Ülkemizde Ölüm ve Ölüm Töreni Gelenekleri

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.025
602.886
43
Kur'an-ı Kerim'in Ankebut suresinin 57. ayeti "Herkes ölümü tadacaktır" diyerek bu kaçınılmaz sona vurgu yapar. Ancak bu son derece dünyadaki hayatın sonudur. İsra suresinin 99. ayeti "Allah onlar için bir son biçti" diyerek bu kaçınılmaz sona işaret eder. Bu dünyadaki hayatı sona eren kişi ahirette sonsuza değin yaşayacaktır. Peygamber bir hadisinde "Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur" diyerek ahiret hayatının mezardan itibaren başladığı inancı İslamiyet'te kabir azabı sözünde somutlaşır. İslamiyet'e göre beden gömüldükten sonra çürür, yok olur; ancak ruhu sonsuza kadar yaşar. Kabir azabı yaşayacak olan da yine bu ruhtur. Ancak bedenden ayrılan ruh tekrar bedene döndürülebilir. Öldükten sonra dirilme inancı İslamiyet'in temel taşlarından biridir. Bu görüş Bakara suresinde şu şekilde dile getirilir. "Siz nasıl olur da Allah'ı tanımazlık edersiniz ki, cansızken size o can verdi, sonra sizin canınızı gene o alacak, sonra da gene o diriltecek, daha sonra da gene O'na döndürüleceksiniz." Yine aynı konuda En'am suresinin 36. ayeti şöyle der: "Gerçekten çağrıya gelen sadece kulağı işitenlerdir. Ölülere gelince, onları ancak Allah diriltecektir. Sonra onlar gene Allah'a döndürülecektir."

İslamiyet'e göre ölünün ardından ağlamak, yas tutmak doğru değildir; çünkü ardından ağlanan ölü kabirde rahat edemez, kabir azabı görür. Peygamber ölünün ardından yas tutmakla ilgili şu hadisi söylemiştir. "Başına, yüzüne vuran, üstünü başını yırtan, cahiliyetteki gibi ağıtlarla yas tutan, bizden değildir." Ancak kadınların ölen kocalarından sonra yeniden evlenmeleri için geçecek süre anlamında yas kabul edilmektedir. Bununla ilgili peygamber bir hadisinde şöyle demiştir. "Allah'a ve ahirete inanan bir kadına üç günden çok ölü yası tutması (süslenmesi anlamında) helal olmaz, meğer ki ölen kocası ola. Ölen kocasıysa henüz gerdeğe girmemiş de olsa dört ay on gün, hamileyse doğurup lohusalığı geçinceye kadar süslenmez, evlenmez." "Yasaklanan yas haykırarak ağlamak, dövünmek, üstünü başını yırtmaktır."

Kabir azabıyla ilgili olarak İbn Abbas şunu anlatmaktadır. "Resullullah bir mezarlıktan geçerken iki ölünün yattığı bir yerden sesler işitti ve: Her ikisi de azap olunuyor dedi. Sonra bir hurma dalı isteyerek ikiye böldü ve her iki kabrin başına dikti ve: Bu dallar yaş kaldıkça azaplarının hafiflemesi umulur, buyurdu." Peygamberin bu davranışı dinler tarihi boyunca birçok kültürde görülen mezara ağaç dikme, çiçek bırakma, çeşitli kutsal bitkiler bırakma davranışlarından izler taşımaktadır.

İslamiyet'te mezarlara yalvarmak, mezarları türbe haline getirmek hoş bir davranış olarak görülmez. Bu konuyla ilgili, Peygamber, bir hadisinde şöyle der: "Peygamberlerinin kabrini mescit yapan (tapan) Yahudi ve Hıristiyanlara lanet olsun, sakın benim kabrimi mescit yapıp mezarıma tapmayın." İslamiyet'in mezar ziyaretlerindeki pagan uygulamalara bu olumsuz bakış açısına rağmen yurdumuzda bu uygulamalar halen varlığını devam ettirmektedir.

Bu kısa açıklamadan sonra İslamiyet'te uygulanan ölüm geleneğini ölüm öncesi ölüm ve ölüm sonrası olarak özetleyelim.

ÖLÜM ÖNCESİ

Ölmek Üzere Olan Kişiye Yapılan Uygulamalar

1- Öleceği anlaşılan kişi, yüzü kıbleye karşı gelecek şekilde sağ tarafına çevrilir. Kişiye Kelime-i Şehadet getirtilir. Başında bulunanlar da onunla birlikte Kelime-i Şehadet getirirler.

2- Bu sırada kişinin yanında akrabaları bulunur ve bu anda Yâsin ve ya Ra'd suresi okunabilir.

ÖLÜM SIRASI

Kişi ölünce çenesi bağlanır, gözleri kapatılır, elbiseleri çıkartılır ve ince bir örtüyle üzeri örtülür. Ölünün şişmemesi için ölünün üzerine bir demir parçası konur. Yıkanıncaya kadar ölünün yanında Kur'an okumak yasak olmamasına rağmen yapılmaması gereken bir davranıştır.

Ölünün Yıkanması

İslam inancına göre ölünün yıkanması gerekir. Bunun için ölü, teneşir üzerine veya yüksekçe bir yere sırtüstü yatırılır. Sonra ölüye abdest aldırılır. Abdeste önce yüzden başlanır, ağza ve buruna su verilmez; parmağa sarılı bir bezle dudaklarının içi, dişleri ve burun delikleri ıslatılır. Kolları yıkanır, başı meshedilir, ayakları yıkanır. Abdest bittikten sonra üzerine ısıtılmış su dökülür, saçı ve sakalı başı ve bedeni iyice temizlenir. Sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı, sağ tarafa çevrilerek sol tarafı yıkanır. Yıkayıcı, ölünün karnına yavaşça dokunarak ölünün vücudundan bir şey çıkarsa onu da yıkar. Ölüyü yıkarken her organı üç defa yıkamak sünnettir. Ölünün tırnak ve saçları kesilmez. Saçları ve sakalı kesilmez. Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü kadın yıkar. Kadın, ölen kocasının cesedini yıkayabilir; ancak erkek ölen karısını yıkayamaz.

Kefenleme

İslam'da kefen üç çeşittir:

a) Sünnet Kefeni: Erkekler için gömlek, izar ve lifafe olmak üzere üç kattır. Boyun kökünden ayaklara kadar uzanan gömleğin yeni ve yakası yoktur. İzar ve lifafe baştan ayağa kadar uzanır. Lifafe, İzar ve gömleğin üzerine giydirilir. İzardan biraz daha uzun tutulur. Kadın kefeninde ise bunlara ek olarak baş ve göğüs örtüsü kullanılır.

b) Kifayet Kefeni: Ölen kişinin maddi durumunun bozukluğuna paralel olarak kifayet kefeni ile yetinebilir. Bu kefen izar ve lifafeden ibaret olup ölen kadınsa bunlara ek olarak baş örtüsü dahil edilir.

c) Zaruret Kefeni: Zorunluluk halinde ölü, ne bulunursa onunla kefenlenir.

"Kefen hazırlandıktan sonra tütsülenir" "Sünnet kefen şöyle yapılır: Önce lifafe yayılır. Onun üzerine izar konulur. Daha sonra ölüye kefen gömleği giydirilip izarın üstüne konur. İzar önce ölünün soluna, sonra sağına sarılır." Lifafe de sağa, sonra sola sarılır. Ayaklarının altından ve başının üstünden bağlanır."

"Kadın cenazenin kefenlenmesinde, kadının saçları ikiye ayrılarak göğsünün üstüne konur. Kadın kefenlendikten sonra başı ve yüzü başörtüsü ile örtülür. İzarın üstünden göğüs örtüsü bağlanır. Göğüs örtüsü, göğüsten göbeğe veya dizkapaklara kadar olan bir örtüdür." Daha sonra ise lifafe sarılır.

Cenaze Namazı
Ölen bir kişinin cenaze namazının kılınabilmesi için, her şeyden önce Müslüman olması ve ölünün yıkanmış olması gerekir. Bunun yanında ölünün vücudunun bütünlüğünü korumuş olması, yani başı ile beraber vücudunun yarıdan çoğunun olması şarttır. Cenaze namazını topluluk içinde birkaç kişinin kılması da yeterlidir. Tüm topluluğun kılması şart değildir. Cenaze namazını, usulünü bilen herkes kıldırabilir."

Ölünün Gömülmesi

"Cenaze namazından sonra ölü mezara konur. Mezarın en az göğüs hizasına kadar kazılması şarttır. Ölü gömülürken kefenin bağları çözülür ve sağ yanına yatırılarak kıbleye yöneltilir." "Ölü kadın ise, ölünün en yakınının onu mezara koyması gerekir. Kadının mezara inmesi yasaktır. Mezarların üzerine yapı yapmak, süslemek, islamda haramdır. Ancak taş dikmek, isim yazmak, ağaç dikmek yasak değildir."

Telkin

Ölü mezara konulduktan sonra ve üzeri toprakla örtüldükten sonra topluluk mezarın başına oturarak, imam veya başka birisinin okuduğu Kur'an-ı dinler ve ölünün ruhuna fatiha okur. İslamiyet'e göre bütün insanlar ister Müslüman olsun, ister olmasın ölüp de mezara konunca Münkir ve Nekir adlı iki melek tarafından sorgulanır. Sorgu dinsel olup ölünün Müslüman olup olmadığını saptamak için yapılır. Cenazenin defin edilmesi sırasında imamın mezar başında verdiği talkın (telkin) sorgu sırasında ölünün korkudan dilinin kekelememesi içindir.

ÖLÜM SONRASI
Taziye

Ölünün yakınları, komşuları, akrabaları tarafından ziyaret edilerek "Allah size sabır ve ecir versin, hüküm Allah'ındır, Allah cennete kavuştursun" denilerek teselli edilirler. Ölünün gömülmesinden sonra kederli olan ve yalnız kalan ölü evinin ziyaret edilmesi, yani taziye konusunda peygamber "Kim felakete uğrayan kardeşini taziye ederse, Allah ona kıyamet gününde ikram elbiseleri giydirir" demiştir. Taziye üç gündür; ancak uzakta olanlar daha sonra da taziyeye gelebilirler. Bu süre içinde komşular yemek yaparak ölü evine getirirler.

Mezar Ziyareti

İslamiyet'e göre kabir ahret âleminin başlangıcıdır. Ölümü her canlı tadacaktır. Ölüm, yok olmak değildir. Bir evden bir eve göç etmek gibidir. Ölen her kişi kıyamette, dünyada yaptıklarından hesaba çekilip cennete veya cehenneme gönderilinceye kadar kabirde kalacaktır. Kabirde, hem ruha hem de bedene nimet ve azap vardır. Peygamberler, veliler ve şehitler mezarlarında da diridirler. Kabirde ölü kendini ziyarete gelenleri tanır. Bunun için kabirde bulunan ölülere selam vermek sünnettir. Bir hadiste peygamber" "Bir kimse din kardeşinin kabrini ziyarete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selamına cevap verir" demiştir. Ölü, kabrinde bilinmeyen bir hayatla diridir. Müslümanların kabrini ziyaret etmek, peygamberin de yaptığı, tavsiye ettiği bir davranıştır. Bir hadiste peygamber "Kabirleri ziyaret ediniz! Kabir ziyareti, ölümü hatırlatır" ve "Kabir ziyaretini size yasaklamıştım. Şimdiden sonra ziyaret edebilirsiniz. Böylece ibret alır, gafletten uyanırsınız" demiştir.

ALINTIDIR...
 
X