- 8 Kasım 2007
- 957
- 7
- Konu Sahibi mondschein2
- #1
Kızgınlıkların ifadesinin yıkıcı yada yapıcı olması bizim elimizde.
50 Yaşlarında bir baba arkadaşıyla dertleşiyordu. Çocukluğunda kendi babasının “senin okuyabileceğini hiç sanmıyordum” deyişini kendisine güvensizlik olarak alarak, yıllarca dert edinişini ve bu inatla okuyuşunu anlatıyordu. Arkadaşı “baban belki kendi imkanlarının seni okutmaya yetmeyeceğinden duyduğu endişeyi belirtiyordu!..” deyince kendine geldi... Hiç bu açıdan bakmamıştı babasının sözlerine !... Babası yoksul bir çiftçi ailenin 9. çocuğuydu. Maddi olanaksızlıktan dolayı ilkokuldan ayrılmak zorunda kalmıştı... Okur-yazarlığı ancak kendini idare edecek kadardı. Oysa en küçüklerinin kendisi olduğu üç çocuğunun üçünü de mali yönden desteklemiş ve yüksek eğitim yapmalarını sağlamıştı.
Bunca yılın kırgınlığını boşa taşımış oluşuna yandı bir anda... Babası sadece sözlü ifadeye yatkın olmadığından düşüncesini doğru ifade edememiş, kendi de sormadığı için bunca zamandır gerçeği öğrenemişti. Artık çok geçti... Babasını toprağa vermişlerdi...
“Öfkeyle kalkan zararla oturur” demiş atalarımız. Zararlı çıkmamak ancak kendimizi kontrole almamızla mümkün.
Nasıl mı! Tutum değişimiyle...
“Beni çok sinirlendirdi !...” demek yerine “Çok kızdım...”
“Onların kabahati !...” demek yerine “Belli ki ortada halledilmesi gereken bir sorun var...”
“Yapacağım hiç bir şey yok !” demek yerine “Bir şeyler yapabilirim... Ne yapabileceğimi düşünmeliyim” diyebiliyorsak yanardağ gibi patlayıp ortalığı ateşimize bulamadan duygularımızı tanımlayıp çözüm aramaya geçebilmişiz demektir.
Diyelim ki bütün gün sinirinizi bozacak şeyler zincirleme devam etti. Eve geldiniz... Yorgunsunuz... Çocuğunuz oyuncaklarını yerlere saçmış, toplamasını istiyorsunuz. Biraz sonra baktığınızda halen oyununa devam ettiğini ve toplamaya başlamadığını görüyorsunuz. Bu bardağınızı taşıran son damla oluyor ve kapıyı çarparak çıkıyorsunuz.
Çocuğunuz şaşkın!... Daha önce de oyuncağını toplamadığı zamanlar olmuş ama hiç bu kadar sert tepki görmemiş olduğundan iyice bocalıyor... “Annem/babam bana çok kızgın!” diye düşünüyor. Üstelik kendi de bir şeylere kızdığında kapıyı çarparak çıkmanın normal bir tepki olduğunu örneklediniz.
Senaryoyu değiştirdiğimizi düşünelim. Eve geldiniz... Yorgunsunuz... Normalde sizi kızdırmayacak şeylere daha dayanıksız olduğunuzu biliyorsunuz. Çocuğunuz oyuncaklarını yere saçmış oynuyor, toplamasını istiyorsunuz. Bir süre sonra toplamadığını görüp sinirleniyorsunuz. Kapıyı çarpmak ilk içinizden geçen olsa da “Çok sinirlendim” demekle yetinip çıkıyorsunuz odadan. Bunu yapmakla bir sorun olduğunu ilan etmekle kalmayıp bu sorunun tanımını da yapıyorsunuz. Sizin sinirlenmiş oluşunuz çocuğunuza bilgi olarak veriliyor. Onun çözmesi gereken bir muamma halinde kalmıyor. Ayrıca sinirli olmanın da normal bir duygu olduğunu ve kontrolun kişide olması gerektiğini de modellemiş oluyorsunuz.
Olumsuz Yönelimler;
Surat asmak,
Küsmek, konuşmamak,
Kavga etmek,
Küfür etmek,
Tekme ve/veya yumruk atmak,
Cisimleri fırlatmak
Olumlu Yönelimler;
Yürüyüş gibi enerji boşaltacak fiziki eylemler,
Sayı saymak,
Olayı başka açılardan da görmeye çalışmak,
Kendimizi kontrol etmeyip olumsuz şekillerde tepki gösterirsek hiç bir çözüm elde edemeyiz. Kendimize güveninimizi sarsmış ve sağlığımızı da bozmuş oluruz.
Oysa kontrolumuzu kaybetmeyip olumlu yönelimde bulunursak çözümler kolay bulunur. Kendimize güvenimiz artar ve ilişkilerimiz kuvvetlenir. Üstelik de sözlerimizden çok davranışlarımızı kopye etme hazır bekleyen küçüklere de olumlu örnek oluruz.
Bir şeyle başedebilmenin en sağlam yolu onu yakından tanımaktır. Sinirlenmenin patlama dışında ne olduğunu incelersek;
01 - Sinirlenmek doğal ve normaldir.
02 - Sinirlenmek de sevgi gibi bir çeşit duygudur. Saçtığınız sürece sizde de kaynağı artar!
03 - Sinirliliğinizi sık sık belli ederseniz, kişiliğinizin tipik bir parçası haline getirirsiniz.
04 - Sinirlilik, sevgi gibi, insanın en çok yakınlarına yansıttığı bir duygudur. Bu negatif duygudan en çok sevdiklerimiz etkilenir.
05 - Bizi başkaları sinirlendiremez. Kaynakları bizim kendimizdedir. Neye dayanıp nelere dayanamayacağımızdadır. Bunu bildiğimiz sürece önlemler almamız mümkün olacaktır.
06 – Sinirliliğimiz belli etmenin de uygun ve uygunsuz yolları var. Uygunlarını şeçmek tamamen bizim kontrolumuzda.
07 – Kızgınlık genellikle ikinci sırada olan bir duygudur. Öncesinde tanımlanmamış başka bir duygu yatar. Bu ilk duygunun ne olduğunu açıklayabilirsek, sinirlenme durumuna gelmeyebiliriz.
08 – Kızgınlık olumlu değişime yol gösterdiği sürece yapıcı olabilir.
09 – Kızgınlığın gerçek hedefi sorunu çözmektir, büyütmek değil. Bu hale gelmesi duygunun olumsuz kullanımı olur ve artmasına yol açar.
10 – Yapılan araştırmalar genel bir aile ortamında sinirsel davranışların sergilenmesinin sevgi içinde davranışların sergilenmesinde 2 hatta 3 misli fazla olduğunu göstermekte.
Sinirsel davranışlara varmak çok kolayken, sevgi cinsli olanlara varmak emek, iyi niyet ve özen gösteriyor. Zoru seçenlerden olmamız tüm dünyada sevgi artışına katkıda bulunacaktır.
__________________
50 Yaşlarında bir baba arkadaşıyla dertleşiyordu. Çocukluğunda kendi babasının “senin okuyabileceğini hiç sanmıyordum” deyişini kendisine güvensizlik olarak alarak, yıllarca dert edinişini ve bu inatla okuyuşunu anlatıyordu. Arkadaşı “baban belki kendi imkanlarının seni okutmaya yetmeyeceğinden duyduğu endişeyi belirtiyordu!..” deyince kendine geldi... Hiç bu açıdan bakmamıştı babasının sözlerine !... Babası yoksul bir çiftçi ailenin 9. çocuğuydu. Maddi olanaksızlıktan dolayı ilkokuldan ayrılmak zorunda kalmıştı... Okur-yazarlığı ancak kendini idare edecek kadardı. Oysa en küçüklerinin kendisi olduğu üç çocuğunun üçünü de mali yönden desteklemiş ve yüksek eğitim yapmalarını sağlamıştı.
Bunca yılın kırgınlığını boşa taşımış oluşuna yandı bir anda... Babası sadece sözlü ifadeye yatkın olmadığından düşüncesini doğru ifade edememiş, kendi de sormadığı için bunca zamandır gerçeği öğrenemişti. Artık çok geçti... Babasını toprağa vermişlerdi...
“Öfkeyle kalkan zararla oturur” demiş atalarımız. Zararlı çıkmamak ancak kendimizi kontrole almamızla mümkün.
Nasıl mı! Tutum değişimiyle...
“Beni çok sinirlendirdi !...” demek yerine “Çok kızdım...”
“Onların kabahati !...” demek yerine “Belli ki ortada halledilmesi gereken bir sorun var...”
“Yapacağım hiç bir şey yok !” demek yerine “Bir şeyler yapabilirim... Ne yapabileceğimi düşünmeliyim” diyebiliyorsak yanardağ gibi patlayıp ortalığı ateşimize bulamadan duygularımızı tanımlayıp çözüm aramaya geçebilmişiz demektir.
Diyelim ki bütün gün sinirinizi bozacak şeyler zincirleme devam etti. Eve geldiniz... Yorgunsunuz... Çocuğunuz oyuncaklarını yerlere saçmış, toplamasını istiyorsunuz. Biraz sonra baktığınızda halen oyununa devam ettiğini ve toplamaya başlamadığını görüyorsunuz. Bu bardağınızı taşıran son damla oluyor ve kapıyı çarparak çıkıyorsunuz.
Çocuğunuz şaşkın!... Daha önce de oyuncağını toplamadığı zamanlar olmuş ama hiç bu kadar sert tepki görmemiş olduğundan iyice bocalıyor... “Annem/babam bana çok kızgın!” diye düşünüyor. Üstelik kendi de bir şeylere kızdığında kapıyı çarparak çıkmanın normal bir tepki olduğunu örneklediniz.
Senaryoyu değiştirdiğimizi düşünelim. Eve geldiniz... Yorgunsunuz... Normalde sizi kızdırmayacak şeylere daha dayanıksız olduğunuzu biliyorsunuz. Çocuğunuz oyuncaklarını yere saçmış oynuyor, toplamasını istiyorsunuz. Bir süre sonra toplamadığını görüp sinirleniyorsunuz. Kapıyı çarpmak ilk içinizden geçen olsa da “Çok sinirlendim” demekle yetinip çıkıyorsunuz odadan. Bunu yapmakla bir sorun olduğunu ilan etmekle kalmayıp bu sorunun tanımını da yapıyorsunuz. Sizin sinirlenmiş oluşunuz çocuğunuza bilgi olarak veriliyor. Onun çözmesi gereken bir muamma halinde kalmıyor. Ayrıca sinirli olmanın da normal bir duygu olduğunu ve kontrolun kişide olması gerektiğini de modellemiş oluyorsunuz.
Olumsuz Yönelimler;
Surat asmak,
Küsmek, konuşmamak,
Kavga etmek,
Küfür etmek,
Tekme ve/veya yumruk atmak,
Cisimleri fırlatmak
Olumlu Yönelimler;
Yürüyüş gibi enerji boşaltacak fiziki eylemler,
Sayı saymak,
Olayı başka açılardan da görmeye çalışmak,
Kendimizi kontrol etmeyip olumsuz şekillerde tepki gösterirsek hiç bir çözüm elde edemeyiz. Kendimize güveninimizi sarsmış ve sağlığımızı da bozmuş oluruz.
Oysa kontrolumuzu kaybetmeyip olumlu yönelimde bulunursak çözümler kolay bulunur. Kendimize güvenimiz artar ve ilişkilerimiz kuvvetlenir. Üstelik de sözlerimizden çok davranışlarımızı kopye etme hazır bekleyen küçüklere de olumlu örnek oluruz.
Bir şeyle başedebilmenin en sağlam yolu onu yakından tanımaktır. Sinirlenmenin patlama dışında ne olduğunu incelersek;
01 - Sinirlenmek doğal ve normaldir.
02 - Sinirlenmek de sevgi gibi bir çeşit duygudur. Saçtığınız sürece sizde de kaynağı artar!
03 - Sinirliliğinizi sık sık belli ederseniz, kişiliğinizin tipik bir parçası haline getirirsiniz.
04 - Sinirlilik, sevgi gibi, insanın en çok yakınlarına yansıttığı bir duygudur. Bu negatif duygudan en çok sevdiklerimiz etkilenir.
05 - Bizi başkaları sinirlendiremez. Kaynakları bizim kendimizdedir. Neye dayanıp nelere dayanamayacağımızdadır. Bunu bildiğimiz sürece önlemler almamız mümkün olacaktır.
06 – Sinirliliğimiz belli etmenin de uygun ve uygunsuz yolları var. Uygunlarını şeçmek tamamen bizim kontrolumuzda.
07 – Kızgınlık genellikle ikinci sırada olan bir duygudur. Öncesinde tanımlanmamış başka bir duygu yatar. Bu ilk duygunun ne olduğunu açıklayabilirsek, sinirlenme durumuna gelmeyebiliriz.
08 – Kızgınlık olumlu değişime yol gösterdiği sürece yapıcı olabilir.
09 – Kızgınlığın gerçek hedefi sorunu çözmektir, büyütmek değil. Bu hale gelmesi duygunun olumsuz kullanımı olur ve artmasına yol açar.
10 – Yapılan araştırmalar genel bir aile ortamında sinirsel davranışların sergilenmesinin sevgi içinde davranışların sergilenmesinde 2 hatta 3 misli fazla olduğunu göstermekte.
Sinirsel davranışlara varmak çok kolayken, sevgi cinsli olanlara varmak emek, iyi niyet ve özen gösteriyor. Zoru seçenlerden olmamız tüm dünyada sevgi artışına katkıda bulunacaktır.
__________________