A
aylacım
Ziyaretçi
- Konu Sahibi aylacım
- #1
Bazen hayatı karıştırıyoruz, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, acı ile tatlıyı, sevgi ile
nefreti, yaşam ile ölümü...İşte bu da öyle bir şey, nerde başlıyor hayat karıştırıyoruz ...
bazen zıtlıklar bile özdeşleşebiliyor, nasıl bir şeydir bu bilir misiniz?
Hayata neresinden bakarsanız bakın bir yerde güneş yine batıyor ve yeniden
doğuyor....Bir şekilde sürüyor hayat...Kimilerine göre bir çember etrafında dönmek
hayat demek, kimilerine göre o çemberi döndürmek....Neden sürekli dayatılanı
yaşıyoruz?
Neden bir çember ve çevresinde dönen insanlar var ve bu çemberi
döndürenler, yalanıyla, hilesiyle, hırsıyla, insanları bir deney faresi gibi kullanan
zihniyetler...Kim suçlu?Kimin suçu bu?Hayat mı?...En kolay cevap bu...Aslında
bunun suçlusu bizleriz, kendimiz...Kendilerini bir yerlerde bırakıp
dönüşebilen insanlar...Dönüştükleri hayatlarda bir şeylerin eksik olduğunu
unutan insanlar...
Ne eksik biliyor musunuz?
Kendimizi sevemiyoruz biz ve kendimizi sevemediğimiz için başkalarını da
sevemiyoruz...Ya da sevgiyi sadece tv.deki aptal dizilerde yaşayan yalancı
hilekar karakterlerde yorumluyoruz...Zengin adamın mutsuz oğlu fakir kıza
aşık olur...Ama bu nasıl olur, bir burjuva ve fakir kız...seyredin entrikaları...
birde utanmadan bu dizilerin adının içine sevgi ve aşk kelimesini
koyarak kirletiyorlar...Seyredenler ise gerçek sevginin anlamını unutup,
bu aldatmacalarla yaşayamadıklarını dizi kahramanlarına yüklüyorlar,
ne kadar acizce...
Sürekli bir şeylerin sahibi olmak istiyoruz ve bu sahip olmak istediğimiz şeyler
hep madde üzerine, ya çok paramız olsun yada iyi bir evimiz olsun isteriz, içinde de
çok pahalı eşyalar. Ne kadar pahalı olursa o kadar iyidir çünkü..Ya da arabayı bir araç
olarak göremeyiz, hep daha iyisini, daha konforlusunu, daha fiyakalısını isteriz,
ya da arkadaşımıza ait olanınkinden daha havalısı olsun isteriz.Doymuyoruz biz,
doğuştan aç mı geliyoruz dünyaya?..
Doymak bilmeyen midemizi doyurmak için yüreğimizi aç bırakıyoruz....
Oysa sahip olunacak o kadar güzel şeyler var ki, belki soyut, ama somut olandan
daha değerli...Mesela neden gökyüzünü sahiplenmeyeyim ki, ya da bir yıldız neden
benim olmasın ki, ya sevgi benim olsun ya da ben sevgi olayım...durmadan akan
bir nehir, sonsuz mavi neden benim olmasın ki?
Bir şeylere sahip olmak için dokunmak mı gerekiyor?Her dokunduğumuzu
kirletiyoruz, dokunmamak daha iyi...
Her şeyi bir kenara bırakıp bir dakika düşünmek yeterli anlamak için....Ne kadar
taparsanız tapın maddeye, ne kadar köle olursanız olun yalan hayatlarınıza, bir gün
ölümdür sonumuz ve o soğuk taşa sadece adımız yazılacak....Yaşarken sadece
midenizi doyurmak için yaşarsanız yüreğiniz hep aç kalacaktır, bu sizi öldürmez
belki ama insanlığınızı unutturur....
Unutmak için neden yaşayalım ki?....
nefreti, yaşam ile ölümü...İşte bu da öyle bir şey, nerde başlıyor hayat karıştırıyoruz ...
bazen zıtlıklar bile özdeşleşebiliyor, nasıl bir şeydir bu bilir misiniz?
Hayata neresinden bakarsanız bakın bir yerde güneş yine batıyor ve yeniden
doğuyor....Bir şekilde sürüyor hayat...Kimilerine göre bir çember etrafında dönmek
hayat demek, kimilerine göre o çemberi döndürmek....Neden sürekli dayatılanı
yaşıyoruz?
Neden bir çember ve çevresinde dönen insanlar var ve bu çemberi
döndürenler, yalanıyla, hilesiyle, hırsıyla, insanları bir deney faresi gibi kullanan
zihniyetler...Kim suçlu?Kimin suçu bu?Hayat mı?...En kolay cevap bu...Aslında
bunun suçlusu bizleriz, kendimiz...Kendilerini bir yerlerde bırakıp
dönüşebilen insanlar...Dönüştükleri hayatlarda bir şeylerin eksik olduğunu
unutan insanlar...
Ne eksik biliyor musunuz?
Kendimizi sevemiyoruz biz ve kendimizi sevemediğimiz için başkalarını da
sevemiyoruz...Ya da sevgiyi sadece tv.deki aptal dizilerde yaşayan yalancı
hilekar karakterlerde yorumluyoruz...Zengin adamın mutsuz oğlu fakir kıza
aşık olur...Ama bu nasıl olur, bir burjuva ve fakir kız...seyredin entrikaları...
birde utanmadan bu dizilerin adının içine sevgi ve aşk kelimesini
koyarak kirletiyorlar...Seyredenler ise gerçek sevginin anlamını unutup,
bu aldatmacalarla yaşayamadıklarını dizi kahramanlarına yüklüyorlar,
ne kadar acizce...
Sürekli bir şeylerin sahibi olmak istiyoruz ve bu sahip olmak istediğimiz şeyler
hep madde üzerine, ya çok paramız olsun yada iyi bir evimiz olsun isteriz, içinde de
çok pahalı eşyalar. Ne kadar pahalı olursa o kadar iyidir çünkü..Ya da arabayı bir araç
olarak göremeyiz, hep daha iyisini, daha konforlusunu, daha fiyakalısını isteriz,
ya da arkadaşımıza ait olanınkinden daha havalısı olsun isteriz.Doymuyoruz biz,
doğuştan aç mı geliyoruz dünyaya?..
Doymak bilmeyen midemizi doyurmak için yüreğimizi aç bırakıyoruz....
Oysa sahip olunacak o kadar güzel şeyler var ki, belki soyut, ama somut olandan
daha değerli...Mesela neden gökyüzünü sahiplenmeyeyim ki, ya da bir yıldız neden
benim olmasın ki, ya sevgi benim olsun ya da ben sevgi olayım...durmadan akan
bir nehir, sonsuz mavi neden benim olmasın ki?
Bir şeylere sahip olmak için dokunmak mı gerekiyor?Her dokunduğumuzu
kirletiyoruz, dokunmamak daha iyi...
Her şeyi bir kenara bırakıp bir dakika düşünmek yeterli anlamak için....Ne kadar
taparsanız tapın maddeye, ne kadar köle olursanız olun yalan hayatlarınıza, bir gün
ölümdür sonumuz ve o soğuk taşa sadece adımız yazılacak....Yaşarken sadece
midenizi doyurmak için yaşarsanız yüreğiniz hep aç kalacaktır, bu sizi öldürmez
belki ama insanlığınızı unutturur....
Unutmak için neden yaşayalım ki?....