- 20 Kasım 2006
- 1.098
- 26
Mine hanımın gözleri yerdeydi.
işte uzun bir ayrılıktan sonra yine karşındayım. Bana kırgın olduğunu biliyorum. ne zamandır yanına gelemedim. gelemedim; çünkü hem gelmeye yüzüm yoktu, hem geçmişle yüzleşmeden gelmek istemedim. artık herşey halloldu. Bugün itiraf günü.
mine hanım yutkundu, söze nerden başlayacağını bilemez gibiydi.
seninle yaşadığımız yirmi yıllık evlilikten sonra aramıza giren ayrılık aklımı başıma getirdi. şimdi sana herşeyi anlatacağım. neden sevgine karşılık vermediğimi, yanındayken dalıp giden gözlerimin sebebini öğreneceksin bugün. sen affedecekmisin beni bilmiyorum ama sen affetsende affetmesende ben kendimi asla affetmeyeceğim.
gözlerine ani bir sel baskını gibi hücum eden yaşlar bir süre konuşmasına engel oldu. sakinleşince yeniden konuşmaya başladı.
bundan 21 yıl önce başladı herşey. 19 yaşındaydım. benim gelin çıktığım yeşil renkli evde oturuyorduk. tam bir çevre dostu olan babam, o yıl evimizi açık yeşile boyamıştı. evimizin önünden geçenler bizim bahçedeki rengarenk açmış çiçeklere bakmaktan,durup hanımelilierin, güllerin mis gibi kokusunu koklamaktan kendilerini alakoyamıyorlardı.
o yaz komşumuz ayşe teyze ölünce çocukları evi kiraya verdiler. işte nolduysa o zaman oldu. kiracının askerden yeni gelmiş olan çok yakışıklı bir oğlu vardı. bahçede, balkonda konuşurken birbirimize tutulduk.6 ay kadar görüştük. bazen çay bahçesinde buluşuyor, evlenince kaç çocuğumuz olacağından bahsediyorduk. bir gün ailece gelip evimize beni istediler. babam düşünelim, kızında bi fikrini alalım bile demeden cevabını hemen verdi."hiç mümkün değil. olmaz" dedi. onlar gidincede hayır deme sebebini açıkladı. fehmiyi iki kere yere tükürürken, 1 defada sigara paketini yola atarken görmüş. çevreye saygısı olmayanın insanada saygısı olmazmış. fehmiye kaçalım dedim. fehmi kabul etmedi. küsüştük ayrıldık.
1 ay sonra babam bahçeyi göstermek bahanesiyle seni görmem için eve davet etti. sen gidincede bir güzel seni övdü."çevre derneğinde gönüllü çalışıyor. efendi,terbiyeli, çalışıyor.tam evlenilecek adam" dedi.o zamanlar aklım dahala fehmide olduğu için ilgilenmedim seninle. babam kararını vermişti. beni sana verdi. bende fehmiye kızgın olduğum için kabul ettim.gözüm komşuda ağlayarak çıktım ana evinden.
sen iyi bir eştin. bana çok iyi davrandın. ama ben kıymetini bilemedim.aklım fehmideydi. sık sık annemlere gider 1 saniye bile olsun onu görebilmek için balkondan içeri girmezdim. fakat 1 yıl sonra oda evlendi. başka bir şehre yerleşti. aileside oturdukları ev satılınca evi boşaltıp başka yere taşındılar. yıllar geçti. ama içimdeki ona olan sevgi küllendi ama hiç sönmedi. yada ben istemedim sönmesini. evde gündüzleri sigaramı yakar ayrılık müzikleri dinlerdim hep. o yüzden senin sevgine karşılık veremedim."seni seviyorum" derdin ama ben bir kere bile olsun "ben de" demedim. biliyorum hep sen bunu benden duymak için hayatını verirdin. ama ben sana hiç söylemedim.
sen gittikten bir yıl sonra ondan haber aldım. yıllar önceki gibi aynı çay bahçesinde buluştuk.konuştuk. karısından ayrılmış. yalnız başına yaşıyormuş. bende yalnız olunca hiç düşünmeden evlendik.
mutluluğum kısa sürdü. hemde çok kısa. evliliğimin daha ilk gününde hayal kırıklığına uğradım.benim hayallerimdeki romantik prensim aslında kaba, bencil bir adammış. 20 yıllık bir aşk anında sönüverdi.evliliğede ancak 1-2 ay dayandım.
mine hanım yeniden ağlamaya başladı. sakinleşince devam etti.
senin kıymetini, ne kadar harika biri olduğunu o zaman anladım. bir hayall uğruna senin ve sevginin kıymetini bilemedim. bunları söylemek için geç kaldım biliyorum. sen bana ve 2 çocuğumuza her zaman iyi bir eş ve iyi bir baba oldun. her zaman bize çok değer verdin. şimdi seni çok arıyorum.
mine hanım yere çömeldi.
bugün buraya aslında bir tek şey için, seni sevdiğimi söylemek için geldim. "seni seviyorum. çok ama çok seviyorum." beni affet... sen affetsende ben kendimi affetmeyeceğim. ama sen beni affet..
sonra kocasının kabri üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. başını kaldırdığında kabrin toprakları gözyaşından sırılsıklam olmuştu. yanında getirdiği bir gül fidanını dikti. ve sessizce kabristanı terketti.senağlama
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı kadını sevmek kolaydır.Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabuledebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz.Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün.Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp ”….. böyle kuaförü” diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.Evlilik; sadece aşk değildir.Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz.Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır.Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.Zafer, direnenlerin olur.
Can DÜNDAR'dan alıntıdır
işte uzun bir ayrılıktan sonra yine karşındayım. Bana kırgın olduğunu biliyorum. ne zamandır yanına gelemedim. gelemedim; çünkü hem gelmeye yüzüm yoktu, hem geçmişle yüzleşmeden gelmek istemedim. artık herşey halloldu. Bugün itiraf günü.
mine hanım yutkundu, söze nerden başlayacağını bilemez gibiydi.
seninle yaşadığımız yirmi yıllık evlilikten sonra aramıza giren ayrılık aklımı başıma getirdi. şimdi sana herşeyi anlatacağım. neden sevgine karşılık vermediğimi, yanındayken dalıp giden gözlerimin sebebini öğreneceksin bugün. sen affedecekmisin beni bilmiyorum ama sen affetsende affetmesende ben kendimi asla affetmeyeceğim.
gözlerine ani bir sel baskını gibi hücum eden yaşlar bir süre konuşmasına engel oldu. sakinleşince yeniden konuşmaya başladı.
bundan 21 yıl önce başladı herşey. 19 yaşındaydım. benim gelin çıktığım yeşil renkli evde oturuyorduk. tam bir çevre dostu olan babam, o yıl evimizi açık yeşile boyamıştı. evimizin önünden geçenler bizim bahçedeki rengarenk açmış çiçeklere bakmaktan,durup hanımelilierin, güllerin mis gibi kokusunu koklamaktan kendilerini alakoyamıyorlardı.
o yaz komşumuz ayşe teyze ölünce çocukları evi kiraya verdiler. işte nolduysa o zaman oldu. kiracının askerden yeni gelmiş olan çok yakışıklı bir oğlu vardı. bahçede, balkonda konuşurken birbirimize tutulduk.6 ay kadar görüştük. bazen çay bahçesinde buluşuyor, evlenince kaç çocuğumuz olacağından bahsediyorduk. bir gün ailece gelip evimize beni istediler. babam düşünelim, kızında bi fikrini alalım bile demeden cevabını hemen verdi."hiç mümkün değil. olmaz" dedi. onlar gidincede hayır deme sebebini açıkladı. fehmiyi iki kere yere tükürürken, 1 defada sigara paketini yola atarken görmüş. çevreye saygısı olmayanın insanada saygısı olmazmış. fehmiye kaçalım dedim. fehmi kabul etmedi. küsüştük ayrıldık.
1 ay sonra babam bahçeyi göstermek bahanesiyle seni görmem için eve davet etti. sen gidincede bir güzel seni övdü."çevre derneğinde gönüllü çalışıyor. efendi,terbiyeli, çalışıyor.tam evlenilecek adam" dedi.o zamanlar aklım dahala fehmide olduğu için ilgilenmedim seninle. babam kararını vermişti. beni sana verdi. bende fehmiye kızgın olduğum için kabul ettim.gözüm komşuda ağlayarak çıktım ana evinden.
sen iyi bir eştin. bana çok iyi davrandın. ama ben kıymetini bilemedim.aklım fehmideydi. sık sık annemlere gider 1 saniye bile olsun onu görebilmek için balkondan içeri girmezdim. fakat 1 yıl sonra oda evlendi. başka bir şehre yerleşti. aileside oturdukları ev satılınca evi boşaltıp başka yere taşındılar. yıllar geçti. ama içimdeki ona olan sevgi küllendi ama hiç sönmedi. yada ben istemedim sönmesini. evde gündüzleri sigaramı yakar ayrılık müzikleri dinlerdim hep. o yüzden senin sevgine karşılık veremedim."seni seviyorum" derdin ama ben bir kere bile olsun "ben de" demedim. biliyorum hep sen bunu benden duymak için hayatını verirdin. ama ben sana hiç söylemedim.
sen gittikten bir yıl sonra ondan haber aldım. yıllar önceki gibi aynı çay bahçesinde buluştuk.konuştuk. karısından ayrılmış. yalnız başına yaşıyormuş. bende yalnız olunca hiç düşünmeden evlendik.
mutluluğum kısa sürdü. hemde çok kısa. evliliğimin daha ilk gününde hayal kırıklığına uğradım.benim hayallerimdeki romantik prensim aslında kaba, bencil bir adammış. 20 yıllık bir aşk anında sönüverdi.evliliğede ancak 1-2 ay dayandım.
mine hanım yeniden ağlamaya başladı. sakinleşince devam etti.
senin kıymetini, ne kadar harika biri olduğunu o zaman anladım. bir hayall uğruna senin ve sevginin kıymetini bilemedim. bunları söylemek için geç kaldım biliyorum. sen bana ve 2 çocuğumuza her zaman iyi bir eş ve iyi bir baba oldun. her zaman bize çok değer verdin. şimdi seni çok arıyorum.
mine hanım yere çömeldi.
bugün buraya aslında bir tek şey için, seni sevdiğimi söylemek için geldim. "seni seviyorum. çok ama çok seviyorum." beni affet... sen affetsende ben kendimi affetmeyeceğim. ama sen beni affet..
sonra kocasının kabri üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. başını kaldırdığında kabrin toprakları gözyaşından sırılsıklam olmuştu. yanında getirdiği bir gül fidanını dikti. ve sessizce kabristanı terketti.senağlama
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı kadını sevmek kolaydır.Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabuledebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz.Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün.Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp ”….. böyle kuaförü” diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.Evlilik; sadece aşk değildir.Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz.Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır.Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.Zafer, direnenlerin olur.
Can DÜNDAR'dan alıntıdır