- 12 Temmuz 2006
- 35.047
- 30.493
- 61
Tanzimat Fermanı, Türk tarihinde demokratikleşmenin ilk somut adımıdır. Sultan Abdülmecit döneminde dışişleri bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. (Gülhane Parkı'nda okunması nedeniyle) Gülhane Hatt-ı Hümayunu veya Tanzimat-ı Hayriye diye de bilinir.
Tanzimat Fermanı
Tanzimat Fermanı yada Tanzimat-ı Hayriye (hayırlı düzenlemeler), 3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecid'in sadrazamı Mustafa Reşid tarafindan Gülhane Parkı'nda yabanci devletlerin elçileri ve büyük bir halk toplulugunun huzurunda okunan, kişilerle devlet arasindaki iliskilere hukuki yönden yenilikler getiren, seriata dayanan eski yasalari tamamen degistirmeyi öngören, ıslahat hareketinin siyasal ve hukuki yönden teminat altina alan belge.
Tanzimat Fermanının İlan Nedenleri
- Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa meselesinde Avrupa'nın desteğini almak
- Avrupa'nın Osmanlı iç işlerine karışmasını önlemek
- Fransız İhtilalinin milliyetçilik etkisini azaltmak
- Gayri Müslümleri devlete bağlamak
Bu fermanla devlet kendisini yenilemesi gerektiğini söylemiştir. Fermanda yer alan başlıca konular:
- Tüm vatandaşların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması,
- Yargılamada açıklık, (hiç kimse yargılanmadan idam edilemeyecek (hukuk devleti özelliğini yansıtır))
- Vergide adalet,
- Erkeklere dört yıl mecburi askerlik,
- Rüşvetin ortadan kaldırılması,
- Herkesin mal ve mülküne sahip olması, bunu miras olarak bırakabilmesi.(Özel mülkiyet güvence altına alındı. Müsadere kaldırıldı)
Bu ferman sayesinde padişahların yetkileri meclislere ya da kişilere devredilmiştir. Buradaki amaç, iktidarı saraydan alıp bürokrasiye vermek ve devlet yönetiminde merkezileşmeyi sağlamaktı. Fermanda verilen bütün sözlerin tamamen yerine getirilememesine rağmen bu çabalar, çağdaşlaşmaya ve cumhuriyet fikrine önayak olmuştur.
II. Mahmut'un saltanatının ikinci döneminde yoğunlaşan reformlara resmi bir bildiriyle hukuki biçim verme talebi sık sık dile getirildi. Ancak iç siyasi dengeler nedeniyle bu işlem uzun süre ertelendi.
1 Temmuz 1839'da II. Mahmut'un ölümü ve Abdülmecit'in tahta çıkmasından hemen sonra sadrazamlığa reform taraftarı Mehmet Hüsrev Paşa getirildi. Ağustos ayında yurda dönen Londra büyükelçisi ve Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, 17 yaşındaki padişahı ikna ederek Tanzimat deklarasyonunun kabulünü sağladı. 3 Kasım 1839 günü Saray müştemilatı içerisinde yer alan Gülhane bahçesinde okunan bir Hatt-ı Şerif ("padişah yazısı") ile Tanzimat-ı Hayriye ("hayırlı düzenlemeler") ilan edildi. Osmanlı tarihinin en önemli belgelerinden biri olan bu metin, okunduğu yerden ötürü Gülhane Fermanı ve içeriğinden ötürü Tanzimat Fermanı adıyla da anılır.
Sadrazam Mustafa Reşit Paşa
Yaklaşık üç sayfalık bir metin olan fermanda, devletin bir gerileme döneminde olduğu vurgulanmış, ama yapılacak yeniliklerle ve çıkarılacak yeni yasalarla (kavanin-i cedide) bu durumdan kurtulunacağı müjdelenmiştir. Daha sonra din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin tüm Osmanlı ahalisinin can ve mal ve "ırz-ü namus" güvenliğinin güvence altına alınması gereği, Kur'an ve şeriate dayanarak ilan edilmiştir. Haksız ve dengesiz vergilerin zararından söz edilerek herkesten "emlak ve kudretine göre" vergi alınacağı, asker almanın nüfusla orantılı ve azami "dört veyahut beş sene müddet"le sınırlı olacağı, kimsenin yargısız idam edilmeyeceği ve malının müsadere edilmeyeceği, özel mülkiyete sınır getirilmeyeceği, Meclis-i Ahkam-ı Adliye'nin güçlendirileceği, vükelanın serbestçe söz söylemesine sınır getirilmeyeceği, yeni Ceza kanunnamesi düzenleneceği, memurin maaşlarının adalete uygun olarak düzenleneceği, rüşvetin güçlü yasalarla önleneceği bildirilmiştir.
Fikir ve yapı bakımından ferman, Fransız Devrimi'nin İnsan ve Vatandaş Hakları bildirgesinden esinlenmiştir. Osmanlı hukuku tarihinde ilk kez "vatandaşlık" kavramı ve vatandaşlıktan doğan haklar tanımlanmış, bu hakların korunması için yapılması gereken bazı işler sayılmıştır. Buna karşılık Ferman, getirdiği yenilikleri Kuran'a ve Şer-i şerife ve Osmanlı Devletinin eski töre ve kanunlarına dayandırmaya özen göstermiştir.
Tanzimat Fermanı'nın okunmasından I. Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen dönem, Osmanlı tarihinde Tanzimat Dönemi olarak anılır.
Yeniçeri Ocağı'nin bozulmaya baslamasi nedeniyle Sultan II. Mahmud döneminde baslayan yenilik hareketleri ve Sultan Abdülmecid'in tahta çikar çikmaz islahat hareketine devam etmek amacinda oldugunu göstermesi Osmanli Devlet yapisindaki degismin baslangiciydi. Sadrazam Mustafa Resid Pasa, Gülhane Hatt-i Hümayununu Padisah adina kaleme almis; devlet ve birey arasindaki iliskilerde devletin modernlestirilmesi amacina dayanan temel ilkeler kabul ve ilan edilmistir.
Tanzimat-ı Hayriye, Osmanlı devletine batı anlamında bir şekil vermek ve özellikle Fransız ihtilali ile ortaya çıkan insan haklan ilkelerini, Osmanlı ülkelerinde yaşayan halka da tanıtmak ve uygulamak için 3 kasım 1839'da Gülhane Hattı Hümayunu'nun ilanından itibaren girişilen devrim hareketi.
Mahmud II'nin, Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra giriştiği ıslahat hareketlerinin maddi ve manevi hedefi, Osmanlı devleti kurumlarını ve teşkilatını batı metotlarına göre modern bir duruma getirmekti. Bunların hemen hepsini uygulamayı da başardı. Ancak hareket, ülkede bir devrim olarak resmen ilan edilmedi.
Sultan İkinci Mahmut'un karşılaştığı en büyük güçlük, yeteri kadar ehliyetli ve ıslahatın gerekliliğine inanmış bir kadronun bulunmamasıydı. Yüksek derecedeki devlet adamlarının bir kısmı padişaha bağlılıklarından, bir kısmı da, korkup çekindiklerinden bu hareketlere taraftar görünüyorlardı. Bunların arasında hareketin tek samimi taraftan Mustafa Reşid Paşa idi. Mustafa Reşid Paşa, devlet memurluklarında yavaş yavaş yükselmiş, özellikle dışişlerinde uzmanlaşmıştı. İlk hariciye nazırlığı sırasında (1837) Avrupa'da gördüklerini anlatarak Mahmud II'yi bu yenilikleri uygulamaya teşvik etti.
Bu arada Avrupalıların Osmanlı devletine düşman olmalarının başlıca sebebinin Müslüman ve Hıristiyan teba arasında eşitlik gözetilmemesi olduğunu söyledi; bunun özellikle Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde insan haklarına saldırı sayıldığını ve bu yüzden Osmanlı devletinin bir Avrupa devleti olarak kabul edilmediğini belirtti.
Bu sırada Akif Paşa, büyük düşmanlık beslediği Pertev Paşanın idam edilmesini sağladı. Mahmud II, sonradan bu değerli devlet adamının idamına izin verdiğine pişman oldu. Mustafa Reşid Paşa bundan yararlanarak padişaha, kimsenin yargılanmadan idam edilmemesi, hatta bir cezaya uğratılmaması gerektiğini söyledi.
Vergiler, askerlik hizmeti, devletin ve halkın karşılıklı hak ve sorumlulukları gibi birçok konunun Batı'da nasıl anlaşıldığını, ne şekilde uygulandığını anlattı. Bunların Osmanlı ülkesinde de kabul edilerek bir hattı hümayunla ilan edilmesinin gerektiğini ileri sürdü. Osmanlı devletinin bu davranışlarla itibarının artacağını, Avrupa devletleri topluluğuna alınacağını ve siyasi varlığının devamı için bunun şart olduğunu belirtti.
Osmanlılara cephe alan batı dünyasıyla mücadeleye imkan kalmadığını; Avrupalıların, Osmanlı devletini kendilerinden saymadıkça, yaşamaya devamına izin vermeyeceklerini açıkladı. Mahmud II, bütün bunları kabul etti ve Tanzimatın ilanına karar verdi. Ancak, meseleyi ayrıca Akif Paşaya danışmayı gerekli buldu. Akif Paşa, bu düşüncelerin kaynağını sezdiği için bunlara şiddetle karşı koydu. Mahmud II, kendi hükümdarlık haklarından bir kısmından vazgeçmeye hazırdı. Nitekim 1837'de çeşitli devlet işlerini görüşmek ve karara bağlamak için «Meclisi Yalayı Ahkamı Adliye» adlı daimi bir meclis kurarak, devlet yönetiminde yetki ve sorumluluğun paylaşılması yönünde bir adım attı.
Mustafa Reşid Paşanın ileri sürdüğü ilkelerin ilanını erken bulan padişah, toplumun bunları benimseyecek olgunluğa henüz ulaşmamış olduğunu düşünüyordu. Ayrıca kendisi için bazı zararlı sonuçların doğmasından endişe duyarak, bu hareketi geri bıraktı. Mustafa Reşid Paşa, bunun üzerine ileri düşüncelerinin uygulanmasında en büyük engel gördüğü ve ayrıca koruyucusu Pertev Paşanın idamına sebep olduğu için nefret ettiği Akif Paşa ile mücadeleye girişti. Sonunda onu azlettirmeyi ve devlet hizmetinden kesinlikle uzaklaştırmayı başardı.
Mustafa Reşid Paşa bundan sonra istediği hattı hümayunun çıkarılması için yeniden uğraştıysa da başaramadı; fakat, sürekli ısrarları üzerine Mahmud II, bir gün yabancı elçileri kabul ederek, onlara «Ben tebaamın Müslümanını camide, Hıristiyanını kilisede, Musevisini de havrada görmek isterim. Aralarında başka bir fark yoktur. Hepsi hakkında sevgi ve adaletim kuvvetlidir ve hepsi de gerçek çocuklarımdır» dedi.
Fakat tanzimat yeniliklerinin bir hattı hümayunla ilanı Mahmud II'nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Abdülmecid zamanında gerçekleştirilebildi. Hattı, Reşid Paşa kaleme aldı; hükümdara okuduktan ve onun onayını aldıktan sonra, ilan kararlaştırıldı. Hattı hümayunun okunarak Tanzimat devriminin resmen ilan edileceği gün, Mustafa Reşid Paşa, bir Meclisi Hassı Vükela mazbatası (Bakanlar kurulu kararı) hazırladı. Böylece Tanzimat ilanının resmi ve hukuki dayanağını meydana getirmiş oldu. Hattı hümayun Gülhane meydanında okundu; bu yüzden bir adı da Gülhane Hattı Hümayunundur.
Hattı hümayunun 3 kasım 1839 pazar günü Mustafa Reşid Paşa tarafından okunmasıyla, Tanzimat ilan edildi. Padişah, hattı hümayunun okunuşunu Gülhane meydanına bakan bir köşkten izledi. Bütün devlet ilerigelenleri, yüksek memurlar, ilmiye sınıfının yüksek dereceli görevlileri İstanbul'da bulunan yabancı elçilerle elçilik mensupları, bütün gayri Müslim cemaat temsilcileri, esnaf kethüdaları ve şehrin ilerigelenleri bu törende hazır bulundular.
Gülhane Hattı hümayunu şu ana ilkeleri kapsar:
1. Osmanlı ülkelerinde her çeşit din ve ırka mensup bütün tebaanın can, ırz ve mal güvenliği olacaktır; 2. Bunların hepsi mülkiyet hakkına sahip olacak ve bu hak kişinin yararına devlet tarafından savunulacaktır; 3. Vergiler için belirli ve adil oranlar tayin edilecek ve vergi yükümlülüğü eşit olacaktır; 4. Devlet masrafları bir gider bütçesiyle sınırlanacaktır; 5. Askerlik görevi için belli bir süre ve her yerin nüfusu oranında yükümlülük konulacaktır; 6. Suç işlediği ileri sürülenler hakkında kovuşturma, açık olarak yapılacak ve bunlar açık olarak yargılanacaklardır; 7. Hiç kimse hakkında, mahkeme hükmü olmadan gizli veya açık idam cezası uygulanmayacaktır; 8. Suçlu sanılan veya mahkum olanların mirasçıları miras haklarından yoksun bırakılmayacaktır; 9. Mahmud II devrinde kurulan Meclisi Valayı Ahkamı Adliye'nin üyeleri artırılacak; vekiller ve ilerigelen devlet memurları belli zamanlarda toplantılara katılarak bütün bu meseleler hakkında kanunlar ve bu arada bir ceza kanunu hazırlayacaktır; 10. Devlet memurlarının hepsine maaş bağlanacaktır; 11. Rüşvet, kesin olarak kalkacak ve buna cesaret edenler şiddetle cezalandırılacaktır; 12. Başta hükümdarın kendisi, bu esaslara uymayı ve bunlara aykırı davranışlarda bulunmamayı kabul ettiği gibi, devlet ilerigelenleri ve ulema bu hususta yemin edecektir.
turkcebilgi.com