Yol göründü...
Ne zaman başlamıştı? O büyük partide sizi gülmekten yerlere yatıran fıkrayı anlattığında mı? Birlikte sinemaya gidip patlamış mısır savaşı yaptığınız gün mü? Yoksa onu yemeğe davet ettiğiniz akşam mı? Artık hatırlamıyorsunuz bile, aradan o kadar uzun zaman geçti ki. Şimdi artık sorgusuz sualsiz hayatı onunla paylaşıyorsunuz: Evinizi, arabanızı, eşyalarınızı, arkadalarınızı ve hatta dünya görüşünüzü. Her yere birlikte gidiyor, her şeyi birlikte yapıyorsunuz. Kurulu bir düzeniniz var. Dolayısıyla heyecan, tutku, tehlike, kaybetme korkusu gibi duygusal ilişkiyi ayakta tutan dinamikler unutulmuş.
Acı ama gerekli itiraflar
Güven ve huzur duygusunun ilişkinizi esir aldığının farkında mısınız? Kendinize en son ne zaman, ona gerçekten aşık olup olmadığınızı, hayranlık duyup duymadığınızı sordunuz? Belki de bilinçaltınız bu soruyu sormayı reddediyor çünkü alacağı cevaptan korkuyor. Eğer bunca yıl sonra hala gönül rahatlığıyla "evet" diyebiliyorsanız, mesele yok zaten. Ama içinizde en ufak bir şüphe varsa ilişkiyi gözden geçirmeniz ikiniz için de iyi olacaktır. Pek çok çiftin yaptığı en büyük hata, ilişkilerinin "cicim ayları"nda birbirlerine karşı son derece dikkatli ve özenli davranmanın yan sıra her an tetikte olmalarıdır. Ama bu süre geçip her şey iyice oturduktan sonra kendilerini hayatın doğal akışına bırakarak birbirlerini evdeki eşyalar gibi kabullenmeleridir. Siz bunu yapmayın.
Düşüncelerinizi onunla paylaşın!
Diyelim ki, bütün bu iç hesaplaşma sürecinin sonunda artık onu sevmediğinize, sadece ayrılırsanız hayatınızda bir boşluk olacağı için hala onunla birlikte olduğunuza karar verdiniz. O halde bu düşüncenizi sevgilinizle de paylaşmalısınız. Hatta bu konuyu herkesten önce ona açın, sakın önce ortak arkadaşlarınıza söylemeyin. Onu karşınıza oturtup sakin bir biçimde ve olabildiğince kırmamaya çalışarak ona karşı duygularınızın tükendiğini, bu durumda beraberliğinizi sürdürmenin hem ona, hem kendinize haksızlık olacağını, bu kemlikleşmiş ilişkinin sizin için alışkanlığa dönüştüğünü ve artık gitme zamanının geldiğini söyleyin.
Ondan szonra da sizi anlamış olması için dua edin. Bazı erkekler bu tip durumlarda çocukça tepki verirken bazıları mantıklı düşünmesini bilir. Eğer aranızdaki duygusal bağ koptuğu halde bir süre sonra arkadaş olmayı başarabilirseniz, ortak dostlardan oluşan çevreden ikiniz de kopmamış olursunuz. Zamanla sizi mutsuzluğa sürükleyen bir ilişkiyi çeke çeke sürüklemektense, birlikte olduğunuz erkeğe ve hayata dürüst olun ve gitme zamanı geldiğinde cesaretinizi toplayıp gidin. Hatırlayın: Sürünmek ölmekten bin kat beterdir.
Ne zaman başlamıştı? O büyük partide sizi gülmekten yerlere yatıran fıkrayı anlattığında mı? Birlikte sinemaya gidip patlamış mısır savaşı yaptığınız gün mü? Yoksa onu yemeğe davet ettiğiniz akşam mı? Artık hatırlamıyorsunuz bile, aradan o kadar uzun zaman geçti ki. Şimdi artık sorgusuz sualsiz hayatı onunla paylaşıyorsunuz: Evinizi, arabanızı, eşyalarınızı, arkadalarınızı ve hatta dünya görüşünüzü. Her yere birlikte gidiyor, her şeyi birlikte yapıyorsunuz. Kurulu bir düzeniniz var. Dolayısıyla heyecan, tutku, tehlike, kaybetme korkusu gibi duygusal ilişkiyi ayakta tutan dinamikler unutulmuş.
Acı ama gerekli itiraflar
Güven ve huzur duygusunun ilişkinizi esir aldığının farkında mısınız? Kendinize en son ne zaman, ona gerçekten aşık olup olmadığınızı, hayranlık duyup duymadığınızı sordunuz? Belki de bilinçaltınız bu soruyu sormayı reddediyor çünkü alacağı cevaptan korkuyor. Eğer bunca yıl sonra hala gönül rahatlığıyla "evet" diyebiliyorsanız, mesele yok zaten. Ama içinizde en ufak bir şüphe varsa ilişkiyi gözden geçirmeniz ikiniz için de iyi olacaktır. Pek çok çiftin yaptığı en büyük hata, ilişkilerinin "cicim ayları"nda birbirlerine karşı son derece dikkatli ve özenli davranmanın yan sıra her an tetikte olmalarıdır. Ama bu süre geçip her şey iyice oturduktan sonra kendilerini hayatın doğal akışına bırakarak birbirlerini evdeki eşyalar gibi kabullenmeleridir. Siz bunu yapmayın.
Düşüncelerinizi onunla paylaşın!
Diyelim ki, bütün bu iç hesaplaşma sürecinin sonunda artık onu sevmediğinize, sadece ayrılırsanız hayatınızda bir boşluk olacağı için hala onunla birlikte olduğunuza karar verdiniz. O halde bu düşüncenizi sevgilinizle de paylaşmalısınız. Hatta bu konuyu herkesten önce ona açın, sakın önce ortak arkadaşlarınıza söylemeyin. Onu karşınıza oturtup sakin bir biçimde ve olabildiğince kırmamaya çalışarak ona karşı duygularınızın tükendiğini, bu durumda beraberliğinizi sürdürmenin hem ona, hem kendinize haksızlık olacağını, bu kemlikleşmiş ilişkinin sizin için alışkanlığa dönüştüğünü ve artık gitme zamanının geldiğini söyleyin.
Ondan szonra da sizi anlamış olması için dua edin. Bazı erkekler bu tip durumlarda çocukça tepki verirken bazıları mantıklı düşünmesini bilir. Eğer aranızdaki duygusal bağ koptuğu halde bir süre sonra arkadaş olmayı başarabilirseniz, ortak dostlardan oluşan çevreden ikiniz de kopmamış olursunuz. Zamanla sizi mutsuzluğa sürükleyen bir ilişkiyi çeke çeke sürüklemektense, birlikte olduğunuz erkeğe ve hayata dürüst olun ve gitme zamanı geldiğinde cesaretinizi toplayıp gidin. Hatırlayın: Sürünmek ölmekten bin kat beterdir.