Yıllar Sonra

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
26
Mine hanımın gözleri yerdeydi.
işte uzun bir ayrılıktan sonra yine karşındayım. Bana kırgın olduğunu biliyorum. ne zamandır yanına gelemedim. gelemedim; çünkü hem gelmeye yüzüm yoktu, hem geçmişle yüzleşmeden gelmek istemedim. artık herşey halloldu. Bugün itiraf günü.

mine hanım yutkundu, söze nerden başlayacağını bilemez gibiydi.

seninle yaşadığımız yirmi yıllık evlilikten sonra aramıza giren ayrılık aklımı başıma getirdi. şimdi sana herşeyi anlatacağım. neden sevgine karşılık vermediğimi, yanındayken dalıp giden gözlerimin sebebini öğreneceksin bugün. sen affedecekmisin beni bilmiyorum ama sen affetsende affetmesende ben kendimi asla affetmeyeceğim.

gözlerine ani bir sel baskını gibi hücum eden yaşlar bir süre konuşmasına engel oldu. sakinleşince yeniden konuşmaya başladı.

bundan 21 yıl önce başladı herşey. 19 yaşındaydım. benim gelin çıktığım yeşil renkli evde oturuyorduk. tam bir çevre dostu olan babam, o yıl evimizi açık yeşile boyamıştı. evimizin önünden geçenler bizim bahçedeki rengarenk açmış çiçeklere bakmaktan,durup hanımelilierin, güllerin mis gibi kokusunu koklamaktan kendilerini alakoyamıyorlardı.

o yaz komşumuz ayşe teyze ölünce çocukları evi kiraya verdiler. işte nolduysa o zaman oldu. kiracının askerden yeni gelmiş olan çok yakışıklı bir oğlu vardı. bahçede, balkonda konuşurken birbirimize tutulduk.6 ay kadar görüştük. bazen çay bahçesinde buluşuyor, evlenince kaç çocuğumuz olacağından bahsediyorduk. bir gün ailece gelip evimize beni istediler. babam düşünelim, kızında bi fikrini alalım bile demeden cevabını hemen verdi."hiç mümkün değil. olmaz" dedi. onlar gidincede hayır deme sebebini açıkladı. fehmiyi iki kere yere tükürürken, 1 defada sigara paketini yola atarken görmüş. çevreye saygısı olmayanın insanada saygısı olmazmış. fehmiye kaçalım dedim. fehmi kabul etmedi. küsüştük ayrıldık.

1 ay sonra babam bahçeyi göstermek bahanesiyle seni görmem için eve davet etti. sen gidincede bir güzel seni övdü."çevre derneğinde gönüllü çalışıyor. efendi,terbiyeli, çalışıyor.tam evlenilecek adam" dedi.o zamanlar aklım dahala fehmide olduğu için ilgilenmedim seninle. babam kararını vermişti. beni sana verdi. bende fehmiye kızgın olduğum için kabul ettim.gözüm komşuda ağlayarak çıktım ana evinden.

sen iyi bir eştin. bana çok iyi davrandın. ama ben kıymetini bilemedim.aklım fehmideydi. sık sık annemlere gider 1 saniye bile olsun onu görebilmek için balkondan içeri girmezdim. fakat 1 yıl sonra oda evlendi. başka bir şehre yerleşti. aileside oturdukları ev satılınca evi boşaltıp başka yere taşındılar. yıllar geçti. ama içimdeki ona olan sevgi küllendi ama hiç sönmedi. yada ben istemedim sönmesini. evde gündüzleri sigaramı yakar ayrılık müzikleri dinlerdim hep. o yüzden senin sevgine karşılık veremedim."seni seviyorum" derdin ama ben bir kere bile olsun "ben de" demedim. biliyorum hep sen bunu benden duymak için hayatını verirdin. ama ben sana hiç söylemedim.

sen gittikten bir yıl sonra ondan haber aldım. yıllar önceki gibi aynı çay bahçesinde buluştuk.konuştuk. karısından ayrılmış. yalnız başına yaşıyormuş. bende yalnız olunca hiç düşünmeden evlendik.

mutluluğum kısa sürdü. hemde çok kısa. evliliğimin daha ilk gününde hayal kırıklığına uğradım.benim hayallerimdeki romantik prensim aslında kaba, bencil bir adammış. 20 yıllık bir aşk anında sönüverdi.evliliğede ancak 1-2 ay dayandım.

mine hanım yeniden ağlamaya başladı. sakinleşince devam etti.

senin kıymetini, ne kadar harika biri olduğunu o zaman anladım. bir hayall uğruna senin ve sevginin kıymetini bilemedim. bunları söylemek için geç kaldım biliyorum. sen bana ve 2 çocuğumuza her zaman iyi bir eş ve iyi bir baba oldun. her zaman bize çok değer verdin. şimdi seni çok arıyorum.

mine hanım yere çömeldi.

bugün buraya aslında bir tek şey için, seni sevdiğimi söylemek için geldim. "seni seviyorum. çok ama çok seviyorum." beni affet... sen affetsende ben kendimi affetmeyeceğim. ama sen beni affet..

sonra kocasının kabri üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. başını kaldırdığında kabrin toprakları gözyaşından sırılsıklam olmuştu. yanında getirdiği bir gül fidanını dikti. ve sessizce kabristanı terketti.senağlama


Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı kadını sevmek kolaydır.Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabuledebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle okşayabilmektir.

Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz.Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün.Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp ”….. böyle kuaförü” diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.Evlilik; sadece aşk değildir.Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz.Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır.Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.Zafer, direnenlerin olur.


Can DÜNDAR'dan alıntıdır
 
Geçen gün işten eve dönerken,genellikle kitap okuduğum halde o gün canım kitap okumak istemedi ve bende camdan dışarı bakmaya başladım,aslında gördüklerim hep aynıydı,tanıdık evler,tanıdık ağaçlar ve dükkanlar...sonra birden yoldan gecen araçların içine bakmaya başladım.Aslında onlarda tanıdıktı aracın içindeki insanlar genellikle yola bakıyorlardı ve birden bir şey fark ettim. Yanımdan geçen araçların içindeki insanların çoğu sadece dışarıya bakıyordu, şoför koltuğunda oturan adam sola bakarken yanındaki kadın da sağa bakıyordu, arka koltukta da, ya çocuk ya da eşyalar oluyordu ve bu insanların yaşları orta yaş civarıydı yani evliydiler ya da uzun süredir birlikteydiler, diğer taraftan birbirlerine bakarak ve konuşarak seyahat edenlerin ise ya flört eden ya da nişanlı belki de yeni evli çiftler olduğu anlaşılıyordu. İşte o an kafamda bir şimşek çaktı ve o günden sonra kitap okumayı bırakıp hep yolda yanımdan geçenlere bakarak tahmin etmeye çalıştım, kimler evli ya da uzun süreli beraberlik yaşıyor, kimler daha işin başında. Lütfen sizde yoldayken bir bakın, seyahat ederken önüne ya da camdan dışarı bakarak gidenlerin çoğu evli, ama konuşarak ve birbirlerine bakarak gidenlerin çoğu bekar ve işin daha çok başında. O zaman anladım ki,aşkı evlilik öldürmüyor aşkı uzun süreli beraberlikler ve yaşanan monoton heyecansız birliktelikler öldürüyor, işte o zaman kendi beraberliğime dışarıdan bakmaya çalıştım ve ne gördüm dersiniz.

Hayatın akışına kapılmış,evden işe, işten eve koşuşturan, hayatında yeni hiç bir heyecanı olmayan ve çok uzun süredir gerçekten dolu dolu sohbet etmeyen, sadece çocuktan, işten ve sıkıntılardan konuşan, akşam yemekten sonra televizyon karşısına geçen ve kanepede (ayrı ayrı kanepelerde) uzanan bir çift gördüm. O gün kapıldığım dehşeti anlatmam oldukça güç, bize ne olmuştu, her şeyi unuttuğumuz, beraber olabilmek için bütün zorluklarına katlandığımız beraberliğimize ne olmuştu?Yaşadığımız heyecan nereye gitmişti? Nasıl bitmişti ve biz farkına varamamıştık? Sonra çevreme baktım ve diğer çiftlerinde bizim gibi olduğunu gördüm.İşin komik yanı insanlar bu hale gelirken, fark etmiyorlardı ve başkasının hayatının bu hale geldiğini anlattığınızda "vah vah" diyorlardı,oysa onlarda aynı durumdaydılar, sadece öyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı.
Herkes bir başkasının hayatına imrenir, İnternet te chatleşerek kaybettiği bu heyecanı bulmaya çalışır bir hale gelmişti. Birden eşimin de evdeyken çoğu zaman nete girdiğini fark ettim,ve gördüm ki ben onu ve aynı şekilde o beni sadece eşi olarak görmeye başlamıştı, işte o gün bu gidişe bir dur demeye karar verdim. Ama ne yapabilirdim, bununla ilgili dergilerde pek çok yazı olduğunu fark ettim, itiraf etmeliyim yapılan önerilerin pek çoğu uygulamada problem olan maddelerdi, ayrıca onları yaparsam başkasının elbisesini giymiş gibi olacaktım,ben kendi çözümlerimi bulmak istiyordum. Onlarında verdiği öğütleri baz alarak,oturdum ve kendimce bir acil durum planı çıkardım ve uygulamaya başladım.
Öncelikle eşimle birlikte çocuğumuz olmadan baş başa yemeğe çıktık, itiraf ediyorum ilk denememiz biraz zor oldu, çünkü eskisi gibi konuşacak konu bolluğu yoktu,işten güçten ve çocuktan bahsetmemeye karar vermiştik, evde daha az tv seyretmeye onun yerine müzik eşliğinde sohbetler yapmaya başladık ve en önemlisi birbirimize karşı çok açık olduk, sohbetten sıkılan bunu diğerini kırmadan söylüyordu, aramızda zorlama olmamasına dikkat ettik. Baş başa sinemaya gittik ve bunu yıllar sonra yaptığımızı fark ettik, birbirimize telefondan mesajlar çektik, içimizden geldiği an ve geldiği gibi olmasına özen gösterdik ve birbirimiz için kendimize özen gösterdik, hafta sonları ben eşofmanlarımı üzerimden çıkardım, daha özenli giyindim, tıpkı flört ederken eşimin beni ziyarete geldiği günlerdeki gibi, eşimde hafta sonları tıraş oldu, daha özenli giyindi, deniz kıyısında hafta sonu yürüyüşleri yaptık,pamuk helva yedik ve sohbet ettik.
Kısacası, eşimi sadece eşim olarak değil, sevdiğimiz insan olarak görmeyi ve onu yeniden sevmeyi öğrendim, bu gün ondan bir gün ayrı kalsam, eşimi yeniden özlüyorum, onunla küçük kaçamaklar yapmayı dört gözle bekliyorum ve artık eşim internette chat yapacaksa benimde yanında olmamı istiyor ve nete çok daha az giriyor.Bunları niye yazdığıma gelince, hiç bir şey için geç olmadığını düşünüyorum, birlikte olduğumuz kişinin değerini onu kaybetmeden fark etmeliyiz diye düşünüyorum ve kendimizi hayatın akışına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.



Alıntı
 
hakikatten öyle birlikte olduğumuz insanların değerini bilmemiz gerekiyor
hayat kısa kime ne zaman ne olucağı hiç belli olmuyor
 
KÜSKÜN GELİN

Babamın dayısı halit dayıyı görmeyeli epeyce zaman olmuştu. Yılların onun
üzerinde bıraktığı etki sadece saçlarındaki beyaz tellerdi. yüzü sanki hiç
değişmemişti. iri gözleri pırıl pırıl parlıyor, yanaklarıda hala elma gibi
kıpkırmızı. halit dayı güleryüzlü, şakacı, hoşsohbet bir insandır. ben onun
ençok konşurken sohbetinin arasına şiirler serpiştirmesini severim. benim
hikaye yazdığımı duyunca babama " bizim gelinin hikayesini mutlaka
anlatmalıyım, eminim hoşuna gider" demiş. derken babamla birlikte bana
geldiler. çayını içerken anlatmaya başladı.

"tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden al diye boşa sölememiş
atalarımız. bizim oğlana çok dedim ama baba nasihati dinlemedi.alacağın kız
baba otoritesi, ağabey baskısı görmeli. kavga, hakaret küfür nedir? az çok
bilmeli. yani hayatın gerçeklerinden haberi olmalı dedim. çünkü oğlum öyle
ortamlarda büyüdü. davul bile dengi dengine değilmi? o ne yaptı? bula bula
bir kibar bir ailenin çıtkırıldım kızını buldu. bu kız bizim ailemize göre
değil dedim, seviyorum,aşığım, ondan başkasıyla evlenmem dedi. kız esmer
güzeliymiş, tam istediği gibiymiş. oğlum yüzü güzele doyulur da huyu güzele
doyulmaz dedim. huyuda güzel dedi. ona çok sevdiğim bi şiiri okudum.

deh dedinmi yürüdümü at
tut dedinmi tuttumu evlat
eğer birde güzel huyluysa avrat
ne işin var düğün evinde
düğün senin evinde
gir oyna çık oyna

güldüm şiir hoşuma gitti. dur dedi daha devamı var. bitmedi.

deh dedinmi yürümedimi at
tut deyince tutmadımı avrat
eğer birde çirkin huyluysa avrat
ne işin var ölü evinde
ölü senin evinde
gir ağla, çık ağla

oğlum şiirden işine geleni anladı. aşığın gözü kör olduğu gibi kulağıda
sağırmış meğerse. benim evim düğün evi olacak baba, hiç merak etme dedi.
allah biliyor kalbimi kızı istemeye giderken vermezler inşallah diye dua
ettim. oğlanın tahsilimi etkili oldu, yoksa kızlarının arzusunamı karşı
gelemediler bilmiyorum, hiç nazlanmadan evet dediler.

düğünden önce çektiğimiz sıkıntıları, maddi olarak ne kadar zorlandığımızı
burda anlatmıyacağım. kısaca dünürlerimiz sayesinde adını hiç duymadığımız
markaları ve markalı mobilyaların bizim mahallede bir ev fiyatına olduğunu
öğrenmiş olduk. boyumuzca borca batıp,elimizdeki bütün imkanları seferber
edip oğlanı evlendirdik. şöyle bir oh çekip dinlenelim demeye kalmadı,
düğünden üç gün sonra oğlum bir karış suratla geldi. gelinimiz düğünde
taktığımız takıları beğenmemiş, ileri geri konuşmuş. bizim oğlanında zoruna
gitmiş, tartışmışlar. gençleri anlamak zor. ne zaman sevmeyi bitirdinizde
kavgaya sıra geldi.

gelin ayıp etmiş doğrusu. bizim halimiz durumumuz belli. bor harç evi onun
istediği gibi döşedik. bunun üzerine tantanalı bir düğün masrafıda
eklenince, takı almak için borcu iyice kabartmayı gözümüz kesmedi. dört tane
bilezik taktık. bir kaç ince bilezikle düğünü ucuz yollu
hallettiniz.altınıartık köylüler takıyor. ben pırlanta set
takacağınızı zannetmiştim.
demiş.a benim güzel gelinim, biz evladımız büyüttük, yetiştirdik koca adam
ettik, sana verdik. biraz sabırlı olsaydın o sana altında alırdı,
pırlantada. yok şimdiki gençlerde sabır diye bişey yok. tabii bu
düşündüklerimi oğluma söyleyemedim. yangına körükle gitmiyim, yuvasında
mutlu olsun düşüncemle gelini haklı çıkardım. evlilikte olur böyle şeyler.
hem onun etrafındaki insanlar pırlanta takan insanlar. ona göre davranmalı
ve düşünde ona pırlanta takmalıydık. gelini mahcup ettik, haklı, git özür
dile deyip evine yolladım.

bir hafta geçti. bizim oğlandan ses seda yok. akşam evini aradım. telefona
gelin çıktı. nasılsın kızım diye sordum konuşmadan doğru oğluma
verdi. durumdan şüphelendim. oğluma hal hatir sorduktan sonra gelin nasıl
dedim. bir haftadır küs konuşmuyor dedi. özür dilemedinmi diye kızdım.
dilemiş ama tartışırken ağır konuştuğu için gelin oonu affetmemiş. oğlumun
sesi çok kötü geliyordu.oldum olası kimseyle küs duramazdı. annesi ona kızsa
ve bir beş on dakka onla konuşmasına annesine " anne beni döv ama nolursun
küsme" diye yalvarırdı. oğluma git çiçek felan alda gönlünü yap deyip teli
kapattım.

her evlilikte küskünlükler olur. karımla bizde birbirimize kırılıp
küstüğümüz zamanlar olmuştur. küsüpte barışmanın tadi hiç bişeyde yoktur.
barıştığımız zaman yeni evliler gibi oluruz. fakat öyle uzun küs
kalamayızki. 1 yada 2 gün. 3. güne kalmaz. rahmetli babam dinimizde üç
günden fazla küs kalmak yok. 3 günü küs geçirdiğin zaman günaha girersin
derdi. neyse ertesi gün barıştılarmı diye merak ettim. oğlumun iş yerini
aradım. eşine gül almış. onu yemeğe çıkarmış barışmışlar. nasıl sevindim
anlatamam. çocuklar evlenirken anayı babayı dinlemiyorlar ama sorubları
olduğunda buna anne ve babayıda ortak ediyorlar.

barışmalarının üstünden 15 gün geçmiştiki oğlum yine bi karış suratla geldi.
yine tartışmışlar. oğlumu kablıkla suçlamış. " bana su getir, çay yap diye
emrederek konuşamassın. lütfen yaparmısın diye konuşacaksın demiş.bu sefer
gelin haklı, ben biliyordum bu tür sorunlar oalcağını. kültür farkı ortaya
çıktı. oğlanda haklı. bizim evde kimse yaparmısın, edermisin, tutarmısın
diye dolaylı konuşmaz. neyse çocuk üniversitede yabancılarla konuşurken
bunları öğrenmiş. kullanmasına kullanıyor ama sonradan örenilen dil ancak bu
kadar olur. evde bizim evde konuşulduğu gibi konuşulur sanıyor. gelien bizim
oğlan sen kıymet bilmez bi eşeksin demiş. geçenlerde duyduydum. şimdiki
sevgiler çiçek adıyla başlayıp hayvan adıyla bitiyormuş sözü meğersem
doğruymuş. bu devirde aşklar çok hızlı yaşanıp bitiyor.

bizim gelin bu sefer 2 ay küstü. sadece kocasına değil bizede küstü. bizim
suçumuz nedir bilmiyorum ama herhalde sebep oplumuzu onun aile yapısına göre
terbiye etmeyişimiz. böylece gelinimizin huyunu örenmiş olduk. gelin küsmeyi
seviyor. o gün sonra daha çok küstü. 6 ay küsütğü zamanlar oluyordu artık.
şimdi iki yaşında bir torunumuz var. oğlum karısının küsmelerinede, evde
ocağın üstüne bırakılmış yemekleri ısıtıp yemeyede alıştı. işin kötü tarafo
öğlum evini otel gibi kullanmaya başladı. gelin küsüyor, o kendini gezmeye
veriyordu. o geziyor parasını çarçur ediyor diye gelin daha çok küser
oldu.oğlum karım küs nasılsa hesap vermiyorum diye daha çok geziyor daha çok
para çarçur ediyordu. bir kısır döngünün içinde dönüp duruyorlardı.

gelinin uzaktan akrabası olan bir tanıdık geldi bize geçen gün. onun
sölediklerini duyunca şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.bizim gelinin babannesi
bir kere kocasına bir küsmüşve tam 30 yıl kocasıyla hiç konuşmamış. beterin
beteri varmışda bizim haberimiz yok.allahtan bizim gelinin küsme süresi 6
ayı geçmemişti. insanoğlu köküne çeker diye boşa dememişler.

sözünün bu kısmında halit dayının çayını tazalemek için ayağa kalktım. halit
dayı çayından ir yudum aldı ve devam etti;

bir gün bizim oğlan geldi. baba arık ben dayanamıycam, boşancam dedi. iyi
oğlum hemen boşan. sorunlardan kaçmak her zaman en kolay olandır. sende
kolay olanı tercih et. evliliğini kurtarmak için savaşma, boşan. fakat
unutmaki kolay olan yol hep kolay devam etmez. ardında zorluklarıda vardır.
bir çocuğun var, onuda hiç unutma dedim.

ben öyle deyince gözleri doldu. bende bitsin istemiyorum ama bir ömür böyle
deavm etmeski dedi. dur bakalım oğlum biz bu gelini küsme huyundan nasıl
vazgeçiririz diye düşünmeye başladım. gelin küsünce sen napıyorsun diye
sordum. bende ona küsüyorum dedi. birden beynimde bir ampul yandı. tamam
işte dedim.o sana küsünce sen ona küsmeyeceksin dedim.tavşan dağa küsmüş
dağın haberi yok misali tek başına küsülmez. sen onun küsmesine hiç aldırma
hiç bişi yokmuş gibi onunla konuş, cevap vermesse şaka yap, onu güldürmeye
çalış. ama küsmesine izin verme dedim. yapmam baba yaaa. öyle şeymi olur. o
benimle konuşmasın, ben onula konuşmaya uğraşayım. beni ne duruma düşürmek
istediğinin farkındamısın. benim gururm ne olacak dedi.

kolay kolay hiddetlenmem ama öyle söyleyince kan beynime
sıçramış.ayağakalkıp bağırmışım. Ne gururu oğlum. karı kocanın yanında
guru kelimesi
anlamını kaybeder, etmiyorsada etmelidir. sabah kızar kavga edersin. bir
daha yüzyüze bakılmayacak laf duyarsın, laf edersin. fakat gece aynı yatağa
girince hepsini unutursun. seviyorsan unutmalısın. hata yapmayı biliyorsan
özür dilemeyide bileceksin. kalp kırmayı biliyorsan gönül almayıda
bileceksin. vel hasıl sözü uzatmalayalım oğlanı ikna ettim ve evine
gönderdim. epey uğraştı. kolay olmadı. bazen bıktı ama vazgeçmesine izin
vermedim. gelinide aldım karşıam bak kızım ya boşanacaksın yada güzelce
yaşayacaksınız. öyle her gün küs her gün kavgalı yaşanmaz. oğlum yuvasını
kurtarmak için gayret ediyor, sende ona yardımcı olacaksın, ve bu kötü
huyunu unutacaksın dedim. nihayetinde ben haklı çıktım. gelin küsmeyi
unuttu. artık kavga etmiyorlar. tabi arada sırada kavgalar olmuyor değil ama
oda evliliğin tuzu biberi oluyorlar.

sizi tebrik ederim halit dayı gençleri iyi yönlendirmişsiniz. keşke aile
büyükleri hep sizin gibi akıllıca davransa malesef hoşgörüsüzlükleri
yüzünden onlarda yıkabiliyor bazı güzel evlilikleri dedim.

ykmak kolay, yapmak zor dedi halit dayı. birden bir kahkaha patlattı: aklıma
geldikçe gülüyorum. bu arada bizim gelinin adı tavşana çıktı. oğlum ona
tavşanım diyor. onu küsme huyundan vazgeçirmeye çalışırken 1tavşanım yine
küsmüş" diye ona takılıyormuş. bu tavşan sözü aralrında bi espri olmuş.
gelin küstüğü zaman oğlum ona tavşanım dedikçe dayanamayıp gülüyormuş.
arkasından bide ona tavşan diyoruz; ama duymasın. oğluma küsmüyor ama olaki
bize küser........
 
paylaşımın için teşekkürler canım..ikiside çok hoşuma gitti...
 
vicdancım gerçektende süper yazılar teşekkürler paylaşım için elimizdekilerin kıymetini belki gittikten sonra anlıyoruz insanoğlu işte
 
X