Yaşam Oyun Oynuyor

realist

Nirvana
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2006
3.073
132
63
Yaşam Oyun Oynuyor

Feyza, hayata fiziksel açıdan şanslı başlayanlardan biriydi. Bebekliğinde ne kadar güzelse, hayatının her evresinde de hep güzel kalmıştı.

20 yaşında evlenmişti. Evlenmedin önce bir kasabada, annesi ve evli olan ablasıyla birlikte yaşıyordu. Ve tüm küçük yerleşim yerlerinde olduğu gibi onun yaşadığı yerde de herkes birbirinin hayatını merak ediyor ve toplulukların konuşma konusu çoğunlukla o kasabada yaşayanların hayatları oluyordu. Feyza da kasabada yaşayanların, evlenmek için kimi seçeceğini merak ettikleri, hayatını yakından izledikleri biriydi. Ve kader ona, pek de beklemediği bir anda hiç tanımadığı genç bir adamı hayat arkadaşı olarak çıkarmıştı.

Ömer, Deniz Harp Okulu'ndan mezun olmuş, burs alarak ABD'ye gönderilmiş orada üniversite tahsilini tamamlamış genç bir binbaşıydı. Bir defile sırasında tanıştılar. Feyza, Olgunlaşma Enstitüsü'nün kıyafetlerini sunmak üzere seçilenlerden biriydi. Ve Ömer o kasabada oturan bir arkadaşını ziyaret edip, hafta sonunu onlarla geçirmek üzere gelmişti. İstanbul'da yaşıyordu aslında ve kasabaya ilk gelişiydi. Feyza'yı görür görmez çok beğendi ve arkadaşlarını araya koyarak sonuçta onunla evlenmeyi başardı. Feyza da bu genç subaydan bir hayli etkilenmişti. Bir kızları oldu. Hayatlarının çoğunu yurt dışında geçirdiler. Önce Ömer'in ateşe atanmasıyla Almanya'da bir kaç sene kaldılar. Daha sonraları ise Ömer erken sayılabilecek bir yaşta Deniz Kuvvetleri'nden emekliliğini istedi ve tahsilini yaptığı ABD'ye giderek orada bir yaşam kurdular.

Orada yaşadıkları süre içerisinde Türkiye'den, bazen sağlık nedeniyle, bazen orada bir yaşam kurmak için gelen pek çok dostlarına yardımcı oldular. Yine önemli bir sağlık sorunu nedeniyle Türkiye'den ABD'ye gelen bir tanıdıklarını karşılamak üzere havaalanına gittiler. Gelen çiftten kadın olanın karaciğeri hastaydı ve ancak karaciğer nakli ile sorunu çözülebilecekti. Onları hastaneye götürüp yerleşmelerine yardımcı oldular. Feyza, amansız olabilecek hastalığı nedeniyle üzgün olan Şermin hanıma herşeyin yoluna gireceğine dair moral verdi. O gün bunlar olurken yaşamın onlara, özellikle Feyza'ya oynayacağı oyun akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Birkaç gün sonra Feyza, Türkiye'den gelen bir hanım arkadaşı ile öğle yemeğinde buluşacaktı ve evinde hazırlanıyordu. Birden beyninin içinde büyük bir patlama hissetti. Kulakları duymuyor, ayakta duramıyordu. Yine de son bir gayretle telefona sarıldı; önce ambulans servisini sonrasında Ömer'i aradı ve kendini koltuğa attı.

Hastaneye gittiğinde Ömer oradaydı, kızı hemen sonrasında hastaneye geldi ve Feyza 5 saat sürecek bir ameliyata alındı. Beyninde doğuştan ince olan bir zar yırtılmıştı.. Ameliyat başarılı geçti ama bir risk vardı. Ailesine, ikinci ve yedinci günlerin önemli olduğu söylendi. Feyza kendine geldiğinde kızı ve kocası yanındaydı. Onlara, kendisine bir şey olursa yapılmasını istediklerini anlattı. Bunların içinde her zaman aklında olan ama o güne kadar gerçekleştiremediği organ bağışı da vardı. O güzel ve iyi yürekli kadın ikinci günü atlattı ama yedinci günü geçemedi. Genç sayılabilecek bir yaşta hayatını kaybetti. Tam o noktada yaşam o inanılmaz oyunlarından birini daha ortaya koyuyordu. iki hafta önce havaalanından karşılayıp, yardımcı olmaya çalıştıkları Şermin hanıma, organ bağışında bulunarak, yapabileceği en büyük yardımı yapmıştı. Ve kendisinden alınan karaciğer nakliyle o hanım sağlığına kavuştu. İki aile de olanlara inanamıyordu. Ama bir taraf herşeye rağmen hayata dönmenin mucizesi ile yaşama dört elle, tekrar sarılıyordu.

Hayatta hiç bir şey tesadüf değildir derler, yaşadıklarımız, gördüklerimiz bize bunu eninde sonunda kabul ettiriyor. Tesadüfler bazen acımasız olsa bile.

Leyla Draman

 
X