The Economist: Erdoğan'ın heybetli projeleri, giderek daha fazla oranda bir kibire iş

DatluCadu

5 dakkaya hazırım
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
22.576
772
44
İngiliz The Economist dergisi, bu haftaki sayısında yer alan "Sultan'ın Hayali" başlıklı makalede, 29 Ekim’de açılışı yapılacak Marmaray projesi ele alınarak, “Bir dönem İstanbul Belediye Başkanlığı da yapan Erdoğan, Türkiye'yi her zamankinden daha otoriter bir tarzda yönetiyor” ifadesine yer verildi

The Economist’te yer alan makale, Marmaray’ın Batı yanlısı 1'inci Abdülmecid'in hayali olduğuna, ancak o dönemdeki teknoloji ve bütçe sıkıntısı nedeniyle projenin gerçekleştirilemediğine dikkat çekti. Economist, dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan ilk tüp geçidin Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin 90'ıncı yıldönümü olan 29 Ekim'de açılacağını belirtiyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2004'te partisi AKP ilk iktidara geldiğinde bu projeye önayak olduğunu yazan dergi, 2025 yılında, bir milyonu aşkın kişinin kullanacağı tahmin edilen Marmaray'ın, 14 milyonluk şehrin belası trafik sorununu hafifleten bir mühendislik mucizesi olduğunu AKP'yi eleştirenlerin de kabul ettiklerini yazıyor.

Ancak dergiye göre 'yüzlerce hastane ve yol inşaatını da içeren projeler, partiye ülkedeki seküler elit kesimin uzun zaman görmezden geldiği, kırsaldaki milyonlarca Anadolulunun tereddütsüz desteğini kazandırmış olsa da Erdoğan'ın heybetli projeleri, giderek daha fazla oranda bir kibire işaret' algılanıyor.
Dergi, 'İstanbul'un Asya yakasında Türkiye'nin en büyük camisini inşa etmek de dahil bu devasa projelerin, kamuoyunda pek az tartışılarak kabul ettirildiğini' de ekliyor.



'Her zamankinden daha otoriter'


"Bir dönem İstanbul Belediye Başkanlığı da yapan Erdoğan, Türkiye'yi her zamankinden daha otoriter bir tarzda yönetiyor." diyen Economist, bu konudaki kaygıların Haziran ayındaki Gezi Parkı protestolarının odağında olduğunu, bu protestoları Erdoğan'ın yüzlerce ağacı keserek Taksim Meydanı'na alışveriş merkezi inşa etme planlarının tetiklediğini hatırlatıyor. Dergi, bu hafta yol yapmak için ağaçların söküldüğü Ankara'da da yeni protestoların patlak verdiğini belirtiyor.

Dergi, çevrecilerin çağrılarına rağmen hükümetin Karadeniz yakınlarında üçüncü boğaz köprüsünü inşa etmekte olduğunu, bunun daha fazla ağacın kesilmesi, aynı zamanda leylek ve kartallar da dahil olmak üzere kuşların kritik önemdeki bir göç güzergahının bozulması anlamına geldiğini vurguluyor.
"Kuşbilimci Ümit Yarım, köprüdeki otomobillerin farlarına gelen kuşların, zincirleme kazaları tetikleyebileceği uyarısında bulunuyor.

Aleviler köprüye atalarını katlettiğini söyledikleri Yavuz Sultan Selim'in adının verilecek olmasına öfkeli. Hükümet ayrıca altı pistle dünyadaki en büyük havaalanlarından birini İstanbul'un kuzeybatısında inşa etme planlarını da sürdürüyor."

"Daha tartışmalı olan ise Erdoğan'ın hala "çılgın projem" dediği kanalı açma planları. Bu 50 kilometrelik kanal, Marmara Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayarak tanker trafiğini Boğaz'dan uzaklaştırmayı, haliyle hava kirliliğini ve kaza riskini azaltmayı amaçlıyor. Ama çevreciler, bunun iki denizde de tüm ekosistemi mahvedebileceğini söylüyor."

Economist'e göre 'parti yetkilileri, ülkenin gerilen mali durumu karşısında bu kanalın inşa edilmesinin pek de mümkün olmadığını gizliden gizliye kabul ediyor. Ancak, hükümetin yeni havaalanını finanse etmekte sorun yaşadığı haberlerini de Erdoğan'ı devirmek isteyen aynı "küresel güçler"in kara propagandası diyerek reddediyorlar.

AKP'nin bu tür taktiklere sıklıkla başvurduğunu savunan Economist, Erdoğan'ın Gezi olayları sırasında sarhoş göstericilerin bir camiye işediklerini söylediğini, bu fikri desteklemeyen imamın da başka bir camiye sürüldüğünü yazıyor. Dergi, bu olayın antikapitalist Müslümanların tepkisini çektiğini eklerken makaleyi ironik olduğunu söylediği bir bilgiyle tamamlıyor:

"Ahlaksızlık yapıldığı iddia edilen cami Abdülmecid'in annesi Bezmialem tarafından inşa ettirilmişti. Aslen Hristiyan bir köle olan Bezmialem'in gerçek adı 'Suzi'ydi."
T24
 
Son düzenleme:
Türk olmak , başlıklı konuyu hatırladım. Sanayilişmeden sonra sömürgeliklerle, dünyayı talan eden ingiltere, takipçisi fransa, son yüzyılın süper gücü Amerikanın yaramazlıkları derken, hepsi unutuldu ihale ilerlemeyi yine millet aya giderken uyuyan, dünya ekolojik olarak bitme noktasına geldiğinde ilerlemesi gerektiğini hatırlayan Türk'e kaldı.
Türk olmak yanlış zamanda doğru şey yapmak demek sanırım.
 
AKP'nin bu tür taktiklere sıklıkla başvurduğunu savunan Economist, Erdoğan'ın Gezi olayları sırasında sarhoş göstericilerin bir camiye işediklerini söylediğini, bu fikri desteklemeyen imamın da başka bir camiye sürüldüğünü yazıyor. Dergi, bu olayın antikapitalist Müslümanların tepkisini çektiğini eklerken makaleyi ironik olduğunu söylediği bir bilgiyle tamamlıyor:


yeri gelmişken
'Camide içildiyse emniyete teslim ettiğim görüntülerden tespit edilebilir'

• Tarih22.10.2013 16:53
Yıldırım: Emniyette 6 saat boyunca sorguya çekilmedim. 1-1,5 saat boyunca arkadaşlar bilgime başvurdu
T24
Gezi Parkı eylemleri sırasında eylemcilerin sığındığı Bezm-i Alem Camisi Müezzini Fuat Yıldırım, "1-1,5 saat boyunca emniyetteki arkadaşlar bilgime başvurdu. Orada içki içilip içilmediği soruldu. Ben de 'İçki içilip içilmediğini görmedim' "dediğini belirten Yıldırım, "İçildiyse caminin 8 güvenlik kamerası var. Oradaki görüntüleri emniyete teslim ettim. Oradan tespit edilebilir" dedi.

'Basında, sosyal medyada çıkan hiçbir ifade, yorum bana ait değil'

AA muhabirine konuşan Yıldırım, basında kendisiyle ilgili birçok yazının yer aldığını belirterek, şunları anlattı:
"Basında 'görmedim' ifadesi bir yerlere kadar çekildi. Benimle ilgili yazılar yazıldı, benim ağzımdan çıkmış gibi sözler söylendi. Basında, sosyal medyada çıkan hiçbir ifade, yorum bana ait değil. İlk zamanlarda birkaç medya kuruluşunda resmim koyulup hedef haline getirildim. Bununla ilgili de dava açtım. Benim bilgime başvurulmadan, bana sorulmadan yazılan yazılar. Emniyette verdiğim ifade basına sızdırıldı. Kavramlar, kelimeler üzerinde oynamalar yapıldı ve bizi basına malzeme yaptılar. 'İçki içildiğini görmedim. Yalan mı söyleyeyim' ifadesi nedeniyle 'Başbakanı yalanlayan adam' diye yazıldı. Bu doğru değil, beni üzdü. O gece burada mutlaka polis veya istihbaratçı vardı. Onlar çekmiştir mutlaka görüntü vardır. Ben bilmem. Gördüklerimi anlattım. Bununla bir yerleri vurmak doğru değil."

'6 saat boyunca sorguya çekilmedim, 1,5 saate yakın bilgime başvuruldu'

Kendisinin devlet memuru statüsünde olduğu için basına çıkıp "içki içildi" veya "içki içilmedi" şeklinde herhangi bir demeç vermediğini dile getiren Yıldırım, olaylardan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden aranarak bilgisine başvurulmak istendiğini söyledi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde genç polis memurları tarafından "çok şık bir şekilde" ağırlandığını ifade eden Yıldırım, "6 saat boyunca sorguya çekilmedim. Bu kesinlikle doğru değil. 1-1,5 saat boyunca arkadaşlar bilgime başvurdu. Orada içki içilip içilmediği soruldu. Ben de 'İçki içilip içilmediğini görmedim' dedim. Buradan içki içildiği anlamı da içilmediği anlamı da çıkmaz. İçildiyse caminin 8 güvenlik kamerası var. Oradaki görüntüleri emniyete teslim ettim. Oradan tespit edilebilir" dedi.

'Arap Camisi'nde görevlendirilmem geçici'

Olaylar sonrası başlatılan soruşturmanın selameti ve basının yoğun ilgisi nedeniyle Kayabaşı'nda Hazreti Hüseyin Camisi'nde geçici görevlendirildiğini aktaran Yıldırım, daha sonra kendisinin ve eşinin sağlık durumlarının basında yer aldığını hatırlattı.
Yıldırım, "Eşimin lösemi hastası olması ve benim de bazı sıkıntılarım nedeniyle Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hocamız hem tedavilerin hem de görevin aksamaması için en yakın olan bir yere geçmemizi arzu etti. Ya Arap Camisi ya da Yeraltı Camisi diye talepte bulundum. Onlar da uygun gördü. Benim geçici görevlendirmem Arap Camisi'ne getirildi. Yani Arap Camisi'ne gelmek için talepte bulunduk. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanımızın da bu hususta bir jesti oldu" diye konuştu.

'Artık Dolmabahçe Camisi ve Fuat hoca siyasi malzeme olmaktan çıksın'

Fuat Yıldırım, olaylar sırasındaki organizasyonları sayesinde camide ölüm olmadığı ve buraya kan bulaşmadığı için herkesin şükretmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Artık Dolmabahçe Camisi ve Fuat hoca siyasi malzeme olmaktan çıksın. Ben siyasi malzeme olmak istemiyorum. Artık bunu bitirmemiz, daha sağduyulu, sakin, itidalli düşünmemiz gerekiyor. Herkesi sevgiye, muhabbete, kardeşliğe davet ediyorum. Özellikle genç kardeşlerimize seslenmek istiyorum: Twitter'da, mesajlarda birbirinize karşı kin beslemeyin. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız, kardeşiyiz. Hepimiz birbirimize bir evin çocukları gibi bakalım. Birbirimizi saygı çerçevesinde eleştirelim ama hakaret etmeyelim. Birbirimizi eleştirirken aydınlatalım, muhabbet, kardeşlik gerekli."
 
Imamin esinin lösemi olmasina üzüldüm.
Rabbim sifasini versin insallah.
Ama bencede cok yiprandilar..
Cikan yalan yanlis haberler yüzünden cektikleri her SIKINTI icin haber sahiplerine dava acmali bence!
 
Imamin esinin lösemi olmasina üzüldüm.
Rabbim sifasini versin insallah.
Ama bencede cok yiprandilar..
Cikan yalan yanlis haberler yüzünden cektikleri her SIKINTI icin haber sahiplerine dava acmali bence!

uğraşmaya mecalleri kalmamış ki
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…