler, savaşlar,
istihbarat örgütleri, devletler ve her günün manşet haberleri, hayatın anlamını
ve boyutlarını açıklamaya yetmemektedir.

İnsanın hayatta kalması ile hayattan gitmesi arasında tülden ince bir perde
vardır. Dünya, İnsan kalbinin ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. İnsanın
dünyadaki her şeyinden koparılması ve yapayalnız göçüp gitmesi, an meselesidir.
Gerçek budur. Gerçek, bir gece yaşadıklarımız değil, her gece
yaşayacaklarımızdır.

Gerçeği hisseden İnsan Yaratıcısına döner. Çünkü Yaratıcı, tüm istediklerini
gerçekleştirebilecek tek gerçek Kudrettir. Her şey Ona muhtaçtır. İnsan,
hayatının hemen her anında yalnızlığını sadece Yaratıcısıyla paylaşır.
 
Yaratıcı, dua yoluyla kendimizi her zaman huzurunda hissetmemizi istiyor. Kimse,
en değerli sanatının kendisinden uzaklaşmasını İstemez.
Yaratıcıdan İstemeyi Unutmak, Yaratıcıya ihtiyacını unutarak O'ndan kopmaktır.
işte o zaman Yaratıcı bizi sarsarak uyandırır; bize hastalık verir,
fakirlik verir, ayrılık verir. Çünkü başka türlü aklımızı başımıza toplamıyoruz.
islam Peygamberi (asm) der ki: "Allah bir kulunu severse ona musibet verir ki,
dua ve dileğini işitsin." 95
 
İnsanın Yaratıcısından İstemesi, bir yaşama biçimi olmalıdır. Bu yolla İnsan,
sabah ve akşam, gece ve gündüz, sürekli Yaratıcısıyla birlikte olmayı
başaracaktır.
 
"Kim inanan erkekler ve kadınlar için Allah'tan
bağışlanma dilerse, Allah onun için bütün inanan erkek ve kadınlar sayısınca
sevap yazar.,, 121 Camiü's-Sağlr, Hadis no: 8419

"Allah'ın en çok sevdiği kulu, diğer kullarının iyiliğini isteyendir.,,122
122 A.g.e., Hadis no: 217
 

Şu beyti söyleyen ne güzel söylemiştir:​

Ey Âdemoğlu! Benden ihtiyacını isteme!

Kapıları örtülmeyen kimseden iste!

Allah’tan istemeyi terk edersen, Allah kızar!

Âdemoğlu ise istendiği vakit kıza
r!
 
Bir gece biri Allah diye zikrediyor, zikriyle dudağı tatlanıyordu.

Şeytan, behey çok söyleyen, dedi, bunca Allah deyişinin karşılığı hani?

Dergâhtan bir cevap bile gelmiyor. Daha ne kadar yüzsüzce Allah deyip duracaksın?

Adam, umutsuzluğa düşüp başını yastığa koydu. Düşünde yeşiller içinde Hızır’ı gördü.

Dedi, neden bıraktın zikri? Allah’ı anmaktan ne diye pişman oldun?

Dedi “lebbeyk” cevabı gelmiyor bana. Kapıdan kovulacağım diye korkuyorum.

Dedi, Allah demen, bizim “lebbeyk” dememizdir. Yakarışın, yanışın ve duan habercidir bize.

Tedbirlerin ve çözüm arayışların bizim çekişimizden ve ayağını çözüşümüzdendir.

Korkun ve aşkın, kemendimizdir bizim. Her “Rabbim” deyişinin altında “lebbeyk”ler vardır.



Cahilin canı bu duadan uzak mı uzaktır. Çünkü onun “Rabbim” demesine izin yoktur.

Zarara uğrayınca Allah’a yalvarmasın diye ağzında ve kalbinde kilit vardır onun.
 
Hak buyurur ki duanın kabulünün gecikmesi dua edeni aşağılamak için değildir. Aslında ihsanın gecikmesi, ona yardımdır.

İhtiyaç onu gafletten çıkarıp bana yöneltti. İhtiyaç onu saçından çekerek diyarıma sürükledi.

Hacetini karşılarsam o geri gider ve bu oyuncakla oynamaya dalar.

İçten bir şekilde, ey sığınılan, diye kalbi kırık, sinesi yaralı inliyorsa da bırak, inlesin.

Onun sesi ve Rabbim deyip içini döküşü bana güzel geliyor.
 
Berâ b. Mâlik (ra), kendini ilme, ibadet ve cihada adayan büyük bir kahramandı. Rabbi ve cihad ile yoğun bir şekilde ilgili olduğundan, kendini ihmal etmişti. Saçı başı dağılmış, üstü başı toz içinde idi. Bir gün Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem onu bu halde görünce, şöyle buyurdu: Nice saçı başı dağınık, üstü başı eski, toz toprak içinde olup ve bu durumlarından dolayı önemsenmeyen insanlar vardır ki, eğer Allah’a yemin etseler, Allah onların yeminlerini asla boşa çıkarmaz, yerine getirir. İşte Berâ b. Mâlik onlardan birisidir.
 
X