10 Kasm...

Savaşta Türkiye' yi kurtaran, Savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk' ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O' nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata' sına değer bir görünümden başka bir şey değildir.

Winston CHURCHILL - ıngiltere Başbakanı

Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye' nin doğması, yeni Türkiye' nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.

John F. KENNEDY

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.

"Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa' nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa' nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. "

Franklin D. ROOSEVELT
A.B.D Başkanı
 
Şu an mecliste konuşan milletvekilimiz dedi ki:

"Farkı sabah anladım. Radyoyu açtım ve deniyorduki: 'keyifli sabahlar diyerek müzik yayınımıza başlıyoruz' Eskiden 10 Kasımda kimse keyif almaz dı ki.. kimseye keyifli sabahlar nasıl diyesin..."

çok doğru...


çok doğru.....bugun nasıl keyifli olunurki 10 kasımları kim sevebilirki....yabancılar bile Atatürk'e büyük saygı duyarken,bizim için çalısan bize vatan bırakan Atamızın yeterince anıldığına inanmıyorum...cok tedirginim ülkemizin cumhuriyetimizin geleceginden:1no2:
 
bende bu hikayeyi seviyorum

Iki satirlik bir telgrafin yarattigi bilim adami
Ord.Prof.Dr. Sadi Irmak’in anisi
“Istanbul Universitesi’nde ogrenci oldugum siralar, okul duvarinda bir ilan gordum:
“Avrupa’ya talebe yollanacaktir. ”
Allah Allah, dedim! Ulke yikik dokuk, her yer virane, Lozan yeni imzalanmis, bu durumda Avrupa’ya talebe… Luks gibi gelen bir sey…
Ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi icinden 11 kisi secilmisiz. Benim ismimin yanina Ataturk, “Berlin Universitesi’ne gitsin.” diye yazmis.
Vakit geldi, Sirkeci Gari ‘ndayim;ama kafam cok karisik.
Gitsem mi, kalsam mi? Beni orada unuturlar mi? Para yollarlar mi?
Tam gitmemeye karar verdigim, geri dondugum sirada bir post muvezzi ismimi cagirdi.
“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafin var.”
“Benim” dedim.
Telgrafi actim, aynen sunlar yaziyordu:
“Sizleri bir kivilcim olarak yolluyorum, alevler olarak geri donmelisiniz.”
Imza
Mustafa Kemal
Okuyunca dusunduklerimden olaganustu utandim. “Simdi gel de gitme, git de calisma, don de bu ulke icin canini verme” dedim.”
“Dusunun 1923′te o kadar isinin arasinda 11 ogrencinin nerde, ne zaman, ne hissettigini sezebilen, ona gore telgraf ceken bir liderin onderliginde bu ulke icin can verilmez mi?”
Cok basarili oldum. Ulkeme alev olarak dondum. Once Istanbul Universitesi Genel ve Beseri Fizyoloji Enstitusu’nu kurdum.
Kursu baskani oldum. Daha sonra ulkemin basbakanligini yaptim.
Ben kim miyim?
Ben sadece iki satirlik bir telgrafin yarattigi bilim adami Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’im.”


turkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragi
 
12721438831.jpg
[/URL]
 
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.

Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım.
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur.
Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.
Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim.
Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım.
Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.


M.Kemal ATATÜRK
 
Atatürk diyor ki

ıki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... ıkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!


***

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.



***

Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.


M:Kemal ATATÜRK


lütfen fikirlerine devrimlerine Atamıza sahip çıkalım lütfen
 
bende bu hikayeyi seviyorum

Iki satirlik bir telgrafin yarattigi bilim adami
Ord.Prof.Dr. Sadi Irmak’in anisi
“Istanbul Universitesi’nde ogrenci oldugum siralar, okul duvarinda bir ilan gordum:
“Avrupa’ya talebe yollanacaktir. ”
Allah Allah, dedim! Ulke yikik dokuk, her yer virane, Lozan yeni imzalanmis, bu durumda Avrupa’ya talebe… Luks gibi gelen bir sey…
Ama bir sansimi denemek istedim. 150 kisi icinden 11 kisi secilmisiz. Benim ismimin yanina Ataturk, “Berlin Universitesi’ne gitsin.” diye yazmis.
Vakit geldi, Sirkeci Gari ‘ndayim;ama kafam cok karisik.
Gitsem mi, kalsam mi? Beni orada unuturlar mi? Para yollarlar mi?
Tam gitmemeye karar verdigim, geri dondugum sirada bir post muvezzi ismimi cagirdi.
“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafin var.”
“Benim” dedim.
Telgrafi actim, aynen sunlar yaziyordu:
“Sizleri bir kivilcim olarak yolluyorum, alevler olarak geri donmelisiniz.”
Imza
Mustafa Kemal
Okuyunca dusunduklerimden olaganustu utandim. “Simdi gel de gitme, git de calisma, don de bu ulke icin canini verme” dedim.”
“Dusunun 1923′te o kadar isinin arasinda 11 ogrencinin nerde, ne zaman, ne hissettigini sezebilen, ona gore telgraf ceken bir liderin onderliginde bu ulke icin can verilmez mi?”
Cok basarili oldum. Ulkeme alev olarak dondum. Once Istanbul Universitesi Genel ve Beseri Fizyoloji Enstitusu’nu kurdum.
Kursu baskani oldum. Daha sonra ulkemin basbakanligini yaptim.
Ben kim miyim?
Ben sadece iki satirlik bir telgrafin yarattigi bilim adami Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’im.”


turkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragiturkbayragi

mükemmel bi hikaye .. şimdilerde yurt dışına okumaya, çalışmaya gidenler geri dönmüyolar sadece kendilerini düşünüyolar.
 
söylemek zorundayım..
konu ile ilgili şurda 4-5 kişi yazıyoruz..
çok acı..
sadece şu an bile kim bilir kaç kişi vardır forumda ya ...
:gitme:
 
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.

Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım.
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur.
Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.
Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim.
Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım.
Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım
.


M.Kemal ATATÜRK


turkbayragi turkbayragi turkbayragi turkbayragi
 
söylemek zorundayım..
konu ile ilgili şurda 4-5 kişi yazıyoruz..
çok acı..
sadece şu an bile kim bilir kaç kişi vardır forumda ya ...
:gitme:

söylemek istememiştim ama sen söylemişsin cnm bende ona üzülüyorum.2000 üstünde kişi var burda ben bugün bu topic dolar sanmıştım ama öyle olmadı...senağlama
 
7327aaa.jpg
[/URL][/img]

gülüşüne kurban olurum ben seninnn canım benim yaa ne güzel gülmüş:asigim::asigim:

bu günlerimizi görse böyle gülemezdi kahramanımsenağlama
 
Atatürk'üme

"SEVGıLı Atatürk'üm, bugün aramızdan ayrılışının 71. yıldönümü. Komşularımızın liderlerinin bugün gazetelerde yer alan fotoğraflarını görünce seni bir kez daha, daha bir sevgiyle, daha bir saygıyla, daha bir minnetle, daha bir özlemle anıyorum.
Biz mi sana layık değiliz, sen mi bize fazlaydın 71 yıl sonra hâlâ bunun cevabını arıyorum." demiş Fatih Altaylı bu günkü yazısına başlarken.Tamamen katılıyorum.Yokluğunu daha da çok hissettiğimiz bir dönemden geçiyoruz.Ama onu asla bize unutturamayacaklar...
 
Atatürkçülük bu mu
Ahmet Altan - 11.11.2009

Başkası anlatsa inanmakta zorlanırdım ama kendim izledim.

CHP Grup Başkanvekili şöyle diyordu dünkü Meclis oturumunda.

“Sabah tıraş olurken TRT 3’ü dinliyordum, spiker yayına keyifli bir sabah dileyerek başladı... Böyle bir günde keyifli sabah olur mu?”

“Böyle bir gün” dediği Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün yetmiş birinci ölüm yıldönümü olan 10 Kasım günüydü.

Bu milletvekili “sol” bir geçmişi olan, araştırmalar yapmış, kitaplar yazmış biri.

Bir klasik müzik kanalının spikerinin dinleyicilerine “keyifli” bir sabah dilemesini kınıyor çünkü 10 Kasımlarda hep birlikte acı çekmesi gerekiyor bu ülkenin.

Her 10 Kasım gününü donduracağız hayatımızda, o gün gülmeyeceğiz, eğlenmeyeceğiz, sevişmeyeceğiz, fıkra anlatmayacağız, şaka yapmayacağız, bir müzik parçasını “keyifle” dinlemeyeceğiz.

Muhalefet partisinin halkına önerdiği bu.

Bunun, hayatta bir karşılığı var mı?

İnsanlar gerçekten bir ölümün 71. yıldönümünde, o ölümün ilk günündeki acıyı aynen duyarak yaşayabilirler mi?

Yeryüzünde, “tarihî” bir liderinin ölümünün 71. yıldönümünde “yas” tutan bir ülke biliyor musunuz?

Ben böyle bir ülke bilmiyorum, bilen varsa bana söylesin.

Böyle bir şey sadece Türkiye’de yaşanıyorsa, bunun bir nedeni olmalı.

İngilizleri ülkesinden savaşarak çıkaran ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk başkanı olan General Washington’ın Amerikan tarihindeki önemi Atatürk’ün Türkiye tarihindeki öneminden az mıdır?

Azsa, niye az?

Az değilse, niye Amerikalılar ölüm yıldönümlerinde “yas” tutmuyorlar da bize “keyifli” müzik dinlemek bile yasak oluyor?

Amerikalılar çok mu nankör?

Sanırım fark, bu liderlerin tarihteki önemlerinin farklılığından kaynaklanmıyor.

Fark, bu liderlerin “geçmişteki” değil “bugünkü” öneminden doğuyor.

Amerika’da hiç kimse Washington’ı “bugünkü” siyasi tartışmalarda “kendi görüşünü” savunmak için kullanmaz ama Türkiye’de bir kısım insan “kendi görüşlerini” Atatürk’ün arkasına saklanarak savunmak ister.

Atatürk’ü “tarihî bir lider” kimliğinden çıkarır, onu günlük bir politikanın bir parçası haline getirir.

Ama bunu yaparken bir şeyi unutur.

Siyaset, tartışmak demektir, Atatürk’ü “günlük siyasetin” parçası haline getirdiğinizde onu da günlük tartışmaların bir parçası yaparsınız.

Ya da hem Atatürk’ü siyasete sokar hem de onun “tartışılmasını” yasaklamaya çalışırsınız.

O zaman, Atatürk’ü “tabulaştırmak”, “insanüstü” bir varlık haline getirmek, ona neredeyse “kutsal biri” muamelesi yapmak zorunda kalırsınız.

Atatürk, “kutsal” biri mi?

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen birini beğeniyorsanız, seviyorsanız, onun çok önemli olduğuna inanıyorsanız, onun düşüncelerini kendinize “mihmandar” seçiyorsanız, “ilimin en hakiki yol gösterici” olduğuna da inanmak zorundasınız.

İlimde, “kutsallığın” yeri var mı?

Atatürk’ü “kutsallaştırmaya” çalışanlar ya onun ne dediğini bilmiyorlar ya da ciddi bir çarpıtmayla onu kendilerine siyasi bir kalkan yapmaya uğraşıyorlar.

Ben, ikincisinin daha muhtemel olduğunu düşünüyorum.

Asla Atatürk’e “ilimin” ışığında bakmıyorlar.

Çünkü Atatürk, kendi “fikirlerinin” yetmediği noktada onlara “destek” olacak, onları eleştirilerden koruyacak “kutsal” bir muska onlar için.

Parlamento’da, Kürt açılımının ya da demokratik açılımın Atatürk’ün ölüm yıldönümünde konuşulamayacağını söyledi muhalefet partileri.

Neyi Atatürk’e saygısızlık olarak gördüler?

Yirmi beş yıllık savaşı bitirecek olan “Kürt açılımı” acaba “yurtta sulh” ilkesine hangi noktada aykırı?

Ben Atatürkçü değilim, onun zamanında yaşamış olsaydım herhalde onu ve arkadaşlarını değil, “demokrasi” isteyen grubun fikirlerini kendime yakın bulurdum.

Ama Atatürk’ün “tarihî bir lider” olarak gereken saygıyı görmesini, tarihî gerçekler ışığında değerlendirilmesini, hatalarının belli bir saygı çerçevesinde tartışılmasını isterim.

Türkiye’yi acı çekmekten kurtaracak çok önemli bir “barış açılımını” Atatürk’ün adıyla engellemeye çalışmak bana pek “saygılı” bir davranış gibi gözükmüyor.

Eğer “barış” konusunda fikirleriniz varsa söyleyin hep birlikte dinleyelim ama kendi fikirsizliğinize onu alet etmeyin bence.

Siz onun adını böyle kullandığınızda Atatürk’ü, hiçbir fikri olmayan, her değişime karşı çıkan, saçma sapan demagojilerle vakit geçiren bir insan grubuyla “özdeşleştirmeye” kalkıyorsunuz.

Unutmayın ki adının arkasına saklanmaya çalıştığınız insanın pek çok hatası vardı ama hiçbir zaman sizinki gibi çaresiz bir ucuzluğun adamı olmadı, fikirlerini söylerken kimsenin arkasına saklanmadı.

Kendi fikrini kendisi gibi söyledi.
 
Şu an mecliste konuşan milletvekilimiz dedi ki:

"Farkı sabah anladım. Radyoyu açtım ve deniyorduki: 'keyifli sabahlar diyerek müzik yayınımıza başlıyoruz' Eskiden 10 Kasımda kimse keyif almaz dı ki.. kimseye keyifli sabahlar nasıl diyesin..."

çok doğru...

Atatürkçülük bu mu
Ahmet Altan - 11.11.2009

Başkası anlatsa inanmakta zorlanırdım ama kendim izledim.

CHP Grup Başkanvekili şöyle diyordu dünkü Meclis oturumunda.

“Sabah tıraş olurken TRT 3’ü dinliyordum, spiker yayına keyifli bir sabah dileyerek başladı... Böyle bir günde keyifli sabah olur mu?”

“Böyle bir gün” dediği Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün yetmiş birinci ölüm yıldönümü olan 10 Kasım günüydü.

Bu milletvekili “sol” bir geçmişi olan, araştırmalar yapmış, kitaplar yazmış biri.

Bir klasik müzik kanalının spikerinin dinleyicilerine “keyifli” bir sabah dilemesini kınıyor çünkü 10 Kasımlarda hep birlikte acı çekmesi gerekiyor bu ülkenin.

Her 10 Kasım gününü donduracağız hayatımızda, o gün gülmeyeceğiz, eğlenmeyeceğiz, sevişmeyeceğiz, fıkra anlatmayacağız, şaka yapmayacağız, bir müzik parçasını “keyifle” dinlemeyeceğiz.

Muhalefet partisinin halkına önerdiği bu.

Bunun, hayatta bir karşılığı var mı?

İnsanlar gerçekten bir ölümün 71. yıldönümünde, o ölümün ilk günündeki acıyı aynen duyarak yaşayabilirler mi?

Yeryüzünde, “tarihî” bir liderinin ölümünün 71. yıldönümünde “yas” tutan bir ülke biliyor musunuz?

Ben böyle bir ülke bilmiyorum, bilen varsa bana söylesin.

Böyle bir şey sadece Türkiye’de yaşanıyorsa, bunun bir nedeni olmalı.

İngilizleri ülkesinden savaşarak çıkaran ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk başkanı olan General Washington’ın Amerikan tarihindeki önemi Atatürk’ün Türkiye tarihindeki öneminden az mıdır?

Azsa, niye az?

Az değilse, niye Amerikalılar ölüm yıldönümlerinde “yas” tutmuyorlar da bize “keyifli” müzik dinlemek bile yasak oluyor?

Amerikalılar çok mu nankör?

Sanırım fark, bu liderlerin tarihteki önemlerinin farklılığından kaynaklanmıyor.

Fark, bu liderlerin “geçmişteki” değil “bugünkü” öneminden doğuyor.

Amerika’da hiç kimse Washington’ı “bugünkü” siyasi tartışmalarda “kendi görüşünü” savunmak için kullanmaz ama Türkiye’de bir kısım insan “kendi görüşlerini” Atatürk’ün arkasına saklanarak savunmak ister.

Atatürk’ü “tarihî bir lider” kimliğinden çıkarır, onu günlük bir politikanın bir parçası haline getirir.

Ama bunu yaparken bir şeyi unutur.

Siyaset, tartışmak demektir, Atatürk’ü “günlük siyasetin” parçası haline getirdiğinizde onu da günlük tartışmaların bir parçası yaparsınız.

Ya da hem Atatürk’ü siyasete sokar hem de onun “tartışılmasını” yasaklamaya çalışırsınız.

O zaman, Atatürk’ü “tabulaştırmak”, “insanüstü” bir varlık haline getirmek, ona neredeyse “kutsal biri” muamelesi yapmak zorunda kalırsınız.

Atatürk, “kutsal” biri mi?

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen birini beğeniyorsanız, seviyorsanız, onun çok önemli olduğuna inanıyorsanız, onun düşüncelerini kendinize “mihmandar” seçiyorsanız, “ilimin en hakiki yol gösterici” olduğuna da inanmak zorundasınız.

İlimde, “kutsallığın” yeri var mı?

Atatürk’ü “kutsallaştırmaya” çalışanlar ya onun ne dediğini bilmiyorlar ya da ciddi bir çarpıtmayla onu kendilerine siyasi bir kalkan yapmaya uğraşıyorlar.

Ben, ikincisinin daha muhtemel olduğunu düşünüyorum.

Asla Atatürk’e “ilimin” ışığında bakmıyorlar.

Çünkü Atatürk, kendi “fikirlerinin” yetmediği noktada onlara “destek” olacak, onları eleştirilerden koruyacak “kutsal” bir muska onlar için.

Parlamento’da, Kürt açılımının ya da demokratik açılımın Atatürk’ün ölüm yıldönümünde konuşulamayacağını söyledi muhalefet partileri.

Neyi Atatürk’e saygısızlık olarak gördüler?

Yirmi beş yıllık savaşı bitirecek olan “Kürt açılımı” acaba “yurtta sulh” ilkesine hangi noktada aykırı?

Ben Atatürkçü değilim, onun zamanında yaşamış olsaydım herhalde onu ve arkadaşlarını değil, “demokrasi” isteyen grubun fikirlerini kendime yakın bulurdum.

Ama Atatürk’ün “tarihî bir lider” olarak gereken saygıyı görmesini, tarihî gerçekler ışığında değerlendirilmesini, hatalarının belli bir saygı çerçevesinde tartışılmasını isterim.

Türkiye’yi acı çekmekten kurtaracak çok önemli bir “barış açılımını” Atatürk’ün adıyla engellemeye çalışmak bana pek “saygılı” bir davranış gibi gözükmüyor.

Eğer “barış” konusunda fikirleriniz varsa söyleyin hep birlikte dinleyelim ama kendi fikirsizliğinize onu alet etmeyin bence.

Siz onun adını böyle kullandığınızda Atatürk’ü, hiçbir fikri olmayan, her değişime karşı çıkan, saçma sapan demagojilerle vakit geçiren bir insan grubuyla “özdeşleştirmeye” kalkıyorsunuz.

Unutmayın ki adının arkasına saklanmaya çalıştığınız insanın pek çok hatası vardı ama hiçbir zaman sizinki gibi çaresiz bir ucuzluğun adamı olmadı, fikirlerini söylerken kimsenin arkasına saklanmadı.

Kendi fikrini kendisi gibi söyledi.

A. Altan'a,

Hiç bir ülkenin lideri Atatürk değildir. Şu anda yaşıyorsak, bu onun sayesindedir. Özgürsek, bağımsızsak, onun sayesindedir. 1938'de herkes günlerce göz yaşı döktü ve kimsenin fıkra dinleyecek, gülecek hali yoktu. Herkes yıkılmıştı...

Yıkılmış bir insan, fıkraları insanları boş boş dinler, işine gider ama keyifsizdir, televizyon izler; ama eğlenemez. Yıkılmış insanın içinden hiç bir şey yapmak gelmez.

Eskiden 10 Kasımlar'da, insanlar o ortak acılarını paylaşırlardı, Atalarını anarlardı ve ona saygı gösterirlerdi.

niye Amerikalılar ölüm yıldönümlerinde “yas” tutmuyorlar da bize “keyifli” müzik dinlemek bile yasak oluyor?

Keyifsiz olmak bir ruh halidir ve eskiden kimse böylesine büyük birini kaybettiği günde keyifli olmazdı. Yasak olduğundan değil, içinden gelmediğinden..

Amerikalılar yas tutmuyor; biz tutuyoruz. Her şeyin doğrusunu Amerikalılar yapmak zorunda değil ki. Ayrıca artık bizde yas tutmuyoruz ne mutlu size (!)

Şimdi, Türkiye'yi dört bir yandan işgal etmeye çalışsalar,
şehirler teker teker düşmanın eline geçse,
annen, baban kardeşin savaşırken ölse..
toprağını satmamak için ölmeyi göze alsan,
ve sana bir kişi çıkıp bağımsızlık için bir yol gösterse,
bu "son savaş" dese,
"amerika veya avrupalı devletlerin içinde eriyip gitmeyeceğiz,
Türk gibi yaşayacağız, kendi adetlerimizle ve dilediğimizce,
artık korkmak yok, artık ölmek yok" dese...
Eminim ki, sizi esaretten kurtaran bu adam öldüğünde,
Onun için ölmek isterdiniz.

Oysa, bunlar zaten oldu,
O büyük adam bunları zaten yaptı
ama; şimdi tüm bu anlatılanlar bazıları için sadece bir masal gibi.. :kızgın: :kızgın: :gitme: :gitme:

turkbayragi
 
bu sayfanın bos kalmasına ınanamıyorum

gecenın bu vaktı aklıma geldı boyle bı sayfa varmı yoksa acım dedımm belkı yarın duygularını yazmak ısteyen olur dıye aaa baktımkı varr ve 1 yılda 3 sayfa ne kadar acı


ama bugun bence buraya gelıp herkes 10 kasımla ılgılı bı anısını yazıcak


mesela ben

henuz 3 sınıf ogrencısıyım ılk okul 3 bızım sınıfa 10 kasım programı yapılması verılmıs bızde sıırler skecler vs hazrlıgı yaptık benım gorevımde korada genclıgı hıtabeyı okumaktıı

9 kasımda sınıf ogretmenımız ertesı gun kupe su bu takmamamızı ogutlemıstı
ama ben ıste terslık buya ertesı gun mınıcık top kupelerımı kulagımda unutmusum ......henuz 3 sınıf ogrencısıyım .......annemler kulaklarımı yenı deldırmıs... unutmsum ıste ..ee napıcem .......altın kuperı cıkarıp nereye koyucam ...ya kaybedersem.... ustelık sırayada gırmıstıkk ....
ogretmenımız bızı hızaya sokarken usuldan ogretmenım unutmusum kupem var.... dememle yedıgım tokat hala sag yanagımda ... ne acı .... yedıgım tokatmı hayır yedıgım tokat degıll acıtan......... kalbım kırıldı kızdım kucuk dusurlmustum ve 10 kasımdııı.........

oysa ......orda cıkarıp alsaydı.... hanı s ınıf ogretmenımdı ..hanı anne yarısı sayılırdı eskıden hanıı.... bu tokatta neyın nesıydı ...atamm ben bu tokat ıcın ne buyuk bı suc ıslemıs olmalıydım.... herkes genclıge hıtabeyı okuyodu ama ben ıcın ıcınn ogretmenıme kızıyodumm
 
ha bıdee eskıden ATATURK bustlerı vardı her okulun bahcesınde sımdı ne oldu onlara 10 kasımda sagında ve solunda ıspırtolu bı yakıt la mesela yakardıkk kasım patları cıceklerı ıle suslerdık okulll cıcıekcı dukkanına donerdı sahı noldu bızım eskı anma torenlerımıze
 
Son düzenleme:
yavas yavas unutturluyomusun ATAM yavas yavas ızlerını senıı ve senı hatırlatıcak herseyı kaldırıyolarmıı
tıpkı devlet daırelerındekı resımlerının kaldırılmak ıstenmesı gıbıı

sahı noldu bızım ataturk bustlerımıze meselalerımze kasım patlarımızaaaaaaa sahı nolduu
 
yavas yavas unutturluyomusun ATAM yavas yavas ızlerını senıı ve senı hatırlatıcak herseyı kaldırıyolarmıı
tıpkı devlet daırelerındekı resımlerının kaldırılmak ıstenmesı gıbıı

sahı noldu bızım ataturk bustlerımıze meselalerımze kasım patlarımızaaaaaaa sahı nolduu

yazını okuyunca tüylerim diken diken oldu gerçekten biz böyle anardık ATAmızı şimdi kızımın okulundan geliyorum çiçek bırakmışlar büste ama okadar sönükki hazırlık üzülüyorum biz gözyaşlarımızı tutamazdık şimdi o hava yok çocuklarımız adına üzülüyorum gittikçe unutuyoruz sanki
 
X