• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sunay Akın Şiirleri

KÖMÜR

Yine bir kömür
kütürdedi sobada
kayıp bir madencinin
kalbi rastgeldi
atıverdi sıcak odada

SUNAY AKIN
 
KUŞTÜYÜ

Antene konan kuşun
şiirler yazılı
beyaz tüylerinde
belli ki konaklamış
demirparmaklıklı
bir pencere önünde

SUNAY AKIN
 
LEBLEBİ

Nasıl ayrılır
ürkeklik
ayakları ilk kez
bir mısır tarlasına
değen kargadan

Ne zaman
karar verir rüzgar
fırıldakla oynamayı bırakıp
kızların eteklerini
uçuşturmaya

Ne yazar
anı defterine
kuru bir tarlaya
ilk düşen
yağmur damlacığı

Akıllı çocuğun
bilgisayarıdır leblebi
siz hiç anlamadınız mı
leb demeden
bir şeyleri...

SUNAY AKIN
 
LİMAN

Sıralanmış saksılar vardı
limana bakan
penceremizin önünde
ve çiçekler arasında
ekmek kırıntıları serpen
martı yüzlü
bir anne

Terasta toplanan kadınlar
limandaki beyaz geminin
ışıkları yanınca
dedikodusunu yapmayı unuturlardı
tam o saatlerde sokaktan geçen
yazlık sinemadaki
biletçi kızın

Annesinin dizlerinin dibinden
hiç ayrılmayan
uslu bir çocuk gibidir
limandaki deniz
ama sokağa çıkıp
dalga olmak geçer
yüreğinden

SUNAY AKIN
 
MİĞFER

Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden

Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden

Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek

SUNAY AKIN
 
NOKTALI VİRGÜL

Virgül
hiç susmayan
bir davulun tokmağı
çağırır kelimeleri
kağıtlardaki düğününe

SUNAY AKIN
 
NÖBETÇİ

Bıraktı mektubu Ayşe kız
kovuğuna ağacın
bir taş daha çaldı ırmak
ve çıngırağını sallayarak
yine koşuştu buzağı

Bağışla beni generalim
bekleyemedim bu dağı

SUNAY AKIN
 
OZAN

I
Yaşamı savunmaya
katılmaması ozanın
kendini mürekkep lekesi
sanması gibi
imzanın

II
Ne pipo
ne sakal
yerde gördüğün
ekmek parçalarını
eğil ve al

III
Varsın hançerlensin
yurdumda
nice ozanın kalbi
bir çocuğun dökülen
süt dişleri gibi

SUNAY AKIN
 
REÇEL

Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden

Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim

Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavonozların içindeki
reçeller olduğunu.

SUNAY AKIN
 
REKLAM

Boyadılar koca duvarı
rengarenk yazılarla doldurdular
elinde gazoz şişesiyle
bir de gülen kız resmi çizdiler
ağzı bir karış açık

Oysa duvarın dibinde
ağlıyordu sarmaşık

SUNAY AKIN
 
ROMATİZMA

Islak çamaşırlara
konan serçe
hemencecik kaç oradan
sen de yoksa annem
gibi hastalanıp
ölebilirsin

SUNAY AKIN
 
RÜZGAR

Bayrakları birbirine
benzemese de ülkelerin
bir ağızdan söyledikleri
barış ezgisini
yankılatır rüzgar
direklerine çarpan
iplerinin

Savaş alanında
silahların sustuğu saatlerde
mektup yazacak
bir ailesi olmayan askerin
yaptığı kağıt gemiyi yüzdürür
arkadaşının kan
gölünde

Karıştırır martıların oyununa
çocukların getirilmemesi
rica olunan davetiyelerin
arkasına yazarak
Galata Kulesi'nden
attığımız son sözlerini
erdal eren'in

Usulca siler
patika yollardaki
nal izlerini
ve açıp pencereleri
korkutur aniden
tanrıça heykeliyle sevişen
müze bekçisini

Beklediğimiz sensin ey özgürlük
kaybolur izleri
bütün işkencelerin
bir gün çıkıp gelirsen
nasıl ki katlanmış hüznünü
unutuyorsa o anda
rüzgara açılan bir yelken

SUNAY AKIN
 
SANA YAKIN

Bir dostun sıcaklığına
Öylesine
Yaslamak istiyorum ki başımı
Ya omzunu uzat sevgilim
Ya da telleri kopuk
Bir kemanı

Kanadının altına sığınacak
Bir kuş arayan
Eskimiş saçak gibiyim sensiz
Yada bütün balinalarının
Kıyıya vurup intahar ettiği
Bir deniz

Bir hitit çanağıyım
Toprağa gömülü
Ve sen
İlk kazısını yapan
Bir arkeolog ürkekliğiyle
Ellerinin arasına
Al beni

Tek dileğimdir çünkü benim
Sana yakın bir sunay akın

SUNAY AKIN
 
SERÇE

Ayak izleri
ki görülmez
kar kelimesinin
geçtiği her şiirde
yiyecek arayan serçenin

SUNAY AKIN
 
SERÇE VE KEDİ

I
Toprağın altından bağlanıyor
artık telefon telleri
ve bir telaş
yüreğini sarıyor serçelerin
gördükçe kedileri

II
Anlar mı serçelerin
neden göç etmediğini
sobanın kurulmasını
bekleyen
kedi

III
Yalnızca rüzgar gelir
ölü bir serçenin
cenaze törenine
ve usulca
kımıldatır tüylerini
kediden önce

SUNAY AKIN
 
ŞEMSİYE

tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla

anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü

nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden

yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye

SUNAY AKIN
 
TELAŞLI PENGUEN

Aşkımız bitti
yüreğim burkularak söylüyorum bunu
çünkü bir yangın kovasının
içindeki durgun suda
beyaz bir kelebeğin boğulması
gibi garip oldu sonu
Aşk ki ay değil
güneş tutulması diyordum
dudak büküyordun bana
oysa ilkokul bahçesindeki çocuklar
ellerindeki isli camların ardından
gülüyorlardı sana
İnanmamıştın aşkın
bir elbise hırsızı olduğuna
ama köşesinde
kedinin uyudugu bir yatakta
çırılçıplak bırakmıştı
her ikimizi de
Giderken bir buzdağı gibiydin
sıcak sulara doğru yüzen
ve doruğunda
bir çift bale pabucunun
asıldığını söylüyordu
eteklerindeki telaşlı penguen
Bakakaldım
bindiğin taksinin ardından
onlar ki her mevsim
sarı birer sonbahar yaprağıdır
terk ettigin kentin sokaklarında
rüzgarla savrulan

SUNAY AKIN
 
TİCARET

Çocuk hastanesinin
karşısındaki oyuncakçı
gün geçtikçe artan
kazancı için
şükreder Tanrı'ya

Yem satan ihtiyarın
yıllar önce kanatlarına
taş attığını bilmeden
her sabah aynı meydanda
toplanır güvercinler

Ve kitapçı tezgahının
en önüne sıralanır
bir şairin
öldükten sonra
bütün kitapları

SUNAY AKIN
 
TİK TAK

Ne kadar aradıysam
suyunda bulamadım tak'ları
zaman denilen kuyunun
yüzümde bu yüzden
yalnızca tik'lerini taşırım
çocukluğumun

Yarısını tuttum
çocuk doktoru
olmamı isteyen anneme
hasta yatağında verdiğim sözün
doktor olamadım ama
çocuk kaldım

İki çocuk
rahatlıkla oturduğumuz
kapının eşiğine
kendi başıma zor sığıyorum bugün
büyüdükçe insan
yalnız mı kalıyor ne ?

SUNAY AKIN
 
Back