Çok yakın olduğumuz en son 107 kiloyu gören, insülin direnci ve yüksek tansiyonu olan bir arkadaşımız, gözümüzün önünde -başladığında yaşı 48- pastaları hüplete hüplete iki yıl içinde 40 kilo verdi.
İLk önce sadece tek bir şeye odaklandı, hepimiz şahitiz; İki elim kanda olsa her sabah 20 dakika yürüyeceğim , dedi. Yemesiyle içmesiyle hiç ilgilenmedi.
Yürüdü de.
İki ay içinde yürüyüşler önce 40 dk. sonra her sabah 1 saate çıktı. Yemek aynen devam, ama hayatına yürüyüş girdi.
Yürüyüşler bir saate çıktıktan sonra, bu defa, akşam sekizden sonra bir şey yemeyeceğim, dedi. Bunun ne demek olduğunu anlamanız için, gece yatmadan önce iki tabak mantı yiyip yatabildiğini bilmeniz lâzım.
Sonra aşağı yukarı her iki ayda bir, son saati 1 saat öne çekti, akşam 7, akşam 6, akşamüstü 5.
Yedi- sekiz ayın sonunda, saat 5'ten sonra bir şey yemeyen her sabah 1 saat yürüyen bir kadın oldu. Yemek içerikleri halâ kafasına göre.
Sonra, ekmeği günde 6 dilimle sınırlıyorum(!) dedi. Sonra, pasta dilimlerini haftada üçle sınırlıyorum dedi. Pastaları sınırladığında, halâ bir oturuşta - oturuşta değil de bir Pazar günü film seyrederken - iki koca paket (180 gramlık) antep fıstığını çatır çatır yiyip bitirdiğine gözümle şahidim.
Sonra, hafta sonları hem sabah hem akşam yürüyeceğim artık dedi. O dönemde kalori saymaya da başladı. Bir de haftada iki üç gün evde, youtube videolarıyla 15 dakika dumbellerle hareketler yapmaya başladı, ağırlık çalışması.
Ömrü boyunca spordu, aletti, diyetisyendi gezip 5 kilo verip 8 kilo alan, ömrü boyunca şişman olmuş o kadın gitti, sabah 6'da yürüyen, cildi pırıl pırıl parlayan, çok enerjik, neşeli bir kadın geldi. Şu anda her gün 12 km, hafta sonları 25'er km yürüyormuş.
Ben bu iki yıl boyunca kendisini izlerken, şunu kavradım; acele etmeyen ama hedefini mıh gibi kafasına çakan, kendini ruhen yormayacak şekilde, aşamaları yavaş yavaş ekleyen ama eklediği aşamadan asla geri dönmeyen, bunun üç aylık bir diş sıkma değil de uzun soluklu emek yoğun bir "iş" olduğunu anlayan, bu savaşı kazanıyor.
Boyu 1.70 kilo 67, geçen hafta alışverişe çıktık, 38 beden pantolonu bir giydi, görüntüsüne bakakaldık. Helâl olsun dedik, yöntemiyle dalga geçtiğimiz ilk zamanları hatırlayıp kendimizden utandık.