- 28 Kasım 2007
- 1.059
- 52
- 32
SADECE ÖLÜYORUM İNAN ÖTESİ YOK
Gece yarısı ayazlar üç-beş devriyesini atmakta yine. Sensiz geçen bir günü yine sensiz gecelere kendi ellerimle gömüyorum. Sen yokken anlamı yok baharların artık. Anlamı yok çekilen onca acıların. Anlamı yok sensizliğin.. Sen yoksun sadece.. Sadece yok..Yoksa gitmiştin benden... Gelişin baharları müjdelemişken, gidişin bu kadar sessiz olmamalıydı. Bu kadar ölümüne sevmişken, bir gülüşün canımdan vazgeçmişken, gidişin bu kadar suskun olmamalıydı. Yoksun sadece yok…Bu kadar basit olmamalıydı ölmelerim, bu kadar çabuk bu kadar erken solmamalıydı çiceklerim. Artık ne sesin yankılıyor sokaklarımda, ne de varlığın geziniyor damarlarımda.. Sadece yokluğun kanıyor dudaklarımın ucunda.. Sadece suskunluğum can veriyor ayak uçlarında. Sadece ölüyorum yokluğunda.. Sadece ölüyorum, ötesi yok inan…
Sadece yoksun, ötesi yok inan..Gittin ve senin ellerinin yerine şimdi sonbahar yaprakları avuç içlerime kıvrılıp çığlık çığlığa soluyorlar.. Yokluğunda yüreğimin duvarlarına çerçevelenmiş hatıralarına bakıp bakıp sensizliğini dinliyorum. Sonra da suskunluğuna diz çöküp yalnızlığını demliyorum. Yoksun, her gece gözlerimde kanıyor senli hatıralar. Uykular firarda. Karanlığı örtüp üzerime seni anıyorum kırık dökük kelimelerimle. Sancılara girdap gönlümle adını sayıklıyorum ardı ardına. Yavaş yavaş boğuluyorum . Yavaş yavaş dibe çekiliyorum..Yoksun, gözyaşları biriktiriyorum avuçlarımda. Yoksun, mürekkebimden sızıyor kan rengi kelimeler. Bendeki adın hala bir ömür ile anılırken, kim bilir ölümsüz sevdam senin ayak uçlarında son nefesini vermekte.. Canım acıyor sevgili. Puslu bir havada vurulur, olduğun yere yığılırsın ya hani.. İşte gittiğin gün yalnızlığın mıhlandı alnımın ortasına. Gittiğin gün dudaklarıma mühürlendi adın…Şimdi yoksun ama ne geçmişimize gömüyorum seni ne de sensizliğine pes ediyorum. Çünkü; ben seni “ sensizlikte “ bile ömür boyu bekleyecek kadar sevmiştim. Eğer unutmak için sevmiş olsaydım seni, acıların için sırtımı semer bilmezdim. Ben seni yürüdüğün dikenli yollarda can yoldaşın olmak için sevdim. Ben seni yüreğime dokunduğun için, ben seni gül yüreğin için sevdim…
Hani acılarla beraber savaştık, hani her şeye inat sevdamızla ayakta kalacaktık.. Dimdik duracaktık kör ayazların önünde, gerekirse bedenlerimizden vazgeçip ölümü bile gurur sayacaktık aşkın kutsallığında..Şimdi canımı acıtıyor senli hatıraların gözbebeklerimde çığlık çığlığa ölmeleri. Canımı yakıyor suskunluğun dudaklarıma diklenen arsız kelimeleri. Savaşı kaybetmiş bir askerin düşmana esir düşmektense silahındaki tek kurşunu şakaklarına dayayıp onurluca ölmesi gibi ben de varlığında ölümü kutsuyorum dudaklarıma... Ya ölüm olmalıydım dudaklarında ya da son nefes olmalıydım soluduğun canda..
Gittiğin günden beri içimdeki cocuğu dinlemiyorum. Sus pus her şey. Artık dört duvar arasında körebe oynuyorum yalnızlığında. Gittin, taş kesildi kirpiklerim. Gözbebeklerimden tek bir damla bile düşmüyor topraklara…Oysa bağrımı iki ayırıp bir baksan yüreğime, canımın ne kadar acıdığını o zaman anlardın..Görmüyorsun gözbebeklerimin kuruyup yüreğimin delice ağladığını. Yağmurlarla yarışa giriştim, tel tel yalnızlığıma hediye ediyorum yüreğimin çığlıklarını. “ Erkek adam ağlamaz “ sözüne inat yüreğim kan ağlıyor her gece..Yüreğimden akan her damla senin mutluluklarına duacı olsun, yalnızlığın ayak ucuna düşen her kelimem sana helali hoş olsun. Çünkü ben gidişlerine ömrümü adayacak kadar sevmiştim seni.. Sen beni sevmesen de, ben seni ilk gün ki gibi hala seviyorum…
Belirtmeden geçemeyeceğim sevgili; giderken sadece bendeki seni götürmedin ki; karakışa inat yüzüme baharları serpiştiren o kız çocuğunu, buram buram rüzgarla yüreğimin derinliklerine esen yağmur kokusunu da götürdün yanında. Gitmiştin, gözyaşlarını ellerimle silememişken aramıza dağlar örülse ne olur. Farkındayım; bir ömür uzaktasın bana. Şimdi hangi mevsimin hangi baharını yaşamaktasın ? Hangi rüzgarın koynunda yaralarını sarmaktasın. ?. Bilemiyorum ve bilmekte istemiyorum. Bildiğim tek şey var; sen hala bendesin.Sendeki beni öldürsen de , sen hala damarlarımda gezinen alyuvar sıcaklığında bana gülümsemektesin.. Giden sen olmana rağmen bendeki, yüreğimdeki adın hiçbir zaman değişmedi. Adımı unutsan da bendeki ölümsüz sevdan hiçbir zaman satırlara bir ikindi vakti gömülmedi. Lakin gittiğin günden beri hayatla aram pek iyi değil açıkcası. Yalın ayak yürüyorum dikenlerin üzerinde. Acılarımı acılarınla devşiriyorum..İleebed yaşamaktan gurur duyduğum gözyaşlarından bir sonbahar günü sıcak gülüşlerine taşınıyorum. Anla sevgili. Yalnızlığın dururken kapımda , kan bürümüş çığlıklarımı satıyorum ayazlara.. Karşılığında sadece senin bensiz de mutlu olduğunun haberlerini istiyorum. Bensiz uzaklarda mutlu olman benim yaşama sebebim sevgili..Son sözüm; her zaman gülümse ne olur. Acılarına kefil olmuşken ne olur gülümse hayata.. Gülüşlerin mutluluklara adanmışken sen her zaman hayatı sev. Ve hiçbir zaman ağlama sevgili. Çünkü; mutlulukların, yaşama sebebim iken; gözyaşların bedenimin örtüldüğü kefen olur….
Yokluğun kanar dudaklarımda, sonra suskunluğun ölüm yazar yüreğime..Kimliksiz rüzgarlara bel bükerim. Çünkü, sen yoksun yanımda..İsyanlara bilenirim yalnızlığın kanayan yüzünde. Sen yoksundur artık, her gece karanlığa bürünür. Her yağmur sonrası gülüşlerin takılır göz ucuma. Gökten tel tel senin yağmanı dilesem de iliklerime kadar yalnızlığınla ıslanırım…Borana tutulurum sonbahar gecelerinde. Yalnızlığın bayat dudaklarına sürülür kirpiklerim. Sana özlemim kanar avuçlarımda. Gözyaşlarım sel olur akar toprağa. Gün olur ölümsüzlüğüne düşer kelimelerim…Ama hiçbir zaman pes etmem yokluğuna. Savaşırım kanımın son damlasına kadar. Ama yokluğun duruyor gözlerimde..Satır satır usumdan akıyor kahkahalarına sarılmış intiharlarım... Seninle başladı yüreğime kilit vurup ölüme susmalarım..Pervasız fırtınalara yenik düşer yalnızlığım. Evlat edinirim karanlıkları sensizliğin mateminde. Sensiz baktığım dipsiz kuyuyu andırır bana. Bak görüyor musun gri tonlar giydirilmiş hüzünler çizilmekte ömrüme. Artık her rüzgar yalnızlığı çarpıyor yüzüme. Her dalga karanlığı….Sen gittin içimdeki aşkı, yüreğimdeki canı kaybettim…Sensiz geçen her gece ömür defterinden düşüyorum.
Bir gün sensiz ölmenin acısını bırakacağım satırlara.. Tabutum olacak gözbebeklerinden düşen gözyaşın. Kefenim olacak susmaların. Şimdi varlığın kepenklerini indirip sensizliğinde uyumaya gidiyorum. Ve sabah kalktığımda değişten bir şey olmayacak.. Her zaman ki acılar düşecek paydalarıma..Uyandığımda perdelerime hep yokluğun doğacak tıpkı gecelerimin alnına yalnızlığın soğuk çığlıkları örtüldüğü gibi..Yoksun işte.. Canım acıyor sadece. Neden diye sorma.. Sadece yoksun. Soluyor taze baharlarım.. Sebep arama ne olur. Sadece yokluğun ile varlığın arasında yavaş yavaş ölüyorum; ötesi yok inan.
Bir tek adın kaldı dudaklarımda,
Bir de gözlerimde hatıraların...
Hani dik duracaktık acıya,
Hani aynı yürekle gülüp
Aynı gözlerde ağlayacaktık sevdaya...
Şimdi yalnızlığın ipi geçti boynuma.
Yokluğun yükledi sırtıma...
Bir tek acıların kaldı gözyaşlarımda..
Güneşi bile ağlatacak acıların..
Oysa ben yemin etmiştim,
Acıların icin sırtımı semer bileceğim diye.
Söz vermiştim,
Sensiz ölmeyeceğim diye...
Şimdi sensizlik duruyor başucumda..
Şİmdi ayazlar yüregimi sorguluyor
Ayrılığınla yüzüme vurduğun kapımda..
Söyle ne olur...
Beni unuttuğunu söyle...
Hiç sevmediğini haykır..
Yeminlerinin yalan olduğunu,
Sevginin sahte olduğunu vur yüzüme...
Yemin olsun ki,
Bir damla gözyaşı düşmez artık..
Çünkü gittiğin gün,
Ayak uçlarında
" Sana " ölmüştüm sevgili..
" Unutma ki; ölenler, hiçbir zaman yaşayanlar icin gözyaşı dökemezler..."
İsmail Sarıgene
Gece yarısı ayazlar üç-beş devriyesini atmakta yine. Sensiz geçen bir günü yine sensiz gecelere kendi ellerimle gömüyorum. Sen yokken anlamı yok baharların artık. Anlamı yok çekilen onca acıların. Anlamı yok sensizliğin.. Sen yoksun sadece.. Sadece yok..Yoksa gitmiştin benden... Gelişin baharları müjdelemişken, gidişin bu kadar sessiz olmamalıydı. Bu kadar ölümüne sevmişken, bir gülüşün canımdan vazgeçmişken, gidişin bu kadar suskun olmamalıydı. Yoksun sadece yok…Bu kadar basit olmamalıydı ölmelerim, bu kadar çabuk bu kadar erken solmamalıydı çiceklerim. Artık ne sesin yankılıyor sokaklarımda, ne de varlığın geziniyor damarlarımda.. Sadece yokluğun kanıyor dudaklarımın ucunda.. Sadece suskunluğum can veriyor ayak uçlarında. Sadece ölüyorum yokluğunda.. Sadece ölüyorum, ötesi yok inan…
Sadece yoksun, ötesi yok inan..Gittin ve senin ellerinin yerine şimdi sonbahar yaprakları avuç içlerime kıvrılıp çığlık çığlığa soluyorlar.. Yokluğunda yüreğimin duvarlarına çerçevelenmiş hatıralarına bakıp bakıp sensizliğini dinliyorum. Sonra da suskunluğuna diz çöküp yalnızlığını demliyorum. Yoksun, her gece gözlerimde kanıyor senli hatıralar. Uykular firarda. Karanlığı örtüp üzerime seni anıyorum kırık dökük kelimelerimle. Sancılara girdap gönlümle adını sayıklıyorum ardı ardına. Yavaş yavaş boğuluyorum . Yavaş yavaş dibe çekiliyorum..Yoksun, gözyaşları biriktiriyorum avuçlarımda. Yoksun, mürekkebimden sızıyor kan rengi kelimeler. Bendeki adın hala bir ömür ile anılırken, kim bilir ölümsüz sevdam senin ayak uçlarında son nefesini vermekte.. Canım acıyor sevgili. Puslu bir havada vurulur, olduğun yere yığılırsın ya hani.. İşte gittiğin gün yalnızlığın mıhlandı alnımın ortasına. Gittiğin gün dudaklarıma mühürlendi adın…Şimdi yoksun ama ne geçmişimize gömüyorum seni ne de sensizliğine pes ediyorum. Çünkü; ben seni “ sensizlikte “ bile ömür boyu bekleyecek kadar sevmiştim. Eğer unutmak için sevmiş olsaydım seni, acıların için sırtımı semer bilmezdim. Ben seni yürüdüğün dikenli yollarda can yoldaşın olmak için sevdim. Ben seni yüreğime dokunduğun için, ben seni gül yüreğin için sevdim…
Hani acılarla beraber savaştık, hani her şeye inat sevdamızla ayakta kalacaktık.. Dimdik duracaktık kör ayazların önünde, gerekirse bedenlerimizden vazgeçip ölümü bile gurur sayacaktık aşkın kutsallığında..Şimdi canımı acıtıyor senli hatıraların gözbebeklerimde çığlık çığlığa ölmeleri. Canımı yakıyor suskunluğun dudaklarıma diklenen arsız kelimeleri. Savaşı kaybetmiş bir askerin düşmana esir düşmektense silahındaki tek kurşunu şakaklarına dayayıp onurluca ölmesi gibi ben de varlığında ölümü kutsuyorum dudaklarıma... Ya ölüm olmalıydım dudaklarında ya da son nefes olmalıydım soluduğun canda..
Gittiğin günden beri içimdeki cocuğu dinlemiyorum. Sus pus her şey. Artık dört duvar arasında körebe oynuyorum yalnızlığında. Gittin, taş kesildi kirpiklerim. Gözbebeklerimden tek bir damla bile düşmüyor topraklara…Oysa bağrımı iki ayırıp bir baksan yüreğime, canımın ne kadar acıdığını o zaman anlardın..Görmüyorsun gözbebeklerimin kuruyup yüreğimin delice ağladığını. Yağmurlarla yarışa giriştim, tel tel yalnızlığıma hediye ediyorum yüreğimin çığlıklarını. “ Erkek adam ağlamaz “ sözüne inat yüreğim kan ağlıyor her gece..Yüreğimden akan her damla senin mutluluklarına duacı olsun, yalnızlığın ayak ucuna düşen her kelimem sana helali hoş olsun. Çünkü ben gidişlerine ömrümü adayacak kadar sevmiştim seni.. Sen beni sevmesen de, ben seni ilk gün ki gibi hala seviyorum…
Belirtmeden geçemeyeceğim sevgili; giderken sadece bendeki seni götürmedin ki; karakışa inat yüzüme baharları serpiştiren o kız çocuğunu, buram buram rüzgarla yüreğimin derinliklerine esen yağmur kokusunu da götürdün yanında. Gitmiştin, gözyaşlarını ellerimle silememişken aramıza dağlar örülse ne olur. Farkındayım; bir ömür uzaktasın bana. Şimdi hangi mevsimin hangi baharını yaşamaktasın ? Hangi rüzgarın koynunda yaralarını sarmaktasın. ?. Bilemiyorum ve bilmekte istemiyorum. Bildiğim tek şey var; sen hala bendesin.Sendeki beni öldürsen de , sen hala damarlarımda gezinen alyuvar sıcaklığında bana gülümsemektesin.. Giden sen olmana rağmen bendeki, yüreğimdeki adın hiçbir zaman değişmedi. Adımı unutsan da bendeki ölümsüz sevdan hiçbir zaman satırlara bir ikindi vakti gömülmedi. Lakin gittiğin günden beri hayatla aram pek iyi değil açıkcası. Yalın ayak yürüyorum dikenlerin üzerinde. Acılarımı acılarınla devşiriyorum..İleebed yaşamaktan gurur duyduğum gözyaşlarından bir sonbahar günü sıcak gülüşlerine taşınıyorum. Anla sevgili. Yalnızlığın dururken kapımda , kan bürümüş çığlıklarımı satıyorum ayazlara.. Karşılığında sadece senin bensiz de mutlu olduğunun haberlerini istiyorum. Bensiz uzaklarda mutlu olman benim yaşama sebebim sevgili..Son sözüm; her zaman gülümse ne olur. Acılarına kefil olmuşken ne olur gülümse hayata.. Gülüşlerin mutluluklara adanmışken sen her zaman hayatı sev. Ve hiçbir zaman ağlama sevgili. Çünkü; mutlulukların, yaşama sebebim iken; gözyaşların bedenimin örtüldüğü kefen olur….
Yokluğun kanar dudaklarımda, sonra suskunluğun ölüm yazar yüreğime..Kimliksiz rüzgarlara bel bükerim. Çünkü, sen yoksun yanımda..İsyanlara bilenirim yalnızlığın kanayan yüzünde. Sen yoksundur artık, her gece karanlığa bürünür. Her yağmur sonrası gülüşlerin takılır göz ucuma. Gökten tel tel senin yağmanı dilesem de iliklerime kadar yalnızlığınla ıslanırım…Borana tutulurum sonbahar gecelerinde. Yalnızlığın bayat dudaklarına sürülür kirpiklerim. Sana özlemim kanar avuçlarımda. Gözyaşlarım sel olur akar toprağa. Gün olur ölümsüzlüğüne düşer kelimelerim…Ama hiçbir zaman pes etmem yokluğuna. Savaşırım kanımın son damlasına kadar. Ama yokluğun duruyor gözlerimde..Satır satır usumdan akıyor kahkahalarına sarılmış intiharlarım... Seninle başladı yüreğime kilit vurup ölüme susmalarım..Pervasız fırtınalara yenik düşer yalnızlığım. Evlat edinirim karanlıkları sensizliğin mateminde. Sensiz baktığım dipsiz kuyuyu andırır bana. Bak görüyor musun gri tonlar giydirilmiş hüzünler çizilmekte ömrüme. Artık her rüzgar yalnızlığı çarpıyor yüzüme. Her dalga karanlığı….Sen gittin içimdeki aşkı, yüreğimdeki canı kaybettim…Sensiz geçen her gece ömür defterinden düşüyorum.
Bir gün sensiz ölmenin acısını bırakacağım satırlara.. Tabutum olacak gözbebeklerinden düşen gözyaşın. Kefenim olacak susmaların. Şimdi varlığın kepenklerini indirip sensizliğinde uyumaya gidiyorum. Ve sabah kalktığımda değişten bir şey olmayacak.. Her zaman ki acılar düşecek paydalarıma..Uyandığımda perdelerime hep yokluğun doğacak tıpkı gecelerimin alnına yalnızlığın soğuk çığlıkları örtüldüğü gibi..Yoksun işte.. Canım acıyor sadece. Neden diye sorma.. Sadece yoksun. Soluyor taze baharlarım.. Sebep arama ne olur. Sadece yokluğun ile varlığın arasında yavaş yavaş ölüyorum; ötesi yok inan.
Bir tek adın kaldı dudaklarımda,
Bir de gözlerimde hatıraların...
Hani dik duracaktık acıya,
Hani aynı yürekle gülüp
Aynı gözlerde ağlayacaktık sevdaya...
Şimdi yalnızlığın ipi geçti boynuma.
Yokluğun yükledi sırtıma...
Bir tek acıların kaldı gözyaşlarımda..
Güneşi bile ağlatacak acıların..
Oysa ben yemin etmiştim,
Acıların icin sırtımı semer bileceğim diye.
Söz vermiştim,
Sensiz ölmeyeceğim diye...
Şimdi sensizlik duruyor başucumda..
Şİmdi ayazlar yüregimi sorguluyor
Ayrılığınla yüzüme vurduğun kapımda..
Söyle ne olur...
Beni unuttuğunu söyle...
Hiç sevmediğini haykır..
Yeminlerinin yalan olduğunu,
Sevginin sahte olduğunu vur yüzüme...
Yemin olsun ki,
Bir damla gözyaşı düşmez artık..
Çünkü gittiğin gün,
Ayak uçlarında
" Sana " ölmüştüm sevgili..
" Unutma ki; ölenler, hiçbir zaman yaşayanlar icin gözyaşı dökemezler..."
İsmail Sarıgene