Tüp Bebek Sürecinde Yaşananlar

İnfertilite gibi, stres yaratan yaşam olaylarında, yaklaşım tarzları, sorun çözme şekilleri ve başetme stilleri açısından, kadınlar ve erkekler arasında önemli farklılıklar göze çarpar. Kadınlar çocuk sahibi olamamaya dönük duygularını genellikle oldukça yoğun biçimde dışavurur: Bu konuda konuşmak, arkadaşlarıyla ve eşiyle paylaşmak ister, ağlar, öfkelenir, üzülür.. Erkekler ise sorunlarıyla, çoğunlukla duygusal değil de akıla dayalı yöntemlerle başa çıkar ve bu eğilimleri infertilite sürecinde de kendisini gösterir; eşlerine çözüm önerilerinde bulunarak ya da duygularını kontrol etmelerini önererek destek vermeyi tercih ederler. Eşlerinin duygusal dışavurumlarını aşırı bulabilirler! Her ne kadar bunu iyi niyetle yapsalar da, bu çabaları eşleri tarafından, duygularını hiçe saydıkları, içinde bulundukları durumu önemsemedikleri ya da konuyu kapatmaya çalıştıkları şeklinde algılanabilir. Zamanla, erkekler eşlerine destek gösterme konusunda kendilerini yetersiz hissederek, bu konudan kendileri tamamen uzaklaştırabilir ve bu da daha büyük bir duygusal kopukluğa neden olabilir. Bu nedenle, temel iletişim becerilerini hayatlarına taşıyabilen çiftler, infertilite gibi, kontrolleri dışındaki bir konuda, mutlaka bir çözüm bulma gereksinimi olmadan, birbirlerine daha etkili ve samimi biçimde destek olabilir.

Eğer siz de çocuk sahibi olmak için gayret sarfettiğiniz bir dönem yaşıyorsanız, İletişim becerilerinizi geliştirerek, bu konuda bir psikologtan yardım alarak, eşinizle birbirinizi iyi ve sağlıklı biçimde duymaya, anlamaya başlayabilirsiniz. Böylelikle, aslında her ikinizin de çocuk sahibi olamamaktan farklı şekillerde etkilendiğinizi görmeniz de daha kolay olur. İnfertilite sürecinde sıklıkla birbirinizle ilgili konuları kendi bakış açınızdan anlatıp onaylanmayı bekleyebilirsiniz, ancak bu sizi bir çözüme ulaştırmadığı gibi, bir kısır döngünün içinde tutar. Bunun yerine, birbirinizin duygularını ve düşüncelerini olduğu gibi kabullenip, onları değiştirmeye çalışmazsanız ilişkiniz için olumlu bir adım atmış olursunuz. Çift olarak birbirinize empati yapmayı ve duygularınızı isimlendirmeyi öğrenerek, infertilite sürecinde farklılıklarınızı koruyarak da destekleyici olabildiğinizi görebilirsiniz.

Kadınlar çoğu kez eşlerinin kendilerini, onlar birşey söylemeden anlamalarını, infertilite sürecine dair beklentilerini eksiksiz biçimde yerine getirmelerini, sonsuz empati ile yaklaşmalarını ve duygularını açık bir biçimde anlatabilmelerini bekler. Bu, birçoğumuzun da zaman zaman kendi hayatımızda yaşayabildiği düşünce tuzaklarından biridir; karşımızdaki kişinin bizim zihnimizi okumasını bekleriz, ancak bu koca bir hayaldir! Hiçbirimiz karşımızdaki kişinin zihnini okuma becerisine sahip olmadığımızdan, bu beklenti içerisinde olursak, yaşam boyu hayal kırıklıklarıyla baş başa kalmamız yüksek bir olasılıktır. İşte bu nedenle, kadınların, her konuda olduğu gibi, çocuk sahibi olamamayla ilgili de tüm beklentilerini, ihtiyaçlarını net bir şekilde, ama emretmeden, rica eder bir üslupla ifade etmeleri çiftlerin sağlıklı iletişimi açısından yine başka önemli bir unsurlardan biridir.

İnfertilite sürecine ilişkin duygu ve düşüncelerin ne zaman ve nasıl paylaşılacağı da önemli bir diğer konudur. Bu noktada, eşinizle birlikte ortak bir karar alabilir, paylaşım zamanını ve yerini birlikte belirleyebilirsiniz. Bu paylaşımları yatak odasında ya da yemek masasında yapmamalısınız. Zira, yatak odasındaki paylaşımlar cinsel yaşamlarının spontanlığını, keyfini bozabilir. Aynı şekilde, eşinizle gün içinde bir araya gelebildiğiniz keyifli sohbetler yapma fırsatını bulabildiğiniz yemek masasının da stres yüklü konulardan bağımsız tutulması daha sağlıklı olacaktır. Ayrıca, infertilite odaklı, destekleyici, güçlendirici paylaşımların yanı sıra, ilişkinizin farklı yönlerini keşfetmeye de zaman ayırabilmeniz önemlidir. Beraber gerçekleştireceğiniz keyifli aktiviteler sizi rahatlatacaktır. Örneğin, beraber yürüyüşler yapmak, sinemaya gitmek, doğada gezintiler yapmak, sosyal ortamlarda arkadaşlarınızla birlikte olmak eşinizle birbirinize olan bağınızı daha da güçlendirir.

Unutmayın, tedaviniz nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, eşinizle birbiriniz için her zaman var olmaya devam edeceksiniz ve sevginiz emeğinizle daha da güçlenecektir.

Uzm. Psk. İlknur Yılmaz

Kaynak:Uzm. Psk. Ilknur Yilmaz
 
İnfertilite sürecindeki kadın danışanlarımda çok sık gözlemlediğim bir durumdur geçmiş ve geleceğe odaklı bir düşünce sistemi..Bu duruma aniden gelinmemiştir şüphesiz. İnfertilite teşhisini takip eden dönemde, kişi kendisini nelerin beklediğini bilmemektedir; hep iyi niyetlerle, dileklerle başlanır bu zorlu serüvene. Buna karşılık, tedavi seyrinin belirsizliği, ve kişilerin bu süreçte hiçbir kontrollerinin olmaması ile birlikte infertilite hastalarında bir “düşünceler zinciri” başlar. Zaman ilerledikçe ve tedavide de henüz net bir sonuç alınamamışsa kadınlarda bu düşünceler genelde geçmişe dönük üzüntüler, pişmanlıklar üzerine olup kendilerini biraz da sert bir biçimde yargılama eğilimi başgösterir. Örneğin: “Keşke bu tedaviye daha önce başlasaydım, bu kadar beklemeseydim” ya da “Keşke oraya gitmeseydim, bu merkeze daha önce gelseydim”..Keşkeler bu şekilde devam eder, devam ettikçe büyür, büyür.. Geleceğe dönük soru işaretleri de cabasıdır. Yaptığım klinik görüşmelerde hastalarımdan en sık duyduğum cümleler şu şekildedir: “Olacak mı olmayacak mı? Bu düşünceyi beynimden atamıyorum..Sürekli, olmazsa ne olur diye düşünüyorum!”. Bu soru, gerek infertilite tedavisine ilk kez başlanmış olsun, gerekse bu konuyla ilgili epeyce zaman harcanmış olsun, birçok infertil hasta için ortak bir temadır. Bu düşünceyi zihinden tamamen atabilmek mümkün olmamakla birlikte, bu düşüncenin içeriği üzerinde kontrol sağlanabilir. Terapi çalışmalarında en sık yaptığımız çalışmalardan biri, var olan düşünce sistemini tekrar ele alıp, kişiyi olumsuzluğa iten düşünceleri saptamak ve bunların yerine rasyonel düşünceleri yerleştirmektir.


Eğer yukarıda anlatılanlar size tanıdık geliyorsa, birkaç dakikalığına şunu yapın: Geçmişe ait üzüntüler,pişmanlıklar ve geleceğe ait kaygılar bir yana kalsın. “Bugün”ü… Bu saati…Yani, “şimdi”yi yaşayın..Yani enerjinizin var olduğu, kendinize dönük yapabilecekleriniz için mümkün olan tek zaman birimini hissedin..Yaşam enerjiniz, tüm gücünüz “şimdiki zaman”dan beslenir ve birşeyleri değiştirebilmek ancak bu zaman diliminde mümkün olmaktadır, bunu hatırlayın..


Birçok kişi var olan zaman dilimini görmezden gelebiliyor ve aslında ne kadar da değerli bir şey kaçırıyor. Şu an bu siteye girdiyseniz, bu satırları okuyorsanız belli ki durumunuzu önemsiyor, daha fazla şey öğrenmek, daha fazla bilgi edinmek istiyorsunuz. Yaşadığınız anı en etkin biçimde değerlendirmek istiyorsunuz. Bu sayfalarda gezindikten sonra da, hayatınız akıp giderken, “an”ınızın değerini bilip, kendi adınıza “infertilite uğraşınız”ın dışında yapabileceklerinizin farkına varmanız şüphesiz size çok olumlu bir şekilde geri dönecektir. Şimdiki zamanın gücü ne geçmişte ne de gelecekte mevcuttur. Hayatınızın kontrolü sizin elinizdedir ve enerjinizi kendinize olumlu bir şekilde aktarmanızla birlikte, emin olun birçok şey değişebilir. İnfertilite ile mücadele çok yıpratıcı bir süreç olmakla birlikte, şu an bu konuda adımlar atıyorsanız, tedaviniz için güvenilir bir merkez seçtiyseniz ve planlarınız belli ise, artık zihninizi geçmiş ve gelecek esaretinden kurtarıp “şimdi”ye odaklamanız size çok şey kazandıracaktır. İnfertilite tedavileri boyunca, “kontrol duygusu”nun eksikliği çok sık yaşanan bir durumdur. Ama sizin kontrolünüz dahilinde olan çeşitli başka aktivitelere, uğraşlara odaklanırsanız, kontrol yitiminin tüm hayatınızı kaplamasına engel olabilirsiniz. “ Ben elimden gelen her şeyi yapıyorum, şu an için herşey yolunda, ilgilendiğim…., … uğraşlarım var ve bundan büyük keyif alıyorum” şeklindeki bir duygu, düşünce ve davranış sistemini benimsemek sizi rahatlatacaktır. Bunun yanı sıra, hayatınızı güzelleştirmenin değişik yollarını kendiniz için keşfetmenizle birlikte taşıdığınız yükün ne kadar hafiflediğini ve en önemlisi “kendi”nizin değerini daha iyi anlayacaksınız…


Kaynak:Uzm. Psk. Ilknur Yilmaz
 
İnfertil çiftlerin çoğu çocuk yapma kararını aldıklarında, bu tanıyla karşılaşınca; şok, inanmama, inkar, öfke, suçluluk, yas depresyon ve kabul etme şeklinde evrelerden geçmektedirler. Çiftler, hayal kırıklığı, ümitsizlik duyguları, haksızlığa uğradıklarını düşünme, kontrollerini kaybettikleri hislerine kapılabilirler. Kendilerine, eşe, tedavi ekibine ve diğer çocuklu çiftlere karşı öfke duyabilirler. Yaşam deneyimi olarak infertiliteye kadınlarda utanç, suçluluk, yetersizlik, eksiklik, anormallik, kusur gibi stigmaların eşlik ettiği pek çok çalışmada bildirilmiştir.


Kişi geçmişteki günahları için cezalandırıldığı düşüncelerine kapılabilir ya da önceki korunma yöntemleri, cinsel aktivite, gebeliğin gecikmesi ya da düşükleri için kendisini ya da eşini suçlayabilir. Erkekliğin ya da kadınlığın kaybı, çekiciliğin kaybolduğu ya da azaldığı duygularına kapılabilirler. Yetersizlik duygusuyla infertil bireyde, bir başkasıyla çocuk yapabilme şansı olduğunu düşündüğü eşinden ayrılarak ona bu şansı verme düşünceleri ya da terk edilmeye ait korkular gelişebilir. Bu yetersizlik duygularını çekiciliğin kaybolduğu düşünceleri izleyerek cinsel sorunlar takip edebilir.

Ani ve beklenmedik bir şekilde kendini gösteren infertilite, uzun bir zaman sürecine yayılan tedavi arayışlarıyla ile de stresli ve zorlayıcı bir hal alabilir. Günümüzde infertiliteye karşı oluşan yeni kültürel yapılanmanın etkisiyle çok sayıdaki tıbbi müdahalenin devreye girmesiyle infertil çiftlerin bazı zorluklarla karşılaşmaları da gündeme gelmektedir. Ovulasyon stimülasyonu, inseminasyon tekniklerindeki ilerlemeler tüp bebek yöntemindeki gelişmelerin tümü çocuk sahibi olma yolunda önemli fırsatlar sunmaktayken beraberinde bir takım sorunları da getirmektedir. Uzun süren tedavi, ertelenen çözümler ,sosyal beklentilerin baskısı infertil bireylerde ruhsal zorlanmalar yaratarak sosyal ilişkilerini ve evlilik ilişkilerini etkilemekte, ekonomik götürüleriyle de çok yönlü bir kriz yaratabilmektedir. Örneğin sabahın erken saatlerinde siklus takibi için sık doktora gitme zorunluluğu çiftlerin iş hayatlarını, hatta tatile gitme planlarını bile etkileyerek sıkıntı yaratabilir. Cinsel aktivite isteğe bağlı olmaktan çok siklus zamanına göre hazırlanan ve doktor tarafından belirlenen tedavi programının bir parçası haline gelebilir. Her ay siklusun ilk kısmındaki umutlu bekleyiş, gerçekleşmeyen gebeliklerle hayal kırıklıkları içinde tekrarlanabilir.

İnfertilite tanısı ve tedavi sürecindeki tüm bu zorluklar başlangıçtaki olumsuz duygulanımlardan öte zamanla depresyon, anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik tabloların gelişmesine de neden olabilmektedir. Kişilik özellikleri, uyum süreçleri, destek sistemleri, tedavi şekli, tedavinin süresi gibi faktörler infertiliteye ait psikolojik tepkilerin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Tedavinin başarısında kişinin psikolojik durumunun etkisi yadsınamayacağından infertilite tedavi sürecindeki çiftlerin psikolojik destek alma konusunda bilinçli olması ve gereğinde psikiyatri uzmanlarıyla iletişimde bulunmaları önemlidir.


Dr. Oya Bozkurt

Kaynak:İnfertilite ve Psikolojik Sorunlar - Kişisel Gelişim- ntvmsnbc.com
 
Arı Sütü ve Polen kullanımı hamile kalma, gebe bırakma yönünden kısırlık problemi yaşayan aile bireylerine tavsiye edilen etkin ürünlerdir. Önerilen kürün naturel gebelik veya tedavi yöntemlerinin başarı ihtimalini 3.3 kat civarında artırdığı hesaplanmıştır. Normal gebelikte gerçekleşme ihtimali kat kat artırılmış olurken, tedavi sürecinde ürünlerin kullanımı ise sonuç alma ihtimalini yüzde 46'lara çıkarmaktadır. Oysa, sadece tedavi yöntemlerinin uygulanmasının net başarı şansı ise yüzde 14 (embriyonun tutunması ardından gerçekleşmeyen doğumlar çıkarıldığında) olarak hesaplanmaktadır.

Hamilelik sürecinde düşük riskinin yaşanması ihtimali de arı ürünlerinin kullanılmaya devam edilmesiyle önemli oranda azalmaktadır. Zira, yumurta ve sperm kalitelerinin belirgin yükselişi embriyo'nun tutunması ve sağlıklı gelişimi istikametinde en avantajlı başlangıcı oluşturmaktadır. Ayrıca, anne karnında embriyonun gelişmesinde, bebeğin zihin gelişimi ve fiziksel gelişiminde de etkindir.

Kaynak:Gebelik Şansını Arı Sütü ve Polenle 3 Kat Artırın!
 
$aile.jpg

TÜP BEBEK YÖNTEMİNDE DÜŞÜK ORANI YÜKSEK Mİ?

Kendiliğinden oluşan veya tüp bebek yöntemleri ile elde edilen gebeliklerin yaklaşık % 15'inin düşükle sonlandığı bilinmektedir. Kendiliğinden oluşan gebeliklerde erken dönemdeki düşükler bazen birkaç günlük adet gecikmesi ve bunu takip eden normalden biraz fazla miktarda adet kanaması gibi algılanabilir. Oysa yapılacak kan tahlilleri bunun bir gebelik kaybı olduğunu gösterecektir. Tüp bebek uygulamalarında gebelik sonuçları çok erken dönemden itibaren kan tahlilleri ile takip edildiğinden, her dönemdeki gebelik kayıpları kesin olarak tanımlanmaktadır. Bu durum da düşük oranlarının daha yüksek olduğu gibi yanlış bir kanıya sebep olmaktadır.



TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE İLAÇLAR NASIL SEÇİLİYOR?

Tüp bebek tedavisinde yumurtaları büyütmek için yapılacak olan hormon tedavisi kişiye göre değişiklik gösterir. Yumurtalık rezervi az olan kadınlarda tedavi için gerekli olan ilaç dozu daha yüksektir. Bu vakalarda yumurtalıkları önceden baskıladığımız uzun tedavi protokolleri yerine kısa süren tedaviler tercih edilmektedir. Seçilecek tedavi şekli ve ilaç dozunu etkileyen bir başka faktör de kadının kilosudur. Vücut kitle indeksi yüksek olan hastalarda verilecek hormon dozunun artırılması gerekecektir. Kilolu kadınlarda düşük doz ilaç verilmesi, yumurta seçimini geciktirir veya az yumurta seçilmesine yol açar. Kadın yaşının ileri olması durumunda da tedavi şekli ve dozu değişmektedir. İleri yaştaki kadınlarda kısa protokollerle birlikte daha yüksek hormon dozlarına ihtiyaç duyulmaktadır.


TEKRARLAYAN DÜŞÜK HİKAYESİ OLAN KADINLARDA HANGİ NEDENLER ROL OYNAYABİLİR?

Üç veya daha fazla sayıda gebeliğin ardışık olarak erken dönemde(<20 hafta) kaybedilmesi "tekrarlayan erken gebelik kayıpları" olarak adlandırılır. Üreme çağındaki fertil çiftlerde tekrarlayan düşük sıklığı %0.5-1 oranındadır. Nedenin bulunmasına yönelik ileri araştırmalara, bu sorunu iki kez yaşayan ailelerde de başlanmaktadır. Tekrarlayan gebelik kayıpları birçok disiplinin birlikte çalışmasını gerektiren kompleks bir sorundur. Bunlar jinekoloji, genetik, epidemiyoloji, immunoloji, hematoloji ve endokrinoloji olarak sayılabilir.

Tekrarlayan düşüklerin nedenleri arasında; genetik nedenler, rahime ait anomaliler, endokrin sisteme ait hastalıklar, immünolojik ve hematolojik faktörler, enfeksiyon veya çevresel etkenler araştırılmakla birlikte, bu önemli sorunu yaşayan çiftlerin hala ortalama %50'sinde neden açıklanamamaktadır.



VİTAMİNLER DÜŞÜKLERİ ENGELLEYEBİLİYOR MU?


Tüp bebek tedavisinin öncesinde anne adaylarına vitamin almaları önerilir. Özellikle antioksidan etkili multi vitaminler, bebekte oluşabilecek sinir sistemini ilgilendiren hastalıklara karşı koruyucu olan folik asit kullanımı tavsiye edilir. Vitamin kullanımı destekleyici tedavidir. Ancak vitamin kullanılması düşüğü tek başına engelleyemez.



BAŞARISIZ BİR TÜP BEBEK DENEMESİNDEN SONRA İLAÇLARI DEĞİŞTİRMEK GEREKİR Mİ?


Tüp bebek uygulamalarında belirlenmiş ilaç kombinasyonları vardır. Bu kombinasyonlar geniş çaplı araştırmalar sonrasında oluşturuluyor. Hastayı değerlendirdikten sonra elde edilen sonuçlara göre uygun ilaç protokolü seçilir. Tedavi sırasında kan hormon düzeyleri ve ultrason ile hasta sıkı takip edilerek gerekli doz ayarlamaları yapılır. Buna rağmen tüp bebek uygulaması istenilen şekilde sonuçlanmamışsa tedavi sırasında elde edilen bilgiler gözden geçirlir. Bir önceki tedavi sırasında seçilen ilaç protokolüne hastanın nasıl cevap verdiği değerlendirilir. Mesela hasta, ilaçlara beklenenden daha hızlı ya da yavaş yanıt vermiş olabilir. İşte bu tür bilgileri gözden geçirip bir sonraki denemede ilaç protokollerinde değişiklikler yapılabilir. Ancak bu, 'her başarısız tedavi ilaç protokolü yüzünden olur' anlamına gelmez. Tedavi başarısını etkileyen başka birçok neden sözkonusudur.


HİSTEROSKOPİ NEDİR, NE İŞE YARIYOR?


Histeroskopi, rahim içinin gözle görülerek incelenmesini sağlayan bir tür operasyondur. Anestezi eşliğinde veya lokal anestezi ile muayenehane şartlarında yapılabilmektedir. Fakat büyük bir polip veya miyom varlığında ameliyathane şartları gerekebilir. Rahim içine sıvı verilerek veya ultrason ya da rahim filmi ile rahim içinde bir problem tespit edildiğinde ya da şüphede kalındığında, mutlaka tüp bebek tedavisi öncesi histeroskopi ile rahim içi görülmelidir.

Prof. Dr. Semra Kahraman

Memorial Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Başkanı

Kaynak:Tüp Bebek Tedavisinde Yeni Gelişmeler | Ayın Röportajı | Hamileyim.Net® Hamilelik, doğum, bebek bakımı, annelik... İnternette hamilelik keyfi yaşayın!
 
Türkiye&#8217;de erkeklerin yüzde 21&#8217;ini kadınların ise yüzde 42&#8217;sini tehdit eden obezite kısırlık nedenleri arasında yer alıyor.



EuroFertil Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, çocuk sahibi olamayan çiftlerde incelenen noktalardan birinin kilo problemi olduğunu söyleyerek, &#8220;Obezite adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep oluyor. Dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşmasını engelliyor&#8221; dedi. Fazla sayıdaki yağ hücresinin ostrojen dengesini bozduğunu, yüksek miktardaki ostrojenin ise yumurtlamayı engellediğini ifade eden Dr. Özörnek, şu bilgileri verdi:



&#8220;Yüksek vücut kütle indeksi lokal endokrin ve metabolik bozukluk yaparak küçük yani olgunlaşma problemi olan yumurta gelişimesine sebep olur. Artan kilo ile gelişen hiperandrojenizm (vücutta testosteron gibi erkeklik hormonlarının artması) ve yumurtlama bozukluğu doğal gebelik şansını düşürür. Gebe kalmak için en ideal vücut kütle endeksi 21 - 29 dur. Yapılan çalışmalarla obez kadınların yüzde 5 oranında kilo kaybetmesiyle adet düzensizliği vakaların yüzde 60&#8217;ında bu problemin ortadan kalktığı ve adetlerin tekrar düzene girdiği belirlenmiştir.&#8221;



Şişman Erkekler de Tehlikede!

Dr. Özörnek şişmanlığın sadece kadınları değil, erkekleri de etkilediğine dikkat çekti. Yapılan çalışmaların şişman erkeklerin sperm kalitelerinin düştüğünü belirten Dr. Özörnek, sözlerini şöyle sürdürdü:
&#8220;Yapılan çalışmalarda şişman erkeklerde sperm kalitesinde düşüklükler olduğu tespit edilmiştir. Normalde erkeklerde yağ dokusundan ostrojen hormonu az miktarda salgılanmaktadır. Obez erkeklerde yağ dokusunda testesteronun östrojene dönüşmesi artar ve dolayısıyla testesteron azalır ve buna bağlı olarak da sperm kalitesi düşer. Fazla kilosu olan erkeklerde hormon düzensizlikleri ideal kiloya sahip olanlara göre daha yüksektir.



Tüp bebek yaptıracak hastalarda ise obezite yumurtalık cevabını azaltır, yüksek doz ilaca gereksinim olur, tedavi süresini uzatır, gelişen yumurta sayısı azdır ve tedavinin yarıda kalma ihtimalini arttırır. Obez insanların bebeklerinde genetik anormallik ihtimali arttığı için, düşük olasılığı artar. Tüm bunların yanında gebelik komplikasyonlarını arttırır, kısaca sağlıklı canlı doğum oranını azaltır.&#8221;
Gebelik planlayan bir bayanın meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulamasını öneren Dr. Hakan Özörnek, bunun yanı sıra günlük kalori alımının normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanması gerektiğini ifade etti.

Kaynak:KadincaKararinca.Com Çocuğu olmayan çiftler bu haberi okusun!
 
Çocuk sahibi olamayan çiftlerin psikolojileri ortak bir noktada buluşsa da aslında kadın ve erkeği psikolojisi ayrı ayrı etkileniyor. Psikolog Serap Duygulu, çocuk sahibi olamayan ve tüp bebek gibi yöntemlere başvuran çiftlerin ruh hallerini anlattı.

Kadının Yükleri

Tüp bebek işlemleri sırasında aslında en ağır yük kadının üzerindedir. Bu yük bazen kadının eşini yargılamasına ya da suçlamasına sebep olabilir. Gerçekte bir çocuğunuz olmamasının sebebi doğrudan eşinizden kaynaklansa bile onu bu şekilde suçlamak hem ona hem size ve dolayısıyla da evliliğinize çok zarar verecektir.

Eşinizi suçlayarak, yaşadığınız fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların acısını telafi etmeniz mümkün olamayacağı gibi boş yere ilişkinizde tamiri zor hasarlara yol açarsınız. Üstelik tüp bebek işlemlerinden artık çok yüz güldüren sonuçlar alındığı da bir gerçek. Bu işlemler sırasında bu kadar çok kırdığınız eşinizin gönlünü almak ilerde çok da kolay olmayabilir. Bir bebek sahibi olduğunuzda onu eşinizle birlikte büyüteceğinizi unutmayın. Bütün işlemler bittiğinde geride hatırladıklarınızın hep olumlu şeyler olmasını istiyorsanız dikkatli olmak zorundasınız.

Erkeğin Yüklendikleri

İşin fiziksel kısmında ağır yük kadındayken psikolojik kısım erkekte biraz daha ağırdır. Hem eşine bazı sıkıntılı uygulamalar yapılırken bir şeyler yapamamanın verdiği huzursuzluk ve eziklik hem de çocuk istediği için bütün bunlara sebep olan tarafın kendisi olduğunu düşünerek yaşanılan suçluluk.

Erkek aslında bir ölçüde daha çaresiz bir durum içindedir. Sadece izleyici olmak ve sürece müdahale edememek gerçekten her iki taraf içinde gerginlik yaratır. O nedenle bir erkek olarak tüp bebek tedavisi gören eşinizin bütün aşamalarda yanında olmanız çok rahatlatıcı olur. Üstelik bu tip sorunlara beraber çözüm aramak evliliğinizde daha fazla bir yakınlaşma getirebilir. Tüp bebek tedavisi önce olumlu bir bakış ve düşünce ister. Bu bir sınav değildir. Birbirinize meydan okuma ya da birbirinizin sinirlerini test etme konusu da değildir. Bu bundan sonra da ortaya çıkabilecek sorunlara karşı nasıl duracağınızı görmenize yarayacak iyi bir fırsattır. Tüp bebek tedavisi sonuçları olumludur, büyük ihtimalle çocuk sahibi olacaksınız. O nedenle gerginliğe yer bırakmadan tadını çıkarmaya bakın.

Kaynak:Çocuğu Olmayan Çiftlerin Psikolojisi
 
Bedensel olarak yaşadığımız her şey bizi ruhsal olarak da etkiler, ve ruhsal olarak hissettiklerimiz de bedenimizi etkiler. Aslında ikisi ayrı ayrı şeyler değil, insan doğası bir bütün olarak fiziksel ve psikolojik süreçlerin iç içe geçtiği, etkileşim halinde olduğu bir mekanizmadır. Mesela başımız ağrırsa bu canımızı sıkar, tatsızlaşırız, ya da tersinden bakalım, gergin ve sinirli olunca başımız ağrır. İnfertilite tedavisi içinde de psikolojik durumun çok önemli bir rolü var. Hormonlarımız psikolojik süreçlerle çok ilişkili, stres kadında da erkekte de üreme mekanizmalarını olumsuz olarak etkiliyor. Diğer taraftan da bu tedavi süreçleri o kadar yorucu ve stres yüklü olabiliyor ki, bu durum psikolojik olarak çok sarsıcı olabiliyor. Dolayısıyla doğurganlık tedavisini yalnızca fiziksel boyutlarda düşünmek yerine kişiyi bedeni, ruhsallığı ve bütün hayatıyla birlikte düşünmek ve tedavi planlamasını ve hazırlığı bu doğrultuda yapmak daha verimli olacaktır.


Tedavi ve Yaşanan Çeşitli Sıkıntılar

*İnfertilite sorunu yaşayan çiftler yardımcı üreme tekniklerinden faydalanırken fiziksel, duygusal ve sosyal çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Yıllardır umud edilene sonunda kavuşmak için verilen ısrarlı mücadelede pek çok sıkıntıya katlanılır:

* Hastane ya da kliniğe doktor kontrollerine gelmek, çeşitli tahliller ve işlemlerden geçmek, ilaçlar kullanmak, gergin bekleyiş süreleri, tedavinin getirdiği maddi yük...

* Etraftakilerin soru soran bakışları, doktor ya da tedavi önerileri, iyi bir şey söylemek isteseler de o hassas noktaya dokundukları için verdikleri acı...

* Yavaş yavaş insanlardan uzaklaşıp kendi içine kapanmak, bazen en büyük desteğin eşlerden geldiği, bazen bu sıkıntılı süreçte eşlerin birbirinden uzaklaştığı dönemler...

* Her sonuç alınamayan tedavi girişiminde yaşanan kayıp duygusu...

* Bir taraftan "hayırlısı olsun" demek, bir taraftan ümitsizlik, yorgunluk, suçluluk, isyan, yetersizlik, anlamsızlık gibi duygularla boğuşmak...

* Bebeğin gelip de dünyayı yeniden yaşanılır kılacağı güne kadar her şeyin donduğu, ertelendiği bir zamanda yaşamak...

* Ama bir yandan da hayata, işe güce, asıl önemlisi tedaviye devam etmek, yapılabilecek her şeyi layıkıyla yapmaya çalışmak, ümidi korumak...

* Çoğu zaman ifade edilmesine bile imkân olmayan bu sıkıntılar, bedenin yaşanan strese tepki vermesine yol açar. Uyku sorunları, ağrılar, iştahsızlık ya da fazla yeme gibi şikâyetler görülebilir ve en önemlisi hormonal süreçler de olumsuz yönde etkilenir.

* Bütün bunlar infertilite tedavisinin bazen daha hafif, bazen daha yoğun, ama içinde barındırdığı zorluklardır.


(Klinik Psikolog Işıl Ertüzün)


:nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar:



Çocuk sahibi olurken gebelik, kontroller, sağlık sorunları vb. gibi bütün aşamalarda asıl sorumluluk sahibi nasıl kadınsa tüp bebek işlemlerinde de yine asıl sorumluluğu taşıyan kadındır. Psikolog Serap Duygulu, eğer çevreden &#8220;Niye çocuğunuz yok?&#8221; biçiminde sorular varsa, kadının yaşadığı stresi ayrıca göğüslemek zorunda kalacağını unutmamak gerektiğini dile getiriyor.

Kadının yaşadığı fiziksel sıkıntılar bir yana asıl mücadele etmek zorunda kalacağı psikolojik boyuttaki sorunlardır. Bu süreç her ne kadar gelişen tıbbi imkanlar sayesinde artık çok daha kolay ve kısa sürelerde gerçekleşiyor olsa da yine de bir kadın için ciddi olarak;

&#8226; Gerginlik

&#8226; Öfke ve kızgınlık

&#8226; Depresyon

&#8226; Umutsuzluk

&#8226; Ağlama isteği ve ağlama nöbetleri

&#8226; Kaygı ve korkular

&#8226; Özellikle de suçluluk duygusu gibi ağır travmatik sorunlar yaşayabilir.


Tüp Bebek Sürecinde Erkeğin Rolü


Çiftlerin çocuklarının olması bazen tek bir bireyden kaynaklanan bir soruna bağlı olsa da aslında her iki eşi de ilgilendiren zorlu bir süreçtir. Taraflardan birinin ve özellikle de erkeğin &#8220;Bu senin halletmen gereken bir konu&#8221; deme şansı ve hakkı yoktur.

Evlilik nasıl iki kişilik bir birliktelikse hem çocuk sahibi olmak hem de çocuğu yetiştirmek iki kişilik bir sorumluluktur. Bir erkeğin tüp bebek tedavisi süresince takındığı tavır, verdiği ya da vermediği destek aslında doğrudan çocuk sahibi olup olamayacaklarını da ilgilendiren en önemli etkendir.

Bazen tıbben yapılacak her şey yapılmıştır ama yine de çocuk sahibi olunamaz. Böyle durumlarda asıl etkili olan faktör sorunun psikolojik boyutudur. Erkeğin eşine ne ölçüde destek olduğu, bütün bu sıkıntılı aşamalar sırasında yanında yer alıp almadığı, moral olarak neler yaptığı çok önemlidir. Sorun hiçbir zaman sadece kadına ait ve onun çabalaması gereken bir durum olarak görülmemelidir. O nedenle eşi tüp bebek tedavisi gören bir erkekten;

&#8226; Tedaviye karar verirken

&#8226; Tedavi süresince

&#8226; Belki psikolojik olarak alınması gereken destek tedavilerde

&#8226; Bütün kontrol ve takip aşamalarında

&#8226; Sosyal çevreyle sorunun paylaşımı sırasında

&#8226; Bu sürecin bir zaman ve çaba işi olduğunun ve mutlaka bir sonuca ulaşacağının bilinciyle,
kayıtsız, şartsı, her koşulda eşine destek olması beklenmektedir. Olması gereken de budur.

Bilinmesi Gerekenler

&#8226; Bu bir süreç işidir.

&#8226; Emek ve umut işidir.

&#8226; Maddi külfeti yüksektir.

&#8226; Yüksek de moral gerektirir.

&#8226; Kimsenin suçu ya da tek başına sorumluluğu değildir.


&#8226; Çevrenin her şeyi bilmesi gerekmez.

&#8226; Bazı sıkıntılar olacağı bilinerek bazı şeyler zamana bırakılmalıdır.


Sabırla, dikkatle, umutla ama bol sevgi ve anlayışla bu yola girmenizi ve her koşulda birbirine destek olmanızı öneriyoruz.

(Psikolog Serap Duygulu)


:nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar:

Tüpbebek tedavisi görmekte olan bir kişinin ,yakınlarından istediği davranış şekli.


Zaman zaman doğurganlık problemi olan bir çifte ne söyleyeceğinizi bilemediğinizin farkındayım. Bazen istemeden beni üzecek şeyler söyleyebilirsiniz. Size, bana daha fazla yardımcı olabileceğiniz birkaç öneride bulunmak istiyorum.

Lütfen her ay bana, gebe olup olmadığımı sormayın. Şayet gebe kalırsam bunu mutlaka büyük bir sevinçle,size haber vereceğim.

Lütfen her muayene sonrasında ne olduğunu,tedavinin hangi aşamada olduğunu adım adım bana sormayın. Kendimi güçlü ve iyi hissediyorsam mutlaka gelişmeleri size haber vereceğim.

Çocuğunuz yanlış davrandığında lütfen bana,onu almak isteyip istemediğimi sormayın. Bu bana acı veriyor.

Doğum tebriğine geldiğimde bana "şimdi sıra sende", "inşallah bir dahaki sefere bizde sana tebriğe geleceğiz" gibi şeyler söylemeyin. Kendimi çok kötü hissediyorum.

Evlat edinebileceğimizi bize söylemeyin. Şu anda öncelikle biyolojik yoldan çocuk sahibi olmaya çalışıyoruz. Evlat edinme yada çocuksuz bir yaşamı tercih etme seçeneklerimizin farkındayız. Bütün bu seçenekleri, tedavi seçeneklerini denedikten sonra dikkatlice düşüneceğiz.

Bize sürekli olarak, infertilite tedavisi hakkında yenilikler yada yeni yerler hakkında bilgi vermeyin. Yeni bir yer aradığımızda bunu mutlaka size danışırız.

Lütfen bize sürekli sorunun kimde olduğunu,ailede infertilite problemi yaşayıp yaşamayan olduğunu sormayın...Kendimi suçlu hissetmeme neden oluyor.

Öncelikle tedavi döneminde kendimiz hazır hissettiğimde beni dinleyecek dost ve yakınlara ihtiyacım var. Sizinle konuşmak istediğimde lütfen beni yalnızca dinleyin ve anlamaya çalışın.

Duygularım çok değişken olabilir, lütfen anlayışlı olun.

Unutmayın yalnız kalmak istediğimde, bu sizinle görüşmek istemiyorum demek değildir.

SİZİN ANLAYIŞ VE DESTEĞİNİZ BU GÜÇ DÖNEMDEN KENDİMİ DAHA İYİ VE GÜÇLÜ HİSSETMEMİ SAĞLAYACAKTIR.
YANIMDA OLDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.

(Op. Dr. Filiz TOSUN ÇATAKLI)


Yeryüzünün narin çiçekleri olan çocukların, her yuvanın geleceğini aydınlatması dileğiyle&#8230;

yıllardır kk dayım ve ilkkez bu kadar doğru paylaşımların olduğu bir topikteyim bu güne kadar nasıl fark etmedim bilmiyorum zor gerçekte çok zor evlat acısı
hele atrafında 3 çocuk doğurduğu için "ay ben heray hamile kalıcam diye korkuyorum allah sana vermiyor ne tuhaf demi"diyenlerle dolu bir toplumda en zor sınavmış rabbim tez zamanda sınavımızı başarıyla sona erdirmemizi nasip etsin.
 
yıllardır kk dayım ve ilkkez bu kadar doğru paylaşımların olduğu bir topikteyim bu güne kadar nasıl fark etmedim bilmiyorum zor gerçekte çok zor evlat acısı
hele atrafında 3 çocuk doğurduğu için "ay ben heray hamile kalıcam diye korkuyorum allah sana vermiyor ne tuhaf demi"diyenlerle dolu bir toplumda en zor sınavmış rabbim tez zamanda sınavımızı başarıyla sona erdirmemizi nasip etsin.

allah kahretsin yaaa nasıl bi beyindir bunu düşünen nasıl bir dildir bunu söyleyen ...
rabbim tez zamanda evladına kavuştursun senide...
 
allah kahretsin yaaa nasıl bi beyindir bunu düşünen nasıl bir dildir bunu söyleyen ...
rabbim tez zamanda evladına kavuştursun senide...

malesef çok var böleleri üstelik bu bahsettiğim bayan öğretmen ve ilk bebeğini 6 aylıkken kaybetmiş yaşadıklarını unutmuş biri kapı karşı komşum ve her gün görmek zorundayım ama allah büyük elbet bir günnnn banada vericek ve asla yaşadıklarımı unutmayacağım.
 
canım bende uzun yıllardır uğraşıyorum topiği inceledim fakat benim için şuan uygulanacak tedavi ile ilgili bişi yok "lenfosit aşı" bu konuda bilgilerinide paylaşırmısın şimdiden teşekkür ederim .
 
malesef çok var böleleri üstelik bu bahsettiğim bayan öğretmen ve ilk bebeğini 6 aylıkken kaybetmiş yaşadıklarını unutmuş biri kapı karşı komşum ve her gün görmek zorundayım ama allah büyük elbet bir günnnn banada vericek ve asla yaşadıklarımı unutmayacağım.

ah cnm bende çok karşılaşıyorum ama böylesine denk gelmedim birde soranların saçmalayanların çoğu menopaza girmiş eski beyinler ..
tabi birde sevgili eltim ama muattap olmuyorum :KK1:doğurduğu çocukla hava atan ayhhh çocukta doğurdummm diyerekten gözünü sinsi sinsi bana diken:KK47:
olacak bizimde olacak HEMDE mükemmel evlatlarımız olacak :KK34:
 
yıllardır kk dayım ve ilkkez bu kadar doğru paylaşımların olduğu bir topikteyim bu güne kadar nasıl fark etmedim bilmiyorum zor gerçekte çok zor evlat acısı
hele atrafında 3 çocuk doğurduğu için "ay ben heray hamile kalıcam diye korkuyorum allah sana vermiyor ne tuhaf demi"diyenlerle dolu bir toplumda en zor sınavmış rabbim tez zamanda sınavımızı başarıyla sona erdirmemizi nasip etsin.

Amin canım inşallah...

Allah hepimizin yardımcısı olsun,hayırlı,sağlıklı evlatlarla yüzümüzü güldürsün inşallah...

Çevrenin hadsiz ve densiz yorumlarını işitmeyenimiz yoktur sanırım :KK50:

Mümkün olduğunca az ve öz insanla görüşmekte fayda var...

Özellikle her fırsatta konuyu açan,yorum yapan,soru soran kişilerle bağlantımı tamamen kopardım...
 
Israrla gebelik elde edilemeyen infertil çiftlerde lenfosit aşısı uygulamaları başarılı sonuçlar veriyor. Son yıllarda immünoloji (bağışıklık bilimi) alanındaki gelişmelerle birlikte yapılan araştırmalar, nedeni izah edilemeyen infertilite vakalarının büyük bir bölümünün bağışıklık sistemindeki bozukluklara bağlı olabileceğini ve bunların birçoğunun yeni tedavi yöntemleri ile önlenebileceğini gösteriyor. Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi Klinik Direktörü Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Seval Taşdemir yazdı.

Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık sistemi proteinleri tanıdık veya yabancı olarak gruplayarak yabancı olarak grupladığı proteinlere karşı savaş açar. Bağışıklık sistemin çalışmasının en güzel ve en basit örneği mikroplar vücudumuza girdiğinde onlara karşı antikorların oluşması ve mikropları öldürebilmek için bunlara karşı bir dizi reaksiyon başlatmasıdır.

Gebelik kayıplarına, infertiliteye ve tüp bebek uygulamalarında başarısızlığa yol açan 5 değişik immün problem kategorisi vardır. Annenin bebeğe ve plasentaya (bebeğin eşine) ait dokulara karşı verdiği tepki sonucu düşükler gerçekleşir. Bebeğe ait proteinlere karşı annede oluşan reaksiyonlar gebeliğin gerçekleşememesine veya oluşan gebeliğin düşükle sonlanmasına neden olur.

Paternal Lenfosit İmmünizasyonu

Paternal Lenfosit İmmünizasyonu (Lenfosit Aşısı); 1970-1979 yılları arasında deneysel çalışmaları tamamlanan bu yöntem 1978 yılından beri tekrarlayan düşüklerin tedavisinde kullanılmaktadır. Günümüzde nedeni izah edilemeyen infertilite ve yardımcı üreme teknikleri ile ısrarla gebelik elde edilemeyen vakaların tedavisinde de kullanılmaktadır.

Erkek eşten alınan kan örneğindeki lenfositler ayrıştırılır. Lenfositlerin ayrıştırılabilmesi için özel solüsyonlar kullanılarak santrifügasyon yapılır, ayrıştırılan lenfositler anne adayının ön koluna 4 ayrı noktadan cilt altı enjeksiyonu ile verilir. Enjeksiyon sırasında hafif ağrı ve yanma hissedilebilir. Aşı hazırlanmadan önce baba adayı mutlaka Hepatit ve HIV açısından incelenir. Hepatit taşıyıcısı olan kişilerden alınan kan aşı hazırlanmasında kullanılmaz. Anne adayının Rh negatif baba adayının Rh pozitif olduğu durumlarda ileride kan uyuşmazlığına bağlı problemlerin oluşmaması için aşı ile beraber Rhogam verilir.

Lenfosit aşısının anne adayına ve gelişmekte olan bebeğe herhangi bir zararı yoktur. Lenfosit aşısı ile tedavi gören anne adaylarının bebeklerinde doğumsal anomali artışı veya gelişme geriliği saptanmamıştır. Lenfosit aşısı ile tedavi gören kadınlarda otoimmün hastalıkların görülme ihtimali artmaz, bu kadınların kan vermesinde veya almasında, organ transplantasyonu (organ nakli) yapılmasında veya transplantasyon için organ vermelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Böbrek transplantasyonu yapılacak olan kişilere rejeksiyonu (organın reddedilmesini) engellemek için vericiden alınan kan örneklerinden hazırlanan lenfosit aşısı yapılmaktadır. Lenfosit aşısı yapılan kadınların bağışıklık sisteminde de herhangi bir bozukluk meydana gelmez.

Son yıllarda bağışıklık bilimi alanında yapılan araştırmalar, nedeni izah edilemeyen düşüklerin %80&#39;inin bağışıklık sistemindeki bozukluklara bağlı olabileceğini ve birçoğunun tedavi edilebileceğini gösteriyor.

Lenfosit Aşısı tedavisi ile anne adayında blokan antikor adı verilen antikorların oluşmasını ve rahimde gelişmekte olan bebeğe zarar veren hücrelerin baskılanmasını hedeflenmektedir.

Türkiye&#39;de sadece tek bir merkezde uygulanan &#39;Lenfosit Aşısı Yöntemi&#39; anatomik, hormonal ve genetik, enfeksiyonel, çevresel nedenlere bağlı olmayan tekrarlayan düşükler, genelde &#39;nedeni izah edilemeyen düşükler&#39; olarak tanımlanmaktadır. Ancak, son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu düşüklerin yüzde 80&#39;inin bağışıklık sistemindeki bozukluklara bağlı olabileceğini ve bu vakaların birçoğunun yeni tedavi yöntemleriyle önlenebileceğini gösteriyor. Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan karmaşık bir sistem. Sistem, proteinleri tanıdık ve yabancı olarak grupluyor, yabancı olarak sınıflandırdığı proteinlere karşı savaş açıyor. Bu hastalarda yapılan incelemeler, bağışıklık sisteminin embriyoların anne rahmine tutunmasına engel olduğunu gösteriyor. Yani anne vücudu, bebeği yabancı bir madde gibi kabul edip tutunmasını engelliyor.

Anne adayının, bebeğe ve plasentaya ait dokulara karşı gösterdiği anormal cevap sonucu gerçekleşen düşüklerde immunoterapi uygulanmaktadır ve bu tedavinin amacı, anne adayında gelişen bebeği koruyabilmek için gereken bağışıklık sistemi cevabının oluşturulmasıdır.

Lenfosit Aşısı olarak adlandırılan bu yöntem, 1978 yılından bu yana tekrarlayan düşüklerin tedavisinde kullanılmakta ve nedeni izah edilemeyen infertilite (kısırlık) ve yardımcı üreme teknikleri ile ısrarla gebelik elde edilemeyen vakaların tedavisinde de başarıyla uygulanmaktadır. Özellikle yurt dışından gelen pek çok hasta, bu yöntem kullanılarak bebek sahibi olmuşlardır.

Özetle; Lenfosit Aşı Tedavisi Yöntemi, anne adayında, &#39;blokan antikor&#39; adı verilen antikorların oluşmasını ve rahimde gelişmekte olan bebeğe zarar veren hücrelerin baskılanmasını hedefler. Erkek eşten alınan kan örneğindeki lenfosit denilen hücreler ayrıştırılır. Ayrıştırılan bu lenfositler, anne adayının ön koluna 4 ayrı noktadan cilt altı enjeksiyonu ile verilir. Enjeksiyon sırasında, hafif ağrı ve yanma hissedilebilir. Aşının, anne adayına, gebelik elde edilmeden önce üç kez, gebelik elde edildikten sonra ise iki kez uygulanması önerilir. Tedavi sonrası elde edilen gebeliklerde, canlı doğum olasılığının artmasının yanısıra, bebeklerin büyüme geriliği ve erken doğum riski de azalmaktadır. Üstelik, Lenfosit Aşısının, anne adayına ya da gelişmekte olan bebeğe herhangi bir zararı yoktur.
 
Bebeklerini tam da umutlarını kaybettikleri anda kucakladılar. 15 yıl boyunca anne-baba olma mücadelesi veren Baylan çifti, hedeflerine 14. tüp bebek denemesinde ulaştı. Hem de biri kız diğeri oğlan olan ikizleriyle...



Fransa&#8217;da yaşayan ve 16 yıldır evli olan Ümmühan-Burhan Baylan çifti, 15 yıl boyunca bebek sahibi olma mücadelesi veriyor. Normal yollarla çocuk sahibi olamayan çift tüp bebek yöntemine başvuruyor. İnanılması zor ama tam 12 denemeye rağmen mutlu sona ulaşamıyorlar. Bu süreçte hem psikolojileri bozuluyor hem de umudun yerini umutsuzluk alıyor.

TÜRKİYE UMUTLARI OLDU

Fransa&#8217;da yapılan tüp bebek denemelerinin tamamının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine şanslarını bir de Türkiye&#8217;de denemeye karar veriyorlar. Yine hayal kırıklığına uğrayan çift çocuk sayfasını kapatmaya karar veriyor. Bir süre sonra tatil amaçlı olarak yeniden Türkiye&#8217;ye gelen Baylanlar Fransa&#8217;ya dönmeden önce akıllarında kalan tüm soruların cevaplanması adına bu kez de Op. Dr. Seval Taşdemir&#8217;e başvuruyor ve &#8220;Bizim çocuk sahibi olmamız hayal mi?&#8221; diye soruyor. Op. Dr. Taşdemir, çifte, yaşlarının çok genç ve yumurta rezervlerinin yeterli olduğunu söyleyerek umut ışığı yakıyor ve son bir denemenin faydalı olduğu düşüncesiyle 14. tedavi sürecini başlatıyor.

MÜJDELERİN EN BÜYÜĞÜ

Transferin gerçekleşmesinin ardından 10 günlük bekleme sürecinin sonunda gebelik testi pozitif çıkıyor ve Baylan çifti ilk anda aldıkları müjdeli habere inanamıyor. Daha önceki denemelerinde başarısız olan çiftin sevinci ikiz beklediklerini öğrenince çifte mutluluğa dönüşüyor. Tedavileri tamamlandıktan sonra Paris&#8217;e dönen Baylan çifti Op. Dr. Seval Taşdemir ile irtibatlarını kesmiyor ve gebelik takiplerini aksatmıyor. Bebeklerini, evlendikleri tarihten 16 yıl sonra kucaklayan çift, &#8220;Tam umutlarımızın tükendiği anda ikiz bebek sahibi olduk. Bu tedavilerde pes etmemek ve tükenmemek gerekiyor. Biz bunu başaran nadir çiftlerdeniz. Umarız anne-baba olmak isteyen aileler de bizim gibi evlatlarını kucaklarına almanın mutluluğunu yaşarlar&#8221; diyor.

&#8216;FARKLI TEDAVİLERİ BİR ARADA UYGULADIK&#8217;

Op. Dr. Seval Taşdemir, kliniklerine başvurduklarında manevi çöküntü içinde olan Baylan çiftine, defalarca tüp bebek denemesi yapıldığı halde sonuç alınamayan hastalara uygulanan tedavi yöntemlerini uyguladıklarını söylüyor ve &#8220;Gebelik, &#8216;Lenfosit Aşısı&#8217;, &#8216;Lazerle Tomurcuklanma&#8217;, &#8216;Blastokist Transferi&#8217; ve &#8216;IMSI&#8217; gibi yöntemlerin uygulanmasıyla gerçekleşti&#8221; diyor.

Kaynak:tüp bebek Lazerle Tomurcuklanma Lenfosit Aşısı gebelik Blastokist-En Son Sağlık Haberleri-HABERTÜRK
 

Tekrarlayan düşüklerde, günümüzde kullanılan en yeni tedaviler nelerdir?

Düşüğün nedenine göre üç ayrı tedavi uyguluyoruz. Düşük kromozom bozukluğundan oluyorsa yani doğacak bebekte anomali olacaksa ve anne ile baba bunun taşıyıcısıysa, o hastalığı bebek doğmadan önce ayıklayabiliyoruz. Bu yöntemin adı PGD. Düşüklerin en büyük nedeni kromozom bozukluğudur ama anne ya da baba taşıyıcı değilse, bunu yapmaya gerek yoktur. İkinci tedavi kan pıhtılaşmasını engelleyici tedavidir. Kadınlarda kan pıhtılaşması sorunları düşüğe neden olabilir. Bunun için kanın pıhtılaşmasını önleyici birtakım ilaçlar da kullanıyoruz. Bazen de düşükler bağışıklık sistemi sorunundan ortaya çıkıyor. Anne, bebeği yabancı bir madde gibi algılıyor ve vücuttan atmaya çalışıyor. Bu durumda bebek düşüyor. Anne ile babanın kromozom yapıları tesüdüfen birbirlerine benziyorsa, bu soruna daha çok rastlıyoruz. O zaman tedavi için 'İntravenöz İmmünglobulin' ve 'Lenfosit aşısı' denen bir tedavi uyguluyoruz. Çok iyi sonuçlar aldık. 10 yıl boyunca sürekli düşük yapan bir hastam, bu yolla anne oldu.


YAN ETKİSİ YOK!
Düşüklere karşı koruyan aşı, nasıl yapılıyor?
Lenfosit aşısı, 1978 yılından beri var. Günümüzde açıklanamayan kısırlık ve yardımcı üreme teknikleri ile ısrarla gebelik elde edilemeyen vakaların tedavisinde de kullanılıyor. Erkek eşten alınan kan örneğindeki lenfositler ayrıştırılıyor. Anne adayının koluna ve cilt altına, 4 ayrı noktadan bu aşı yapılıyor. Aşı hazırlanmadan önce baba adayı mutlaka Hepatit ve HIV açısından inceleniyor. Lenfosit aşısı hamilelik sırasında da uygulanabiliyor. Anne adayına ve gelişmekte olan bebeğe herhangi bir zararı bulunmuyor. Lenfosit aşısı ile tedavi gören anne adaylarının bebeklerinde doğumsal anomali artışı veya gelişme geriliği saptanmamıştır. Ayda bir kez olmak üzere üç kere hamilelik öncesinde, iki kere de hamilelik sonrasında yapılıyor.

Kimlerde başarılı oluyor?

Lenfosit aşısı ve İntravenöz İmmunoglobulin tedavisi; açıklanamayan kısırlık vakalarında, tekrarlayan düşük vakalarında, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında başarılı oluyor. Bu konuda tedavi ettiğimiz 11-12 kez düşük yapmış ve bu destekleyici tedavi yöntemi ile çocuklarını kucaklarına almış birçok hastamız var.

MALİYETİ DÜŞÜK!
Çok maliyetli mi?
Hayır. Tüp bebek tedavisi ile kıyasladığımızda, maliyeti çok düşük. Kürtaj ücretiyle de çok yakın.

Dünyada bu yöntemi uygulayan ülkeler var mı?
Bu yöntem Almanya, İngiltere ve Danimarka'da kullanılıyor. Türkiye'de de biz uygulamaktayız. Bu destek tedavisinin işe yaramadığını söyleyenler de var. Ancak literatürde destekleyici çalışmalar bulunuyor. Bugüne dek, bu tedavilerle son derece olumlu sonuçlar aldığımız birçok hastamız oldu.

Dikkat pek çok tehlike var!

Gıdaları iyi yıkayın!
Birçok hazır gıdanın tazeliğinin korunabilmesi için nitrat içeren katkı maddeleri kullanılır. Gebelik döneminde bu ürünlerin tüketilmemesi önerilir. Bunun yanında taze meyve ve sebzelerin üretimi sırasında kullanılan böcek ilaçları ve gübrelerin içerdiği kimyasallardan arınabilmeleri için yenmeden önce çok iyi yıkanması gerekir.

Metaller zararlı!

Çalışma ortamında ve çevremizde birçok metale maruz kalabiliriz. Bu metaller üreme sağlığını ve gelişmekte olan bebeği son derece olumsuz etkiler. Kurşun, etrafta yaygın olarak bulunur ve çevre kirliliğine yol açar. Kurşun hem erkeği, hem de kadını etkileyerek düşük ve anomalili doğumlara yol açar.
Civa ise, sulara karışarak balıklara ve bu balıkları tüketenlere bulaşır. Civa, üreme organlarında birikerek düşüğe yol açar.

Evinizi boyatmayın!

Gebelik öncesi ve gebelik döneminde evi boyatmaktan, duvar kağıdı kaplatmaktan, ilaçlatmaktan kaçınılmalı veya bu işlemlerden sonra iyice havalanma sağlamadan evde kalınmamalıdır. Temizlik maddelerini kullanırken eldiven giyilerek, cildin bu maddelerle temasından kaçınılmalıdır. Ayrıca, iyi havalanan ortamlarda çalışılmalıdır.

Gözleriniz dinlensin!

Bilgisayar ekranlarının özellikle arka kısımları radyasyon yayar. Bilgisayarla çalışıyorsanız; 2 saatte bir, 15 dakika dinlenmeniz gerekir.

Düşük nedenleri;
Genetik faktörler.
Anatomik nedenler.
Rahim ağzı yetmezliği.
Aşerman sendromu.
Miyomlar.
Kalıtsal rahim anomalileri.
Luteal faz yetmezliği.
Polikistik over sendromu.
Tiroit bezi hastalıkları.
Şeker hastalığı.
Enfeksiyonlar.
Sigara.
Alkol.
Kafein.
Çevredeki toksik maddeler.
Evde kullanılan zararlı maddeler.
Radyasyon.

(Ferti-Jin Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Seval Taşdemir)

Kaynak:Düşük Yapmanın Nedenleri Ve Önlemler
 
Daha önce klasik tüp bebek yöntemleriyle arzu ettiği gebeliğe kavuşamayan pek çok çift, başarıyı artıran yeni uygulamalar sayesinde bebeğini kucağına almanın mutluluğunu yaşıyor. Öyle ki, sebebi bulunamayan infertilitede bile, lenfosit aşısı tedavisi ile pek çok aile bebek sahibi oldu

İnfertil çiftlerin bebek sahibi olabilmelerine yönelik bilimsel çalışmaların her geçen gün ilerleme kaydettiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, önceleri "imkânsız" denen birçok vakanın, günümüz tıp teknikleri sayesinde, artık bebeklerine kavuşabildiklerini belirtiyor.İnfertilite tedavisindeki yüz güldüren gelişmelerin ülkemizde başarıyla uygulandığına dikkat çeken Doç. Dr. Fıçıcıoğlu, bu başarının ve bizdeki uygulamaların yurtdışına göre ucuz olmasının, Avrupa ülkelerinden Türkiye'ye hasta gelmesine yol açtığını da sözlerine ekliyor. Peki, infertilite tedavisinde başarıyı artıran yöntemler neler? Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, bu yöntemleri şöyle sıraladı...

DÜŞÜKLERİ DE ÖNLÜYOR

infertilite sebebini açıklayan bir problemin bulunmadığı çiftler "nedeni açıklanamayan infertilite" grubuna giriyor. Tüm araştırmalar yapıldıktan sonra bir problem bulunamayan bu çiftlerin oranı yüzde 5-15 arasında değişiyor. Bu çiftlerin bir kısmı hiç tedavi görmeden gebe kalabilirken, gebe kalamayanlar için en başarılı tedavi yöntemini yardımcı üreme teknikleri oluşturuyor. Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, son yıllarda yapılan çalışmaların, bu çiftlerin birçoğunda infertilite sebebinin bağışıklık sistemindeki bozukluklar olduğuna işaret ettiğini belirtiyor. Bağışıklık sistemindeki bozukluklar, implantasyon başarısızlığına yani embriyonun rahme tutunamamasına ve gebeliğin erken dönemde düşükle sonlanmasına yol açıyor. Doç. Dr. Fıçıcıoğlu, bu vakaların "paternal lenfosit immünizasyon" yani lenfosit aşısı ile tedavi edilerek, çocuk sahibi olabildiğini vurguluyor. Lenfosit aşısı, sebebi açıklanamayan kısırlığın ve tekrarlayan düşüklerin tedavisinde kullanılıyor.


LAZER İLERİ YAŞTAKİLER İÇİN ŞANS
Gebeliğin oluşmasında en önemli basamağı; elde edilen embriyonun (bebeğin) anne rahmine tutunması oluşturuyor. Normalde, anne rahmine tutunmadan önce embriyonun çevresindeki zona denilen dış tabaka incelerek kayboluyor. Böylelikle embriyo hücreleri zona dışına doğru tomurcuklanıp, anne rahmine tutunabiliyor. Günümüz lazer tekniği ile, bu işlemin kolaylaştırılabilmesi ve risklerin ortadan kaldırılabilmesi için geliştirilmiş laboratuvar olanaklarında, zona tabakasında bir pencere açılabiliyor. Kadın eşin yaşı ilerledikçe yumurtanın etrafındaki zona adı verilen tabaka kalınlaşarak embriyonun rahme tutunmasını, dolayısıyla gebelik şansını azaltıyor. Dr. Fıçıcıoğlu, zona adı verilen tabakada pencere açılmasında kullanılan lazer yöntemi ile 38 yaş üzerindeki birçok vakada gebelik elde edildiğini açıklıyor. Lazer kullanılarak yapılan yardımla tomurcuklanma uygulamaları, kadın eşin yaşına bakılmaksızın, yumurtanın etrafındaki zona tabakasının normalden kalın olduğu vakalarda ve birden fazla tüp bebek veya mikroenjeksiyon uygulamasına rağmen gebeliğin elde edilemediği vakalarda yapılıyor.

GEBELİK İHTİMALİ ARTIRILIYOR

Klasik tüp bebek uygulamalarında, laboratuvar ortamında döllenen yumurta, ikinci günde anne rahmine transfer ediliyor. Doğal yollardan elde edilen gebeliklerde ise, embriyo rahme beşinci günde ulaşıyor. Bu evredeki embriyonun rahme tutunabilme şansının çok daha yüksek olduğunu anlatan Dr. Fıçıcıoğlu, günümüzde geliştirilen özel besi yerlerinde, embriyoları daha da geliştirip, ilk transferin ardından altıncı günde bir transfer daha yapabildiklerini anlatıyor. Yöntem, gebelik şansını artırıyor.


-----------------------------------
Günümüz tıbbı, menisinde hiç spermi olmayan erkeklere de testis biyopsisi ile baba olabilme şansı veriyor. Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, bu noktada, mikroenjeksiyon uygulamaları için testislerden birkaç adet sperm elde edilmesinin bile yeterli olduğunu belirtiyor. Testisin değişik bölgelerinden biyopsi ile alınan parçalardan spermler ayrıştırılıyor ve mikroenjeksiyon işlemi sonrasında, bu vakalar çocuk sahibi olabiliyor. Dr. Fıçıcıoğlu, eskiden menisinde hiç spermi olmayan erkeklere baba olamayacaklarının söylendiğini hatırlatarak, günümüz tıbbının geldiği aşamayı vurguluyor.




---------------------------------
'Yaş ilerledikçe çocuk sahibi olunmaz' diye bir şey yok! Onlar hiç vazgeçmedi. Herkes 'imkansız' derken, 53 yaşındaki Mustafa Güner'in ikiz kızları oldu. Son tüp bebek denemesinde başarılı olan Güner çifti, şimdi kızlarıyla çok çok mutlu

Melahat-Mustafa Güner çiftinin 13 yıl sonra çocuk sahibi olmasını sağlayan Ferti-Jin Tüp Bebek Merkezi'nin Klinik Direktörü Opr. Dr. Seval Taşdemir, tüp bebek tedavisiyle ilgili merak edilen soruları yanıtladı:

* İdeal gebelik yaşı nedir? İleri yaşta anne-baba olmanın çocuğa yararı ya da zararı var mı?

İdeal gebelik yaşı, 27-34 arasındadır. İleri yaşlarda çocuk sahibi olmak; ilerleyen yaş ile birlikte yumurtanın ve spermin genetik açıdan bozuk olma ihtimalini arttırır. Bu durum ilerleyen yaşta sağlıklı bebek ihtimalini olumsuz yönde etkiler. Günümüzde ilerleyen tıp ve teknoloji sayesinde genetik (kromozomal) problemi olan çiftlerde, embriyo oluşumuyla birlikte embriyodan alınacak bir hücre üzerinde genetik araştırmalar yapılabilir ve sağlıklı embriyolar ile gebelik sağlanabilir. İleri yaş evliliklerinde çiftlere tavsiyemiz; 'mutlaka deneyimli, konusuna hakim kadın doğumcuların kontrolünde bulunarak gebe kalmaları'dır.

* Yaş ilerledikçe gebelik oluşumunu zorlaştıran etmenler nelerdir?
Yumurtaların yaşlanması birinci etkendir. Kız çocukları doğduğunda, yumurtalıklarında yaklaşık n00 bin adet yumurta vardır. Doğumdan sonra yumurta üretimi olmaz ve kadının yaşı ilerledikçe yumurtalar da yaşlanır. Ayrıca ergenlikten itibaren yumurtaların sayısında azalma olur. İleri yaşta döllenme oranında da azalma yaşanır. Yumurtanın sperm ile döllenebilme ve döllendikten sonra iyi kalitede bir embriyo oluşturma şansı azalır. İlerleyen yaşla birlikte; rahmin iç tabakasının döllenen yumurtayı tutma yeteneği azalır. Rahim içinde yer kaplayan kistler daha sık görülür.

* İleri yaşta anne-baba olmanın kişiler üzerindeki psikolojik etkileri nelerdir? Bu durum hayatları üzerinde nasıl etki yaratıyor?
İleri yaşta annelik, pek çok sağlık sorununu beraberinde getirse de; daha olgun olan kadının 20'li yaşlardaki gebelere göre çok daha gerçekçi, bebeğine daha fazla bağlı olma durumu söz konusudur. Yaş ilerledikçe kişilerin hayata bakış açıları da değiştiğinden; ileri yaştaki anne-baba adayları daha olgun ve bilinçli olur; çocuk ve aile yaşantısı daha sağlıklıdır. Ancak 50 yaş üzerinde çocuk sahibi olunması durumunda olumsuz etkiler sıklıkla görülür. Kişilerin ilerleyen yaşla beraber hayata bakışları değişir, birden gelen artı bir sorumluluğu üstlenmekte ve yaşam tarzlarını değiştirmekte zorlanabilirler. Bu durumda çiftlerde fiziksel ya da ruhsal travmalar görülebilir. Bunun yanında aşırı hassasiyet ve aşırı evham gibi istenmeyen, günlük yaşantıyı etkileyebilecek davranışlar da ortaya çıkabilir.

* Normal yoldan kaç yaşına kadar anne olunabilir? Bir kadın nelere dikkat ederse, yaşı ilerlediğinde de hiçbir tedaviye gerek kalmadan annelik duygusunu yaşayabilir?
Aslında tıbben tüm tetkitleri normal olan çiftlerin spontan gebelik şansları her zaman yüksektir. Yaş gebelik için kesinlikle bir engel değildir fakat ilerledikçe düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebelik elde edilene dek geçen süre uzar. 25 yaşındaki bir kadın genellikle 2-3 ay içinde gebe kalabilirken, 35 yaşın üzerindeki normal kadınlarda bu süre 6 aydan daha uzun sürebilir. Düşük yapma riski ise 30 yaşına kadar yüzde 10, otuzlu yaşlarda yüzde 13, kırklı yaşlarda yüzde 3n'e yükselir ve elde edilen gebeliğin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi zorlaşır. Üreme sağlığı açısından kadınların biyolojik yaşı kronolojik yaşından daha önemli. Bazen n5 yaşındaki bir kadın düzenli olarak yumurta üretirken, çok daha genç olan bir kadın da menopoz dönemine girmiştir. 35 yaşın üzerindeki evli bir çift, düzenli ilişki kurmalarına rağmen gebe kalamadıkları taktirde hekime başvurmak için altı aydan fazla beklememelidir. Sadece ilerleyen yaş için değil gebe kalmak isteyenlerin yaşamlarında birçok şeye dikkat etmeleri gerek. Sigara, alkol ve kafeinden uzak durulmalı, düzenli spor yapılmalı sağlıklı ve dengeli beslenmeli, mikrobik hastalıklardan uzak durulmalı, ilaç kullanılması gereken durumlar mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.

* İleri yaştaki anne adaylarının çocuk sahibi olabilmesi için uygulanan tedavi yöntemleri nelerdir?

İleri yaşta çocuk isteğiyle kliniğimize müracaat eden hastalarda bayan ve erkek eşe bazı tetstleri yaptırdıktan sonra, her şey normal ise arka arkaya 2-3 defa aşılama yapılır. Eğer sonuç alınamazsa tüp bebek yöntemleri uygulanır. Tüp bebekte mikroenjeksiyon bu tip hastalar için en ideal yöntemdir. Tüp bebek yönteminde, ilerleyen yaştaki hastalarda lazer yardımıyla 'tomurcuklanma', 'blastosist transferi' ve 'embriyo glue' da gebeliğin oluşmasını desteklemek için rutinde kullandığımız yardımcı yöntemlerdir. Kadın eşin yaşı ilerledikçe yumurtanın etrafında 'zona' adı verilen tabaka kalınlaşarak embriyonun rahme tutunmasını dolayısı ile gebelik şansını azaltır. Lazer kullanılarak yapılan yardımla tomurcuklanma uygulamaları embriyoya zarar vermez, bu yöntem ile 38 yaş üzerindeki birçok vakada gebelik elde edilir.

* Erken yaşta bebek sahibi olması önerilen durumlar nelerdir?
Tübal cerrahi geçirmiş, endometriozis hastalığı veya kistleri olan kadınlara ve diabet, kalp hastalığı, hipertansiyon gibi sağlık problemleri yaşayan kadınlara mümkün olduğu kadar erken yaşta bebek sahibi olmaları önerilir.




Kaynak:Famillial Mediterranean Fever &bull; Başlık görüntüleniyor - Nedeni bulunamayan kisirliga Lenfosit asisi
 
merhaba arkadaşlar!! bugun idrar testi yaptik, bugun transferin onuncu gun, ve test çok hafif gozuken bir silik çizgi gosterdi, siz test yaparken sonuşlari nasil çikiyorlardi!!!! şu anda mutlu olmaktan korkuyorum biraz,neticede çizgi silik...... cevablarinizi bekliyorum!!!!
 
merhaba arkadaşlar!! bugun idrar testi yaptik, bugun transferin onuncu gun, ve test çok hafif gozuken bir silik çizgi gosterdi, siz test yaparken sonuşlari nasil çikiyorlardi!!!! şu anda mutlu olmaktan korkuyorum biraz,neticede çizgi silik...... cevablarinizi bekliyorum!!!!

sanırım ve inşallah hamilesin canım. Allah ın izniyle inşallah. silik çizginin pek boşu boşuna çıktığını görmedim. ama 10. gündeysen, zaten durma, git yaptır hemen kan testini. inşallah güzel sonuçlar alırsın
 
X