Yolsuzluklar yardımlaşmayı engellemesin!
“...insanlar kendi sağlıklarını korumada dikkatli oldukları gibi, çevre sağlığını korumada da dikkatli olmalıdırlar. Bunun için çevremizi temiz tutmalıyız. Yerlere çöp atmamalıyız. Çevre temizliği her Müslümanın önemli görevlerinden biridir... Ala inne ehsanel kelam ve eblağan nizam...”
*
Rahmet, mağfiret ve merhamet ayı Ramazanın ilk Cumasında Adapazarı (....) Camii imamı, hutbesini bitirdikten sonra, yavaş adımlarla mihraba doğru yürüdü.
***
Cuma bitmiş, imam camiden en son çıkmıştı.
İki tarafından da ana caddenin geçtiği (....) Camii’nin bahçe kapısından çıkıp sola dönmüştü ki, önünde lüks bir otomobil durdu.
Otomobilin arka camı yavaşça aşağı indi; saçları arkaya taranmış, dolgun yanaklı, bıyıksız bir adam imama tebessüm etti:
- Affedersiniz hocam.
- Estağfirullah, buyurun.
- Az önce bu camide Cuma namazı kıldım.
- Öyle mi?
- Ama içeride klima olmadığı için çok bunaldım şahsen. Diyorum ki camiye klima hediye edeyim.
- Maşallah. Siz bilirsiniz. Çok makbule geçer tabii.
Hayırsever iş adamı, hafifçe öne doğru eğilerek şoförüne seslendi:
- Oğlum ara şirketi... Buraya iki tane ‘eko plas yirmi dört’ göndersinler.
Camdan dışarı döndüğünde, imam minnet içindeydi:
- Hay Allah razı olsun efendi.
İş adamı camı kapatırken yarıda durdurdu; arkasını dönüp gitmeye hazırlanan imama:
- Şey, senin çocuğun var mı hoca, diye sordu.
İmam, iyi bir şeyler olacağını hissetti:
- Ellerinizden öperler, iki oğlum var.
- Kaç yaşındalar?
- Biri on yedi, biri on beş efendim.
İş adamı biraz önceki hareketini tekrarladı; hafifçe öne doğru eğilerek şoförüne bir kez daha seslendi:
- Oğlum, tekrar ara, iki tane de laptop göndersinler.
Hoca ne yapacağını, nasıl mukabele edeceğini şaşırdı. Çünkü bu kez iyilik doğrudan kendisine yapılmıştı. Her derde deva o sade cümleyi bir kez daha tekrarladı:
- Allah razı olsun sizden.
İş adamı yine tam camı kapatırken ve hoca dönüp giderken, bir kez daha seslendi:
- Hocam...
İmam, iğne batmış gibi, ani bir hareketle döndü:
- Buyurun beyefendi.
- Şimdi şoförüm hatırlattı, bu hediyelerde KDV parası sizden alınıyormuş.
İmam biraz eğilerek önce şoföre, sonra iş adamına baktı:
- Olur efendim, kaç para?
O sırada şoför hesap makinesinde işlem yapmaya başlamıştı bile... Her ikisi de onun seri parmak hareketlerini izliyordu:
- Bin yetmiş lira, dedi şoför.
- Tamam, dedi imam, hemen geliyorum.
*
Biraz sonra imam parayı bulmuş olarak geldi.
Vedalaştılar.
İmam, Karaağaç Caddesi istikametinde trafiğe karışan arabaya, kayboluncaya kadar minnetle baktı.
Otomobil kaybolup gitti.
Bir daha hiç haber alınamadı!
:teytey: