Türbelerimiz ve Hikayeleri

537.gif



Mama Hatun Türbesi (Tercan)



Erzincan Tercan İlçesinde bulunan Mama Hatun Türbesi, 1192’de ölen Saltuklu Prensesi Mama Hatun adına yaptırılmıştır. Mama Hatun Saltuklu Beyliğinin başına ll91’de geçen II.İzzeddin Saltuk’un kızıdır.

Türbenin kitabesinde yalnızca mimarının ismi okunmaktadır. Saltuklu Devleti’nin 1202 yılında yıkıldığı dikkate alınacak olursa bu türbe l192-1202 yılları arasında yaptırılmış olmalıdır. Türbenin mimarı Ahlatlı Ebu’n-Nema bin Mufaddal’dır.

Kümbetin yanında kervansaray ,hamam ve bir de mescit bulunmaktadır. Böylece kümbet adeta bir külliye konumundadır.

Mama Hatun Türbesi, dilimli gövdesi, onu kuşatan duvarları ile Anadolu’da benzerine rastlanmayan, mimari yapısı ve planı ile kendine özgün bir yapıdır. Bununla beraber bazı yönleriyle de Ahlat kümbetlerini andırmaktadır. Sarıya yakın kesme taştan iki ayrı bölüm halindeki türbe, son derece itinalı bir işçilikle yapılmıştır. Bölümlerden biri türbe diğeri de onu çevreleyen duvarlardır.

Türbenin ortasındaki ana bölümü yuvarlak bir kuşatma duvarı çevirmiştir. Çevre duvarı 2.50 m. kalınlığında, 13.50 m çapındadır.Yüksekliği 10.50 m.dir. Türbenin kuşatma duvarının içerisine sivri kemerli on üç derin niş açılmıştır. Bu nişler büyük olasılıkla daha başka lahitlerin buraya konulması için düzenlenmiştir. Bu duvarlardan daha da yüksek olan köşelerinde ince uzun sütunçelerin yer aldığı çevre duvarının batısındaki portalin solundaki küçük nişe bir çeşme yerleştirilmiş, sağına da merdivenin girişi yerleştirilmiştir. Giriş portali yuvarlak kemerli olup, yonca yaprağı biçiminde bir niş içerisine yerleştirilmiştir.Girişin üzeri mukarnas dolgular, geometrik motifler, dilimli rozetler ve düğüm motiflerine son derece ahenkli olarak burada yer verilmiştir.

Abidevi görünüşlü, kare kaide üzerindeki kümbet çevre duvarlarının ortasında iki katlı olarak yer almaktadır. Yuvarlak türbenin üst köşeleri pahlanarak sekizgene dönüştürülmüştür. Mama Hatun’un gömülü bulunduğu kare planlı mumyalık kısmına dört basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Bu bölümün üzeri çapraz tonozla örtülmüştür. Burada ayrıca on bir mezar bulunmaktadır. Mumyalığın üzerindeki mekan 13.15 m. çapındadır. Üzeri tonoz örtülüdür. Üst kat mescide ayrılmış olup yedi basamakla buraya çıkılmaktadır. Türbenin içerisini aydınlatan mazgalların çevresi üzüm salkımları ve rozetlerle bezenmiştir.

Türbenin silindirik gövdesinin üzeri dilimli konik bir külah ile örtülüdür. Bu külah kümbetin gövdesi ile tam bir uyum içerisindedir.
 
535.gif



Tugay Hatun Kümbeti (Kemah)

Erzincan Kemah İlçesi Çarşı Mahallesi’nde Gülabi Bey Camisi’nin 100 m. kadar güney batısında özel bir kişinin mülkiyetindeki bahçe içerisindedir. Tugay Hatun, Hüdabende Mehmet’in eşidir. Sultan Mehmet Harbende’nin Kemah’a ne zaman ve niçin geldiği ve karısı Tugay Hatun’un Kemah’a niçin geldiğine ve burada ne kadar yaşadığına dair hiç bir kayıt yoktur

Tugay Hatun Kümbeti’nin XIII.yüzyılda Mengücek Beyliği Döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Türbe kesme taştan, iki katlı silindirik gövdeli olup üzeri piramidal bir külah ile örtülüdür Türbenin özenli bir taş işçiliği vardır. Kıvrık dallar, Rumiler, Selçuklu geçmeleri, örgüler bitkisel motifler, palmetler dört dizi halinde türbenin gövdesini sarmıştır. Ayrıca çatı boyunca, palmetlerden oluşan bir korniş de yapıyı çevrelemektedir. Kapı kenarları ile saçaklarda zengin bir bezeme görülmektedir.

Giriş kapısının da görkemli bir taş işçiliği bulunmakta olup, üzerinde kitabesi vardır. Kapı kenarları ve saçakları çok gösterişli bir işleme tekniği ile süslenmiştir. Alt katı dört sütun ve dört tane yarım kubbeden meydana gelmiştir.

Kitabe:

“La İlaheillallah Muhammeden Resulahüllah. Haza; İmaret El-Merhume Hatun. Bint-i Tabrama”.

Türbenin altındaki mumyalık haç planlı olup üzeri kubbe tonoz ile örtülüdür. Türbe günümüzde onarılmıştır.
 
534.gif



Ali Baba Türbesi (Kemah)

Erzincan, Kemah ilçesindeki Gülabi Bey Camisi’nin 200 m. güneyinde, Haydar Hana Çeşmesi’nin karşısında, evlerin arasında Ali Baba Türbesi bulunmaktadır.

Türbenin kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Burada gömülü olan kişi ile ilgili halk arasında yaygın bir söylenti vardır:

Burada gömülü olan kişi ezan vakti Fırat Nehri kıyısına bir şişe içki ile gidermiş. Bundan ötürü halk da ona ”Gavur Ali” dermiş. Bir gün Erzurumlu bir kişi haç için Hicaz’dayken rahatsızlanmış ve yardımına biri gelmiş yardım etmiş. Hastalanan kişinin hali vakti yerinde imiş. Yardıma gelen kişiye “Bu iyiliğinin karşılığında sana ne yapabilirim” demiş.
O da, “Ben Kemah’lıyım. Memleketimde beni Gavur Ali olarak bilirler. Öldüğümde beni bir yerlere atıverirler, sen gel bana bir mezar yap, başka da bir şey istemem. Öldüğümde sana verdiğim şu bir tel saç sana malum edecektir” demiş. Hakikaten bir gün Erzurumlu o ermiş zatın vefat ettiğini anlamış ve doğruca Kemah’a gitmiş. Ali Baba’yı sormuş. Önce hiç kimse, burada böyle ermiş biri yok ama Gavur Ali diye bir sarhoş öldü yakınlarda. Onu da falanca yere attık, zira yaramazın tekiydi o demişler. Hacı adam onlara bütün yaşadıklarını tek tek anlatmış ve hemen beni oraya götürün demiş... Ona mütevazı bir türbe yaptırmış ve halk da Onun ermiş bir kişi olduğunu anlamış. Meğer Gavur Ali denilen kişi beş vakit namazını Kabe’de kılan birisiymiş. İçki şişelerini de bari bir kişiyi kurtarayım diye, her gün alır ve Fırat’a dökermiş.

Günümüzde türbe harap olmuştur. Moloz taştan türbenin üzeri çatılı olup bir de alemi varmış.
 
533.gif



Melik Gazi Türbesi (Kemah)

Erzincan, Kemah ilçesinin 500 m. kuzeyinde, Fırat Nehri’nin kıyısındaki kayalık tepenin bulunduğu yerdeki mezarlıkta Melik Gazi’nin Türbesi bulunmaktadır.

Selçuklu hükümdarı Alpaslan’ın Anadolu’nun fethi için görevlendirdiği komutanlardan Melik Gazi Erzincan, Kemah, Divriği ve Şarki Karahisar’ı l070-l080 yıllarında ele geçirmiştir.Bunun ardından da bu bölgede Mengücek Beyliğini kurmuştur.

Melik Gazi’nin türbesi Mengücek Beyliğinin ilk merkez olan Kemah’ta yapılmıştır. Melik Gazi’nin vakfiyesinde bununla ilgili olarak:

“...ben emr-i Hak ile sultan-ı amil oldum, layık bil adil tuttum ve Erzurum, Erzincan,Kemah ve Diyarbekir vilayetleriyle kalelerini fetheyledim ve kafirlerin ciğerlerini yaktım ve kılıç vuran padişahtır ki (Mengücik ) Gazidir: Cenab-ı Hak ruhunu şad ve kabrini pürnur eylesin. Bundan sonra ben Kemah Kalesi civarına yerleştim ki o civar Fırat nehri kenarındadır ve hududu şu vecih iledir ki nehri mezkur kale ile mesken arasında geçer ...” yazılıdır.
.
Mengücek Gazi’nin ölüm tarihini açıklayan bir belgeye rastlanmamakla beraber, ondan sonra Beyliğin başına 1118’de geçen oğlu Emir İshak’ın hükümdarlığının başlangıcı dikkate alındığında Melik Gazi’nin aynı tarihte öldüğü ortaya çıkmaktadır

Mengücek Gazi’nin Türbesi sekizgen planlı iki katlı olup türbenin altında bir mumyalık bulunmaktadır. Türbenin üzeri piramidal bir külah ile örtülmüştür.Türbe taş temeller üzerine tuğladan yapılmıştır. Sekizgenin kenarları dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmış, köşelerdeki payelerle de dışa çıkıntı yapmıştır. Külahın alt kısmı ile gövdenin üstüne tuğla mozaiklerle, küfi yazılı kitabeler yerleştirilmiştir. Türbenin içerisi horasanlı harç ile sıvanarak silindirik gövdeye dönüştürülmüştür.

Türbenin girişi küçük bir portal şeklindedir. Sivri kemerli alınlığı, geometrik geçmelerle süslenmiş, altına da bir satırlık küfi yazılı kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki köşe sütunlarının üzerine oturan alınlık kemeri, bir daire bir baklava olmak üzere tuğla mozaiklerle bezenmiştir. Sırsız tuğlalar arasındaki alçı dolgu süslemeler ve firuze çinilerle görkemli bir görünüşü olan kapı kırık kemer içerisine alınmıştır. Buradaki sırlı tuğladan küfi yazılı kitabede “...Elmerhum, es said, eş-şehid, el Gazi “ yazılıdır.

Giriş kapısının altında bulunan bir kapıdan merdivenle mumyalığa inilmektedir.Mumyalığın üzerinde de iki satırlık Farsça bir kitabe bulunmaktadır:

“Dünya durdukça o Mengücek Sultan tarafından aydınlatılacaktır.”

Mumyalığın üzerindeki zemin katının bir bölümü mescit durumuna getirilmiştir. Burada Melik Gazi’nin sembolik sandukası bulunmaktadır. Kümbetin duvarları içten silindirik olup buraya siyah mürekkeple Farsça ve Arapça iki kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki Arapça kitabede Behramşah’ın Kılıç Aslan’ın kızlarından birisi ile evlenmiş olduğu belirtilmiştir. Mumyalık kısmında üst katı taşıyan sekizgen bir paye ile beş eşit parçaya bölünmüştür. Duvarlar 80 cm. yüksekliğe kadar taş örmelidir. Mumyalığın üzeri basıktır. Melik Gazi’nin mumyası zaman zaman açıldığından bozulmuştur. Ayrıca burada beş mezar daha bulunmaktadır.

Türbede bulunan bir diğer kitabede ise;

“Melik Alim, adil, teyid olunmuş, mansur, muzaffer; din ve dünyanın yardımcısı, İslam ve Müslümanların koruyucusu, Selçuk oğulları ve Mengüciklerin iftiharı eb-ul Feth Selçuk Şah bin Behram-Şah bin Davut bin İshak.O Mengücik idi.Allah onu nimetleri ve gufranıyla gark ede” yazılıdır.

Melik Şah Türbesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından l991 yılında onarılmıştır.
 
532.gif



Midilli Baba Türbesi (Kemah)


Erzincan, Kemah İlçesinde Gülabi Bey Camisi’nin güneyinde, Abdülbaki Ertuğrul’un evinin bahçesinin içerisinde bulunan bu türbe, halk tarafından “Midilli Baba Türbesi” diye isimlendirilmiştir. Gülabi Baba’nın kim olduğu ve nereden geldiği konusunda hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır.

Midilli Baba Türbesinden günümüze duvar kalıntıları ile yarım kubbeye ait bir bölüm gelebilmiştir. Harap ve perişan bir durumdadır.Türbenin bir girişi ve mumyalık bölümü olduğu sanılmaktadır. Ancak bu da kesinlik kazanamamıştır.
 
357.gif


Şeyh Müftü Türbesi (Mustafakemalpaşa)


Şeyh Müftü Camisi’nin kuzey batısında, camiye bitişik olarak Şeyh Müftü’nün türbesi bulunmaktadır. Şeyh Müftü Mustafakemalpaşa’lı olup, asıl ismi Abdülkerim-ül Kadiri’dir. Kadiri Tarikatına mensup olup, Şeyh Karabali’den ders almış ve Şeyh İmamzade’nin müridi olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul müftülüğüne tayin edilmiş, 1544-1545 yılında ölmüş ve Mustafakemalpaşa’ya gömülmüştür.

Türbe 1894-1895 yılında Naip Şefik Bey’in, Kaymakam Haydar Bey’in ve ismi belli olmayan bir hakimin yardımları ile yapılmıştır.

Türbe dıştan düzensiz dikdörtgen, içeriden de altıgen planlıdır. Doğu batı ve kuzeybatı cephelerinde dışa doğru daralan sivri kemerli birer penceresi vardır. İç kısımda yerden bir metre yüksekliğinde bir seki üzerinde iki ahşap sanduka bulunmaktadır.
 
356.gif



Lala Şahin Paşa Türbesi (Mustafakemalpaşa)

Lala Şahin Paşa’nın medresesinin yanında türbesi bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki bir kayda göre medrese 1883-1884 yılında harap olmuş ve sonradan yenilenmiştir. Medresenin yanındaki türbenin içerisindeki mezar ile ilgili bir kitabe bulunmamaktadır. Ekrem hakkı Ayverdi, 1950 yıllarında yaptığı araştırmada burada Bali Bey isimli bir mezar taşı görmüştür. Buna dayanarak da Bali Bey’in lala Şahin Paşa’nın oğlu Mehmet Paşa’nın oğlu olduğunu ileri sürmektedir. Lala Şahin vakfiyesine göre türbe 1348 tarihinden önce yapılmıştır. Türbe 1948 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından restore edilmiştir.

Türbe kare planlı olup, üzeri sekiz dilimli sivri bir külahla örtülmüştür. Duvarlardan külaha geçiş tromplarla sağlanmıştır. Türbenin girişi doğu cephesinde ve iki yanında da birer penceresi vardır. Girişin lento ve kemerleri kabartma tekniğinde kıvrık dal ve yapraklarla bezenmiştir. Pencerelerin sövelerine Selçuklu nesihi ile yazılmış ayetler yerleştirilmiştir. Türbe moloz taştan yapılmıştır. Doğu ve kuzeydeki pencere kemerleri tuğladan, diğer cephelerdeki pencere kemerleri de üç tuğla ve bir taş dizisinden yapılmıştır. Türbenin batı yanında iki, giriş ekseni karşısında bir, doğusunda da aynı eksen üzerinde olmayan bir penceresi bulunmaktadır.
 
355.gif



Hamza Bey Türbesi (Mustafakemalpaşa)

Hamza Bey Camisi’nin yanında bulunan Hamza Bey’in türbesinin kuzey cephesinde iki kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden birisinde Hamza Bey’in 1462-1463 yılında üç değirmenini Bolu’daki dergâhına vakfettiği yazılıdır. Hamza Bey’in Lala Şahin Paşa’nın torununun çocuğu veya torununun torunu olduğu diğer kitabede belirtilmiştir.

Türbe kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısı kuzey duvarında, güney ve batı duvarlarında da birer penceresi bulunmaktadır. Türbenin alt kısmı kesme taştan, üstü de tuğladan yapılmıştır.
 
349.gif



Emir Sultan Türbesi (Bursa)

Bursa Emir Sultan Camisi’nin avlusunda bulunan türbe, Emir Sultan’ın eşi Hundi Fatma Sultan tarafından yaptırılmış, zamanla harap olmuş, Sultan II.Abdülhamid’in şehzadeliği sırasında 1868’de yenilenmiştir.

Bugün avludan 1 m. daha aşağıda olan türbenin giriş kapısı doğu yönündedir. Bu kapının yanındaki pencerelerden biri üzerinde Sultan Abdülaziz’in talik yazı ile 18 beyitlik yapı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabe 1.50x0.50 m. ölçüsündedir:

Şahinşeh-i derya-neval Sultan memduhu’l-hısal.
Abdülaziz zü’l-kemal âlemlere dâd eyledi.
Hakan-ı din ol kâmkâr-ü kâmbin
Ol mekrime-i ehli yakin terkim-i damat eyledi.
Cennet nazir derler kamu berne-vü-pir.
Emir hep halkı irşad eyledi.
Bu türbeye bunda Yatup Sultan.
Zelzeleden olmuştu harap düşmezdi amma kim türab.
Ruhu Emir kâmyab zira ki imdad eyledi.
Ta’mirin ol şah-ı enam emreyledi.
Hakkı bu lütfu misteham… dil şad eyledi.
Bu Vali bi-kudreti Hüsnü and-i şevketi.
Ber vefk-ı emr-i devleti tesiri bünyad eyledi.
Ol tacıdarın dembedem şükren alâ tilken-niam.
Şükkân-ı dünya ve irem da’vatını yad eyledi.
Ruhu Emir olsun hemin ve her kâr ve emrinde muin.
Hakka ki bir tarz-ı Güzin çok şeyler icad eyledi.
Dilk-i Emel bi-l-iftihar yazdı hemen tarihi tam.
Sultan Emirin türbesin türbesin bünyadü âbâd eyledi.

Türbenin sekiz köşeli bir planı vardır. Üzerini yüksek bir kasnağın taşıdığı kubbe örtmektedir. Camiye bakan pencerelerden biri üzerinde h.1285 (1868) tarihli onarım kitabesi dikkati çekmektedir. İçeride, ortada Sultan Yıldırım Beyazıt’ın damadı, Halveti şeyhi Emir Sultan’ın (1349-1429) parmaklıklarla çevrili sandukası yer almaktadır. Bunun yanında oğlu Emir Ali Çelebi ile Hundi Sultanın ve iki kızının sandukaları bulunmaktadır.
 
348.gif



Sultan I.Murad (Hüdavendigâr) Türbesi (Osmangazi)

Çekirge’de Hüdavendigâr Camisi’nin karşısındadır. 1.Kosova Savaşı’nda (1389) şehit olan Sultan 1.Murat’ın türbesini Yıldırım Beyazıt yaptırmıştır. Ancak bu türbe 1855 depreminde yıkılmış, eski temelleri üzerine yeniden yapılmış, zaman zaman da onarılmıştır.

Türbe 17.60x17.60 m. ölçüsünde kare planlıdır. Kalın duvarların çevrelediği türbeyi sekiz sütunun taşıdığı sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmüştür. Kuzey cephesi dışarıdan üç payanda ile desteklenmektedir. Türbenin içerisi yuvarlak kemerli dokuz pencere ile aydınlatılmıştır.

Türbenin içerisinde ortada pirinç parmaklıklarla çevrili Sultan 1.Murat’ın sandukası vardır. Bunun yanında torunu Süleyman Çelebi, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Musa Çelebi, Sultan I.Murad’ın oğlu Yakup Çelebi (1364-1389) Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan Çelebi (1395-1429), Sultan 2.Beyazıt’ın oğlu Şehzade Mehmed’in (1476-1504) sandukaları bulunmaktadır.
 
346.gif



Osman Gazi Türbesi (Osmangazi)


Bursa Tophane semtinde, Park girişinin solunda, Şehitlik Anıtının yanındadır. Osman Gazi Söğüt’te öldüğü zaman babası Ertuğrul Gazi’nin türbesine gömülmüştür. Bursa’nın Türklerin eline geçişinden sonra cesedi Bursa’ya getirilerek Bizans dönemine ait Saint Elia (Gümüşlü Kümbet) Kilisesine gömülmüştür. İlk önceleri Orhan Gazi ile aynı çatı altına gömülmüşse de 1855 depreminde türbe yıkılınca 1863’de bugünkü türbeyi Sultan Abdülaziz yeniden yaptırmıştır.

Türbe kapısında şair Nevres’in metnini, Hattat Mehmet Zeki Dede’nin (1821-1881) yazdığı, h.1280 (1863) tarihli onarım kitabesi vardır.

“Mefhari Osmaniyan zıllullahi’l-alemin Hazreti Abdülaziz ol padişahı bahrü ber.
Sayesinde oldu hep mâmur mülkü devleti Makdemi ile bulak cayı hilafet zibu fer.
Ceddi paki hazreti Osman Gazi Türbesin kıldı ihya ol şahı farukkussiyer. Namına yapup
nişan kabrine ta’lik eyledi. Hiç müyesser olmadı bir şahe bu bâlâ eser.
Ravzai cennette Yarab ceddi kıldıkça hıram Ola tahtı saltanat ol şahı zişana makam
Mühmelinde çakeri Mevres dadi tarihini. Türbe-i Osman Gazi oldu pür nûr serteser
Ketebehû el Mevlevi Zeki Dede sene 1280”.

Sekizgen planlı, kalın duvarlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Kesme köfeki taşından yapılmış olan türbenin duvarları 1.20 m. kalınlığındadır. Türbenin giriş kapısı dışında her yanında yuvarlak kemerli birer pencere bulunmaktadır.

Türbe içerisinde yedi önde, arkada olmak üzere on yedi sanduka bulunmaktadır. Türbenin ortasında Osman Gazi’nin pirinç parmaklıkla çevrili, son derece gösterişli sandukası vardır. Bunun dışında Sultan I.Murad’ın oğlu Savcı Bey (1362-1385), Alâaddin Paşa (ölm.1337), Osman Gazi’nin oğlu İbrahim (1317-1359), Orhan Gazi’nin eşi Asburçe Hatun ve sultanlara ait sandukalar bulunmaktadır.
 
345.gif



Sultan Yıldırım Beyazıt Türbesi (Bursa)

Sultan Yıldırım Beyazıt’ın (1360-1403) türbesi,Yıldırım semtinde,Yıldırım Camisi’nin önündeki setin altındadır.Yıldırım Beyazıt külliyesinin bir bölümünü oluşturan türbeyi padişahın oğlu Süleyman Çelebi yaptırmıştır.Yıldırım Beyazıt öldüğü zaman geçici olarak Akşehir’de Şeyh Mahmud Hayrani Türbesine gömülmüştür. Sonradan oğlu, babasının cesedini Bursa’ya getirmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in Bursa’yı kuşatmasında Yıldırım’ın sandukasını açarak kemiklerini yaktığı söylenmektedir.

Türbe üzerinde nesih yazı ile 0.60x1.20 m. boyunda kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin Türkçesi şöyledir:

“Bu cennet bahçesi Murad oğlu Said, merhum makfur Bayezid Han’a aittir. Onu büyük padişah, Arap ve Acem meliklerinin efendisi Bayezid oğlu Süleyman yaptırdı. Allah mülkünü daim etsin. 809 h. Senesi Muharremi
Bu mübarek imaretin yapılması zaif kul Hüseyin oğlu Ali’nin eli ile oldu. Allah ikisini de affetsin 809 h. senesi Rabiul’ahir (Ekim 1406)”.

Türbenin mimarı Ali Bin Hüseyin’dir.Türbe 10.50x10.50 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri sekizgen bir kasnağa oturmuş bir kubbe ile örtülmüştür. İçeride yuvarlak bir mihrap, ortada Yıldırım Beyazıt’ın yanında oğulları İsa Çelebi (1379-1479) eşi ve ayak ucunda kim oldukları bilinmeyen iki sanduka vardır.

Türbe 1855 depreminde yıkılmış 1649, 1669, 1828 ve1878 yıllarında onarılmıştır.
 
343.gif



Muradiye Medresesi (Osmangazi)


Muradiye yapı topluluğunun bir bölümünü meydana getiren Muradiye Medresesi caminin batısında bulunmaktadır. XV.yüzyılın başlarında Sultan II.Murad tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelememiştir.

Medrese plan olarak Bursa Yıldırım ve İznik Süleyman Paşa medreselerine benzemektedir. Taş ve tuğladan yapılan medreseye sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bu girişin sağında ve solunda üçer tane sivri kemer alınlıklı pencere ve yedi sıra stalaktitli bezeme bulunmaktadır. Bu giriş eyvanın sekizgen kasnağa oturan bir kubbe ile üzeri örtülmüştür.

Girişten, 16.80x16.80 m. ölçüsünde ortasında sekiz köşeli havuzun bulunduğu bir iç avluya girilmektedir. Bu avlunun üç tarafı revaklarla çevrilidir. Yan revaklar kubbeli, girişin yanındakiler ise çapraz tonozludur. Buradaki revak ayaklarından giriş eyvanındaki iki ayak Bizans başlıklı ve mermerdendir. Diğer ayaklar tuğladan yapılmıştır. Revakların arkasında 14 oda bulunmaktadır. Odaların her birisinde bir ocak ve bir pencere vardır. Yalnızca köşe odalarında ikişer pencere bulunmaktadır. Girişin karşısına gelen ana eyvan dershanedir. Bu bölüm avludan daha yüksekte olup, birkaç basamakla çıkılmakta olup, üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Dershanenin duvarları 2.60 m. yüksekliğinde, altı köşe firuze ve lacivert çinilerle kaplanmıştır. Dershane sivri kemerli bir kapı ile avluya açılmaktadır.

Muradiye Medresesi 1603 ve 1950 yıllarında onarılmış, günümüzde Verem savaş Derneği tarafından Dispanser olarak kullanılmaktadır.
 
56.gif



Murat Hüdavendigar Türbesi

Hüdavendigâr Camiinin karşısındadır. 1389 yılında I. Kosova savaşında şehit olan 3. Osmanlı Padişahı I.Murat Hüdavendigâr’a aittir.
Türbeyi Yıldırım Bayezıd yaptırmıştır. Sonraki yıllarda geniş tamirler görmüş eski temelleri üzerine ikinci kez inşa edilmiştir. Kare planlıdır. Ortada sekiz sütunun taşıdığı kemerlere oturan sekizgen kasnak üzerine kubbe oturtulmuştur. Kubbenin etrafında türbeyi örten tonozlar kurşunla kaplıdır.Kuzey cephe temelleri dıştan üç payanda ile desteklenmiştir.

Merkezde, pirinç parmaklıklı I. Murad’ın sandukasının bir tarafında torunu Süleyman Çelebi, diğer tarafında Yıldırım’ın oğlu Musa Çelebi, pencere yanında Hüdavendigâr’ın oğlu Yakup Çelebi, Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan, II.Sultan Bayezıd’ın oğlu Şehzade Mehmed gömülüdür. Diğer iki sandukanın kime ait olduğu bilinmemektedir.
 
55.gif



Orhangazi Türbesi

Tophane parkının girişinde sağdadır. Bursa’nın fethinden önce şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı XI. yüzyılda yaptırılmıştır. Kilise bir orta nef ile iki yan neften oluşmaktadır. Ortada gri mermerden dört sütunun taşıdığı kubbe vardır. İçi gri mermer levhalarla kaplanmıştır. Apsis kısmında gri mermerden sütunların ayırdığı üç pencere vardır. Bu kısmın önünde dört basamak bulunmaktaydı.

Giriş kısmında altı adet yeşil somaki mermer sütun yükselmekteydi. Zemin bugün de izleri görülen mozaik döşemeye alternatif olarak porfir, diğer renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmiş tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan oluşmaktadır.

Orhan Gazi’nin defnedildiği bu bina 1801 kasım ayında büyük bir yangında hasar görür ve onarılır. 1855 yılındaki depremde ise önemli kısmı yıkılır. 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından eskisine sadık kalınarak yaptırılır.

Türbe kare planlıdır. Her cephesinde üçer pencere vardır. Güney cephesindeki orta pencere kapı şekline çevrilmiştir. Daha önce giriş kapısının önünde bir sundurma vardı.

Orta kısmında dört sütunla ayrılmış ve birbirine kemerlerle bağlanmış, üstüne kubbe oturtulmuştur. Yan kısımlar beşik tonozla örtülüdür. İç duvarlar beyaz kireç badanadır. Pencere üstlerinde alınlık şeklinde sade süslemeler görülmektedir. Ortadaki sanduka Orhan Gazi’ye aittir. Etrafı dökme pirinç parmaklıklıdır. Kuzeyinde Cem Sultan’ın oğlu Abdullah, sağında Şehzade Korkud, hanımı Nilüfer Hatun, oğlu Kasım, kızı Fatma ve Yıldırım Bayezıd’in oğlu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardır.
 
54.gif



Osmangazi Türbesi

Bursa kuşatmasının devam ettiği sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey’e şehir içindeki kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa’da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" demiştir. Günümüz Tophane Parkı’nın girişinde solda kalan bu kubbeli yapı Mesihilerin şapeline aitti. Bursa fethedildikten sonra, şapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi.

Saint Elias(Elia-İlyas) Manastırı’nın bölümüne ait olan şapelin içi 8,3 m. genişliğindeki duvarlara bitişik çift sütüncuklarla ayrılmış, yarım yuvarlak nişli, sekizgen plana sahipti. XI. yüzyılda yapıldığı bilinen bu şapel’in şekli, Roma İmparatorluk devrinden itibaren uygulamaya başlanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir. Şapel’in narteks kısmının olduğu yere gömülen mezarlar, günümüzde açıkta kalmıştır. 1855 depreminde yıkılan türbe 1863’te Sultan Abdülaziz tarafından eski plana sadık kalınarak yapılmıştır. Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir. Türbe’ye kuzeydeki ahşap antreden geçilerek girilir. Ortada sedef kakmalı muhteşem ahşap sanduka Osman Gazi’ye (1258-1326) aittir. Solunda oğlu Alaaddin Bey, bunun yanında Hüdavendigâr oğlu Savcı Bey sağında, Aspurça Hatun’un oğlu ibrahim Bey ile adları bilinmeyen on iki sanduka vardır. Türbe’de Konya Sultanı Alaaddin tarafından Osman Bey’e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiğinden, halk arasında Davullu (Davud) manastırı denmesine neden olmuştur. Bunlar bir yangın sırasında yanarak kül olmuştur. Türbe, konak salonları dekorasyonu şeklinde bezenmiş, pencerelere kumaş perdeler takılmıştır. Fransız mimari stilinde yapılan bu kısımda ufak bir mihrap görülmektedir. Pencere parmaklıkları dökme demirdendir.
 
42.gif



Yeşil Türbe


Yıldırım Bayezıd’ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Türbe kentin doğusunda Yeşil semtinde, Yeşil Camii’nin karşısındaki tepe üzerindedir. Mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Nakkaşları Ali bin İlyas Ali, Mehmed el Mecnun’dur. En dar yüzü 8,45 m, en geniş yüzü 8,87 m olan sekizgen prizma bedene sahiptir. Beden yüzleri beyaz mermerden yapılmış, çerçeve ve ayaklar 3,5 m açıklığı bulunan üzengileri boşta duran sivri kemeleri taşımaktadır. Güney ve Kuzey cepheler haricindekilerde dikdörtgen büyük pencereler ile sivri kemerli alçı pencereler vardır. Günümüze çok az değişikliklerle gelen cephe, girişin doğusündaki ilk yüzdür. Mermer çerçevelerin, sağır kemerlerin ve pencerelerin etrafı geçme rumi motifli bir bordürle kaplıdır. Diğer kısımlar turkuaz renkli çinilerle kaplanmıştır. Pencere alınlıkları koyu lacivert, zemin üzerine ince çizgilerle üç yatay bölüme ayrılmıştır.Bu bölümlerde, ayet ve hadisler yazılıdır.

Türbe’ye Yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir.

Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüş 1864’de horasanla sıvanarak bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar, ayakkabılıklar, türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarım kubbe, çeşitli renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir.

Rumiler, palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapının kanatları günümüzde tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni, sıvalı yüksek kasnağa oturan kurşunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiğinde iç mekân sanki çini cennetine girildiği hissini verir. Duvarlar 2,94m yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili, altıgen türkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında iri madalyonlar yer almaktadır.

Türbe günümüze ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir şaheseridir. Yivli süs sütunları, üç sıra mukarnası, rumi palmetleri, kıvrık dal motif leri, kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Camii mihrabını andırmaktadır. Sekizgen platformun ortasında Çelebi Sultan Mehmet’in kendisine has vakarı ile duran tamamen çini dekorasyona sahip sandukası yer almaktadır. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazılı kitabesi vardır. Güneyinde oğulları Mustafa ve Mahmud’a ait sandukalar yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu Yusufa aittir. Platformun arkasındakiler, kuzeyden itibaren Çelebi Mehmet’in kızı Selçuk Hatun’un kabartma kitabeli sandukası, kızı Sitti Hatun (Safiye)’un beyaz zemine lacivert motifli, altıgen ve üçgen çinilerle kaplı sandukası, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun’un sandukalarıdır.

328 metrekarelik alana oturan türbenin oktogonal prizma gövdesi, zeminden aşağıda da devam ederek mezar dairesini oluşturur. Beşik tonozla kaplı mezar dairesi örme duvarlarla beş ayrı bölüme ayrılmıştır. Girişi doğudaki yüksek sette görülen mezarlarla kamufle edilmiş gizli kapıdandır.
 
40.gif



Yıldırım Türbesi

IV Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezıd 1360 da doğdu. I.Murad’ın büyük oğludur. Babası tarafından yetiştirilmiş, birlikte fetihlere katılmıştır. Karamanoğlu Ali Bey’in ordusu ile yapılan savaş sırasında gösterdiği atılganlık nedeniyle kendisine Yıldırım adı verilmiştir. Murad’ın Kosova savaşı sonunda şehit edilmesi üzerine tahta çıktı. Kosovanın ardından Yıldırım, Sırbistan’ın güneyini topraklarına kattı. Aydın, Saruhan, Menteşe ve Karaman beyliklerini tek tek zaptetti. Anadolu Hisarını inşa ettirdi. Bu arada Sırbistan kralının güzel kızkardeşi ile evlendi. Yıldırım Bayezıd Bizans’ı kuşatarak gittikçe baskıyı artırması üzerine oluşturulan haçlı ordusu ile Niğbolu’da yaptığı savaşı kazandı. Doğu Anadolu’yu işgale başlayan Timur ile Ankara’da yaptığı savaşı kaybetti. Bu yenilgi üzerine 1403’de intihar etti. Türbesi, Yıldırım Medresesi’nin doğusundadır. 1406 yılında oğlu Süleyman Han tarafından yaptırılmıştır. Türbe 10.5 x10.5 m. ölçülerinde kare planlıdır. Uç ufak kubbenin örttüğü revaklı bir.girişi vardır. Türbenin kubbesi sekizgen bir kasnağa oturur. Yuvarlak bir mihrabı vardır. Türbede ortada Yıldırım Bayezıd’ın sağında oğlu İsa Çelebi’nin, solunda eşi ve ayak ucunda kim oldukları bilinmeyen iki hanımın sandukası vardır.
 
560.gif



Yunus Emre Türbesi (Mihalıççık)

Eskişehir Mihalıççık İlçesinde Yunus Emre Köyü’nde (Sarıköy) Türk Halk Edebiyatının Ozanı Yunus Emre’nin (l240-1320) türbesi bulunmaktadır. Ancak Anadolu’da Karaman, Aksaray, Sıvas, Ünye, Erzurum, Bursa, Kula, Kütahya, Sandıklı ve Isparta’da Yunus Emre’ye ait makam ve türbeler bulunmaktadır. Bunlardan hangisinin gerçekten Yunus Emre’ye ait olduğu çeşitli iddialara rağmen kesinlik kazanamamıştır.

Mihalıççık’ı Yunanlıların işgali sırasında bu türbe yıkılmış ve 6 Mayıs l949’da açılarak ozanın bozulmamış cesedi mezarın 50 m. uzağında yeni yapılan türbesine konulmuştur.

Türbenin taşları Hacı Bektaş-ı Veli’nin Türbesinden ve çevresinden getirilen taşlarla yapılmıştır. Türbe sekiz sütunun taşıdığı üzeri kubbe ile örtülü, açık bir mezardır. Türbenin ortasında Yunus Emre’nin sandukası yerleştirilmiştir. Türbenin yanında bir de çeşme bulunmakta olup üzerinde “Haktan inen şerbeti iç, içtik elhamdülillah” yazılıdır.
 
X