Vanlı Depremzedelerin Açlık Grevi Devam Ediyor

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
248
Van'da depremin ardından konteynerlerde kalan depremzedelerin açlık grevi 28 gündür devam ediyor

Van'da depremin ardından geçici barınma için kurulan ve bir bölümü kaldırılamayan konteynerlerde kalan depremzedelerin açlık grevi 24 gündür devam ediyor. Boşaltılması için elektrikleri kesilen konteynerlerde kalan depremzedeler gidecek yerleri olmadığını belirterek, Bir haftadır ölüm orucundayız. Bu süreç içinde fenalaşarak hastaneye kaldırılanlar oldu. Çocuklarımızda zor durumda. Onları okula gönderemiyoruz. Zor durumdayız. Tek isteğimiz sıcak bir yuvadiye konuştular.

Van'da 23 Ekim ile 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen richter ölçeğine göre 7.2 ve 5.6 büyüklüğündeki depremlerden sonra Van ve Erciş İlçesi'ne depremzedelerin geçici barınmaları için 34 konteyner kent kuruldu. TOKİ tarafından depremzeler için yapılan 15 bin 343 konutun geçen yıl 23 Ekim'de teslim edilmesinin ardından, konteyner kentler kademeli olarak kaldırıldı.Ancak, bazı konteyner kentlerde, kiracı olan ve kendisine konut çıkmayan yaklaşık 500 aile, yaşamlarını sürdürmeye devam etti. Kendilerine verilen sürenin dolmasına rağmen konteynerlerden çıkmayan depremzedelerin elektrikleri kesildi. İpekyolu Caddesi'nde bulunan Anadolu konteyner kentte zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren yaklaşık 150 aileden 20'si, 28 Ağustos'ta açlık grevine başladı. ÖLMEK Mİ LAZIM

Konteyner kent girişinde açlık grevi yapan depremzedeler, yaklaşık bir aydır elektriklerin kesik olduğunu, belirterek, Biz önce açlık grevine başladık. Ardından da ölüm orucuna girdik. Gidecek hiç bir yerimiz yok. Bizde bu ülkenin vatandaşlarıyız. Kimse sorunlarımıza çare olmuyor. Sesimizin duyulması için illaki ölmek mi lazım. Burada ölüm orucuna girenler arasında hasta olanlarda var. Durumları da hiç iyi değil diye konuştular.

ÇOCUKLARI OKULA GÖNDEREMİYORUZ

Elektriklerinin kesik olduğunu belirten depremzedeler, banyo yapamadıkları için bitlendiklerini ve çocuklarında da deri hastalıklarının meydana geldiğini söyledi. Çocuklarıylada ilgilenemediklerini belirten depremzedeler, Çocuklarımızı okula gönderemiyoruz. Bizim sesimizi kimse duymuyor mu Ailelerde şiddet bile başladı. Herkes şuanda huzursuz. Sayın Başbakana sesimizi duyurmak istiyoruz. Aile kavramına önem veriyorsa bize elini uzatsın. Ülkemiz güçlü bir ülke ve bizim barınma sorunumuzu çözemeyek kadar aciz olduklarını düşünmüyorum dediler.

AİLELERİMİZİ BÖYLE GÖRMEK İSTEMİYORUZ

açlık grevine giren ailelerin çocuklarından ilkokul öğrencisi Melisa Turgut, ise ailesinin açlık grevine girdiğini belirterek, Ailem ölüm orucuna girdi. Onları böyle görünce kahroluyorum. Böyle olmasını istemiyorum. Okula gitmem gerekiyor fakat okulada gidemiyorum. Ama ders çalışmak için önce sıcak bir yuvaya sonrada aydınlık bir yuvaya ihtiyacım var. Burada soğuklarda başladı. Biz akşamları çok üşüyoruz dedi.
 
Son düzenleme:
VAN-ERCİŞ DEPREMİ SONRASI ÇOCUKLARIN DURUMU
(KASIM 2012)

Bu rapor, 23 Ekim ve 9 Kasım depremlerinin üzerinden bir yıl sonra Gündem Çocuk Derneği olarak geçen süre sonunda çocukların durumunu tespit etmek; var olan, çözülmeyen/ çözülemeyen sorunlara çözüm aramak, çocukların yaşadıklarını dile getirmek ve çözüm önerilerimizi paylaşmak amacıyla hazırlanmıştır. Raporlama çalışması 19- 24 Ekim 2012 tarihleri arasında; çocuklarla, velilerle, sınıf, branş, rehber ve ana sınıfı öğretmenleriyle, sivil toplum temsilcileriyle ve çocuklarla çalışmalar yürüten kişilerle yapılan birebir görüşmeler sonucunda hazırlanmıştır.

Görüşmelerden edinilen bilgiler, gözlemler ve değerlendirmeler dört ana başlıkta ele alınmıştır. Bunlar; (1) Eğitim, (2) Afet Yönetimi- Hasar Tespiti ve Barınma, (3) Sosyal Yardım ve Psikolojik Destek ile (4) Değerlendirme bölümüdür. Raporun Eğitim bölümünde okulların durumuna, depremin ardından uygulanan taşımalı sisteme, çocukların okul servisleri aracılığıyla taşınmasına, birleştirilmiş okullara, devam sorunlarına, öğretmenlerin yaşadıklarına ve hali hazırdaki durumlarına ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Afet Yönetimi - Hasar Tespit - Barınma bölümünde, yapılan görüşmelerde ortaya çıkan deprem sonrası hasar tespit çalışmalarına, yıkımlar ve kalıcı konutlara dair tespitlere yer verilmiştir. Raporun üçüncü bölümünde Sosyal yardım ve genel olarak psiko-sosyal çalışmalar konu edilmiştir.


Gündem Çocuk Derneği, Van - Erciş bölgesinde 23 Ekim’de meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin yıkımının ardından, bölgedeki çocuklara yönelik 6 Kasım tarihinden itibaren ilk psiko-sosyal destek çalışmaları kapsamında “çocuk ve medya” çalışmaları yürütmüştür.

Söz konusu çalışmalar, bölgede bulunan çocukların deprem sonrasında yaşadıkları travmayla baş edebilmelerine, pasif konumlarından çıkmalarına ve çocukların uzun vadede yaşayabilecekleri sorunların önlenmesine katkıda bulunmak amacıyla çocuğun etkin ve anlamlı katılımı esas alınarak yapılandırılmıştır.


I-EĞİTİM

Okul Binalarının Durumu ve Yeni Yapılan Okullar

Deprem ardından hükümetin belirlediği ve ilan ettiği politika gereği yeni okulların hayırseverler tarafından yaptırılması özendirilmiştir. Görüşülen eğitimcilerin verdiği bilgiye göre depremin ardından Van ve Erciş’te TOKİ binaları çevresinde yapılan okulların dışında, devlet eliyle yapılan okul bulunmamaktadır. Yapılan okulların tamamı özel sektör ve hayırseverlerin bağışlarıyla yapılmıştır. Bağışçıların okul yaptırmasının teşvik edilmesi anlamlı ve önemli olmakla birlikte devletin bu alanda yatırımdan geri durması ciddi bir eksikliktir. Van ve Erciş’te şehir merkezinde bulunan ve yıkımına karar verilmiş pek çok okulun yıkılmadığı, yıkılmış olanların ise enkazlarının kaldırılmadığı görülmüştür.


“Yeni okulların tamamı özel sektör ve hayırseverlerin bağışlarıyla yapılmıştır. Bağışçıların okul yaptırmasının teşvik edilmesi anlamlı ve önemli olmakla birlikte devletin bu alanda yatırımdan geri durması ciddi bir eksikliktir.”

Deprem ardından Erciş kent merkezinde hasarlı olduğu tespit edilen ya da daha öncesinde yenilenmesi planlanan 13 okulun ya yıkıldığı ya da ağır hasar sebebiyle kullanılmamasına karar verildiği öğrenilmiştir. Ancak okulların bir an önce açılması isteği ve politik baskılar sebebiyle kent merkezindeki okulların enkazlarının kaldırılıp yerine yeni okullar yapılması tercih edilmemiş ve kent merkezinde yeni okul yapımına başlanmamıştır. Onun yerine kent merkezi dışında yapımına başlanan TOKİ binaları çevresine 8 yeni okul inşa edilmiştir. Sayısal olarak bakıldığında depremin ardından Erciş’te yıkılan 220 dersliğin yerine 300’e yakın derslik yapıldığı belirtilmektedir. Ayrıca 300’e yakın dersliğin inşasının da sürdüğü belirtilmiştir. Ancak yeni yapılan dersliklerin tamamına yakını Erciş Kent Merkezi’nin bir hayli dışında deprem ardından yapılan TOKİ binaları civarında bulunması çocukların okula erişimi ile ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu durum “afetten dolayı taşıma” adıyla taşımalı eğitim gibi bir uygulamayı ortaya çıkarmıştır.

Taşımalı Eğitim (Afetten Dolayı Taşıma)

Bugün sadece Erciş’te, kent merkezinde yaşayan 6623 çocuk her gün kent merkezi dışındaki okullara taşınmaktadır. Aynı anda, Erciş’in köylerinde yaşayan 6263 çocuğun da taşımalı eğitime tabi olduğu belirtilmektedir. Bu durum Erciş genelinde bulunan 43.581 çocuğun 12.886’sının taşımalı eğitime tabi olduğu anlamına gelmektedir. Görüşme yapılan Milli Eğitim yetkililerinden ve öğretmenlerden alınan bilgiye göre sadece Erciş’teki taşımalı eğitimin devlete günlük maliyeti en az 120.000 TL’dir. Bu durumda 2012-2013 Eğitim Öğretim döneminde sadece Erciş’te taşımalı eğitim için yapılacak toplam harcamanın 25.000.000 TL’nin üzerinde olması beklenmektedir. Sadece Erciş’te taşımalı eğitime harcanan paranın, Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı 2012 yılı yapı yaklaşık maliyetlerine ve Milli Eğitim Bakanlığı standartlarına göre yönetim, eğitim bölümü, sosyal tesisleri, spor salonu destek birimleri olan her biri 4000 m2 kapalı alana sahip 30’ar kişilik sınıf düzenine göre her biri 480 öğrenci kapasiteli, 12 okulun (toplam 5760 öğrenci kapasiteli) yapım maliyetine eşit olduğu hesaplanmıştır. Başka bir ifadeyle okul yapımı yerine taşımalı eğitime bütçe ayrılmaktadır.

Van Merkez’de çok daha fazla sayıda çocuğun benzer şekilde taşındığı tahmin edilmekle birlikte kesin sayı konusunda bilgi edinilememiştir. Görüşülen öğretmenler, Van Merkez’deki öğrencilerin %70’inin taşımalı eğitime tabi olduğunu söylemişlerdir. Eğitim-Sen Van Şube’nin hazırladığı raporda taşımalı eğitme tabi çocuk sayısı 40.000 olarak belirtilmektedir. Benzer bir hesapla Van ve Erciş’te çocukların okullara taşınması için depremden bu yana en az 100.000.000 TL harcama yapılmış olduğu söylenebilir.
“
Okul yapımı yerine taşımalı eğitime bütçe ayrılmaktadır. Van ve Erciş’te çocukların okullara taşınması için depremden bu yana en az 100.000.000 TL harcama yapılmış olduğu söylenebilir.”

Deprem sonrası taşımalı eğitimin yarattığı sorunlar ortaya çıkan maliyetin büyüklüğü ile sınırlı değildir. Görüşülen eğitimciler, veliler ve çocukların verdiği bilgilere göre:

- Taşımalı eğitimde kullanılan servisler hiçbir şekilde denetlenmemektedir.

- Servis araçları standartlara uygun değildir.

- Servislerin hizmet standartları denetlenmediğinden birden fazla servis yapmak isteyen şoförler araçlarını çok hızlı ve güvensiz sürmekte, ayakta öğrenci almakta, servislerde emniyet kemeri vb. önlemler bulunmamakta; çocukların yaşamı riske atılmaktadır.

- Mesafe ve zaman sıkıntısı sebebiyle servislerin sabahçı öğrencileri çok erken saatlerde, hava henüz karanlık iken evlerinden alması, öğlenci öğrencilerin ise akşam karanlıkta geri dönmesi ve yukarıda belirtilen diğer güvenlik eksiklikleri, bazı velilerin özellikle kız çocuklarını ve 1 ve 2. sınıf çağındaki çocuklarını okula göndermemesine sebep olmaktadır.

- Taşımalı eğitim yapılan servislerde olması zorunlu olan refakatçi yetişkin personel genelde bulunmaktadır.

- Taşımalı eğitim sonucunda yaşanan zaman kaybı sebebiyle ilk ve son dersler neredeyse hiç yapılamamaktadır. Öğretmenler de bu zaman kaybını blok dersler yaparak telafi etmeye çalışmakta ve ancak blok derslerde öğrencilerin derse ilgisi sağlanamadığından dersler verimli geçmemektedir.

- Yaklaşan kış koşullarıyla birlikte servislerle ilgili yaşanan sorunların iyice artacağı düşüncesi velileri ve öğretmenleri endişelendirmektedir. Güvenlik eksikliğinin kış koşullarında can kayıpları ve yaralanmalarla sonuçlanacak kazalara yol açmasından endişe duyulmaktadır.


Devamsızlık Sorunu

Depremin ardından geçen bir yıla rağmen eğitim ortamlarında normale dönülememiştir. Görüşmeler sırasında okula devamsızlık takibinin bile sağlıklı bir şekilde yapılamadığı vurgulanmıştır. Görüştüğümüz öğretmenler okula devam ve devamsızlığın takibi ile ilgili ciddi sorunlar yaşandığını belirtmişlerdir. Pek çok okulda okula devamsızlığın %50’yi aştığı söylenmiş görüşme yapılan öğretmenlerden bazıları sınıflarında yoklama fişlerine devamsız olanları değil okula gelenleri yazarak devam takibi yapabildiklerini belirtmişlerdir.


“Pek çok okulda okula devamsızlık %50’yi aşmaktadır. Görüşme yapılan öğretmenlerden bazıları sınıflarında yoklama fişlerine devamsız olanları değil okula gelenleri yazarak devam takibi yapabildiklerini belirtmişlerdir.”


Birleştirilmiş Okullar

Okulların yenilenmesiyle ilgili Bakanlığın izlediği strateji sonucunda Van ve Erciş’teki okullar ile TOKİ binaları çevresinde yeni yapılan okullar, birkaç okulun öğrencilerinin birlikte eğitim gördüğü birleştirilmiş okul olarak hizmet vermektedir. Bu durum pek çok soruna yol açmaktadır. Görüşülen öğretmen ve çocuklar aşağıdaki bilgileri vermiştir:


“Bazı okullarda sınıf mevcudu 80-90 kişiyi bulmaktadır.”

- Birleştirilmiş bir okulda eğitim görmek, çocuklar ve öğretmenler arasında ayrımcılığa varan uygulamaları ve gerginliği arttırmaktadır. Ev sahibi okulun öğretmenleri ile misafir okulun öğretmenleri arasında bile şiddete varan sorunlar görülmektedir. Bu gerginlik öğrencileri ve öğretmenleri çok olumsuz etkilemektedir.

- Birleştirilmiş okullarda derslik sayısının azlığı ve plansızlık sebebiyle bir yandan ders yapacak yer bulunamazken diğer yanda dersler boş geçmektedir.

- Bazı okullarda seminer salonları dahi sınıfa çevrilmiştir.

- Bazı okulların isimleri değiştirilmiştir. Bu durum, yaşanan karmaşıklıkta kendilerini okullarına aidiyetleri ile ifade eden öğrencileri ve öğretmenleri huzursuz etmiştir.

Öğretmenlerin Durumu

Eğitimin öğrenciyle birlikte en önemli aktörü olan öğretmenlerin durumu öğrencileri doğrudan etkilemektedir. Görüşme yapılan öğretmenler ve idareciler, öğretmenlerin durumuna ve yaşadıkları sorunlara ilişkin aşağıdaki bilgileri vermişlerdir:

- Depremi yaşayan pek çok öğretmen deprem bölgesinden uzaklaşmak istemiş ancak bunların çoğuna izin verilmemiştir. Kalan öğretmenlere de psiko-sosyal herhangi bir destek sağlanmamıştır. Bu noktada öngörülebileceği gibi kendisi de depremzede olan öğretmenin psiko-sosyal destek almadan öğrencisine destek olması mümkün değildir.

- Depremin ardından bölgeye atanan ilk grup öğretmen çok ciddi barınma ve altyapı sorunları ile karşılaşmıştır. Bu gruba öğrencilere verecekleri psiko-sosyal destekle ilgili bilgi ve eğitim verilmiştir ancak zor koşullar nedeniyle, kısa süre içerisinde bu öğretmenlerin çoğu bölgeden ayrılmış, yerlerine gelen öğretmenlere ise çocukların desteklenmesine yönelik herhangi bir bilgi ve eğitim verilmemiştir.

- Rehber öğretmenlerin ellerinde çocuklar ile çalışabilecekleri materyalleri eksik kalmış, kendi imkanlarıyla tamamlamaya çalıştılarsa da bu yeterli olamamıştır.

- MEB çeşitli psiko-sosyal destek çalışmaları yürütmüş, sonrasında bunları izlemeye ve etkilerini değerlendirmeye çalışmıştır. Ancak rehber öğretmenlerin çoğu aynı zamanda depremzede oldukları ve iyi olma halinden uzak oldukları için sistem işlememiştir. Bölge dışından gelen, barınma vb. ihtiyaçlarını giderebilen öğretmenler kişisel çaba göstermiş ancak bunlar çok yetersiz kalmış ve yaygınlaşamamıştır.

- Depremin hemen ardından bölgeye atanan öğretmenlere, uygun koşullar vaadedilmiş ancak hiçbiri sağlanmamıştır. Öğretmenlere verildiği belirtilerek basına gösterilen deri koltuklu, çamaşır makinalı lojman gerçeği yansıtmamış hiçbir öğretmene bu koşullar sağlanmamıştır. Öğretmenler belli dönemlerde 10 kişi aynı daireyi paylaşmak durumunda kalmışlardır.

- Öğretmenler sağlam, ucuz, kiralık ev bulmakta çok zorlanmışlardır. Kiralar çok yüksek olup TOKİ’lerde devlet memurlarına yer verilmemiştir.

Müfredatın Uygulanması

Eğitim mekanları ile eğitimciler hazır değilken, eğitim materyalleri sağlanamamışken, öğrencilerin hangi okula nasıl gideceği sorunu çözülememişken müfredatın uygulanması konusu ile ilgili görüşülen öğretmenlerden alınan bilgiler şöyle:

“Yapılan görüşmelerde okulların açıldığı 17 Eylül’den bu yana bir ay içerisinde 9 öğretmen değiştiren sınıflar olduğu tespit edilmiştir.”

- Müfredat uygulamasında yaşanılan en büyük sorun eğitime başlandığı ilk günden itibaren öğretmenlerin sürekliliğinin sağlanamaması ve sürekli öğretmen değişikliğidir. Diğer tüm koşullar sağlanmış bile olsa öğretmenlerin sürekliliği sağlanamadığında müfredatın uygulanmasının mümkün olamamaktadır. Yapılan görüşmelerde okulların açıldığı 17 Eylül’den bu yana bir ay içerisinde 9 öğretmen değiştiren sınıflar olduğu tespit edilmiştir.

- Deprem dolayısıyla yaşanan sorunlarına bu yıl 4+4+4 ile kesintili 12 yıllık eğitim sisteminin getirdiği sorunların eklenmesiyle, özellikle ilkokul birinci sınıflarda müfredatın uygulanması mümkün olmamıştır.

- Müfredat uygulamasında aksaklıktan dolayı bu yıl SBS’ye girecek öğrencilerde yarışta geri kaldıkları endişesi ile kaygı düzeylerinde artış görülmektedir. Bu çocukların diğer tüm çocukların yaşadıklarına ek olarak bir mağduriyet yaşadıkları tespit edilmiştir.

- Örgün eğitimde sorunlar bir yanda ağır bir şekilde yaşanırken depremin hemen ardından başlayarak ve gittikçe yaygınlaşan şekilde dini eğitim ve din temelli destek çalışmaların çok daha düzenli ve etkin bir şekilde uygulandığı tespit edilmiştir. Deprem ardından tüm köylerde, çadırkent ve konteynır kentlerde kuran kursları açılmış, imam ve imameler eliyle din temelli destek hizmet verilmiştir.

- Çocuklar kendilerine bu kurslarda depremin “Allah’ın gazabı” olarak aktarıldığını, üniversitelerden ve açık giyinen kadınlardan dolayı Allah’ın verdiği bir ceza olduğunun öğretildiğini söylemişlerdir. Bu yanlış, ayrımcı ve ayrıştırıcı bilgilerin devlet eliyle ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilen destek hizmetler kapsamında verilmiş olma ihtimalinin yanı sıra denetim olmadan yürütülmesi oldukça kaygı vericidir. Nitekim bu hizmetlerin yürütülmesinde çeşitli cemaat ve tarikatların da etkin olduğu belirtilmiştir.

- Milli Eğitim Bakanlığı yaşanılan sorunların farkında olmasına karşın denetim, ölçme, değerlendirme ve takip sistemlerini işletmeyerek yaşanan sorunların görünür olmasını engellemektedir.

“Çocuklar kendilerine bu kurslarda depremin “Allah’ın gazabı” olarak aktarıldığını, üniversitelerden ve açık giyinen kadınlardan dolayı Allah’ın verdiği bir ceza olduğunun öğretildiğini söylemişlerdir”


II-AFET YÖNETİMİ - HASAR TESPİT – BARINMA

Deprem sonrası hasar tespit çalışmaları, yıkımlar ve kalıcı konutların yer seçiminden inşasına kadar ki tüm süreç ilgisiz gibi görünse de çocukların durumunu doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Depremle birlikte başlayan ve deprem sonrası hızlı ve sürekli değişimlerle birleştiğinde süreklilik kazanan travmatik süreç, çocukları yetişkinleri etkilediğinden daha derin etkileyebilir. Depremin ardından kurulu düzenleri bozulan, evleri yıkılan ya da hasar gören, kimi yakınlarını ama hemen hepsi mutlaka bir yakınını, bir arkadaşını, öğretmenini yitiren çocuklar pasif birer izleyici oldukları travmatik bir süreci yaşamaya başlarlar. Yetişkinlerce fark edilmese de çocuklar süreci en ince ayrıntısına kadar gözlemler ve kendilerince yorumlarlar.

“Yetişkinlerce fark edilmese de çocuklar süreci en ince ayrıntısına kadar gözlemler ve kendilerince yorumlarlar.”

Van-Erciş depremi ardından yapılan harcamalar ve yardım dağıtımlarıyla ilgili konuşulan yolsuzluk iddiaları; yanı sıra adamı, tanıdığı olanların daha kolay yemek, tüp, su, çadır, konteyner ve nihayet kalıcı konuta kavuşabildiği bir afet yönetimi ortamında çocukların adalet duyguları kalıcı olarak zedelenmektedir.

Merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında yaşanan çekişme, hasar tespit çalışmalarında yaşanan aksaklık ve çıkar kavgaları sürecin dışında gibi görünse de bir parçası olan çocuklar için baş edilmesi zor durumlardır. Örneğin depremin ardından Van ve Erciş’in afet bölgesi ilan edilmemiş olması ama bir süre sonra sel felaketi yaşayan Samsun’un afet bölgesi ilan edilmiş olması çocukların dikkatini çekmekte ve bir ayrımcılığa uğramışlık hissi şeklinde ifade edilmektedir. Olan bitenin psikolojik etkileri yanında somut ve acı etkileri de mevcuttur. Afet yönetimindeki aksaklıklar ve geçici barınma alanlarının kurulması ve yönetilmesindeki eksikliklerden dolayı kış boyunca çıkan yangınlarda toplamda 20 çocuğun yaşamını yitirdiği belirtilmiştir.


“Afet yönetimindeki aksaklıklar ve geçici barınma alanlarının kurulması ve yönetilmesindeki eksikliklerden dolayı kış boyunca çıkan yangınlarda toplam 20 çocuğun yaşamını yitirdiği belirtilmiştir.”

TOKİ tarafından yapılan kalıcı konutların tek tip, brüt 99m2 net 75 m2 olduğu belirtilmektedir. Bölgedeki kalabalık aile yapısı düşünüldüğünde bu dairelerin uygun olmadığı açıktır. 75 m2 dairelere sığmaya çalışan ailelerde çocuklar için özel alan daralacak ve bu durum en çok çocukları, özellikle de okul çağındaki çocukların ders başarılarını etkileyecektir. Ailelerin bu durumu ön görülmeden bölgeye tek tip kalıcı konut yapılması büyük bir sorundur.

Bölge halkında, TOKİ konutlarının 30-35.000 TL’ye mal edildiği ama iki katından fazla bir karla 70.000 TL’den 105.000 TL’ye kadar fiyatlarla satıldığı gibi yaygın bir kanının hakim olduğu görülmüştür. Devletin afet yaşamış bölge halkı üzerinden para kazandığı algısı insanların güven ve adalet duyularını zedelemektedir.

“Devletin afet yaşamış bölge halkı üzerinden para kazandığı algısı insanların güven ve adalet duyularını zedelemektedir.”[/B][/B]


Hasar tespit çalışmalarındaki baştan beri var olan aksaklıklar artarak sürmektedir. İlk verilen raporlardaki hasar durumunun daha sonraki raporlarda değiştirildiği (ağırlıklı olarak düşürüldüğü), aynı binanın iki ayrı katına iki ayrı hasar oranı belirlendiği, bazı müteahhitlerin itibarlarını korumak adına hasarsızlık raporu almaya çalıştığı hasar tespitinin usulüne uygun yapılmadığı iddiasıyla pek çok tespite karşı dava açıldığı ve bu tür yapılar için yenileme vb sürelerin kesintiye uğradığı, yanı sıra pek çok binanın hasar tespiti yapılmadan yenilemeye alındığı ve yüzeysel onarımlarla hasarın görünmez kılındığı iddia edilmektedir. Bu durum deprem öncesi inşa edilmiş tüm yapılar için güvensizlik algısı ortaya çıkarmıştır. Çocuklar açısından bakıldığında, bölgedeki yapıların büyük çoğunluğunun bu durumda olduğu düşünülürse çocukların deprem sonrası kapalı alan korkularını yenmeleri zorlaşmaktadır.

Hasarlı binaların güçlendirme maliyetlerinin verilen desteğin çok üzerinde çıkması, güçlendirmelerin yapı sahiplerinin sınırlı kaynakları ile üstünkörü tamamlanması gibi bir durum ortaya çıkarmıştır. İleriki zamanlarda meydana gelecek depremler bu riski fiili yaşamsal ve ekonomik zararlar olarak karşımıza çıkaracaktır. Deprem sonrası kurulan geçici barınma alanlarının (konteyner kentlerin) bir kısmı kaldırılmıştır, kalan kısmının ise yakında kaldırılacağı söylenmektedir. Ancak çoğu kiracı olan ve ekonomik durumu yetersiz olan ailelerin kaldıkları bu barınma alanlarının onlara barınacak bir yer gösterilmeden kaldırılması tüm aile bireyleri için ama özellikle çocuklar için önümüzdeki kış ciddi bir mağduriyetin ortaya çıkmasına sebep olacağı açıktır. Bölgede, Valilik ile hükümet dışı siyasi partilerin yönetiminde bulunan belediyeler arasındaki çekişme ciddi yaşamsal risklerin ortaya çıkmasına ve hizmet maliyetlerinde artışa sebep olmaktadır. Görüşmeler sırasında hemen herkes bu duruma ilişkin şikayetlerini belirtmişlerdir. Valiliğin belediyenin hizmet alanına belediyelerin de valiliğin hizmet alanlarına girememesi önemli bir sorun kaynağı olarak görülmektedir.

”“Deprem ardından ortaya çıkan ihtiyaçların (konut, gıda, ulaştırma, altyapı, vb.) karşılanması sürecinde ciddi usulsüzlükler yapıldığı, yolsuzluk ve istismarların yaşandığı düşünülmekte ve yöre halkının tabiriyle ‘depremzedeler’ yanında bir de “depremzadeler” ortaya çıktığı söylenmektedir.

Depremden bir yıl sonra yaşanan sıkıntıların ardından özellikle kadınların ve çocukların öncelikli gündeminin TOKİ’ye taşınmak olduğu anlaşılmıştır. Ancak beklenen bu değişimin belli sıkıntıları da beraberinde getireceği aşikardır: TOKİ konutlarına geçmeleriyle birlikte çocukların okulları tekrar değişecek, geçmişte yakın akraba ve hısımlarıyla komşu olmaya alışık olan aileler bundan farklı olarak hiç tanımadıkları insanlarla komşu olacaklar. Bu durumların yaratacağı sosyal sorunların şimdiden değerlendirilmesi gerekli görünmektedir.


III-SOSYAL YARDIM VE PSİKOSOSYAL DESTEK

Eğitim başlığı altında ele alınan ‘Çocuklara Yönelik Psikososyal Destek’ konusu dışında genel olarak “sosyal yardım ve psikososyal” destek hakkında tespit edilen detaylara raporun bu bölümünde yer verilmektedir.

Daha önce psikososyal destek mevzunda belirtildiği gibi sosyal yardım alanında da en önemli sorun devamlılığın sağlanamaması ve yaygınlaşamaması olmuştur. Depremden bir yıl sonra sosyal yardım hemen hemen kesilmiş olup zaten düzensiz ve sınırlı bir alanda sürdürülen çalışmalar da son bulmuştur.

Depremin 1. yıl dönümünde hükümet yetkililerinin açılışlar ve anma törenleri için bölgeyi ziyaretleri, göstermelik bazı çalışmaların yeniden başlayıp-bitmesine sebep olmuştur. Örneğin; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan Valiliklere, oradan da Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine iletilen talimatla ailelerini depremde yitirmiş çocukların ziyaret edilmesi istenmiştir. Ancak daha önce hiç ziyaret edilmemiş olan bu çocukların nerede ve kimin yanında oldukları dahi bilinmediği için bu durumdaki pek çok çocuğa ulaşılamamıştır. Verilen talimatın ardından yerel yetkililerin çocuklara, kayıt olmaları gereken okullardaki adresleri üzerinden ulaşmaya çalışma çabasına bizzat şahit olunmuştur. Sadece bu olay bölgede sosyal hizmetin ve psiko-sosyal desteğin genel durumunu göstermesi açısından çarpıcı bir örnektir.

Sosyal hizmet uzmanları, psikologlar insanların devletin sosyal yardım için harekete geçmesini bekleyecek durumda olmadıklarını, yaşamsal kaygıları sebebiyle herkesin kendi başının çaresine bakma derdine düştüğünü belirtmişlerdir. Depremden önce bir milyon civarında olan, ancak depremin ardından psiko-sosyal destek eksikliği ve afet yönetimindeki eksiklikler sebebiyle büyük bir göç yaşararak 200.000’e kadar düşen kent nüfusunun depremin bir yıl ardından 800.000’e yükseldiği ortak bir tespit olmuştur.

“Sosyal hizmetteki çöküntü sokakta yaşayan ve çalışan çocuk sayısında gözle görülür bir artışa sebep olmuştur. İnşaat, işporta vb. alanlardaki çocuk işçiliği ciddi olarak görünür olmuştur.”

Kente kısmi de olsa geri dönüşün çöküntüye uğrayan kentsel ekonominin biraz olsun canlanmasına destek vermesi umut verici olsa da kente yeni iş alanları yaratacak yatırımlar yerine sadece konut ve lüks otel gibi yatırımlarına ağırlık verilmiş olması düşündürücüdür. Görüştüğümüz Vanlılar kamu yatırımlarının iş alanı yaratacak konularda yoğunlaştırılmasını beklediklerini belirtmişlerdir. Sosyal hizmetteki çöküntü sokakta yaşayan ve çalışan çocuk sayısında gözle görülür bir artışa sebep olmuştur. İnşaat, işporta vb. alanlardaki çocuk işçiliği ciddi olarak görünür olmuştur. Sınır boyunda kurulan kamplara rağmen Van’a kadar ulaşmış olan kaçak Suriyelilerin varlığına dikkat çekilmiştir. Ucuz iş gücü olarak kentte çalışmaya başlayan kaçak sığınmacılar ile yerel halk arasında gerginliklerin ortaya çıkması yakın gelecekte kimseye sürpriz olmamalıdır.

“Oluşan baskı ortamı sebebiyle depremin bir yıl ardından, bölgede Van dışından gelen sivil toplum kuruluşlarınca sürdürülen hiç bir sosyal ya da psiko-sosyal destek çalışması kalmamıştır.”

Devlet kendi yapmadığı ya da yapamadığı sosyal hizmetin sivil toplum kuruluşları eliyle verilmesi konusunda da isteksiz davranmış, zaman zaman engelleyici tavır takınmıştır. Oluşan baskı ortamı sebebiyle depremin bir yıl ardından bölgede Van dışından gelen sivil toplum kuruluşlarınca sürdürülen hiç bir sosyal ya da psiko-sosyal destek çalışması kalmamıştır. STK’larca yapılmak istenen çalışmalara ilişkin mülki amirliklere iletilen yazılı izin talepleri ya reddedilmekte ya da reddedilmese bile sümen altı edilerek aylarca sürüncemede bırakılmaktadır.

Sosyal hizmet alanında çalışan ve bölgeye gönüllü olarak gelmiş, kamu personelinin çalışma motivasyonları idari engellemeler ile sekteye uğratılmış iyi niyetli kişisel çabalarla dahi hizmet üretilmesi zolaştırılmıştır.

İyi niyetli bir şekilde merkezi olarak Ankara’dan yürütülmeye çalışılan çeşitli sosyal destek, eğitim ve yardım projeleri yerel birimlerin desteği sağlanamadığı için büyük ölçüde kadük kalmış ve sürdürülebilir olması sağlanamamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın konteyner kentlerde yaptığı sağlık bilgilendirme toplantıları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü köy taramaları gibi çalışmalar bunlara örnektir. Köylerde aylarca yapılan sağlık taramaların sonuçlarının nerede olduğunu kimse bilmemektedir. Taramalar yapılmış ancak tespit edilen vakaların takibi yapılmamıştır ya da yapılamamıştır.

“Köylerde aylarca yapılan sağlık taramaların sonuçlarının nerede olduğunu kimse bilmemektedir. Taramalar yapılmış ancak tespit edilen vakaların takibi yapılmamıştır ya da yapılamamıştır.”

Depremin birinci yıl dönümünde Vanlılar mezarları başında kayıplarının yasını tutarken devlet erkanının coşkulu açılışlar ve anahtar teslim törenleri için kente gelmesi halkın gündemi ile devletin gündemi arasında süren çelişkiyi göstermesi açısından önemli bir veridir.


IV- DEĞERLENDİRME

Van-Erciş depreminin birinci yıldönümünde eğitim, afet yönetimi-hasar tespiti- barınma ile sosyal yardım ve psikolojik destek konularında çocukların durumuna ilişkin genel tespitler akut durum ortadan kalkmışsa da depremle birlikte açığa çıkan ya da derinleşen sorunların tamamına yakının ne yazık ki devam ettiğini göstermektedir. Genel olarak bakıldığında;

- Akut dönem hariç çocuklara yönelik sistemli bir psiko-sosyal çalışma yürütülmemiştir.

- Çocukların zamanla depremi unuttukları ifade edilse de travma sonrası bozukluklar göstermeye devam ettikleri vurgulanmıştır.

- Çocukların şiddete eğilimli davranışlarında artış olduğuna dikkat çekilmiştir.

- Çocukların özellikle afet yönetimi sürecindeki ve sonrasındaki yaşantıları adil olma ve adalet duygularını zedelemiştir.

- Eğitim sisteminin ayağa kaldırılması ile ilgili yatırım tercihleri doğru ve zamanında yapılmamıştır.

Dolayısıyla çocukların ileriki dönemlerde depremin iyileştirilmemiş psikolojik ve sosyal travmatik etkilerini daha da ağır bir şekilde yaşamalarından kaygı duyulmaktadır.

Unutulmamalıdır ki deprem, depremi yaşayan ve tanık olan her birey için bir travmadır. Travmatik deneyimlerin başkalarıyla paylaşılması, anlamlı bir dünya duygusunun onarılması için ön koşuludur (Herman, 2011). Bu süreçte depremzede yalnızca en yakınında olandan değil, en geniş toplumdan da destek bekler. Bu desteğin yapılandırılması ve yönetilmesi Devletin sorumluluğudur.

Bu sorumluluk ilk olarak travmatik olayın kabülüne, ikinci olarak da devletin organizasyonu ile toplumun yapacaklarına bağlıdır. Bir insanın zarar gördüğü kamusal olarak kabul edilince, devlet toplum adına zararın sorumluluğunu saptamak ve yarayı tamir etmek için eyleme geçmek zorundadır. Bu iki yanıt –kabul ve tazmin etme- depremzedenin düzen ve adalet duygusunu yeniden inşa etmek için zorunludur.

Bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde Van-Erciş Depremi ardından bölge insanlarının yaşamış olan travmanın büyüklüğünü kavrama konusunda dahi yeterli beceri gösterilememiştir. Sorunu kavramadaki bu eksiklik afet sonrası her türlü hizmette eksiklik, aksaklık ve baştan sağlamalık olarak kendini göstermiştir. Depremin yarattığı travmaların telafisi mümkün olamadığı gibi deprem sonrası yeni travmaların yolu açılmıştır.
 
Son düzenleme:

Koskoca ülkemizde sadece bir vilayette yaşanan bir afet sonrasında dahi bu durumda isek eğer, yazacak hiç birşey bulamamakla, yazacak çok şey olması arasında "kal geldi" ...

Allah yardımcıları olsun ve umarım bir an evvel devlet eliyle bir takım çareler acilen üretilip, mağduriyetler giderilir.

Vatandaş olarak bizler de kendi adımıza ve kendi aramızda -küçücük de olsa- neler yapabiliriz? şeklinde düşünüp, koyabileceğimiz katkıları elimizden geldiğince, karınca kararınca bir şeyler yaparak yerine getirmeye çalışalım bari...
 
Bu ülkenin vatandaşlarının gördüğü muameleye bak!!

Suriyeli olsalardı bırakın kalacak yeri,doktorları,ilaçları ayaklarına getirtilir,üstüne ceplerinede harçlık konurdu.

Türkiyede Arapsan ölünde ,dirinde kıymetli,Türksen yapacak birşey yok!!!!!!!!!
 
-1999 dan beri verdiğimiz deprem vergileri nerde?
-duble yol yaptık biz onları
-e peki bu depremzedeler duble yolda mı yatıp kalkacaklar?
-???
 
Olimpiyat için 19.2 milyar dolar bütçe ayıran devletimiz bu insanları kış yaklaşırken görmemezlikten gelmeye devam ediyor
 
Van İnsanlık ORUCUNDA Saat 19:00 da van'dan canlı bağlantı halktv de
 
Son düzenleme:
Orda, bir yer var uzakta.
Gitmeseniz de, görmeseniz de.
O yer, üstelik bu memlekette.
Van İnsanlık ORUCUNDA
 
Yetkililerin yapmasi gereken, konteyner kentteki kisilere kiralik evler göstermek, eger kirayi karsilayamiyorlarsa devletin yetkili kurumlari ile iletisime gecerek gerekeni yapmak olmali.
Elektirik ve suyu kesmek cözüm olmaz, ki olmamista.

Ayrica 1 yil icinde 16 bine yakin konutu yapip, depremzedelere teslim edilmesinin görmezden gelinmesinede bir anlama veremedim.
En azindan birseyler yapilmis!
KEske bu 150 aile icinde birseyler yapilsa, kis geliyor, insanlar öylece kaldiklari evlerden dirasi cikarilmamali!
Simdilik aclik grevinin asil sebebinin baska oldugu yönündeki haberlere inanmak istemiyorum, biraz daha bekleyelim bakalim, varsa öyle birsey cikar kokusu!
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…