-------------------------------
Adı..
olise Veririm
Ünlü güftekâr ve tamburî Osman
Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş.
Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde
Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da
çok güzel endâmlı, alımlı, çalımlı bir bayan
yürüyormuş. Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak
başlamış dil dökmeye:
- Aman Ya Rabbi! Ne güzel
endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların
omuzlara dökülüşü. Kadın omuzunun üzerinden arkasına
söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli
sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının
peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
- Bacaklarınızın güzelliği,
keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak
her halde hayata bedeldir...' Ve daha neler ne dil
dökmeler. .. Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na
yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere
geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat
Bey'e dönerek:
-Şimdi polise veririm! Deyince:
Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu
yumuşatarak
- Aman hanımefendi, ben bir saattir
yalvarıyorum. Niye polise?
Adı..:Hediye Cola
Konuyla ilgili açıklama yapan
davacının avukatı ıdris Karadeniz 'Müvekkilim
marketten aldığı 2 Lt.lik kampanyalı cocacola
ürününün kapağını açtığında hediye
çıkmadığını ve tekrar deneyiniz yazısını görmüş.
Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine
aynı şey. Bunun üzerine aynı şişe kapağında tam 4246
defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır.
CocaCola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını
düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar
vermiştir. Biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye
teslim ettik. 10 bin YTL. Maddi tazminat talep
etmekteyiz' dedi. Davadan haberdar olan CocaCola
yönetimi adına açıklama yapan bir sirket yetkilisi
olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine
gönderilen ürünlerin kapağına ' Başka şişede
inşallah ' yazmayı düşündüklerini söyledi.
---------------------------------------------
Adı..:Müşteri Her Zaman Haklımı ?
Tüketici hakları konusunda
'Müşteri her zaman haklı mı?' sorusunu
irdelerken çeşitli ülkelerdeki mahkemelik olayları
araştırmışlar ve buldukları belgelerden birisi. Olay
gerçek... WordPerfect (Bilmeyenler için yazıyorum,
bilgisayar, elektrikli daktilo gibi aletler için program
yapımcısı)... Bu Şirketin müşteriye yardım hattında
banda alınmış bir telefon konuşmasını okuyacaksınız.
Bu konuşma sonrası WordPerfect görevlisi işinden
kovuluyor. Kovulan görevli WordPerfect'i kendisini
'Gerekçesiz' işten çıkardığı için mahkemeye
veriyor. ışte bu konuşmanın deşifresi.
-WordPerfect yardım hattı, buyrun,
nasıl yardımcı olabilirim.
-WordPerfect`te bir sorun oldu.
-Nasıl bir sorun?
-Yazı yazıyordum, birden bütün
kelimeler gitti.
-Gitti mi?
-Yokoldu!
-Ekranda şu anda ne görüyorsunuz?
-Hiç bir şey.
-Hiç bir şey mi?
-Yazdığım hiç bir şey ekrana
çıkmıyor.
-Hala WordPerfect programında
mısınız yoksa programdan çıktınız mı?
-Bunu nereden bileyim.
-Ekranda bir 'C' harfi
görüyor musunuz?
-Bir 'hece' mi..
-Boşverin. Ekranda yanıp sönen bir
çizgi var mı?
-Söyledim ya hiç bir sey yazmıyor.
-Monitör üstünde yanan bir lamba
var mi?
-Monitor ne?
-Ekranı olan yer, televizyon gibi...
Çalıştığınızı gösteren küçük bir lamba var mı?
-Bilmiyorum.
-Monitorün arkasına bakın, oraya
bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. Görebiliyor
musunuz?
-Evet.
-Harika, o kabloyu takip edin duvarda
elektriğe bağlı mı bana söyleyin.
-Bağlı.
-Harika. Monitorün arkasına
bakınca bağlı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki
tane mi?
-Görmedim.
-Tekrar bakar mısınız, ikinci bir
kablonun da bağlı olması lazım.
-Evet buldum.
-Tamam, şimdi onu takip edin
bilgisayara bağlı mı diye bakın.
-Kabloya ulaşamıyorum.
-Ulaşmayın, bağlı mı diye
bakabilir misiniz?
-Olmuyor.
-Bir seyden destek alıp eğilip
bilgisayarın arkasına baksanız...
-Eğilmek dert değil, karanlık
olduğu için bakamıyorum.
-Karanlık?
-Ofisin ışıkları kapalı,
pencereden gelen ışık yetmiyor.
-Ofisin ışıklarını yakın.
-Yanmaz.
-Neden?
-Elektrikler kesik.
-Elektrikler mi kesik. Tanrım..!
(kısa bir sessizlik) Bilgisayarın kutusu, kitapları her
şeyi duruyor mu?
-Evet dolapta.
-Şimdi bilgisayarı sökün, aynen
aldığınızdaki gibi paketleyin ve aldığınız dükkana
iade edin.
-Durum bu kadar kötü mü?
-Korkarım öyle!
-Peki tamam. Onlara ne diyeceğim?
-'Ben bilgisayar kullanamayacak
kadar aptalım' diyeceksiniz...