Artık iyice anladım ki, konuşmak beni yoruyor. Ağzım, çenem, ruhum, aklım hepsi işbirliği yapmış, ne kadar az söz o kadar memnuniyet.
Evet konuşmanın gerçekliğine tam olarak inanmıyorum ama
başkasını dinlemeyi kendim için gerekli görüyorum.
Bu tembellik hali ile korkarım tatsız tuzsuz bir şey olacağım.
Kadın evliya olmalara kalkışacak, dünya nimetlerinden uzaklaşıp
sopamı pardon asamı elime alıp ufka bakacağım.
Eh bu dünyanın işlerini halletmiş olduğuma göre sıra,
öteki tarafın işlerini çözmeye gelecektir.
Peki konuşmamakla evliya olunur mu?
Bir dünya nimeti midir ki konuşmak?
Bazı içi boş “Ne haber” ler vardır, coşkun bir sel
misali çıkar ağızdan. Cevap aynı coşkuya gelir.
Olmadığın halde “iyiyim” demek ne yorucu bir iştir.
Riyakarlığa kafayı takmakla mı çenem hareket etmekte
böylesi isteksiz oldu acaba.
Düşünce ya da duygumuz, söz olurken bizi tam olarak
anlatabilir mi? Aynı dili konuşmak her zaman mümkün müdür?
Mevlana, sadece ve sadece dört kelimeyle,
derya gibi konuya gayet açık bir yorum getirmiş:
Söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır!
Söz bizi her zaman, tam olarak anlatamaz.
Bu sebeple çıkarımların sadece söz üzerinden olması yanlış.
Duruş, davranış, bakış.
Sözler bazen kaybolur, gerçek karşımda durmaktadır.
Sükûnet, dinginlik ve dudaklara yerleşen ince bir
tebessümle gözlerden yansıyan ironik bir bakış.
Sadece buna ihtiyacım var ve artık iyice anladım ki,
konuşmak beni yoruyor.
Evet konuşmanın gerçekliğine tam olarak inanmıyorum ama
başkasını dinlemeyi kendim için gerekli görüyorum.
Bu tembellik hali ile korkarım tatsız tuzsuz bir şey olacağım.
Kadın evliya olmalara kalkışacak, dünya nimetlerinden uzaklaşıp
sopamı pardon asamı elime alıp ufka bakacağım.
Eh bu dünyanın işlerini halletmiş olduğuma göre sıra,
öteki tarafın işlerini çözmeye gelecektir.
Peki konuşmamakla evliya olunur mu?
Bir dünya nimeti midir ki konuşmak?
Bazı içi boş “Ne haber” ler vardır, coşkun bir sel
misali çıkar ağızdan. Cevap aynı coşkuya gelir.
Olmadığın halde “iyiyim” demek ne yorucu bir iştir.
Riyakarlığa kafayı takmakla mı çenem hareket etmekte
böylesi isteksiz oldu acaba.
Düşünce ya da duygumuz, söz olurken bizi tam olarak
anlatabilir mi? Aynı dili konuşmak her zaman mümkün müdür?
Mevlana, sadece ve sadece dört kelimeyle,
derya gibi konuya gayet açık bir yorum getirmiş:
Söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır!
Söz bizi her zaman, tam olarak anlatamaz.
Bu sebeple çıkarımların sadece söz üzerinden olması yanlış.
Duruş, davranış, bakış.
Sözler bazen kaybolur, gerçek karşımda durmaktadır.
Sükûnet, dinginlik ve dudaklara yerleşen ince bir
tebessümle gözlerden yansıyan ironik bir bakış.
Sadece buna ihtiyacım var ve artık iyice anladım ki,
konuşmak beni yoruyor.