Sizden dua istiyorum

DevranDoner

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
10 Haziran 2011
1.430
912
O kadar yoruldum ki.. Ruh halimi anlatmaya gücüm yok.. Bir dua etseniz şu çaresiz gönlüme.. Başka birşey istemiyorum. Sormadan sual etmeden bir içten dua belki yaralı gönlümün tüm sıkıntılarını giderecek..
Allah razı olsun..
 
Rabbım kalbinde ne dert keder varsa bir an once senı feraha kavuştursun insallah. Her zaman mutlu ol Allah ıyı insanlarla karsilastirsin cekılmıcek dert hastalık vermesin ne sana ne baskalarına umarım kısa zamanda ferahlarsın. Sıkıntıların su gibi akıp gider.
 
O kadar yoruldum ki.. Ruh halimi anlatmaya gücüm yok.. Bir dua etseniz şu çaresiz gönlüme.. Başka birşey istemiyorum. Sormadan sual etmeden bir içten dua belki yaralı gönlümün tüm sıkıntılarını giderecek..
Allah razı olsun..
Gönlünün ferahlamasi için elbette dua ederiz fakat Allah ile arana aracı koymana gerek yok.. Kendin çalmalisin kapısını.

Ben de ederim tabi ki..
Bütün darda kalmışlara ediyorum..
 
Derdinizin ne olduğunu sormayacağım çünkü hepimizin mutsuzluğunun sebebi aynı, "sevdiğimizden uzaktayız", O'na dönün, O'nu çok sevin, "kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur":

Allah bezm-i elestte yani ruhlar aleminde kendi varlığından ruhlarımızı var etti ve kendisini onlara gösterdi.
Onu gördük, sesini işittik, kokusu aldık.
Cemali varlığımızın her bir zerresine tat verdi.
Sesi ruhumuzun her bir zerresine tat verdi.
Kokusu her bir zerremize tat verdi.
Ve tüm ruhlar sarhoş!
Rabbini görmüş olan tüm ruhlar aşktan sarhoş oldu.
Neşeden, sevinçten, vecdden, aşktan ve istiğraktan yüzler ışıl ışıl...
Ve rabbini gören ruhlarımız Allaha aşık oldular.
Tüm ruhlar o aşkın sarhoşluğundan dönmeye, semah yapmaya ve Rablerine doğru kendilerini çekmeye başladılar.
Herşey dönüyor. Tüm alem, her zerre, tüm mevcudat... Her şey aşktan dönüyor. Her şey aşk ile dönüyor.
Deyim yerindeyse parçalar bütüne doğru kendilerini çekiyor.
Deyim yerindeyse tüm ruhlar mıknatısa doğru iradesizce ve hızla çekilen demir tozları gibi sarhoşça kendilerini Rablerine çekiyorlar.
Ruhumuz Allaha meftun, muhtaç ve aşık...
Ve Allah kendi ruhuna müştak...
Arada müthiş bir aşk ve karşı konulmaz bir çekim var.

Ve Rabbimiz soruyor: Elestu Bi Rabbikum?
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"
Belâ diyor tüm ruhlar... Şehidna diyorlar.
"Evet diyorlar. Seni görüyoruz, şahidiz" diyorlar.
Sarılmak istercesine...
Kavuşmak, bitişmek istercesine...
Birleşip içinde yok olmak istercesine...
Onda olmak, onunla olmak, o olmak istercesine...
Aşkla, şevkle, iştiyakla, arzuyla ve tutkuyla...
Kendisinden var ettiği ruhumuz, ruhlarımız kendisini Rabbine doğru çekiyor.
Biz onun ruhuyuz, canıyız. Nefhasıyız, parçasıyız. Aşkıyız, nefesiyiz.

Ve Rabbimiz, canımız, aşkımız, sahibimiz, tek varlığımız, herşeyimiz diyor ki:
"Şu an beni görüyorsunuz, sesimi işitiyor, kokumu alıyorsunuz. Varlığımın tadını varlığınızda tadıyorsunuz ve bana aşıksınız. Belâ demek kolay, Evet demek kolay!
Sizi aşağıların en aşağısına, dünyaya gönderecek ve bir beden kalıbının içine üfleyeceğim. Orada kısa bir süre beni göremeyecek, sesimi duyamayacak ve kokumu alamayacaksınız. Eğer orada, kısacık bir hayatta bana olan aşkınızı yitirmez, arzunuzu tüketmez ve başka şeylere aşık olup beni unutmazsanız o zaman bana kavuşmaya hak kazanacaksınız. Ve sizi yedi kat göğün altına, dünyaya göndereceğim. Bana olan sevginiz, aşkınız ve bağlılığınızla yedi kat göğü aşacak, yedi nefs mertebesini kat edecek ve yine bana geleceksiniz. Bedenin nefesleri tükenmeden... Süre dolmadan Belâ diyerek, Rabbim sensin diyerek, aşkınızı ispatlayarak ve beni unutmayarak... Orada Belâ diyecek ve oradan bana geleceksiniz."

Ve tüm ruhlar aşıkça ve sarhoşça bunu kabul etti.
Rabbimizin sözleri diridir.
Sadece "Elestu Bi Rabbikum" derken tüm bu mana o sözün içindeydi.
Ve biz Belâ derken, Evet dedik ama bu sözün içinde binlerce ilan-ı aşk vardı.
Biz seni nasıl unutıruz vardı. Seven sevdiğini, aşık maşukunu nasıl unutur. Parça bütünden nasıl ayrı durur! Taparcasına seni sevip arzularken biz nasıl seni unutur ve nasıl başka şeyleri severiz, nasıl başka şeylere aşık oluruz, vardı.

Ve sonra ruh bedene üflendi...
Ve burada Rabbimizi göremez, sesini işitemez, kokusunu alamaz olduk.
Bedene alıştık, beden kalıbımıza alıştık ve kendimizi beden zannettik.
Rabbimizi unuttuk ve burada oyuna daldık.

Fakat ruhumuz içimizde hep feryad etti.
Ben buraya ait değilim, ben Rabbimi istiyorum, ben Rabbimi özlüyorum, ben onsuz yapamam, beni susturma, nefes alamıyorum dedikçe biz onu hep susturduk. Duymamazlıktan geldik ve onu hep örttük, sesini bastırdık.

Allah resulleri... Onlar unutmadı, onlar dünyaya dalmadı. Dünyada oyalanmak yerine Rablerine yolculuk yaptılar. Ve Rablerine vasıl oldular.

Rabbimiz bize acıdı, merhamet etti. Biz kaybolmuştuk. Unutmuştuk. Yol yordam bilmiyorduk.
Ve Rabbimiz kendisine vasıl olan resullerini görevlendirdi. Her yere... Ve her kavme...

"Şimdi tekrar aşağı in ve geldiğin yoldan kullarımı bana getir!"

Nebilerini, resullerini, velilerini...

Yedi kat gönül göğünü aşıp Rabbine vasıl olmuş dostlarını...
Alay-i illiyinden buraya... Esfeli safiline...
Bize gönderdi. Ve hep gönderecek.
Adem Aleyhisselamdan Resulullah Efendimize kadar nebiler ve resuller...
Ve kıyamete kadar Resulullah Efendimizin varisi Mürşidi Kamiller...
Allah Resulünün Resulleri!

Hepimiz kaybolmuşuz. Evimizden uzakta...
Asli vatanımızdan uzakta...
Özümüzden, aslımızdan, hakikatimizden, Rabbimizden uzakta...
Aşığı olduğumuz bizi kendisinden yaratan, varlığımızı varlığına muhtaç olduğumuz Rabbimizden uzakta...

Evet... Şuur sahibi olan her varlık kendisini arıyor.
Hepimiz kendimizi arıyoruz. Rabbimizi arıyoruz. Evimizi arıyoruz. Geldiğimiz yeri arıyoruz.
Hiç bir şey bizi mutlu etmeye yetmiyor.
Kesmiyor hiç bir şey!
Sürekli olarak şunu da elde edersem mutlu olurum, şu sorun da çözülürse rahatlarım diyoruz ve ama asla mutlu olamıyoruz, huzurlu olamıyoruz.
Neyi elde edersek daja fazkasını istiyoruz.
Çünkü ruhumuz rabbini arıyor.
Ve Allah'tan başka hiçbir şeyle onu teskin edemeyiz, tatmin edemeyiz, mutlu edemeyiz, memnun edemeyiz.
Çünkü ruh sonsuz ve sonsuz olanı istiyor.
Çünkü ruhumuz Allah'tan geldi ve geldiği Allahı istiyor.
Fakat Allah gittimiz yönde değil geldiğimiz yerdeydi.

Ve kervancıbaşı seslenir...
Haydii! Sıradaki kafile!
Haydiii! Yola çıkıyoruz aşıklar nerede?
Sevgilisini arzulayan aşıklar nederede?
Bütününü isteyen parçalar, demir tozları nerede?
Evini özleyen çocuklar nerede?
Annesini özleyen bebekler nerede?

Ses yankılanır ve huzursuzluk buz keser zamanı!
Öz annelerinin kucağındaki bebekler annelerini ve sütü eliyle iter. Ve tüm bebekler ağlar.

Bir kardeşimiz Kalû Belâ'yı sormuştu. Manası "Evet dediler" Bizim Rabbimizi gördüğümüz ve ona aşık olduğumuz o anın adıdır Kalû Belâ. Ve şimdi her anın adıdır Kalû Belâ... Kalbimiz yerinde durdukça ve ruhumuz var oldukça...
- Alıntı -
 
Allah yardımcın olsun inşaallah en yakın zamanda rabbim sıkıntılarını geçirir gönlüne huzur verir dilediğin ne varsa senin ve her kardeşimizin yüreğinden geçen neyse Allah'ım kabul eder. Amin.
 
Derdinizin ne olduğunu sormayacağım çünkü hepimizin mutsuzluğunun sebebi aynı, "sevdiğimizden uzaktayız", O'na dönün, O'nu çok sevin, "kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur":

Allah bezm-i elestte yani ruhlar aleminde kendi varlığından ruhlarımızı var etti ve kendisini onlara gösterdi.
Onu gördük, sesini işittik, kokusu aldık.
Cemali varlığımızın her bir zerresine tat verdi.
Sesi ruhumuzun her bir zerresine tat verdi.
Kokusu her bir zerremize tat verdi.
Ve tüm ruhlar sarhoş!
Rabbini görmüş olan tüm ruhlar aşktan sarhoş oldu.
Neşeden, sevinçten, vecdden, aşktan ve istiğraktan yüzler ışıl ışıl...
Ve rabbini gören ruhlarımız Allaha aşık oldular.
Tüm ruhlar o aşkın sarhoşluğundan dönmeye, semah yapmaya ve Rablerine doğru kendilerini çekmeye başladılar.
Herşey dönüyor. Tüm alem, her zerre, tüm mevcudat... Her şey aşktan dönüyor. Her şey aşk ile dönüyor.
Deyim yerindeyse parçalar bütüne doğru kendilerini çekiyor.
Deyim yerindeyse tüm ruhlar mıknatısa doğru iradesizce ve hızla çekilen demir tozları gibi sarhoşça kendilerini Rablerine çekiyorlar.
Ruhumuz Allaha meftun, muhtaç ve aşık...
Ve Allah kendi ruhuna müştak...
Arada müthiş bir aşk ve karşı konulmaz bir çekim var.

Ve Rabbimiz soruyor: Elestu Bi Rabbikum?
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"
Belâ diyor tüm ruhlar... Şehidna diyorlar.
"Evet diyorlar. Seni görüyoruz, şahidiz" diyorlar.
Sarılmak istercesine...
Kavuşmak, bitişmek istercesine...
Birleşip içinde yok olmak istercesine...
Onda olmak, onunla olmak, o olmak istercesine...
Aşkla, şevkle, iştiyakla, arzuyla ve tutkuyla...
Kendisinden var ettiği ruhumuz, ruhlarımız kendisini Rabbine doğru çekiyor.
Biz onun ruhuyuz, canıyız. Nefhasıyız, parçasıyız. Aşkıyız, nefesiyiz.

Ve Rabbimiz, canımız, aşkımız, sahibimiz, tek varlığımız, herşeyimiz diyor ki:
"Şu an beni görüyorsunuz, sesimi işitiyor, kokumu alıyorsunuz. Varlığımın tadını varlığınızda tadıyorsunuz ve bana aşıksınız. Belâ demek kolay, Evet demek kolay!
Sizi aşağıların en aşağısına, dünyaya gönderecek ve bir beden kalıbının içine üfleyeceğim. Orada kısa bir süre beni göremeyecek, sesimi duyamayacak ve kokumu alamayacaksınız. Eğer orada, kısacık bir hayatta bana olan aşkınızı yitirmez, arzunuzu tüketmez ve başka şeylere aşık olup beni unutmazsanız o zaman bana kavuşmaya hak kazanacaksınız. Ve sizi yedi kat göğün altına, dünyaya göndereceğim. Bana olan sevginiz, aşkınız ve bağlılığınızla yedi kat göğü aşacak, yedi nefs mertebesini kat edecek ve yine bana geleceksiniz. Bedenin nefesleri tükenmeden... Süre dolmadan Belâ diyerek, Rabbim sensin diyerek, aşkınızı ispatlayarak ve beni unutmayarak... Orada Belâ diyecek ve oradan bana geleceksiniz."

Ve tüm ruhlar aşıkça ve sarhoşça bunu kabul etti.
Rabbimizin sözleri diridir.
Sadece "Elestu Bi Rabbikum" derken tüm bu mana o sözün içindeydi.
Ve biz Belâ derken, Evet dedik ama bu sözün içinde binlerce ilan-ı aşk vardı.
Biz seni nasıl unutıruz vardı. Seven sevdiğini, aşık maşukunu nasıl unutur. Parça bütünden nasıl ayrı durur! Taparcasına seni sevip arzularken biz nasıl seni unutur ve nasıl başka şeyleri severiz, nasıl başka şeylere aşık oluruz, vardı.

Ve sonra ruh bedene üflendi...
Ve burada Rabbimizi göremez, sesini işitemez, kokusunu alamaz olduk.
Bedene alıştık, beden kalıbımıza alıştık ve kendimizi beden zannettik.
Rabbimizi unuttuk ve burada oyuna daldık.

Fakat ruhumuz içimizde hep feryad etti.
Ben buraya ait değilim, ben Rabbimi istiyorum, ben Rabbimi özlüyorum, ben onsuz yapamam, beni susturma, nefes alamıyorum dedikçe biz onu hep susturduk. Duymamazlıktan geldik ve onu hep örttük, sesini bastırdık.

Allah resulleri... Onlar unutmadı, onlar dünyaya dalmadı. Dünyada oyalanmak yerine Rablerine yolculuk yaptılar. Ve Rablerine vasıl oldular.

Rabbimiz bize acıdı, merhamet etti. Biz kaybolmuştuk. Unutmuştuk. Yol yordam bilmiyorduk.
Ve Rabbimiz kendisine vasıl olan resullerini görevlendirdi. Her yere... Ve her kavme...

"Şimdi tekrar aşağı in ve geldiğin yoldan kullarımı bana getir!"

Nebilerini, resullerini, velilerini...

Yedi kat gönül göğünü aşıp Rabbine vasıl olmuş dostlarını...
Alay-i illiyinden buraya... Esfeli safiline...
Bize gönderdi. Ve hep gönderecek.
Adem Aleyhisselamdan Resulullah Efendimize kadar nebiler ve resuller...
Ve kıyamete kadar Resulullah Efendimizin varisi Mürşidi Kamiller...
Allah Resulünün Resulleri!

Hepimiz kaybolmuşuz. Evimizden uzakta...
Asli vatanımızdan uzakta...
Özümüzden, aslımızdan, hakikatimizden, Rabbimizden uzakta...
Aşığı olduğumuz bizi kendisinden yaratan, varlığımızı varlığına muhtaç olduğumuz Rabbimizden uzakta...

Evet... Şuur sahibi olan her varlık kendisini arıyor.
Hepimiz kendimizi arıyoruz. Rabbimizi arıyoruz. Evimizi arıyoruz. Geldiğimiz yeri arıyoruz.
Hiç bir şey bizi mutlu etmeye yetmiyor.
Kesmiyor hiç bir şey!
Sürekli olarak şunu da elde edersem mutlu olurum, şu sorun da çözülürse rahatlarım diyoruz ve ama asla mutlu olamıyoruz, huzurlu olamıyoruz.
Neyi elde edersek daja fazkasını istiyoruz.
Çünkü ruhumuz rabbini arıyor.
Ve Allah'tan başka hiçbir şeyle onu teskin edemeyiz, tatmin edemeyiz, mutlu edemeyiz, memnun edemeyiz.
Çünkü ruh sonsuz ve sonsuz olanı istiyor.
Çünkü ruhumuz Allah'tan geldi ve geldiği Allahı istiyor.
Fakat Allah gittimiz yönde değil geldiğimiz yerdeydi.

Ve kervancıbaşı seslenir...
Haydii! Sıradaki kafile!
Haydiii! Yola çıkıyoruz aşıklar nerede?
Sevgilisini arzulayan aşıklar nederede?
Bütününü isteyen parçalar, demir tozları nerede?
Evini özleyen çocuklar nerede?
Annesini özleyen bebekler nerede?

Ses yankılanır ve huzursuzluk buz keser zamanı!
Öz annelerinin kucağındaki bebekler annelerini ve sütü eliyle iter. Ve tüm bebekler ağlar.

Bir kardeşimiz Kalû Belâ'yı sormuştu. Manası "Evet dediler" Bizim Rabbimizi gördüğümüz ve ona aşık olduğumuz o anın adıdır Kalû Belâ. Ve şimdi her anın adıdır Kalû Belâ... Kalbimiz yerinde durdukça ve ruhumuz var oldukça...
- Alıntı -
Böyle güzel bir paylaşım olamaz.. Rabbim hep siznle olsun.. Allah sizden razı olsun
 
O kadar yoruldum ki.. Ruh halimi anlatmaya gücüm yok.. Bir dua etseniz şu çaresiz gönlüme.. Başka birşey istemiyorum. Sormadan sual etmeden bir içten dua belki yaralı gönlümün tüm sıkıntılarını giderecek..
Allah razı olsun..

Sizin için okudum. Allahım sıkıntılarınızı tez Zaman'da giderir inşallah. Amin.
 
X