- 16 Ağustos 2010
- 293.024
- 602.886
- 43
İnsanlarla kurduğumuz iletişimde söylediklerimizden daha fazlası, beden dilimiz yoluyla karşı tarafa aktarılıyor. Konuyla ilgili sosyal psikologlar tarafından yapılan çok sayıda araştırma var, ancak kapsamlı ilk çalışma, psikoloji profesörü Albert Mehrabian’ın çalışmaları olarak karşımıza çıkıyor. Mehrabian; 1970-1980 yılları arasında beden dili üzerinde yaptığı çalışmaların bulgularını 1981 yılında yayınladığı “sessiz mesajlar” adlı kitabında paylaşıyor. Mehrabian’ın çalışmaları gösteriyor ki; insanlar bizim ne söylediğimizle ilgilenmiyorlar. Onlara ne söylediğimizden çok, nasıl söylediğimiz önemli. Bu araştırmanın sonuçları, herhangi bir kişi ile kurulan iletişimde; beden dilinin % 56, ses tonunun %37 ve söylenenlerin % 7 oranında etkili olduğunu ortaya koyuyor.
Bu açıdan bakıldığında iletişimde beden dilini, diğer iletişim ögelerinden ayırmamız mümkün değildir. O halde beden dilini; yaşanan şartlar içinde birbirini izleyen hareketlerle (beden duruşu, el ve kol hareketleri, mimikler ve göz hareketleri) önem kazanan, ses tonu ile desteklenen ve kelimelerle son şeklini alan karmaşık bir süreç olarak tanımlamak doğru olacaktır.
Beden Dili ve Kültür
Beden dili kültürlere göre farklılık gösterir. Bir toplumda olumlu bir ifade olarak kabul gören bir hareket bir başka toplumda tam tersi karşılık bulabilir. Mesela; el sallamak dünyanın bir çok yerinde, selamlaşma ya da veda anlamı taşırken Yunanistan’da “cehennem ol” anlamı taşımaktadır. Bu nedenle kullanılan beden dili; içinde bulunulan kültürün özelliklerine göre şekillenir.
Beden Dili ve İletişim
Peki bu kadar önemli olan ve çoğu zaman kontrolümüz dışında kendini ortaya koyan bedenimiz üzerinde nasıl kontrol sağlayabilir ve iletişimde bedenimizi daha işlevsel bir hale nasıl getirebiliriz?
Konuyla ilgili piyasada görsel malzeme taşıyan ayrıntılı birkaç kitap bulunuyor. Ben ise burada, günlük yaşamımızda defalarca karşılaştığımız beden dili örneklerinin işimize yarayabilecek sadece birkaç örneğini paylaşmaya çalışacağım.
İnsanlarla karşılaşmada ilk 30 saniyede oluşan izlenim çok önemlidir ve sonrasında yakın ilişkiler kurulmadığında bu izlenimin değiştirilmesi oldukça zordur. Özellikle iş görüşmelerinde önemli olan ilk izlenim; kişinin giyim tarzı, beden duruşu, el-kol hareketleri ve yüz ifadeleri ile oluşur. Karşıdaki kişiyi rahatsız etmeyecek şekilde kendinden emin ve içten bir duruş karşınızdaki kişinin sizin hakkınızda oluşacak izlenimlerini önemli ölçüde olumlu etkiler.
Ayrıca sizin de tanımadığınız ve ilk defa karşılaştığınız bir kişi hakkında bilgi sahibi olmanız beden dilini iyi okuyabilmeniz yoluyla gerçekleşir. Özellikle tokalaşma şekli, kişinin kendiyle ilgili algısı ve sizinle ilgili görüşlerini ortaya koyması açısından önemli ipuçları sağlar. Tokalaştığınız kişi elinizi sıkıca kavrıyor, kendi elini yukarı doğru bakacak şekilde elinizi sıkıyor, hatta sizi kendine doğru hafifçe çekiyorsa bu durum; kişinin baskın bir tip olduğunu ve sizin üzerinizde otorite kurmak isteğinde olduğunu gösterir. Aksi bir tokalaşma şekli; boyun eğen ve karşıdaki kişinin üstünlüğünü kabul eden bir yapıyı ortaya koyar.
İnsan Davranışlarını Okumak
Beden dilinde en doğru sinyalleri gönderen organlar; bacak ve ayaklardır. Bunun sebebi; bu organların beynimize en uzak organlar olmasıdır. Bir organ, beynimize ne kadar uzaksa, ona egemen olmak ve üzerinde kontrol sağlamak o derece zordur. Bu durumun tek istisnası gözlerdir.
Kişinin bedeniyle ne kadar yer kapladığı önemlidir, çünkü kişi bedeniyle ne kadar yer kaplıyorsa o kadar baskın bir kişilik yapısındadır. Yakın çevrenizdeki insanları gözünüzün önüne getirdiğinizde; kendi halinde ve çekingen yapıda olan kişilerin; bulundukları ortamda kolları ve bacaklarının daha kapalı halde olduğunu, aksine baskın ve otoriter yapıda olan insanların; kollarıyla ve bacaklarıyla daha fazla yer kapladıklarını görürsünüz.
Kalabalık ve insanların birbirine yakın olduğu bir ortamda; herhangi bir kişinin sizi dikkate alıp almadığını ya da sizinle ilgilenip ilgilenmediğini öğrenmek istiyorsanız o kişinin beden duruşuna bakmanız yeterli olacaktır. Eğer vücudu size doğru dönükse ve bakışları sizin bulunduğunuz yöne doğruysa, o kişi sizi dikkate alıyor ve varlığınızı fark ediyor demektir. Hatta bacak bacak üstüne atmalarda, üste atılan bacağın yönü bile o kişinin ortamda bulunan kişilere karşı ilgi odağını ortaya koyan bir beden dili işaretidir.
Karşınızdaki kişinin gerçekten sinirlenip sinirlenmediğini anlayabilmek için tüm beden hareketleri ve ses tonu arasındaki senkronizasyona (eş zamanlılık) bakmanız yeterli olacaktır. Eğer kişinin ses tonu yükseliyor ve beden dili arkadan takip ediyorsa (ses tonu yükselip birkaç saniye sonra masaya vurmak gibi) o kişi gerçekten sinirlenmeyip size sinirli olduğunu göstermek istiyordur. Geçekten sinirli bir tavır; tüm bunların aynı anda ortaya konduğu bir davranış biçimidir. Bunun yanında gerçek bir öfke; yavaş bir şekilde başlar ve şiddetlenerek devam eder, ancak sahte bir öfke daha dişli bir başlangıca sahiptir.
Karşınızdaki insan sizin görüşlerinize katılmayıp kendi görüşlerini de söylemekten çekindiğinde ortaya koyduğu hareketler, açığa vurulmayan bir görüşten kaynaklanan hareketlerdir. Yerine koyma hareketleri denen bu hareketler, genelde kendi üzerinden hayali pamukçuklar toplama şeklinde kendini gösterir. Bu hayali pamukçuklar; sizin söylediklerinize katılmadığının göstergesi ve aslında kendine sakladığı karşıt görüşleridir.
Kişinin bir şekilde bedenine dokunması, stres altında olduğunu ve kendini sakinleştirme çabası içerisinde olduğunu gösterir. Bu davranış; bebeklikteki anne dokunuşunu simgelediğinden stres durumlarında farkında olmadığımız bir şekilde bir elimizle diğer elimize ya da bedenimizin başka bir bölgesine dokunuruz.
Beden Dili ve Yalan
Bir çoğumuzun en çok merak ettiği şey; karşımızdaki insanların söylediklerinin hangilerinin gerçek, hangilerinin yalan olduğudur. Yalan konusunda oldukça fazla beden hareketi karşımıza çıkıyor.
Kişilerle iletişim genelde yüz yüze olduğundan, en dikkat çekici ve kolay gözlemlenebilir yer yüz çevresi ve gözlerdir. İnsanlar yalan söylerken genellikle gözlerini karşılarındaki kişiden kaçırarak yalanlarının fark edilmemesini sağlamaya çalışırlar. Ya da karşılarındaki insanın yüzüne ısrarlı bir biçimde, gözlerini bile kırpmadan bakarlar, çünkü yalan söyledikleri kişinin o yalanı anlayıp anlamadıklarını kontrol etmek isterler.
İnsanlar yalan söylediklerinde, bilinçdışı süreçler yalanı bastırma eğiliminde olduğundan kişiler istem dışı olarak elleriyle ağızlarını kapatma davranışı gösterirler. Ancak bu hareket çok kontrolsüz ve açık bir hareket olacağından daha olgun bir görünümde dudaklar ya da ağız çevresine dokunma olarak ortaya çıkar. Bunun yanında göz ve çevresine ve de enseye dokunma hareketleri de hep yalan işaretleridir.
Yalan söylendiğinde beyinde gerçekleşen nöro-kimyasal değişimler burun ucu sinirlerini etkileyerek kaşınma hissi uyandırırlar. Ancak bu çok düşük düzeyde bir kaşınma hissi olduğundan yalan söylendiğinde, burun ucunu sahte bir biçimde kaşıma davranışı gözlenir. Ayrıca klasik çene silkme ya da tek taraflı omuz silkme hareketleri de bedensel uyumsuzluğa işaret ettiğinden yalanı ortaya koyan beden dili işaretleridir.
Jestsel geri çekilme dediğimiz; kişinin söylediği şeyin ardından bir adım geri gitmesi ya da bedenini geri çekmesi ve konuşma sırasında sesin tonunda düşüş olması; o kişinin söylediği şeye inanmadığının göstergelerindendir.
Kişinin, sorduğunuz bir soruya “evet” derken başını sağa sola salması ya da “hayır” derken aşağı yukarı sallaması o kişinin yalan söylediğinin göstergesidir. Burada, dil yalan söylerken beden doğruyu gizleyememektedir.
Eğer bir kişi konuşurken gözleri bir yönü işaret ederken parmakları başka bir yönü işaret ediyorsa; zihin yalan söylemekle meşgul olduğundan beden buna uyum sağlayamıyor ve farklılık gösteriyor demektir.
Sorulan sorulara vakit kazanmak için gereksiz cevaplarla karşılık vermek ve net bir soru sorulduğunda bile anlamamış gibi davranarak onay isteyen sorular sormak (ben mi, kim vb.) kişinin zaman kazanma çabasından kaynaklanır ve yalan söylenen durumlarda sık kullanılır.
Beden dili işaretleri, her ne kadar genellenebilir görünse de kişiye özeldir ve süreç içerisinde duruma göre anlamlandırılması gerekir. Aksi bir durum çok teknik olacağından insanlar hakkında yanlış değerlendirmelere neden olabilir. Bu durumun istisnası mikro ifadeler olarak ele alınabilir.
Mikro İfadeler
Tüm bu beden dili çalışmalarının yanında bir de “mikro ifade” olarak tanımlanan yüz çevresi kas hareketlerinde gizlenemeyen ve çok ani bir şekilde görülüp kaybolan ifadeler vardır. Mikro ifadeler ya da mikro mimikler; insanların yaşadıkları bir hissi ya da düşünceyi bastırmak ya da gizlemek isterken yaptıkları ani ve istem dışı yüz hareketleridir. Özelliği; çok ani ve çok kısa sürede gerçekleşmeleridir. Genellikle bir kazanım ya da yitimin söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkan mikro ifadelerin; normal yüz ifadeleri gibi taklit edilmeleri ya da gizlenmeleri imkansızdır. Mikro ifadeler hakkında ilk ve en kapsamlı çalışmayı davranış bilimleri uzmanı Amerikalı Dr. Paul Ekman yapmıştır. Dr. Ekman bir klinikte çalıştığı sırada burada 1 ay yatarak tedavi gören ve artık iyi olduğu düşünülen bir kadının evine gönderildikten sonra intihar etmesi sonucu kadının video görüntülerini yavaş çekimde tekrar tekrar izlemiş ve intihar eden kişinin yüzündeki acıyı izlediği video kayıtlarında yakalamıştır. Böylece mikro ifadeler üzerine çalışmalara başlayan Paul Ekman; içinde ilkel kabilelerin de bulunduğu 15.000'den fazla insan üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda 3.000'in üzerinde yüz ifadesinin bulunduğunu, ancak antropologların kabul ettiklerinin aksine yedi tane yüz ifadesinin tüm toplumlarda aynı olduğunu gözlemlemiştir. Tüm toplumlarda görülen ve gizlenmesi mümkün olmayan bu evrensel mikro ifadeler şunlardır.
Kızgınlık
Aşağılama
Zevk
Korku
Üzüntü
Şaşkınlık
İğrenme
Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi bu ifadeler saniyenin 1/5’i kadar kısa bir sürede ortaya çıkıp kaybolduğundan bu ifadeleri yakalamak neredeyse mümkün değildir. Sadece doğuştan bu yönde yeteneği olan ve çok ciddi eğitimler alarak bu alanda kendini geliştirmiş kişilerin bu ifadeleri yakaladığı biliniyor.
İnsanlar ne kadar kadar dikkatli olurlarsa olsunlar, bedenleri üzerinde mutlak bir kontrol sağlamaları imkansızdır. Ancak beden dili konusunda bilgi sahibi olmak; kişinin, kendini ve diğer insanları daha yakından tanımasını sağlayacak, onları anlayarak etkili bir iletişim modeli geliştirmesini ve hoşgörülü davranabilmesini kolaylaştıracaktır.
Saygılarımla…
Abdullah ALPASLAN
Psikoterapist&Psikolojik Danışman