RADıKAL CUMARTESı / 31/05/2008
‘Sex and the City’, düğün düğümüyle vizyonda. Carrie beyaz gelinliği filmde en azından Vogue için yapılan çekimlerde giyiyor. Derginin Haziran sayısındaki Annie Leibowitz imzalı moda şöleni kareler, film içinde film bir nevi...
Tüm dünyadan kadınların nefeslerini tutup beklediği ‘Sex and the City: The Movie’ nihayet dün gösterime girdi. Dizinin tutkunlarının, kahramanları Carrie Bradshaw’u gelinlik içinde görme hayali Annie Leibowitz’in Vogue için çektiği fotoğraflarla gerçek oldu.
‘Sex and the City’nin (SATC) yazarı ve prodüktörü Michael Patrick King, aynı zamanda yönetmenliğini de yaptığı filmi yazarken bir şeyden emindi, o da milyonlarca umutsuz kadın izleyicinin bir düğün görmeye ihtiyacı olduğu... Carrie için bir düğün olmalıydı, ama nasıl?..
New York’lu kadınlar ve seks yaşamlarının çığır açan bir hicvi olan SATC’nin filminin bir evlilik seremonisiyle noktalanması ne kadar akıllıca olurdu?..
Ne olursa olsun seyircisine bir düğün borçluydu Michael Patrick King ya da en azından bir düğün elbisesi... Carrie’yi gelinlik içinde bir Vogue çekiminde hayal eden King, hemen dergiyi aradı. “Madem bir düğün istiyorlar, onlara dokuz düğün elbisesi vereceğim. Hem de filmin en başında!”
King’in zekice planı, bir nevi film içinde film. Filmde Vogue editörü Enid Frick, derginin özel sayısı için Sarah Jessica Parker’ın canlandırdığı gazeteci Carrie Bradshaw’a bir teklifte bulunuyor. Bu özel sayıda ‘40 yaş’ı Carrie canlandıracak, hem de bir gelin olarak. Fotoğraf çekimlerinde Vogue ekibi bir yandan set hazırlıklarını yaparken, diğer yandan filmde kendilerini oynuyordu.
Biraz karışık bir durum. Yani Vogue fotoğrafçısı Patrick Demarchelier, Carrie’nin fotoğraflarını çekerken, yönetmen Michael Patrick King de oyuncusu Demarchelier’i filme alıyordu. Bu sırada Anne Leibowitz tarafından çekilen fotoğraflarsa Vogue dergisinin Haziran sayısında yayımlandı.
‘ışte moda budur!’
Çekim için seçilen düğün kıyafetlerinin hepsi ‘gerçek’ Vogue editörü Anna Wintour tarafından Paris’te seçilmiş. Vera Wang, Oscar de la Renta, Caroline Herrera, Vivienne Westwood gibi devlerin imzaları söz konusu. ‘Tam bir düğün elbisesi’ yorumunu yaptığı Westwood’a ait şeker pembesi, saten korseli balo elbisesi, King’e göre Carrie’yi en fazla utandıracak olanı.
Paparazzi ve seyirci güruhunun gözleri önünde Central Park’ın merdivenlerini uzatmalı sevgilisi Mr. Big’le çıkarken de Dolce&Gabbana’nın şifon gece elbisesi var Carrie’nin üzerinde.
Çekimlerde Valentino takımını üzerinden çıkarmayan Mr. Big’i canlandıran 52 yaşındaki Chris Noth, diziyi izleyenlerin sürekli Mr. Big’i suçlamasından şikâyetçi: “Herkes eskiden playboy olduğunu düşünüyor ama o, kim olduğu hakkında hep dürüst davrandı.”
Metropolitan Sanat Müzesi’nin Yunan ve Roma galerilerinde gerçekleşen çekimlere gelirsek... Çiftimiz yine hararetli. Carrie’nin üstündeki tavuskuşunu andıran dantelli ve tüylü elbise Alexander McQueen imzasını taşıyor.
Bütün moda editörleri de hakkını veriyor. Sarah Jessica Parker, kısa boylu olsa da balerin vücudu ve mükemmel duruşu onu olduğundan daha uzun gösteriyor. Cildiyse 42 yaşını yalanlayacak kadar pürüzsüz... Vogue’un yöneticisi -filmde de kendini oynayanlardan- Andre Leon Talley, Parker için “Model değil ama onda model güzelliği var” diyor, “ınsanlar kendilerini onun yerinde hayal edebiliyorlar.”
Ekim ayı başlarında Brooklyn’deki Steiner Stüdyoları’nda gerçekleştirilen çekim içinse pudra pembesi duvarlar ve gümüş saksılarda çiçeklerle fantastik bir oturma odası yaratılmış. Devasa yapay Fransız pencereleri, Versaille bahçelerini andıran çizilmiş bir manzaraya bakıyor. Moda her yerde: Sarah Jessica Parker için tam 81 çift 37 numara ayakkabı, Manolo Blahnik’in tüylü stilettoları, tahayyül edilebilecek her renk ve şekilde 73 çanta, inciler ve elmaslar getirtilmiş... Parker straples, buruşuk tüllü Vera Wang gelinliği içinde Sargent portrelerindeki bir düşes gibi görünüyor.
Nihayet bütün kıyafetlerle çekim tamamlanıyor. Andre Leon Talley, “Moda budur!” diye bağırdığında King de modayı ve Vogue’u filmin içine katma hedefine başarıyla ulaştığını anlıyor.
SATC sona erdiğinde tarihe gömülmek yerine daha da büyüdü, çünkü yerini doldurabilecek başka bir dizi yoktu. “Diziye dair en önemli şey, daha önce hiç duyulmamış bir sesi duyurmasıydı” diyor yazarı King. Hiçbir erkeğe bağlı olmayan bir kadın fikrinin meşrulaşması, kadınlar için devrim niteliğinde ona göre.
Carrie’nin yakın arkadaşı Samantha Jones’u canlandıran Kim Cattrall’a göreyse SATC, bekâr olmayı yalnızlıkla, istenmemekle ve iyi görünmemekle bağdaştıran negatif bakış açısına bir alternatif sundu.
Sarah Jessica Parker’ı da artık yarattığı Carrie Bradshaw fenomeninden ayrı düşünmek hayli zor. Oysa dizinin bittiği 2004’ten beri Carrie’den uzaklaşmak için her şeyi yaptı. Buna Manhattan’lı yalnız kadını oynaması istenen sayısız komedi teklifini reddetmek de dahil. Parker, HBO ile bir prodüksiyon şirketi kurdu, ‘The Family Stone’ gibi düşük bütçeli filmlerde rol aldı, ‘Bitten’ isimli bir giyim markasıyla ‘Lovely’ ve ‘Covet’ isimli iki parfüm yarattı.
Ortalıkta görünmediği yıllarda Carrie’nin başına gelenler, Parker’ın yaşadıklarından çok da uzak değil. Filmde karşımıza çıkan Carrie çok daha başarılı; üç kitabı ve Mr. Big’le uzun süreli bir ilişkisi var.
‘Onun gibi giyinmem’
Carrie’nin hikâyesi moda seçimleriyle de yakından bağlantılı. Kendisi de bir stil fenomeni olarak Carrie’den çok şey öğrendiğini itiraf ediyor zaten. “ınsanların bir araya getirmekten kaçındığı parçaları buluşturuyor ve kimsenin ne düşündüğünü de takmıyor” diyor karakteri için.
“New York Observer’daki orijinal ‘Sex and the City’ köşesinin yazarı Candace Bushnell, parasını son kuruşuna kadar ayakkabı ve kıyafete harcamasından dolayı evinin hep boş ve mobilyasız olduğunu söylerdi. Satın alamadığı kıyafetleri ödünç alır, ödünç de alamıyorsa etiketiyle giyip sonra değiştirirdi. Carrie Bradshaw tam da böyle biri, yani gerçeğe dayanıyor” diyen Parker, Carrie’yle kendi stili arasındaki tek bağlantının, ikisinin de her şeyi denemesi olduğu görüşünde: “Gerçek hayatta asla onun gibi giyinmedim, giyinmem de.”
Peki film, ‘Sex and the City’li New York yıllarının sonu mu? Kaptan King, “Bir dönemin sonu olabilir ama bunun gelecek için ne anlama geldiğini bilmiyorum. Yeni dönem başlayana kadar da bunu asla bilemezsiniz” diyor.
(Vogue’dan derleyen: Seda Niğbolu)