- 1 Eylül 2010
- 11.644
- 22.255
-
- Konu Sahibi yercekimli karanfil
- #1
http://m.milliyet.com.tr/soma-da-takvimler-hala-13-mayis-gundem
Soma’da takvimler hâlâ 13 Mayıs 2014
Maden faciasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Soma ve civar ilçeler halen o günkü felaketin etkisi altında yaşamaya çalışıyorlar. 301 madenciye mezar olan kömür ocağında ise ürküten bir sessizlik hakim
Yayınlanma Tarihi: 13.05.2015 02:30
YAVUZ ÖZDEN - MERİŞ TAFOLAR / SOMA FACİASINDAN BİR YIL SONRA - 1
Anadolu’nun gördüğü en büyük katliamlardan biri tam bir yıl önce 13 Mayıs 2014’te Soma Eynez’de yaşandı. 301 madenci, hala sorumluları net olarak açığa çıkarılmamış, mahkum edilmemiş bir faciada yaşamlarını yitirerek; çocuklarını, eşlerini, annelerini, babalarını, komşularını yalnız bıraktı.
Bir yıl boyunca sözlerin havada uçuştuğu, rapor üstüne raporların yazıldığı facianın birinci yılında neler olduğunu, ancak en önemlisi verilen sözlerin akıbetini araştırmak için foto muhabiri arkadaşım Yavuz Özden ile birlikte Soma’ya doğru yola çıktığımızda, kafamızda onlarca soru işareti vardı.
Tam 1 yıl sonra geldiğimiz Soma’da işsiz bırakılan madencilerden, yalnız kalan ailelerden daha fazlasını gördük. Hâlâ 13 Mayıs 2014’ü düşünen, 13 Mayıs 2014’te takılı kalan kocaman bir ilçe bekliyordu bizi. Öyle bir facia yaşanmış ki Soma’da, sadece 105 bin nüfuslu bu kömür ilçesi değil, batı komşusu Kınık, kuzey komşusu Savaştepe ve güney komşusu Kırkağaç da o günün etkisinden kurtulamamış.
Vardiya değişimi öncesi
Peki 13 Mayıs 2014 günü ne olmuştu? Bilirkişi raporlarına, Soma Araştırma Komisyonu’nun raporuna ve madencilerin tanıklıklarına göre, “geliyorum diyen” bir facia, sabah vardiyasında çalışanlar madenden çıkarak yerlerini Paşa vardiyası olarak tanımlanan 16.00-24.00 vardiyasına bırakmak üzereyken geldi. Konuştuğumuz madenciler, “Vardiya değişimi sırasında yaşanmamış olsa çok daha büyük bir facia olacaktı” sözleriyle anlattı.
Saat 15.00 sıralarında ilk haber geldiğinde, Ankara’daki, İstanbul’daki hiç kimse bu kadar büyük bir kazayı öngörmüyordu. Olayı TV’den izleyenler son dönemlerde sıklıkla yaşanmaya başlayan maden kazalardan biri olabileceğini düşünürken, devlet otoriteleri hızlıca madene yol almıştı bile. Madenin ağzında ise madenciler canhıraş biçimde ellerinden geldiğince arkadaşlarını, akrabalarını kurtarmaya çalışıyordu.
İsimlerimizi yazmayın
Soma’ya ulaştığımızda Sosyal Haklar Derneği adı verilen oluşum, madenci aileleri ve bazı siyasi parti temsilcileri ile miting düzenliyordu. Meydana girildiğinde ilk hedef; ailelerin “sarı sendika” dedikleri Türk-İş’e bağlı Türkiye Maden-İş Sendikası binasıydı. Binanın yanından geçilirken yuhalanan Türk-İş, alanda ailelerin yanında değildi. Konuşmaya çalıştığımız madenci yakınları artık konuşmaktan bıkmış bir şekilde, “Bir yıldır konuşuyoruz, değişen bir şey yok” diyor. Konuşanların büyük çoğunluğu ise “İsimlerimizi yazmayın” diye uyarıyordu.
Siz ailemizdensiniz
Tertip Komitesi, alana girerken, ailelerin en önde girmesini, siyasi parti temsilcileri ve dernek temsilcilerinin daha sonra alana gelmesini öngörmüştü. Ancak ailelerin ısrarı üzerine bir istisna yaşandı. Ailelerin arkasındaki CHP kortejinde yürüyen Manisa Milletvekili Özgür Özel, ailelerin, “Siz de bizim ailemizdensiniz artık” ısrarları üzerine ön tarafa geçti.
Ürküten sessizlik
Madencilerin artık ailesinden biri haline gelmiş Özgür Özel ile miting sonrası konuşmaya çalışırken, kazanın yaşandığı Eynez Ocağı’na gidip bir yılda neyin değiştiğini yerinde görmek istedik. Soma Kömür İşletmeleri’nde çalışan 2 bin 800’ü aşkın işçi, verilen sözlere karşın kazadan birkaç ay sonra işsiz kalmıştı. Şimdi 301 madencinin cansız bedeninin çıktığı Eynez’de yalnızca 150 kadar işçi, temizlik yapmak, biriken gazı tahliye etmek ve ocağı yeniden çalışabilir hale getirmek için tali işlerle uğraşıyordu. Normal koşullarda girme olasılığımızın olmadığı maden yerine Özgür Özel’in kullandığı araçla girebiliyoruz. Eynez Ocağı’na girdiğimizde, bundan bir yıl önce arama kurtarma çalışmalarının yoğun temposunun tam aksine, ürküten bir sessizlik karşılıyor bizleri.
‘Dikkat’ uyarısı bile paslanmış
301 madencinin büyük bölümünün cansız bedeninin çıktığı maden girişine yaklaştığımızda o gün yaşananlar yeniden düşüyor aklımıza. Sonra yangının büyümesine neden olan yanmaz malzemeler yerine kolay tutuşabilir malzemelerden yapılan borular ve bantları görüyoruz. O hatta yürürken, “Önce İş Güvenliği” ve “Dikkat” yazılı uyarıların neredeyse tamamının paslandığı görülüyor. Yaygın kanının, bu uyarıların ocağın devlet tarafından işletildiği dönemden kalma olduğu ve şirket tarafından yenilenmediği yönünde olduğu bizlere iletiliyor.
‘Keşke ölseydik ailemiz yaşardı’
Madenciler ve madenci yakınları; yaşadıklarını “Sanki dün gibi” sözleriyle anlatıyor. Kazada yaşamını yitiren madenci ailelerinden şu ortak cümle dökülüyor: “Verilen sözler tutulmadı.”
Facia sırasında ocakta olmayan ve işsiz kalan bir madencinin şu sözleri ise yürek burkuyor: “Keşke ölseydik, en azından ailemizin eline az da olsa bir para geçerdi.”
Soma’daki ocağın ardından yaklaşık 20 kilometre güneybatıya, İzmir’in Kınık ilçesine gidiyoruz. En büyük kayıplardan biri bu ilçede yaşanmış. Kınık’ta 11 madencinin yaşamını yitirdiği ve Alevi kimliği nedeniyle ayrımcılık yapıldığı iddialarının odağındaki Elmadere köyüne gidiyoruz. Bu köyde Güven ailesinin kapısını çalıyoruz. Oğlu Ahmet’i ocakta kaybetmiş Kamber Güven’in diğer oğlu Ali ise Eynez’de çalışmasına karşın, senelik izinde olduğu için kaza anını yaşamamış.
Kamber Güven, “İzini bitmiş olaydı, ikisi de gitmişti bizim oğlanların. Devlet bize para vermedi, AFAD’da toplanan para vatandaşın parası. Devlet bize ne şartlar vaat etti, yakınlarından bir kişiyi kamuya alacağız dendi, olmadı. Köseler’e Başbakan geldi, Taner Yıldız geldi, buraya niye gelmedi? Burası Türkiye Cumhuriyeti değil mi? Geçen gün Taner Yıldız, mahcup olduk dedi. Niye vermiyor bizim tazminatlarımızı. Bir tanesi gelip buranın kapısını çalmadı. Ölünce, iş bitti. Öldükleri gün hepsine sahip çıkacağız diyorlardı. Hani güçlü devlettiniz, fakir millete geldi mi hiçbir şey olmuyor, yandaşa geldi mi her şey oluyor” diyor.
Soma’da takvimler hâlâ 13 Mayıs 2014
Maden faciasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Soma ve civar ilçeler halen o günkü felaketin etkisi altında yaşamaya çalışıyorlar. 301 madenciye mezar olan kömür ocağında ise ürküten bir sessizlik hakim
Yayınlanma Tarihi: 13.05.2015 02:30
YAVUZ ÖZDEN - MERİŞ TAFOLAR / SOMA FACİASINDAN BİR YIL SONRA - 1
Anadolu’nun gördüğü en büyük katliamlardan biri tam bir yıl önce 13 Mayıs 2014’te Soma Eynez’de yaşandı. 301 madenci, hala sorumluları net olarak açığa çıkarılmamış, mahkum edilmemiş bir faciada yaşamlarını yitirerek; çocuklarını, eşlerini, annelerini, babalarını, komşularını yalnız bıraktı.
Bir yıl boyunca sözlerin havada uçuştuğu, rapor üstüne raporların yazıldığı facianın birinci yılında neler olduğunu, ancak en önemlisi verilen sözlerin akıbetini araştırmak için foto muhabiri arkadaşım Yavuz Özden ile birlikte Soma’ya doğru yola çıktığımızda, kafamızda onlarca soru işareti vardı.
Tam 1 yıl sonra geldiğimiz Soma’da işsiz bırakılan madencilerden, yalnız kalan ailelerden daha fazlasını gördük. Hâlâ 13 Mayıs 2014’ü düşünen, 13 Mayıs 2014’te takılı kalan kocaman bir ilçe bekliyordu bizi. Öyle bir facia yaşanmış ki Soma’da, sadece 105 bin nüfuslu bu kömür ilçesi değil, batı komşusu Kınık, kuzey komşusu Savaştepe ve güney komşusu Kırkağaç da o günün etkisinden kurtulamamış.
Vardiya değişimi öncesi
Peki 13 Mayıs 2014 günü ne olmuştu? Bilirkişi raporlarına, Soma Araştırma Komisyonu’nun raporuna ve madencilerin tanıklıklarına göre, “geliyorum diyen” bir facia, sabah vardiyasında çalışanlar madenden çıkarak yerlerini Paşa vardiyası olarak tanımlanan 16.00-24.00 vardiyasına bırakmak üzereyken geldi. Konuştuğumuz madenciler, “Vardiya değişimi sırasında yaşanmamış olsa çok daha büyük bir facia olacaktı” sözleriyle anlattı.
Saat 15.00 sıralarında ilk haber geldiğinde, Ankara’daki, İstanbul’daki hiç kimse bu kadar büyük bir kazayı öngörmüyordu. Olayı TV’den izleyenler son dönemlerde sıklıkla yaşanmaya başlayan maden kazalardan biri olabileceğini düşünürken, devlet otoriteleri hızlıca madene yol almıştı bile. Madenin ağzında ise madenciler canhıraş biçimde ellerinden geldiğince arkadaşlarını, akrabalarını kurtarmaya çalışıyordu.
İsimlerimizi yazmayın
Soma’ya ulaştığımızda Sosyal Haklar Derneği adı verilen oluşum, madenci aileleri ve bazı siyasi parti temsilcileri ile miting düzenliyordu. Meydana girildiğinde ilk hedef; ailelerin “sarı sendika” dedikleri Türk-İş’e bağlı Türkiye Maden-İş Sendikası binasıydı. Binanın yanından geçilirken yuhalanan Türk-İş, alanda ailelerin yanında değildi. Konuşmaya çalıştığımız madenci yakınları artık konuşmaktan bıkmış bir şekilde, “Bir yıldır konuşuyoruz, değişen bir şey yok” diyor. Konuşanların büyük çoğunluğu ise “İsimlerimizi yazmayın” diye uyarıyordu.
Siz ailemizdensiniz
Tertip Komitesi, alana girerken, ailelerin en önde girmesini, siyasi parti temsilcileri ve dernek temsilcilerinin daha sonra alana gelmesini öngörmüştü. Ancak ailelerin ısrarı üzerine bir istisna yaşandı. Ailelerin arkasındaki CHP kortejinde yürüyen Manisa Milletvekili Özgür Özel, ailelerin, “Siz de bizim ailemizdensiniz artık” ısrarları üzerine ön tarafa geçti.
Ürküten sessizlik
Madencilerin artık ailesinden biri haline gelmiş Özgür Özel ile miting sonrası konuşmaya çalışırken, kazanın yaşandığı Eynez Ocağı’na gidip bir yılda neyin değiştiğini yerinde görmek istedik. Soma Kömür İşletmeleri’nde çalışan 2 bin 800’ü aşkın işçi, verilen sözlere karşın kazadan birkaç ay sonra işsiz kalmıştı. Şimdi 301 madencinin cansız bedeninin çıktığı Eynez’de yalnızca 150 kadar işçi, temizlik yapmak, biriken gazı tahliye etmek ve ocağı yeniden çalışabilir hale getirmek için tali işlerle uğraşıyordu. Normal koşullarda girme olasılığımızın olmadığı maden yerine Özgür Özel’in kullandığı araçla girebiliyoruz. Eynez Ocağı’na girdiğimizde, bundan bir yıl önce arama kurtarma çalışmalarının yoğun temposunun tam aksine, ürküten bir sessizlik karşılıyor bizleri.
‘Dikkat’ uyarısı bile paslanmış
301 madencinin büyük bölümünün cansız bedeninin çıktığı maden girişine yaklaştığımızda o gün yaşananlar yeniden düşüyor aklımıza. Sonra yangının büyümesine neden olan yanmaz malzemeler yerine kolay tutuşabilir malzemelerden yapılan borular ve bantları görüyoruz. O hatta yürürken, “Önce İş Güvenliği” ve “Dikkat” yazılı uyarıların neredeyse tamamının paslandığı görülüyor. Yaygın kanının, bu uyarıların ocağın devlet tarafından işletildiği dönemden kalma olduğu ve şirket tarafından yenilenmediği yönünde olduğu bizlere iletiliyor.
‘Keşke ölseydik ailemiz yaşardı’
Madenciler ve madenci yakınları; yaşadıklarını “Sanki dün gibi” sözleriyle anlatıyor. Kazada yaşamını yitiren madenci ailelerinden şu ortak cümle dökülüyor: “Verilen sözler tutulmadı.”
Facia sırasında ocakta olmayan ve işsiz kalan bir madencinin şu sözleri ise yürek burkuyor: “Keşke ölseydik, en azından ailemizin eline az da olsa bir para geçerdi.”
Soma’daki ocağın ardından yaklaşık 20 kilometre güneybatıya, İzmir’in Kınık ilçesine gidiyoruz. En büyük kayıplardan biri bu ilçede yaşanmış. Kınık’ta 11 madencinin yaşamını yitirdiği ve Alevi kimliği nedeniyle ayrımcılık yapıldığı iddialarının odağındaki Elmadere köyüne gidiyoruz. Bu köyde Güven ailesinin kapısını çalıyoruz. Oğlu Ahmet’i ocakta kaybetmiş Kamber Güven’in diğer oğlu Ali ise Eynez’de çalışmasına karşın, senelik izinde olduğu için kaza anını yaşamamış.
Kamber Güven, “İzini bitmiş olaydı, ikisi de gitmişti bizim oğlanların. Devlet bize para vermedi, AFAD’da toplanan para vatandaşın parası. Devlet bize ne şartlar vaat etti, yakınlarından bir kişiyi kamuya alacağız dendi, olmadı. Köseler’e Başbakan geldi, Taner Yıldız geldi, buraya niye gelmedi? Burası Türkiye Cumhuriyeti değil mi? Geçen gün Taner Yıldız, mahcup olduk dedi. Niye vermiyor bizim tazminatlarımızı. Bir tanesi gelip buranın kapısını çalmadı. Ölünce, iş bitti. Öldükleri gün hepsine sahip çıkacağız diyorlardı. Hani güçlü devlettiniz, fakir millete geldi mi hiçbir şey olmuyor, yandaşa geldi mi her şey oluyor” diyor.