- 4 Temmuz 2008
- 5.767
- 14.790
- 773
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
‘Yetmez ama evet’çi değilim. Hatta 14 yıllık AK Parti iktidarının hiçbir döneminde bu partiye oy da vermedim. İlk yıllardan itibaren eleştirilerde bulunuyorum.
Hiç oy vermedim çünkü, geçmişte meselelere daha ideolojik yaklaşıyordum. AK Parti’de vitrine çıkarılan kimileri beni rahatsız ediyordu. Değişim çabalarını sahicilikten uzak, dönemin muktedirlerine yaranma çabası olarak algılıyordum.
Bu tavrımda, AK Parti’yi kuran kadroları tanıyor olmamın da etkisi vardı. Bundan dolayı esasında ne yapmak istediklerini, neler yapabileceklerini daha iyi anlıyordum.
Fakat, meselelere bugünkü gibi demokratik anlayışla baksaydım muhtemelen ilk dönemlerde AK Parti’ye oy verirdim. Çünkü “Biz değişmek, demokrat olmak istiyoruz” diyen ve böyle davranan bir harekete “Hayır siz demokrat olamazsınız, sizin niyetiniz bozuk, başka bir hesabınız var” demenin demokratlıkla bağdaşmadığını düşünüyorum.
Haksızca bir saldırı
Tüm bunları şunun için yazdım: Geçmişte AK Parti iktidarını desteklemiş, fakat bugün eleştiren, farklı kesimlerden aydınlara, yazarlara, gazetecilere karşı bitmek bilmez bir öfke var. Bu aydınlar, yazarlar ne zaman ağızlarını açsalar kalabalık bir topluluk tarafından saldırıya uğruyorlar. “AK Parti’ye zamanında niçin destek oldunuz?”, “Bunların niyetlerinin kötü olduğunu biz anladık da siz anlamadınız mı?”, “Ülkenin bu hale gelmesinden sizlerde sorumlusunuz” gibi suçlamalara maruz kalıyorlar.
Ne kadar haksızca bir saldırı. Ne kadar demokratik kültürden uzak bir yaklaşım.
“Haksızca” diyorum çünkü demokrat olmak, aydın olmak o zaman öyle bir tavır takınmayı gerektiriyordu.
İnsanları söz ve eylemlerine göre değerlendirmek demokrat olmanın gereğidir. Önyargılarla hareket etmek, ideolojik set kurmak ve niyet okumak demokrat, hakkaniyetli, aklı başında insanların yapacağı şeyler değildir.
İnsanların geçmişteki düşüncelerine, eylemlerine göre değil, değerlere uyup uymadığına bakarak tavır almak hem demokrat olmanın hem aydın olmanın hem de insan olmanın vazgeçilmez kuralıdır.
Meselelere ideolojik pencereden bakmak ‘bizden olan’, ‘bizden olmayan’ yaklaşımına yöneltir. Yani bu yaklaşım, ‘Bizdense iyidir, doğrudur; bizden değilse kötüdür, yanlıştır’kolaycılığı sağlasa da demokratik bir tutum değildir.
Demokratlık; inanca, etnik kökene, ideolojiye değil özgürlük, adalet, insan hakları, eşitlik gibi değerlere uyulup uyulmadığına bakarak tavır belirlemeyi gerektirir.
Hal böyleyken “Ben artık demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi değerlere göre hareket edeceğim. Bu değerlerin yüceltilmesi için çalışacağım” diyen ve böyle politikalar üreten bir partiye kendini demokrat olarak tanımlayan aydınlar, yazarlar ne diyeceklerdi ki? Desteklemekten başka ne yapabilirlerdi ki? Desteklemeselerdi biz onlara ‘demokrat’ diyebilir miydik?
Niyet okumak, okuduğu o niyete göre bir tavır belirlemek, değişen, demokrat olmaya çalışan bir partiye karşı durmak demokratlığa, aydınlığa yakışır mı? Aydınlardan böyle bir tavır mı bekliyorsunuz?
Eğer herkesi geçmişiyle değerlendireceksek bu ülkede kimse kalmaz. Çünkü hiç kimse hatasız, günahsız değil.
Aydınlardan kimileri için, “Bu kötü gidişi niçin geç fark ettin? Böylesi körlük bir aydına yakışır mı?” türü eleştiriler yapabiliriz. Ama geçmişte AK Parti’ye destek olmuş herkese hakaret etmek olacak şey değil.
Üstelik bu aydınlara kızanların önemli bir kısmı dindar kesimin CHP’deki değişimi görmesini ve bu değişime destek olmasını isteyenlerden oluşuyor. Yani dindar kesimin CHP’yi eski politikalarıyla değil, bugün söylediklerine bakarak değerlendirmesini istiyorlar. Ama dindarlardan bekledikleri bu tavrı geçmişte AK Parti’ye gösteren aydınlara ise hakaret ediyorlar.
Düşünceyle değil duyguyla hareket etmek, akılla değil güdüyle tavır belirlemek bu ülkedeki en temel sorunlar.
Sığ bir yaklaşım
Diğer taraftan “Değiştim” diyenin niyetini sorgulamak bu değişimin önündeki en büyük engellerden biri.
Bir düşünün bakalım ‘demokrasi’ diyen, AB için var gücüyle çalışan bir partiye sudan sebeplerle kapatma davası açmak bu değişim çabalarına ne kadar ağır bir darbe indirdi?
Bugün geldiğimiz duruma, “Yok sen değişemezsin arkadaş, senin niyetin kötü” diyerek kapatma davası açanların katkısı az değil.
Kaldı ki tüm bu yaşananlardan sonra herkesten değerlere göre hareket etmesini, ideolojik ayrım gözetmeden ‘iyi’ olanı desteklemesini, ‘kötü’ olana mesafe koymasını istemiyor muyuz?
Hem herkesten böyle davranmasını beklemek hem de geçmişte böyle davrananlara hakaret etmek akıl alır bir şey mi?
Bu aydınlara hakaret edenler esasında ne kadar kötü bir görüntü verdiklerinin sanırım farkında değiller.
Çünkü ‘Yetmez ama evet’çilere hakaret edenler aslında şunu demiş oluyor: “Ben kör bir ideolojik fanatizm içindeyim. Önyargılarla hareket ederim. Benim için esas olan birinin bugünkü söz ve davranışı değil, geçmişte nerede durduğudur.” Bu da ne yazık ki hakkaniyetten uzak, çok sığ bir yaklaşımdır.
Meselelere böyle bakmak, böyle insan olduğunu ilan etmek iyi bir şey mi?
Utanması gereken aydınlar değil
AK Partililer yola çıkarken topluma verdikleri sözde durmadı. Bir anlamda sahtekarlık yaptılar. Zihinlerinde, düşüncelerinde, politikalarında başlattıkları değişimi sürdüremediler. ‘Demokrasi’ deyip faşizme vardılar.
Böyle bir durumda bu değişime destek olanlar ne yapsın ki?
Utanması gereken, aydınlar değil, sözünden dönen AK Partililerdir.
Öfke duyulması gereken aydınlar değil, 78 milyona demokrasi sözü verip tek adam rejimini getirenlerdir.
https://t.co/Wk3RyXHCjQ