- 30 Kasım 2006
- 1.128
- 4
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Vaktiyle çok zengin, ama hayata dair hiçbir umud bir adam yaşarmış. En son ne zaman, sabahları gülümseyerek uyandığını, gözlerini kapatıp hayaller kurarak mutlu olduğunu hatırlamıyormuş. En büyük umudu neymiş, bilmiyormuş. Kendi kendine bir karar vermiş: Yoksul insanlardan umutlarını satın alacak, hem onlar zengin olacak, hem de kendisi kaybettiği düşlerine sahip olacakmış.
Adam düşmüş yollara, ülke ülke, şehir şehir, köy köy dolaşmış. Nerede umut zengini, düş milyoneri, hayal sahibi insan varsa, yüklü miktarda paralar ödeyerek, onlardan umutlarını, düşlerini, hayallerini satın almış. Ardında, zengin ve umutsuz, servet sahibi ama hayal kuramayan insanlar bırakarak dünya turunu tamamlamış.
Evine döndüğünde, cebinde hiç parası yokmuş. Fakat sırtında pek büyük miktarda umut varmış. Yıllarca o umutları kırıp kırıp yemiş, kimisini suda eritip içmiş, kimisini altına serip uyumuş, kimisinden duvarlar örüp içinde yaşamış, kimisini üstüne giymiş, kimisiyle kendi filmini çekip izlemiş, gülüp eğlenmiş. Kendisiyle ve kâinatla barışık bir hayat sürmüş. Sabahları gülümseyerek uyanıyor, kimi zaman uzaklara dalıp tatlı bir huzura daldığını hissediyormuş.
Yıllar sonra kapısı çalınmış ve bir adam umutlarını satın almak istediğini söylemiş. Adam umuttan duvarlarını, umuttan yemeklerini, yatağını, elbisesini göstermiş. Duvarları onu ve hayatı birbirinden ayırmıyormuş. Yemekleri, parayla aldıklarından daha lezizmiş. Yatağı daha güzel düşler görmesine sebep olacak kadar rahatmış. Elbiseleri hem bedenini hem içini ısıtıyormuş.
İhtiyar, umutlarını satmayacağını ama kilerindeki fazla umutlardan parasız verebileceğini söylemiş. Zengin adam kilerin kapısının ardından kendi umutlarını gördüğünde donup kalmış. “Nasıl oldu da bunca sene, umuduma bir şey olmadı?” diye sormuş. Yaşlı adam, bilgece bir edayla cevap vermiş:
”Çünkü umudunu hiçbir zaman kaybetmemişsin.”
Murat ÇETİN
Vaktiyle çok zengin, ama hayata dair hiçbir umud bir adam yaşarmış. En son ne zaman, sabahları gülümseyerek uyandığını, gözlerini kapatıp hayaller kurarak mutlu olduğunu hatırlamıyormuş. En büyük umudu neymiş, bilmiyormuş. Kendi kendine bir karar vermiş: Yoksul insanlardan umutlarını satın alacak, hem onlar zengin olacak, hem de kendisi kaybettiği düşlerine sahip olacakmış.
Adam düşmüş yollara, ülke ülke, şehir şehir, köy köy dolaşmış. Nerede umut zengini, düş milyoneri, hayal sahibi insan varsa, yüklü miktarda paralar ödeyerek, onlardan umutlarını, düşlerini, hayallerini satın almış. Ardında, zengin ve umutsuz, servet sahibi ama hayal kuramayan insanlar bırakarak dünya turunu tamamlamış.
Evine döndüğünde, cebinde hiç parası yokmuş. Fakat sırtında pek büyük miktarda umut varmış. Yıllarca o umutları kırıp kırıp yemiş, kimisini suda eritip içmiş, kimisini altına serip uyumuş, kimisinden duvarlar örüp içinde yaşamış, kimisini üstüne giymiş, kimisiyle kendi filmini çekip izlemiş, gülüp eğlenmiş. Kendisiyle ve kâinatla barışık bir hayat sürmüş. Sabahları gülümseyerek uyanıyor, kimi zaman uzaklara dalıp tatlı bir huzura daldığını hissediyormuş.
Yıllar sonra kapısı çalınmış ve bir adam umutlarını satın almak istediğini söylemiş. Adam umuttan duvarlarını, umuttan yemeklerini, yatağını, elbisesini göstermiş. Duvarları onu ve hayatı birbirinden ayırmıyormuş. Yemekleri, parayla aldıklarından daha lezizmiş. Yatağı daha güzel düşler görmesine sebep olacak kadar rahatmış. Elbiseleri hem bedenini hem içini ısıtıyormuş.
İhtiyar, umutlarını satmayacağını ama kilerindeki fazla umutlardan parasız verebileceğini söylemiş. Zengin adam kilerin kapısının ardından kendi umutlarını gördüğünde donup kalmış. “Nasıl oldu da bunca sene, umuduma bir şey olmadı?” diye sormuş. Yaşlı adam, bilgece bir edayla cevap vermiş:
”Çünkü umudunu hiçbir zaman kaybetmemişsin.”
Murat ÇETİN