gecenin sabahtan farkını hiç düşündünüz mü?
bir tek rengi midir?ya da....artık geçmiş olması mıdır?
sabah hep bir adım önde midir geceden?
sabahlar nedense kısa sürer,geceninse hiç acelesi yoktur yerini sabırsızlıkla bekleyen sabaha bırakman için.
gece,içinden alay eder sabahla,ne kadar da sabırsız diye!
aslında bu sabırsızlığıyla kendini tüketir sabah.
bizleri gecelere benzetenler yanılıyorlar,tek benzerliğimiz rengimizdir geceyle.
oysa bütün hayatımızı aynı bir sabah gibi sabırsız ve kendimizi tüketerek yaşıyoruz!
artık gecenin olgunluğuna,sakinliğine,derinliğine ulaşmaya çalışmlıyız belki?
gecenin koyuluğunda her ışık göz kamaştırır kamaştırmasın ama,gece olmasaydı ışık olabilir miydi?
ışığın ışık olduğunu nerden bilirdik?
diyorum ki artık ne içimizdeki ne de dışımızdaki karanlıktan korkmasak?
korkularımıza,görmezden gelmek istediğimiz,unutmaya çalıştığımız,bastırdığımız kırgınlıklarımıza,kızgınlıklarımıza ve acılarımıza arkamızı dönmeden önce aynı karanlık bir kumsalda uzanıp,korkmadan yıldızlara bakabildiğimiz gibi bakmayı denesek?
gece olmasaydı sabahın da olamayacağını hatırlasak?
belki kalbimize kilitlemeye çalıştığımız düğüm düğüm duygularımıza,hafızamızdaki ''kötüydü'' dediğimiz,hatırlamak bile istemediğimiz yaşadıklarımıza korkmadan,aynı yıldızlara baktığımız gibi bakabilsek,dünümüzde ve içimizde kocaman bir samanyoluna rastlayabiliriz,kimbilir?
içinizdeki samanyolunu görebilmeniz dileğiyle
sevgiyle kalına.s.