yurtdışındayım, çok mutsuzum

ausweety

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
26 Ocak 2015
8
0
32
Merhaba arkadaşlar. 23 yaşındayım. Yurtdışına yüksek lisans yapmak için geldim. Bu dönem derslerimi verirsem 1 yıl kalmış olacak. Başta çok heyecanlıydım iyi gidiyordu. Tatilde gibi hissediyordum. 6 ay bitecek.. Her gün ağlıyorum. Ne kadar asosyal olduğumu gördüm. Doğru düzgün hiç arkadaşım yok, tanıdığım kimse yok. Çevremdekilerle anlaşmıyorum. Dilim de mükemmel değil okul çok zorluyor. Dönmek istiyorum ailem gelme diyor. Psikologla görüşmek istedim maddi olarak karşılayamayacağım gibi ingilizcem de çok ileri düzeyde değil.. Her şeyi bırakıp dönmeyi düşünüyorum. Gelince ne yapacağım belirsiz. Çoğu benim yerimde olmak ister, bir şeyleri başarıp sonunu getiremediğim için de ayrıca kendimi suçluyorum. Dönsem de dönmesem de mutsuzum. Ne yapmam gerek?...
 
Merhabalar!

Ben de cok uzun yillardir yurtdisindayim. Aynen sizin gibi ilk geldigimde cok heyecanliydim. Ama zamanla anxiety depresyon falan basladi. En onemli tavsiyem ingilizcem yetersiz, asosyalim falan demeden insanlarla iletisim kurmaniz ve mutlaka ama mutlaka yuruyus olur, bisiklet olur, muzikle gobek atmak olur egzersiz yapmaniz. Ayrica syaili gun cabuk gecer. Az vaktiniz kalmis. Anliyorum dersler zorluyordur ama kendinize zaman ayirin. Aman dersim cok deyip rahatlayacak seylerden uzaklasmayin. Turkiye'ye donmek cozum olmaz. Orda da baska dertler var. inanin her gelen ayni seyleri yasiyor. Rahat olun, hersey olacagina varir. Psikologlari falan bosverin zaten burdakiler bizim kulturumuze falan yabanci anlamaz. Yok mu etrafta bir iki Turk ya da akdenizli ortadogulu falan. Hangi ulkedesiniz?
 
çook zaman geçmiş. yorumunuzu görmemişim. ne olur kusuruma bakmayın Leylaleyli avustralya'dayım. bazı arkadaşlar var ama herkes çok bencil. aslında başta daha açıktım iletişim konusunda. fakat birkaç kişi yaptığım hatalarla dalga geçince kendimi suçladım hep. dediğiniz gibi, türkiye'ye dönüş de çözüm değil. ailem ingilizcem, kariyerim mükemmelmiş gibi düşünüyor. oysa öyle değil. beni geren de bu zaten.. benden beklentileri çok yüksek. her şeye rağmen zaman çabuk geçiyor evet...
 
Merhaba..bende yurtdisindayim..evliyim bi oglum var ne ailem ne arkadaş ne bir sosyal hayat hiiic kimsem yok Allahtan baska..bana göre yalnızlığın dibine vurdum.depresyondayim belki.kendimi çok kötü bi es ve çok kötü bi anne gibi görüyorum.eşimle ilgisizliği yüzünden hep tartışıyoruz çocukla sadece ben ilgilendiğim için çok yoruluyorum ama kocama göre ben sabahtan akşama kadar v yatıyorum.çok mutsuz ve caresizim.konuşacak derdimi anlatacak kimsem yok.Artık aileminde pek umrunda olmadigimi düşünüyorum o yüzden sizlerle paylaşmak istedim belki rahatlarim diye..
 
Merhaba esraysf. belki benim bir aile ve anne olma sorumluluğum yok ama inanıyorum ben bu derece bunaldıysam sen daha da bunaldın. hangi meslekten, hangi şehirden olursan ol zor. iyi ki paylaştın bizimle.. kendini ne olur suçlama. herkesin olaylara bakış açısı, dayanma gücü farklı. ailen anlamıyordur belki..neyse ki internet kullanıyosun. konuştukça rahatlarız benim babam da anneme karşı aşırı ilgisiz ve saygısız olduğu için seni anlıyorum. hele oğlunu daha iyi anlıyorum. oğluşun için güçlü olman gerek.. yalnızız evet, ama bir şekilde idare etmemiz gerek. öğreneceğiz elbet. bir süreliğine mi yurt dışındasın
 
 
Ausweety mesajın için çok teşekkür ederim.eşimle severek evlendik eşim 15 senedir burda ben 2 senedir ve gitmeyi düşünmüyoruz çünkü ben burda yalnizim ama türkiyede olsam eminim daha kötü olurdum senede bir tatile gidiyorum burnumdan getiriyorlar kaynanam gorumcelerim ve benim ailem de aynı şehirde olunca çok dagiliyorum hele birde eltim var burda yurtdisinda Allah bildiği gibi yapsın uğraşıp duruyo benimle beni Kayinvalideme herkese kotuluyo bu aralar iyice açıldı onlarla da aram esimde çok etkileniyo bu durumdan beni tutuyo ailesine karşı ama bize inanan yok benim tanidigim çoğu insan paraya tapiyo..eltim de zenginlikte almış başını gidince beni dinleyen bile olmadi..bunları birinin okuyor olması bile nemini kadar rahatlattı ki anlatamam iyiki yazmışım buraya..
 
Tek başına dogum yapmak üstelik ıngilizcem bile yoktu yalniz başına emzirmek lohusaligini yalniz gecirmek çocuğu sutten kesmek...çok zordu bunu sadece yaşayan anlayabilir..herşeyi tek basima yaptim ama çok şükür Allah beni hiç kimseye muhtaç etmedi zaten çevremde kimse sevmiyor beni çünkü kimseye eyvallahim yok en zor gunumde kimsem yoktu yanimda.yani sen üzülme canım okumak için gelmissin güzelce okulunu bitir kariyerine bak sayılı gün çok çabuk gecer
 
keşke yakın olsaydık esraysf. benim senin kadar tecrübem yok tabi. teselli ediyomuş gibi yapmak da istemem. ucundan kıyısından hepimiz ortak şeyleri yaşıyoruz. bu forumda da insanlar duyarlı. sağolsunlar yardımcı oluyorlar. kafanı dağıtmaya çalışıyorsundur elbet. burada seni dinleyen, fikirlerini önemseyen insanlar var emin ol benim için yazdıkların için de çok teşekkür ederim. aslında kendimi çok şımarık hissettim, mahcup oldum. fakat kendini anlatınca çok etkilendim. ben şikayet ediyorum sen tek başına neler başarmışsın. çok güçlüsün hemde çook
 
Uniyi bitirip buraya geldigimde çok benzer şeyler yaşadım seninle çok zor gerçekten seni anlıyorum.. bana da çok kişi simariklik yapıyorsun sus otur ne güzel yerdesin vs. Diyen çok oldu.bilip bilmeden.görmedikleri için mükemmel hayatlar yaşadığımız saniliyo.belkide senin yada benim yada bizim gibi yurtdisinda olmak isteyen çok insan var eminim buna ben anlatıyorum ama inanan yok ben senin asla simariklik yaptığını düşünmüyorum geçici bir süre olsa bile şu an gurbettesin ailenden ayrisin bu duruma kimse simariklik dememeli bence
 
estagfurullah! Ben de ne zamandir girmiyordum buraya. Insallah biraz daha rahatlamissinizdir. Yazdiklarinizi tekrar okudum. Psikolog isini ne yaptiniz? Okulun counseling servisi yok mu? Size bosverin demisim o zaman ama simdi fikrim degisti. Belki iyi gelebilir.
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 


Tekrar merhabalar. Avustralya'da yaz tatili. ben de annemin yanına geldim bu tatil sürecinde. Ailemin yanında olmama rağmen bazı sorunlarımın devam ettiğini fark ettim. psikolog yardımı almaya başladım. sorunun altında bambaşka şeyler çıktı.. zaten avustralya'da gitsem de dil açısından kendimi bu kadar iyi ifade edemeyebilirdim. şimdi psikiyatr ve psikolog yardımı alıyorum. gerçekten bir şekilde paylaşmak gerekiyormuş içimizde olanı. biriktirmek dert.. hep uzakta olmama bağlamıştım sorunları. ancak dediklerinizi uyguluyorum. özellikle yürüyüş çok iyi geliyor. samimiyetiniz ve içtenliğiniz için çok teşekkür ederim Leylaleyli
 
Sizin adiniza cok sevindim. Insallah yaz tatili uzundur da ordayken bayagi ilerleme kaydedersiniz. Avustralya'ya donunce de skype'la falan idare edebilir misiniz acaba psikolog yardimini. Neyse en iyisini bulur uygularsiniz insallah. Soyledikleriniz beni sasirtti. Demek ki gurbet sadece var olan problemin su yuzune cikmasina sebep olmus. Iyi de olmus. Insallah bundan sonrasi iyi olur ve master'inizi bitirirsiniz. Daha baska guzel seyler de ciksin karsiniza. Selamlar!
 
çook teşekkürler. hepimiz için iyi şeyler olur umarım. yalnız hissettirmediğiniz için size çook teşekkür ederim :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…