- 17 Ekim 2007
- 791
- 9
Çevremdeki arkadaşlarımın %90'ında vakitsizlik hastalığı bulunuyor. Kiminle konuşursam konuşayım, "Valla hocam inanın hiç vaktim yok" cümlesini günde en az birkaç kez duyuyorum.
Her nedense bu arkadaşların, alışveriş merkezlerine gitmeye, futbol maçı seyretmeye veya akşamları abuk subuk diziler izlemeye ve daha birçok şey yapmaya vakitleri var.
Hatta bunların muhabbetlerini dahi yapmaya vakitleri var.
Kitap okumaya, yeni çıkan dergileri takip etmeye, ciddi bir iki konunun muhabbetini yapmaya veya buna benzer güzel şeyler yapmaya vakit yok.
Modayı takip etmek adına(!) gereksiz olsa da gömlek, pantolon, ayakkabı almaya veya 5 liraya yiyebileceği halde, alışveriş merkezine giderek 10 lira vermeye paraları ve
vakitleri var. Ancak yeni çıkan bir kitabı, dergiyi almaya paraları ve vakitleri yok.
Sonra dönüp bakıyorum, memleketi de kurtaran, kurtaracak olan bunlar değil ve olacakları da yok zaten. Acaba diyorum "bir günde bunlar için verilen süre 16 saat mi?" yo, o da benimki gibi 24 saat. Bunların saatleri mi benimkinden hızlı dönüyor?
Acaba diyorum, bu arkadaşların iş yerlerindeki mesai saatleri mi çok fazla? O da değil. O zaman iş yerinde çok çalışıp çok yoruluyorlardır mutlaka. Ama görüyorum ki memlekette çok çalışan insan havası da yok. O halde ne oluyor da benim hem muhabbete, hem kitap okumaya, hem gelen telefonlara cevap vermeye, hem sorulan sorulara cevap vermeye, hem onca misafiri ağırlamaya, hem her gün bu tarzda gereksiz yazılar yazmaya, çocuklara ders çalıştırmaya, şehir dışına arkadaşları ziyaret etmeye vs vaktim oluyor? Bu nasıl oluyor? Sayıyorum bakıyorum bendeki saatte de dakika ve saniye sayısı aynı, günde 24 saat ve haftada 7 gün var. Hatta çoluk çocuğa ot yedirmiyoruz, normal her akşam evimizde aşımız var. Tamam ben de memleketi kurtarmıyorum, ama en azından vaktim yok demiyorum.
Bazen beni ararlar ve "hocam şöyle bir sorunum var, bana yardımcı olur musunuz" gibi istekte bulunurlar. En fazla dediğim; "şu an başka bir iş üzerindeyim, mümkünse bu işim bitince yardımcı olmaya çalışayım."
Haaa, şimdi hatırladım. Evet tabi ya! Bazen bu hastalık bende de oluyor. Hay Allah sizlerden çok özür dilerim. Şimdi yazarken aklıma geldi. Tüh nasıl oldu da unuttum. Eğer istemediğim bir durum var ise, görüşmek istemediğim bir kişi olursa, yapmak istemediğim iş burnumun dibine getirilirse aynı hastalık arada bir benim de bütün bedenimi sarıyor ve dudaklarımın arasından bu sözler dökülüyor. " inanın hiç vaktim yok" diyiveriyorum.
"Vaktim yok" bir hastalık hem de hızla yayılan bulaşıcı bir hastalık.Hızla yayılıyor. Hiçbir iş yapmayan insanlar bile bu ifadeyi kullanıyorsa, bilin ki amansız bir hastalığa yakalanmış.
Neden?
Eğer birisi size "vaktim yok" diyorsa %70 ihtimalle sizi başından savmak istiyor ve sizinle görüşmek istemiyor demektir. O nedenle fazla üzülmeyin, çünkü arkadaşınız tedavisi pek hoş olmayan bir hastalığa tutulmuş demektir.
MSN'de futbol muhabbeti yapan bir arkadaşınız sizin merhabanıza cevap vermiyorsa ve size çok meşgul olduğunu söylüyorsa, çok uzatmayın ve o kişiyi listenizden hemen silin. Bunu sanal alem haricinde nasıl yaparsınız bilmem ama ben bu hastalığa yakalanmış arkadaşları telefonla bile aramıyorum; hatta onlar beni hasbel kader arayınca pek muhabbet de etmiyorum, çünkü bu hastalığın bana da bulaşmasını istemiyorum. Tamam arada bir rahatsızlanmak olabilir, klınik olarak atlatırsınız geçer gider. Fakat kronik hale gelmişse o zaman yapacak birşeyiniz yok.
Baharın geldiği ve uzun bir yaz dönemine hazırlandığımız şu günlerde lütfen " Vaktim Yok Aşısı" yaptırın kendinize. Ne başkalarını ne de kendinizi kandırmayın. Böyle diyenlere inanmıyorum ve inanmayacağım da.
Alıntı
Her nedense bu arkadaşların, alışveriş merkezlerine gitmeye, futbol maçı seyretmeye veya akşamları abuk subuk diziler izlemeye ve daha birçok şey yapmaya vakitleri var.
Hatta bunların muhabbetlerini dahi yapmaya vakitleri var.
Kitap okumaya, yeni çıkan dergileri takip etmeye, ciddi bir iki konunun muhabbetini yapmaya veya buna benzer güzel şeyler yapmaya vakit yok.
Modayı takip etmek adına(!) gereksiz olsa da gömlek, pantolon, ayakkabı almaya veya 5 liraya yiyebileceği halde, alışveriş merkezine giderek 10 lira vermeye paraları ve
vakitleri var. Ancak yeni çıkan bir kitabı, dergiyi almaya paraları ve vakitleri yok.
Sonra dönüp bakıyorum, memleketi de kurtaran, kurtaracak olan bunlar değil ve olacakları da yok zaten. Acaba diyorum "bir günde bunlar için verilen süre 16 saat mi?" yo, o da benimki gibi 24 saat. Bunların saatleri mi benimkinden hızlı dönüyor?
Acaba diyorum, bu arkadaşların iş yerlerindeki mesai saatleri mi çok fazla? O da değil. O zaman iş yerinde çok çalışıp çok yoruluyorlardır mutlaka. Ama görüyorum ki memlekette çok çalışan insan havası da yok. O halde ne oluyor da benim hem muhabbete, hem kitap okumaya, hem gelen telefonlara cevap vermeye, hem sorulan sorulara cevap vermeye, hem onca misafiri ağırlamaya, hem her gün bu tarzda gereksiz yazılar yazmaya, çocuklara ders çalıştırmaya, şehir dışına arkadaşları ziyaret etmeye vs vaktim oluyor? Bu nasıl oluyor? Sayıyorum bakıyorum bendeki saatte de dakika ve saniye sayısı aynı, günde 24 saat ve haftada 7 gün var. Hatta çoluk çocuğa ot yedirmiyoruz, normal her akşam evimizde aşımız var. Tamam ben de memleketi kurtarmıyorum, ama en azından vaktim yok demiyorum.
Bazen beni ararlar ve "hocam şöyle bir sorunum var, bana yardımcı olur musunuz" gibi istekte bulunurlar. En fazla dediğim; "şu an başka bir iş üzerindeyim, mümkünse bu işim bitince yardımcı olmaya çalışayım."
Haaa, şimdi hatırladım. Evet tabi ya! Bazen bu hastalık bende de oluyor. Hay Allah sizlerden çok özür dilerim. Şimdi yazarken aklıma geldi. Tüh nasıl oldu da unuttum. Eğer istemediğim bir durum var ise, görüşmek istemediğim bir kişi olursa, yapmak istemediğim iş burnumun dibine getirilirse aynı hastalık arada bir benim de bütün bedenimi sarıyor ve dudaklarımın arasından bu sözler dökülüyor. " inanın hiç vaktim yok" diyiveriyorum.
"Vaktim yok" bir hastalık hem de hızla yayılan bulaşıcı bir hastalık.Hızla yayılıyor. Hiçbir iş yapmayan insanlar bile bu ifadeyi kullanıyorsa, bilin ki amansız bir hastalığa yakalanmış.
Neden?
Eğer birisi size "vaktim yok" diyorsa %70 ihtimalle sizi başından savmak istiyor ve sizinle görüşmek istemiyor demektir. O nedenle fazla üzülmeyin, çünkü arkadaşınız tedavisi pek hoş olmayan bir hastalığa tutulmuş demektir.
MSN'de futbol muhabbeti yapan bir arkadaşınız sizin merhabanıza cevap vermiyorsa ve size çok meşgul olduğunu söylüyorsa, çok uzatmayın ve o kişiyi listenizden hemen silin. Bunu sanal alem haricinde nasıl yaparsınız bilmem ama ben bu hastalığa yakalanmış arkadaşları telefonla bile aramıyorum; hatta onlar beni hasbel kader arayınca pek muhabbet de etmiyorum, çünkü bu hastalığın bana da bulaşmasını istemiyorum. Tamam arada bir rahatsızlanmak olabilir, klınik olarak atlatırsınız geçer gider. Fakat kronik hale gelmişse o zaman yapacak birşeyiniz yok.
Baharın geldiği ve uzun bir yaz dönemine hazırlandığımız şu günlerde lütfen " Vaktim Yok Aşısı" yaptırın kendinize. Ne başkalarını ne de kendinizi kandırmayın. Böyle diyenlere inanmıyorum ve inanmayacağım da.
Alıntı