Türkiye tarihinde bir ilk; YSK, İstanbul seçimini iptal etti!

18.05.2011 12:45
Haberler» Politika » Haber
CHP İktidarında 1940-1950 Arasında Bine Yakın Cami Kapatılmış (Özel)
CHP İktidarında 1940-1950 Arasında Bine Yakın Cami Kapatılmış (Özel)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP'nin cami kapattığına ilişkin belgeli açıklamasının ardından dikkatler bir kez daha Şeflik yıllarına çevrildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP'nin cami kapattığına ilişkin belgeli açıklamasının ardından dikkatler bir kez daha Şeflik yıllarına çevrildi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) tek başına iktidar olduğu 1940-1950'li yıllarda çeşitli bahanelerle bine yakın cami ve mescidin kapatıldığı ortaya çıktı. Birçok cami ise minareleri yıkılarak samanlık ya da hayvan barınağına dönüştürüldü.

Baskının şiddetlendiği dönemlerde, camileri iş hanına dönüştüren hayırseverler, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinin ardından ilgili camileri yeniden ibadete açtı. Bu arada, Adnan Menderes de 1957 Adana mitinginde, CHP'nin 800 camiyi kapattırdığını söylemiş; ancak bu konuşma Yassıada Mahkemesi'nde idamına yapılan gerekçeler arasında sayılmıştı.

'Şeflik Dönemi'nde dine ve inanca yönelik çok ağır yaptırımlar uygulayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) tek başına iktidar olduğu 1940-1950'li yıllarda çok sayıda cami çeşitli gerekçelerle kapatıldı. Birçok cami, minareleri yıkılarak samanlık veya hayvan barınağına dönüştürüldü. Buna tahammül edemeyen vatandaşlar, tepkilerine karşılık alamayınca ilginç çözümler geliştirdi. Bir araya gelen hayırseverler, camilerin mülkiyetini ya satın alarak ya da kiralayarak yıkılmaktan kurtardı.

Baskının yoğun olduğu dönemlerde camileri işhanına dönüştüren hayırseverler, Demokrat Parti'nin (DP) iktidara gelmesinin ardından bu camileri yeniden ibadete açtı. 1940'lı yıllar Türkiye'de 'şeflik yılları' olarak anılıyor. Bu dönemde özellikle Müslümanlara yönelik baskılar hikayelere, romanlara hatta filmlere konu oldu. İsmet İnönü'nün başında bulunduğu CHP, insanların ibadetlerini rahatça yapmalarını engellemek için çeşitli baskılar uyguladı. Halkın tepkisine rağmen çoğu İsmet İnönü'nün emriyle olmak üzere Türkiye'nin değişik illerinde yaklaşık 900 cami ve mescit ibadete kapatılırken bazıları yıkıldı. İbadete kapatılan camiler, yıllarca samanlık, depo ve askerî sevkıyatlarda kullanılan atların barınağı haline getirildi. Türkiye'nin kıtlık yıllarında ağır yoksulluklara rağmen bir araya gelen vatandaşlar, camileri satın alarak mülkiyetlerine geçirdi. Bazı camiler ise işyeri ya da han adı altında kiralanarak kapatılmaktan kurtarıldı. Ancak şanslı olmayan camiler 1950'ye kadar ya yıkıldı ya da ibadete kapalı tutuldu.

Kırşehir Çarşı Camii yıkılmaktan kurtulan şanslı camilerden biri. Yıkılmayan ancak ibadete kapatılan camii, bir süre buğday-arpa ambarı olarak kullanıldı. Ancak caminin bu durumda olmasını içlerine sindiremeyen çarşı esnafından 5 kişi 50'şer lira vererek camiyi satın aldı. Özel mülkiyete geçtiği için kurtulan cami, DP'nin iktidara geldiği yıllarda yeniden ibadete açıldı. Aynı cami, daha sonra CHP'li Kırşehir Belediyesi eski başkanlarından Kemal Hotamaroğlu tarafından yeniden yıkılmak istenince, vârislerden Hasan Yüceer camiyi 'kırlangıç tavan' olmasından dolayı âsâr-ı atika raporu çıkararak yıkılmaktan kurtardı. 1864'te yapılan Osmanlı'nın son dönem eserlerinden Çarşı Camii, Kale Camii ile birlikte tahıl ambarı olarak kullanıldı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir esnaf, "Yakın tarihte biz kalorifer tesisatı döşetmek için caminin tabanındaki tahtaları söktük. Bu tahtaların altından buğday çıktı. Büyüklerimiz buranın Kale Camii ile birlikte İsmet İnönü zamanında tahıl ambarı olarak kullanıldığını söylüyorlardı. " diye konuşuyor. O yıllarda Kırşehir'de kent planlaması adı altında yaklaşık 20 cami ile birlikte 1 bedesten ve 1 medresenin yıkıldığı ifade ediliyor. O dönemin şanssız camilerden biri de Eskişehir'deki Alaattin Camii'ydi. Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaattin Bey adına 1236'da yaptırılan cami, Osmanlı padişahlarının en çok hürmet gösterdikleri eserlerin başında geliyordu. Birçok cami gibi kapısına kilit vurulan cami, yaklaşık 20 yıl boyunca depo, cezaevi, marangozhane, sevkıyat yeri olarak kullanıldı. Depo olarak kullanılan caminin minaresine tahammül edilmediği için yıkılmak istendiğini belirten Alaattin Camii Derneği üyelerinin söyledikleri tüyler ürpertici:

"Burası daha sonra askerler tarafından barınak olarak kullanıldı. Bir ara minaresini yıkmak için caminin şerefesinden 3-4 parmak kalınlığında bir halat bağlayıp yıkmak istediler. Çok uğraştılar ama yıkamadılar. DP iktidara gelince caminin boşaltılması emri verildi. Harabeye dönen caminin içinde pislikten geçilmiyordu. Kendi imkanlarımızla camiyi temizleyip yeniden ibadete açtık. O gün bugündür bu camiye gözümüz gibi bakıyoruz. "

CAMİ, YORGANCI DÜKKANI OLDU Adana Siyavuşpaşa Camii de CHP'nin politikalarından nasibini alan ibadethanelerden. Kapısına kilit vurularak ibadete kapatılan cami daha sonra bir yorgancıya satıldı. Bugün eski görüntüsünden iz bulunmayan cami halen yorgancı dükkanı olarak kullanılıyor. Aynı dönemde kapatılan Yeşil Mescit ve Alidede camileri ise biraz daha şanslı. Yıllarca ahır olarak kullanılan Yeşil Mescit, 1952 yılında yeniden ibadete açıldı. Alidede Camii ise yıllarca CHP'nin Adana İl Başkanlığı binası olarak hizmet verdi. Cami, DP'nin iktidara geldiği yıllarda yeniden açıldı. Bursa'da yıkılan Sarıgüzel Camii'nden bugüne sadece isminin verildiği sokak kaldı. İstanbul Karaköy Camii'nin kaderi bu camiden pek farklı değil. Şehir meydanında kaldığı gerekçesiyle kaldırılmak istenen cami, halktan gelen tepkiler üzerine 'Adalar'da kurulacak' denilerek yıkılmış; ancak kendisinden daha sonra hiçbir iz kalmamış. Deniz Müzesi olarak uzun süre kullanılan Dolmabahçe Camii ise Adnan Menderes döneminde tekrar ibadete açıldı. Gaziantep'teki Mehmetpaşa Camii ve Konya'daki Alaattin Camii de bu dönemde atların bağlandığı camiler arasında yer aldı.

MENDERES'E 'NEDEN AÇTIN?' SORUSU

Bu konu o dönemde de tartışılmış. Adnan Menderes'in, 1957 seçimlerinde DP'nin Adana mitingindeki konuşmasında, CHP'nin camilere ve inançla ilgili yaptıkları yer almış. Yeni Adana Gazetesi'nde yer alan habere göre, Menderes halka hitap ederken şöyle dedi: "CHP döneminde 800 cami ve mescit kapatıldı. Bunların çok büyük bir kısmı Demokrat Parti iktidara geldiğinde tekrar ibadete açıldı. Camilerden kamyonlarla çok fena şeyler taşıdık. " Bu arada, Adnan Menderes, Haziran 1960'ta Yassıada Mahkemesi'nde yargılanırken, Türkçe-Arapça ezan davasında kendisine bu camileri neden tekrar ibadete açıldığı sorusunun da sorulduğu ortaya çıktı.

"HEPSİNİN HİKÂYELERİ BİRBİRİNDEN HAZİN"

Sanat tarihçisi İsmet İpek, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Osmanlı'ya ait eserlere yönelik acımasız bir tavır takınıldığını dile getiriyor. Kapatılan cami ve mescit sayısının bine yakın olduğu, hepsinin de birbirlerinden hazin hikayelerinin bulunduğunu anlatan İpek, "Özellikle 1935 yılında Vakıflar Kanunu'nda yapılan değişiklikle camilerin kamulaştırılarak satılması öngörüldü. Bu şekilde yurt çapında 950 civarında cami ve mescit şahıs ve kuruluşlara satıldı. Bazı camiler yıkıldı. O dönemde yıkılmaktan kurtulan camiler daha sonra ibadete açılırken, bazıları ise ya kaderine terk edildi ya da iş yeri, han olarak kullanıldı ve halen kullanılmaya devam ediliyor. " diye konuştu.

Yakın tarih üzerinde yaptığı çalışmalarla bilinen ve bu alanda çok sayıda eseri bulunan Tarihçi Yazar Mustafa Armağan, 1940'lı yılların tarih mirası açısından çok talihsiz bir dönem olduğunu ifade etti. "Tarihî kıymeti olan bu eserlere daha saygılı olunabilirdi. " diyen Armağan, "Ancak böyle bir hassasiyet olmadığı için ne yazık ki hemen her şehir ve kasabada çok sayıda cami, mescit ve tarihî bina ortadan kaldırıldı. " değerlendirmesini yaptı.
Senin derdin cami de degil din de degil. Cami olsa bu kaniti olmayan mesnetsiz iddialari paylasirken akp doneminde menderes doneminde satilan yikilan camileri paylasirdin. https://www.gercekgundem.com/guncel/42101/iste-akpnin-yiktigi-camiler https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=333747
Derdin din olsaydi imamoglu'nun esine feto diye iftira atmazdin. Paylastigin yazida referans gosterilen mustafa armagana bak once, ondan sonra baskalarina dil uzat https://odatv.com/amp/iste-mustafa-armaganin-unutturmak-istedigi-seceresi-2412161200.html
 
Kizlar merhaba
Ekrem Imamoğlunun bodrum ve göcekte tatilde oldugu dogru mu? Eger doğruysa iğneyi kendimize batırma zamanıdır bence.
Ne demek istediğinizi anlayamaıdm... 3 günlük bayram tatilinde dalamanda olduğunu dünki açıklamasında belirtti.. Ayrınca bugün esenyurtta olacak saat 18.30da.
 
Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'ndan 15 Temmuz gecesi skandal paylaşımlar
GÜNDEM
Giriş Tarihi: 29.03.2019 16:58Güncelleme Tarihi: 29.03.2019 17:19
EKREM İMAMOĞLU'NUN EŞİNDEN DARBE GECESİ SKANDAL PAYLAŞIMLAR'NUN EŞİNDEN DARBE GECESİ SKANDAL PAYLAŞIMLAR
CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun 15 Temmuz darbe gecesi yaptığı paylaşımlar gün yüzüne çıktı. İmamoğlu, FETÖ’nün darbe girişiminin halk tarafından boşa çıkarılması sonrası skandal mesajlar paylaştı.
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nun darbenin bertaraf edildiği 15 Temmuz 2016 direnişine çirkin ifadelerle saldırdığı ortaya çıktı.

15 Temmuz'daki FETÖ'nün hain darbe girişiminde millet destan yazarken evde saklanan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday gösterdiği Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, skandal paylaşımlarıyla kutlu direnişi itibarsızlaştırmaya çalıştığı ifade edildi.
KAHRAMAN MİLLETE HAKARET YAĞDIRDI
Ekrem İmamoğlu'nun eşinin darbe gecesi yaptığı skandal paylaşımlar deşifre oldu. Milletin direnişinden rahatsız olan İmamoğlu'nun, ''Sokaklara dökülen bu halka akıl fikir diliyorum o kadar'' dediği, darbenin bastırılmasının ardından ise, ''Ülkemin beyin ölümü gerçekleşmiştir. Başımız sağolsun'' ifadelerini kullandığı belirlendi
.

Ahaber :KK53:
 
ak partinin yaptıklarını gördük
yapacaklarına inanıyorum
yer yerinden oynadı
bügücüde milletinden aldı
kim nederse desin hepsi boş
yukarda allah var o göruyor
cumhurbaşkanımız ne diyor
BERABER YÜRÜDÜK BİZBU YOLLARDA
 
BİN ALİ YILDIRIMI ARASTIRIN DERİM NELER YAPMIŞ
şuana kadar
dalga geçe geçe bitiremediniz aşağılaya aşağılaya
 
sadece bu iktidar yıkılsın çöplükte oturur
kafamızda güzel dolasırız mantıgınız
dini de aşagiladınız insanlarıda
devletide
kapalıların önü açıldı çıldırdınız ağza alınmaz sözler söylendi söyleniyor
ak parti esitlik sagladı nemutlu bize cocuklarımıza ben gurur duyuyorum devletimizle
beyenmiyen amarikaya kadar gitsin ardına bile bakmasın
 
ak partinin yaptıklarını gördük
yapacaklarına inanıyorum
yer yerinden oynadı
bügücüde milletinden aldı
kim nederse desin hepsi boş
yukarda allah var o göruyor
cumhurbaşkanımız ne diyor
BERABER YÜRÜDÜK BİZBU YOLLARDA

Beraber yürüdük biz bu yollarda yı fetöye de ithaf etmişliği var şekercim... Bak sen bence fazla zorlama istersen... Git akp ye oy ver.. Nasılsa 👇#Herşeygüzelolacak...
 
BİN ALİ YILDIRIMI ARASTIRIN DERİM NELER YAPMIŞ
şuana kadar
dalga geçe geçe bitiremediniz aşağılaya aşağılaya

Binali Yıldırımın yaptıklarını biz çok iyi biliyoruz.. Biz araştırıyoruz... İDO da yaptıklarından haberiniz var mı? Kaç tanr şirketi olduğunu biliyor musunuz? Oğlunun Kıbrısta yediği haltlardan haberiniz var mı? Yok.! Bilmeden konuşuyorsunuz annem hiçbişe bilmeden konuşuyorsunuz.. Vallahi azcık okuyun yahu...

 
Kizlar merhaba
Ekrem Imamoğlunun bodrum ve göcekte tatilde oldugu dogru mu? Eger doğruysa iğneyi kendimize batırma zamanıdır bence.
Neden iğneyi kendimize batıracağız anlamadım. Adam bayramda tatile gitmiş. Sizi gören de seçim günü tatile gitmiş sanır.
 
BİN ALİ YILDIRIMI ARASTIRIN DERİM NELER YAPMIŞ
şuana kadar
dalga geçe geçe bitiremediniz aşağılaya aşağılaya
Araştırmaya gerek yok 31 Marttan bu yana dedikleri bile birbirini tutmuyor.
Hala adamın, üstümde baskı vardı çaldılar dedim açıklamasına şaşırıyorum. Ne kadar dürüst biri.....
 
Araştırmaya gerek yok 31 Marttan bu yana dedikleri bile birbirini tutmuyor.
Hala adamın, üstümde baskı vardı çaldılar dedim açıklamasına şaşırıyorum. Ne kadar dürüst biri.....
yaptıklarına bakın dedim anlamadın galiba
sen anlasaydın saçma seyler yazmazdın
 
yaptıklarına bakın dedim anlamadın galiba
sen anlasaydın saçma seyler yazmazdın
Allah allah Binali Yıldırım kendi ağzıyla yalan söylediğini itiraf etmiş, bunu yazmam saçma olmuş.
sinope_ sinope_ arkadaşımız üç mesaj önce, geçmişini konu alan linki paylaşmış ona cevap yok ama..
Ben genelde buradaki üyelere siz diye hitap ederim siz de bunu yaparsanız sevinirim.
 
yaptıklarına bakın dedim anlamadın galiba
sen anlasaydın saçma seyler yazmazdın

Arkadaşım siz acaba benim attığım linki açma zahmetinde bulunup bir göz gezdirdinşz mi? Bakın o paylaştığım haber taaaaaaa 1999yılında hürriyet gazetesine manşet olmuş bir haber... Cevap bekliyorum.... Kesinlikle o yaptığım linke bir cevap istiyorum... Cevap istiyorum... Cevapppppp..!
 
onu engelle
Allah allah Binali Yıldırım kendi ağzıyla yalan söylediğini itiraf etmiş, bunu yazmam saçma olmuş.
sinope_ sinope_ arkadaşımız üç mesaj önce, geçmişini konu alan linki paylaşmış ona cevap yok ama..
Ben genelde buradaki üyelere siz diye hitap ederim siz de bunu yaparsanız sevinirim.
dim görmüyorum sacmalamalarını herşeye atlıyor
 
Aaaaaaa beni engellemiş yahuuu... Saçma sapan her şeye atlıyormuşum... Cevap versib söyleyin... Bana laf atmasın dolaylı yollardan aysgt midir nedir? Söyleyin ona o linke cevap versin😁
 
onu engelle

dim görmüyorum sacmalamalarını herşeye atlıyor
‘Çaldılar’ diyen Yıldırım’ın İBB geçmişi! İDO Genel Müdürü’yken bakın neden kovulmuş
YSK’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesinin ardından yeniden adaylık kampanyasını başlatan Binali Yıldırım’ın 1999 yılında akrabalarına İDO’nun büfelerini dağıttığı için görevden alındığı haberi dikkat çekti.

İstanbul seçimlerine ilişkin çaldılar iddiasında bulunan Binali Yıldırım’ın 1994 yılında İDO Genel Müdürüyken 1999 yılında dönemin belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna tarafından akrabalarına İDO’nun büfelerini dağıttığı için görevden alınmıştı.

2 Kasım 1999 tarihli Hürriyet gazetesinin haberine göre İDO Genel Müdürü Binali Yıldırım, deniz otobüslerindeki büfeleri akrabalarının şirketi Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’ne verdi. Bu kárlı iş, sözleşme uzatılarak bugüne kadar devam etti. Yıldırım son sözleşmeyi imzalayacak genel müdür yardımcısı bile bulamadı.
1994’e kadar İDO’ya bağlı gemilerdeki büfeler, işletici firmaya gemilerin temizliği, hizmeti ve iç bakımı karşılığında tahsis ediliyordu.
1994’te İDO Genel Müdürü olan Binali Yıldırım, gemi büfelerinin hem temizlik karşılığı hem de üzerine para isteyerek firmalara kiralanmasını istedi. İhale yapıldı. Kazanan firma, temizlik ve kira bedeli karşılığı büfeleri aldı ama altından kalkamadı, kirayı ödeyemedi.

1-5.jpg

Hürriyet’teki haber şöyle devam ediyor:
Dayısının gelini

İDO kiraları ödenmeyince işi kendi yapmaya başladı. Binali Yıldırım, işin başına dayısı Yılmaz Erence’yi geçirdi. Yılmaz Erence İDO’nun maaşlı elemanı olarak burayı işletmeye başladı.

Sonra Yıldırım burayı bir firmanın işletmesi gerektiğini söyleyip, işi Kasım 1996’da Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri adlı bir şirketi temsilen Yılmaz Erence’nin gelini Behice Erence’ye verdi.
Behice Erence ile yapılan sözleşme gereği şirket gemi büfelerini 15.11.1996-31.12.1997 arasında işletecekti. Sözleşmeye, İDO’nun büfelerde çalışanların maaşlarını ödemesini öngören bir madde eklendi. Ayrıca yolcunun yoğun olduğu mevsimlerde firma işçi sayısını artırabilecekti. Buna göre firma büfeleri işletiyor, ancak çalıştırdığı işçilerin maaşlarını İDO’ya ödettiriyordu.
Sözleşme hep uzatılıyor
İlk sözleşmenin süresi bittikten sonra şirketle 1.2.1998-31.1.2000 arasını kapsayan ikinci bir sözleşme yapıldı. Buna göre, İDO firmaya çalıştırdığı işçi başına birinci yıl 105 milyon, ikinci yıl günün koşullarına göre belirlenecek bir personel maaş gideri verecek, yoğun mevsimlerde işçi alımı yapılabilecek, firma İDO’ya birinci yıl 1 milyar 250 milyon, ikinci yıl 2 milyar aylık kira ödeyecekti.
17.9.1998’te ek bir sözleşme daha yapıldı ve personel maaşlarının 130 milyona çıkarılması, temizlik malzemelerinin İDO tarafından alınması ve çalışanların yemek giderinin İDO tarafından karşılanmasına karar verildi. Yani demirbaşlar İDO’ya ait, gemiler İDO’ya ait, orada çalışanların maaşları hatta yemek masrafları bile İDO’ya aitti; ama yapılan işten bir başkası nemalanıyordu, şirket sadece İDO’ya kira ödüyordu.
Binali Yıldırım, 29.1.1999’da şirketle ikinci bir ek sözleşme yaptı. Buna göre 18 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nin Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmesi ihtimaline karşı sözleşmenin bitim tarihi 31.2.2001’e uzatıldı ve çalışanların maaş ödemeleri olarak İDO’nun firmaya 30 Haziran’a kadar kişi başına 205 milyon, 31.01.2000’e kadar da 247 milyon aktarmasına karar verildi.
Evrak sahteciliği

Ancak Binali Yıldırım, ikili imzayla yapması gereken bu sözleşmeyi imzalatacak bir genel müdür yardımcısı bulamadı. 3 genel müdür yardımcısından terminallerden sorumlu olan Adnan Çelik ve mali işlerden sorumlu olan Necmettin Erdil seçimlerde aday olmak için istifa etmişlerdi. Geriye sadece işletmeden sorumlu genel müdür yardımcısı olan Gökşin Türkmen kalmıştı; Türkmen ise İDO’nun yararına olmadığı gerekçesiyle sözleşmeyi imzalamayı reddetmişti.
Geçmiş tarihli sözleşme
Bunun üzerine Binali Yıldırım, geçmiş tarihli bir sözleşme hazırlattı. 15.1.1999 tarihinde yapılmış gibi gösterilen bu sözleşmede sürenin uzatılması dışında çalışanların ücret artışını gösteren diğer madde aynen kondu. Altına da o tarihte halen görev başındaymış gibi Necmettin Erdil’in imzası eklendi.
Ancak Binali Yıldırım bunu da eline yüzüne bulaştırdı, çünkü Fazilet Partisi’nden belediye başkan adayı olan Erdil’in, seçime katılmak isteyen diğer bürokratlar gibi 11.1.1999’a kadar görevinden ayrılması gerekiyordu. Erdil aday olduğuna göre 15.1.1999’da da görevinin başında olamazdı.
Bir ayda 15 milyar

İDO, Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri’ne her ay üç kalem ödeme yapıyor: Personel maaşı, temizlik malzemesi parası ve çalışanların yemek masrafı…
1999’un eylül ayı itibariyle İDO’nun firmanın çalıştırdığı 64 personele 247 milyondan yaptığı ödeme, 15 milyarın üzerinde. Bu çalışanların yemek masrafı olarak günde üç milyondan dağıtılan Sodexho fişleri de yine İDO’nun cebinden çıkıyor.
Personel ücret alamıyor
En büyük yolsuzluk İDO’nun firmaya personel maaşı olarak vermeyi taahhüt ettiği kalemde yaşanıyor. Personel, İDO’nun firmaya verdiği kişi başı personel giderlerinin hepsini maaş olarak almıyor. İDO ve firma arasında yapılan anlaşmalardan, İDO’nun personele 130 milyon vermeyi taahhüt ettiği 1.9.1998 ve 31.1.1999 tarihleri arasında; personele ödenen paranın sadece 94 milyon olduğu bordrolarla belgelenmiş durumda. Arada kişi başına 36 milyon kalıyor ki, bu 64 kişiden 2 milyar 300 milyon TL’nin her ay başı boş ortada dolaştığı, kimin cebine girdiğinin belli olmadığı anlamına geliyor.
Hem malzeme hem parası

Büfelerde çalışanların ifadelerine göre paralarını aldıklarını belirten bordrolar işçilere imzalatılırken, üst üste iki kağıt önlerine konuyor.
Üsttekinde kendilerinin aldığı miktarı gösteren sahte bordro duruyor, onun altında ise İDO’nun personel başına firmaya ödemeyi taahhüt ettiği miktarı gösteren ama meblağın gözükmediği gerçek bordro duruyor. İşçi ikisine de imza atıyor ve formalite yerine getirilmiş oluyor.
Ayrıca ayda 750 milyon olarak dağıtılan bir temizlik malzemesi masrafı var ki, bir iddiaya göre, İDO malzemeleri zaten firmaya gönderiyor. El altından gönderilen temizlik malzemeleri dışında firmaya temizlik malzemesi gideri olarak ayrıca bir para ödeniyor ki, bu paranın da nereye gittiği belli değil.
İskelelerdeki büfeler
Büfe yolsuzluğu sadece deniz otobüsleriyle kalmıyor, iskelelerdeki büfeleri de kapsıyor.
Binali Yıldırım Kabataş İskelesi’ndeki büfeyi amcası Ali Rıza Yıldırım’a düşük fiyatla kiraladı. Büfenin içindeki bütün eşyalar İDO’ya ait olduğu halde, 1.4.1998-31.3.2001 arasında, ilk yıl 250 milyon, ikinci ve üçüncü yıllarda İTO toptan eşya fiyatlarındaki artış oranına göre yapılacak zamla belirlenmek üzere düşük bir kira bedeli tespit edildi.
Kartal İskelesi’ndeki büfeyi dayısının oğlunun karısı Behice Erence’ye kiraladı. 1.3.1999’dan başlayan dört yıllık bir sözleşme yaptı. Burada da her türlü demirbaş İDO’ya aitti. Kira ise mayıs ve yaz aylarında 200 milyon, diğer sekiz ayda 100 milyon olarak başladı. Her sene sonunda İTO’nun toptan eşya fiyat artışının üzerine yüzde on eklenecek şekilde kira artışı istendi.
Bostancı İskelesi’ndeki büfeyi 1991’den beri akraba olmayan biri işletiyor. Ama onun sözleşmesi akrabalarınkinden çok farklı. Mustafa Şimşek adındaki bu büfeci, büfeyi bomboş kiraladı, herşeyi kendi koydu. Ondan istenen kira, akrabalardan istenenin 6.5 katı: Kartal büfesi Eylül 99’da 100 milyon, Bostancı 650 milyon kira vermiş!
İSTANBUL DENİZ OTOBÜSLERİ (İDO)

İDO 1987’de Dalan tarafından kuruldu. O sırada 10 deniz otobüsü vardı. Sözen döneminde çivi bile çakılmadı. RP 1994 seçimlerini kazandıktan sonra, Binali Yıldırım genel müdür oldu ve 14 deniz otobüsü alındı. Birçok yeni iskele inşa edildi. Binali Yıldırım Avustralya’dan, Türkiye’deki Norveç yapımı araçlara uymayan değişik model deniz otobüslerini almasıyla şirkette büyük tepki yarattı. Tek tip deniz otobüsü, bakım-onarım ve yedek parça açısından İDO’yu büyük bir mali yükten kurtarırken, değişik tip deniz otobüsleri giderlerin artmasına neden oldu. Şirket aldığı deniz otobüslerinin ancak faizini kendi ödeyebiliyor.
KADROLU AKRABALARI

Binali Yıldırım’ın İDO’da çalışan tespit edilebilen akrabalarından bazıları şunlar:
Eniştesi Belgüzar Aksu, yakıt ikmal elemanı
Yeğeni Bekir Aksu, teknisyen
Baldızı Tülin Yıldırım, sekreter
Eniştesi Eftal Şahin, şoför
Eftal Şahin dışında hepsinin İDO’da işe başlama tarihi, Binali Yıldırım’ın genel müdür olduğu tarihten sonrasına rastlıyor.

 
X