Kimse bilsin istemiyorum kalbimin kırıldığını. İşte bu yüzden herkesden gizlerim; yüzüm gülerken içimin ağladığını.
Bunca kalp kırıklıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: Acımadı ki !
Aşk; bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın, İzi kalır. Sonra bir daha dokunmazsın sadece yanına yaklaşırsın.
Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki; çayı bile iki şekerle içerim, birlikte erisinler diye.
Hep denir ya ''ben arkandayım, sırtın yere gelmez'' diye.. Ben almayayım, yüzüm yere geleceğine, sırtım yere gelsin.
Ne kadar gidişine ses etmesemde bir bαşkαsının senin içini ısıtαcαğını bilmek; Benim hep içimi üşütücek.
Sigaraya ilk başladığında saklarsın ya hani. Taki ailen görene kadar. Bende aşka öyle sakladm kendimi, taki seni görene kadar.
Tüm gücünle sevme, sevgisinden emin olmadığn kişiyi. Ve unutma, Bugün seni terkeden; dün uğrunα ölecekti !
Tıpkı sevilmeyen bir öğretmen gibiydi kalbim... Parmak kaldıranlara inat, hep dersten anlamayanları seçti.
Bazen başını alıp gidebilecek kadar cesur; Ve bazen kalıp herşeye gözyumacak kadar yürekli olabilmeli insan.
Elden düşme sevdalar değil istediğim. Yüreğinin sahibi olmalıyım yada hiçbirşeyin. Yüreğinin sahibi değilsem önemi yok birşeyin.
Laf ebeliği yapma sevgili, Çünkü ebe de sensin sobe de.
Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile ...uzak kalamam gözlerine...
Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama, şu aralar fena dargınız.
Bazen dünyanın en zor mesleğidir... kendi duygularına tercüman olmak...!
Kimbilir belki yaralarımızı üflerken öğrendik, ıslık çalmasını.
Bir gün diyorum.. Bir gün gelecek ve uyαnıncα ilk αklımα gelen sen olmαyαcαksın.
Üzülme gitti diye, bu yılın modası böyle! 3 gün sever sonra bezer, senin aradığın Aslı ile Kerem 21. yüzyılda ne gezer...!
Yoksul bir çocuk görsem, yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden...
Sevmek yürek ister değil, Her yürek sevmek ister. sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek, cesaret ister.
‎Hayat işte. uykun gelsin diye hayaline giren koyunları, uykun kaçsın diye hayatına giren öküzleri sayarsın.
İki pencere αçık kαlıncα cereyαn, İki yürek αçık oluncα Aşk olur; ama sonuç değişmez: İkisininde sonunda üşütürsün.
Söylediğin her yalandan sonra "keşke hep çocuk kalsaydım" deme. Çünkü sölediğin her yalanda yeterince küçüldün zaten gözümde.
Büyüdüm artık... Anladım ki, masallardaki kadar masum değilmiş hiç kimse. Sevmek acıtıyor, gitmek alışkanlık olmuş ilişkilerde!
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil, arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.
İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine, kendi başıma zor sığıyorum bugün.
Büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?
Sevgi; Sevdiğin Kişinin Mutlu Olduğunu Gördükçe O'nun Mutluluğu İle Mutlu Olabilme Sanatıdır.
Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.
Üzülmüyorum. Bir gün diner elbet gönlümdeki derin sızı. Hep hayırsız değil ya bu insanlar; bir gün beni de bulur hayırlısı.
Son karesi gibi Red Kit'in, batan güneşe doğru sürerken atımı, gitme kal demeni bekliyordum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı!
Bazen susmak gerekiyormuş, bazen bomboş bakmak gerekiyormuş hayatın yalanlarına.
Anlamaya çalışmak saçmalık! Anlamadan yaşamak gerekiyormuş. Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Zaman değilmiş gideni getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Giydikçe açılır" diyen tezgahtar "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför ve "zamanla unutursun" diyen arkadaş Bunların hepsi aynı örgüte üye.
Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma..
Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim Nede iyileştirebildim bir yaramı Ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna Bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna…
Üzülmüyorum! Çünkü hayat yeni birşey öğretti bana: Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler, hiç sevmemiş gibi gidenlermiş aslında.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de.
Sevmek, hayal kurmak kadar kolay. Peki ya unutmak; Kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor.
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir, diyorlar. Sanki inanmak...tan daha muhteşem bir hata yapılabilirmiş gibi.
Kılları uzadıkça ellerimin unuttum kâğıtlardan nasıl gemi yapıldığını ki yaşlılığa uzanan birer iskeledir parmaklarım çözüldü...
Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan...
Özlemin tarifi yok, kim ne demişse sebebi çaresizlik. Yanımdayken bile sana doyamazken. nasıl anlatılır ki sensizlik!
Aşk sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, İnsanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, Gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar, canını yakar.
İlk önce konuşmaktan korkarsın sevdiğinle, Sonra ona aşık olmaktan. Bunlar neyse de, en son kaybetmekten korkarsın işte.
Elinden geleni yaptıktan sonra, sıra ayağından geleni yapmakta: Gitmek gibi mesela.
Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider, çağırsan gelmez, gelse de kalmaz, kalsa bile yetmez.
İtiraf etmeliyim ki "Seninle herşey güzeldi"ama itiraf etmek gerek ki, Sensiz daha da güzel.
Belki aradığını bulamamış olabilirsin bende; ama unutma ki, bende bulduğunu bulamayacaksın hiçkimsede.
Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip, Varlığını ilikler misin ömrüme?
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz; Ben seni, Sen kendini.
İki rayı gibiyiz bir tren yolunun, yakın olması neyi değiştirir son istasyonun.
Ne yani, Papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydin?
Bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Çünkü zaman değilmiş gideni geri getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Eğer aşk nasıl biteceği bilinmeyen yarım yamalak bir cümleyse hayatında; Uzatmaya gerek yok, noktayı koyup bitirmeli aslında.
Çocuk değilim artık, büyüdüm. Biraz yorgun, biraz kırgınım yine de. Yeter artık! Giden yolunu, kalan yerini bilsin sadece.
Üzülmüyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. O bensizliği göze aldıysa zaten, ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.
Sevgiyi hakedene değil de muhtaçmış gibi görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız.
Ortak yönümüz çoktu bizim, Birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Aynıydı düşüncelerimiz: Ben seni düşünürdüm, Sen kendini.
Hani bir kelebek yakalarsın, bakmak istersin.. ama elini açsan kaçacak, sımsıkı tutsan ölecek. İşte böyle birşey seni sevmek.
Tamda unutmuşken gittiğini, artık acıtmıyorken yokluğun, en içten kahkahalarımın arasında "aklıma gelmek zorunda mısın?
Artık Ne Sıradaki Parça Sen Ol, Nede Bana Gel; Bence Sen Biraz Dürüst Ol ve Önce Kendine Gel.
Senin küle çevirdiğin kalbe, bir başkası üfleyip yeniden hayat verir.
Ne zaman sıkıca tutsam aşkı yüreğimle, annem dürter usulca hadi uyan diye.
90 - 60 - 90 'ı herkes bilir, Elbette ki vücut ölçüleri. Ama birde 200 - 70 - 60 var, Unutmayın bu da tabut ölçüleri.
Dünya böylesine güzel olurmuydu yine,diplomasını çerçeveleyip para kazanma derdine düşseydi Dr.Che,yüreğini dağlara asmak yerine.
Tenine dokunabilmek mi ? Haşa ! Gözüm göz menziline girsin yeter ! Hadi düş düşlerime, Tutmayana Aşk olsun.
Herkes bir üçgenin iç açıları toplamını bilir de, kimse bir insanın iç acıları toplamını bilmez...
Dudaklarında gözüm yoktu oysa.. Kalbini istemiştim bi tek. Tek hayalimdi; iki kasin ortasina öpücük kondurup Helalimsin demek.
Aramıyorum.. Ne bebeklik , Ne çocukluk günlerimi , Neden arayayım ? O günlerde sen yoktun ki.
Gelir gibi yapıp köşeden 'U' dönüşü yapıyor mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde, ama hala umutluyuz.
Nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken.
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim.. Söylemek çok acıtıyor ama "ben seni çok özledim.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam, evet yeri gelir susarım; "Ama bir gün öyle bir giderim ki, kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Göğsünde şakırdayan madalyalarıyla peşinde koştuğu dünyanın en aptal kuşunu bile zor yakalar generalim.
Sağır ve dilsiz ki okşarken sevgilisinin tenini elleriyle hem sevişir hem konuşur.
Halt etmiş Türkçe öğretmenleri; En uzun fiil beklemek'tir çünkü.
Bir bavul dolusu cümle var defterimde...yara bandı tutmayacak kadar derin tümcelerim sen yollarına 29 harfle acı döşeyen birine 'yara' değil de 'yar' diyebilir misin?
Sokak lambası gibi olmayacaksın... Kime yandığın belli olacak ...
Bunca kalp kırıklıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: Acımadı ki !
Aşk; bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın, İzi kalır. Sonra bir daha dokunmazsın sadece yanına yaklaşırsın.
Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki; çayı bile iki şekerle içerim, birlikte erisinler diye.
Hep denir ya ''ben arkandayım, sırtın yere gelmez'' diye.. Ben almayayım, yüzüm yere geleceğine, sırtım yere gelsin.
Ne kadar gidişine ses etmesemde bir bαşkαsının senin içini ısıtαcαğını bilmek; Benim hep içimi üşütücek.
Sigaraya ilk başladığında saklarsın ya hani. Taki ailen görene kadar. Bende aşka öyle sakladm kendimi, taki seni görene kadar.
Tüm gücünle sevme, sevgisinden emin olmadığn kişiyi. Ve unutma, Bugün seni terkeden; dün uğrunα ölecekti !
Tıpkı sevilmeyen bir öğretmen gibiydi kalbim... Parmak kaldıranlara inat, hep dersten anlamayanları seçti.
Bazen başını alıp gidebilecek kadar cesur; Ve bazen kalıp herşeye gözyumacak kadar yürekli olabilmeli insan.
Elden düşme sevdalar değil istediğim. Yüreğinin sahibi olmalıyım yada hiçbirşeyin. Yüreğinin sahibi değilsem önemi yok birşeyin.
Laf ebeliği yapma sevgili, Çünkü ebe de sensin sobe de.
Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile ...uzak kalamam gözlerine...
Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama, şu aralar fena dargınız.
Bazen dünyanın en zor mesleğidir... kendi duygularına tercüman olmak...!
Kimbilir belki yaralarımızı üflerken öğrendik, ıslık çalmasını.
Bir gün diyorum.. Bir gün gelecek ve uyαnıncα ilk αklımα gelen sen olmαyαcαksın.
Üzülme gitti diye, bu yılın modası böyle! 3 gün sever sonra bezer, senin aradığın Aslı ile Kerem 21. yüzyılda ne gezer...!
Yoksul bir çocuk görsem, yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden...
Sevmek yürek ister değil, Her yürek sevmek ister. sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek, cesaret ister.
‎Hayat işte. uykun gelsin diye hayaline giren koyunları, uykun kaçsın diye hayatına giren öküzleri sayarsın.
İki pencere αçık kαlıncα cereyαn, İki yürek αçık oluncα Aşk olur; ama sonuç değişmez: İkisininde sonunda üşütürsün.
Söylediğin her yalandan sonra "keşke hep çocuk kalsaydım" deme. Çünkü sölediğin her yalanda yeterince küçüldün zaten gözümde.
Büyüdüm artık... Anladım ki, masallardaki kadar masum değilmiş hiç kimse. Sevmek acıtıyor, gitmek alışkanlık olmuş ilişkilerde!
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil, arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.
İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine, kendi başıma zor sığıyorum bugün.
Büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?
Sevgi; Sevdiğin Kişinin Mutlu Olduğunu Gördükçe O'nun Mutluluğu İle Mutlu Olabilme Sanatıdır.
Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.
Üzülmüyorum. Bir gün diner elbet gönlümdeki derin sızı. Hep hayırsız değil ya bu insanlar; bir gün beni de bulur hayırlısı.
Son karesi gibi Red Kit'in, batan güneşe doğru sürerken atımı, gitme kal demeni bekliyordum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı!
Bazen susmak gerekiyormuş, bazen bomboş bakmak gerekiyormuş hayatın yalanlarına.
Anlamaya çalışmak saçmalık! Anlamadan yaşamak gerekiyormuş. Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Zaman değilmiş gideni getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Giydikçe açılır" diyen tezgahtar "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför ve "zamanla unutursun" diyen arkadaş Bunların hepsi aynı örgüte üye.
Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma..
Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim Nede iyileştirebildim bir yaramı Ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna Bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna…
Üzülmüyorum! Çünkü hayat yeni birşey öğretti bana: Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler, hiç sevmemiş gibi gidenlermiş aslında.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de.
Sevmek, hayal kurmak kadar kolay. Peki ya unutmak; Kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor.
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir, diyorlar. Sanki inanmak...tan daha muhteşem bir hata yapılabilirmiş gibi.
Kılları uzadıkça ellerimin unuttum kâğıtlardan nasıl gemi yapıldığını ki yaşlılığa uzanan birer iskeledir parmaklarım çözüldü...
Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan...
Özlemin tarifi yok, kim ne demişse sebebi çaresizlik. Yanımdayken bile sana doyamazken. nasıl anlatılır ki sensizlik!
Aşk sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, İnsanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, Gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar, canını yakar.
İlk önce konuşmaktan korkarsın sevdiğinle, Sonra ona aşık olmaktan. Bunlar neyse de, en son kaybetmekten korkarsın işte.
Elinden geleni yaptıktan sonra, sıra ayağından geleni yapmakta: Gitmek gibi mesela.
Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider, çağırsan gelmez, gelse de kalmaz, kalsa bile yetmez.
İtiraf etmeliyim ki "Seninle herşey güzeldi"ama itiraf etmek gerek ki, Sensiz daha da güzel.
Belki aradığını bulamamış olabilirsin bende; ama unutma ki, bende bulduğunu bulamayacaksın hiçkimsede.
Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip, Varlığını ilikler misin ömrüme?
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz; Ben seni, Sen kendini.
İki rayı gibiyiz bir tren yolunun, yakın olması neyi değiştirir son istasyonun.
Ne yani, Papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydin?
Bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Çünkü zaman değilmiş gideni geri getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Eğer aşk nasıl biteceği bilinmeyen yarım yamalak bir cümleyse hayatında; Uzatmaya gerek yok, noktayı koyup bitirmeli aslında.
Çocuk değilim artık, büyüdüm. Biraz yorgun, biraz kırgınım yine de. Yeter artık! Giden yolunu, kalan yerini bilsin sadece.
Üzülmüyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. O bensizliği göze aldıysa zaten, ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.
Sevgiyi hakedene değil de muhtaçmış gibi görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız.
Ortak yönümüz çoktu bizim, Birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Aynıydı düşüncelerimiz: Ben seni düşünürdüm, Sen kendini.
Hani bir kelebek yakalarsın, bakmak istersin.. ama elini açsan kaçacak, sımsıkı tutsan ölecek. İşte böyle birşey seni sevmek.
Tamda unutmuşken gittiğini, artık acıtmıyorken yokluğun, en içten kahkahalarımın arasında "aklıma gelmek zorunda mısın?
Artık Ne Sıradaki Parça Sen Ol, Nede Bana Gel; Bence Sen Biraz Dürüst Ol ve Önce Kendine Gel.
Senin küle çevirdiğin kalbe, bir başkası üfleyip yeniden hayat verir.
Ne zaman sıkıca tutsam aşkı yüreğimle, annem dürter usulca hadi uyan diye.
90 - 60 - 90 'ı herkes bilir, Elbette ki vücut ölçüleri. Ama birde 200 - 70 - 60 var, Unutmayın bu da tabut ölçüleri.
Dünya böylesine güzel olurmuydu yine,diplomasını çerçeveleyip para kazanma derdine düşseydi Dr.Che,yüreğini dağlara asmak yerine.
Tenine dokunabilmek mi ? Haşa ! Gözüm göz menziline girsin yeter ! Hadi düş düşlerime, Tutmayana Aşk olsun.
Herkes bir üçgenin iç açıları toplamını bilir de, kimse bir insanın iç acıları toplamını bilmez...
Dudaklarında gözüm yoktu oysa.. Kalbini istemiştim bi tek. Tek hayalimdi; iki kasin ortasina öpücük kondurup Helalimsin demek.
Aramıyorum.. Ne bebeklik , Ne çocukluk günlerimi , Neden arayayım ? O günlerde sen yoktun ki.
Gelir gibi yapıp köşeden 'U' dönüşü yapıyor mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde, ama hala umutluyuz.
Nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken.
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim.. Söylemek çok acıtıyor ama "ben seni çok özledim.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam, evet yeri gelir susarım; "Ama bir gün öyle bir giderim ki, kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Göğsünde şakırdayan madalyalarıyla peşinde koştuğu dünyanın en aptal kuşunu bile zor yakalar generalim.
Sağır ve dilsiz ki okşarken sevgilisinin tenini elleriyle hem sevişir hem konuşur.
Halt etmiş Türkçe öğretmenleri; En uzun fiil beklemek'tir çünkü.
Bir bavul dolusu cümle var defterimde...yara bandı tutmayacak kadar derin tümcelerim sen yollarına 29 harfle acı döşeyen birine 'yara' değil de 'yar' diyebilir misin?
Sokak lambası gibi olmayacaksın... Kime yandığın belli olacak ...