Ramazan'da sokakta yemek yiyen Hıristiyan'ın dudaklarını yaktılar

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.296
42.833
898
İran’ın Kirmanşah kentinde ramazan ayında sokakta yemek yediği gerekçesiyle İranlı bir Hıristiyan’ın dudakları din polisi tarafından sigarayla yakıldı.


Olayı doğrulayan Kirmanşah Vali Yardımcısı Ali Eşref Kerami’nin açıklamasına göre, adı gizli tutulan ve İran vatandaşı olan bir Hıristiyan erkek, ramazan ayı olmasına rağmen açıkta yemek yediği gerekçesiyle dudaklarının sigarayla yakılması cezasına çarptırıldı.
Ceza Kirmanşah’ta bir meydanda toplanan yüzlerce kişinin gözleri önünde infaz edildi.
Vali Yardımcısı Kerami, oruç tutmayan beş Müslüman’ın da 70’e kırbaçla cezalandırıldığını bildirdi.
DHA
 
allah akıl fikir versin ne diyeyim:44:
 
cezalarda meydanlarda insan kalabalığının arasında kesiliyor ki, ibret olsun, eskiden kültür merkezi olan bir ülkeymiş halbuki
 
Bende geçen cafenin bahçesinde çay içerken beni kınayan amcaya kızmıştım,
Belki bende türkiyede yakılan kişi olarak haber sayfalarına düşerdim amca insaflıymış

sürekli oruç tutana saygı diyorlarda tutmayana saygı sıfır, o nolcak,
oruç tutmayan yemesin içmesin mi, istiyorlarki herkes aynı olsun, aynı inansın aynı davransın
yiyip içene çıkışmak mı oruç tutmak, nefis terbiyesi bakma geç, demekki nefsini terbiye edememiş amca
 
İran ve benzeri zihniyetten nefret ediyorum
Anlayışı kıt saygısız adiler
Adamın yuzune bakın ya
Bunu yaparak cennette yer mi garanti ettiler
Vicdansizlar
 

aynen canım..bizim dinimizde Allahla kul arasına girilmez derler..giren giriyor işte
 
Kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yok , kendilerinden başka kimseyi tanımayan pis zihniyetin göstergesi . Umarım karşılığını görürsünüz .
 

Çalıştığım yer sırf şirket iş ortamı alanı ve sabah kahvaltı yapabilceğimiz tek bir yer yok ramazanda. 8de açılan market bile 9da açılıyor. Sokakda yiyip içmiyorum, elimde sigarada gezmiyorum. Cafenin bahçe kısmında oturuyorum elimden geldiğince saygı gösteriyorum ama oruç tutanlarında tutmayanları kınamasına kızıyorum. Allah oruç tutanlarında oruçlarını kabul etsin
 
23 Ağustos 2012 Perşembe

Çoğunlukla mühendislik ve bilim dallarının ağırlıklı olarak seçildiği “kadına yasak” bölümler arasında İngiliz dili ve edebiyatı, tercümanlık, otel yönetimi, arkeoloji, işletme, eğitim ve danışmanlık gibi alanlar da var.
Ahvaz ve Tahran üniversiteleri gibi ülkenin önde gelen üniversitelerinin de dahil olduğu bu uygulamada “bazı bölümlerin” sadece erkeklere uygun olduğu açıklandı.

İran Yönetimi Kadınlara Evlerinin Yolunu Gösterdi

Kadınların üniversitede sayısal olarak erkeklerin önüne geçmesi, İran yönetimini hareketlendirdi.

2003 Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi İran yönetiminin bu kararını “Bu, kadınların kamusal alandaki varlığına tahammül edemeyen ve evlerinin içindeki özel alana döndürmeye çalışan bir İslam Cumhuriyeti politikasıdır. Cinsiyet ayrımı politikası, kadının evdeki ve aile içindeki rolünü güçlendirmeye ve toplumdaki önemli rollerini azımsamaya yönelik patriarkal kültürün empoze edilmesi anlamına gelir" şeklinde değerlendirdi.



“3 Çocuk-5 Çocuk” Bu Kez İran’da

İran’da kadınların üniversite hayatından uzaklaştırılmasının ardındaki nedenler ülke ve dünya kamuoyunda 2 boyutu ile tartışılıyor. Bu tartışmalarda elbette yönetimin yaptığı açıklamalar veri oluşturuyor.


Öncelikle kadınların üniversitelerde öğrenim gören nüfusun toplam yüzde 60’ının üzerinde bir bölümünü oluşturması ve İran’da yasalar ile alt sınıflara itilen kadınların bilimsel alanda güç edinecekleri, var olan eşitsizliğe karşı bir tehdit olarak algılanıyor.


Bir diğer nedeni ise, İran’ın bugün nüfus politikasındaki gençleşme arzusu. Kadınların bilimden, yükseköğrenimden ve çalışma hayatından uzaklaştırılması, ev içine mahkum edilmeleri ayrıca bu politikaya da hizmet edecek.


1936 yılında Tahran Üniversitesi ilk açıldığında kadın ve erkeklere eşit haklar tanımakta idi. Kadınlar eşit eğitim hakkından doğan mücadele ruhu ile 1963 yılında oy verme ve parlamentoya girme haklarını elde ettiler. Aynı yıllarda Aile Koruma Kanunu kapsamında, kadınlar boşanma dilekçesi ve çocuk velayeti kazanmak için hak kazandı. 1978 yılında, İran devriminin arifesinde, 22 kadın parlamentoya oturdu ve 333 kadın seçilen yerel meclislerde görev yaptı. Üniversite öğrencilerinin üçte biri kadındı. İki milyon kadın işgücünde yer aldı.




Şah’ın yukarıdan baskıyla dayatılan, yozlaşmış modernleşmesi yerine Humeyni’nin vaat ettiği haklar ile daha güzel günler göreceklerini umut eden kadınlar Humeyni ile birlikte hareket ederek Şah’a karşı çıktılar. Fakat Humeyni ile birlikte şekillenen devrim bu umutları karşılamamış, kadınların bekledikleri haklar yasaklara dönüşmüştü. Örneğin devrim öncesi İran, başörtüsünü yasaklayan ilk ülkeydi. Devrim öncesinde başörtüsü takmak, devrim sonrasında ise takmamak yasak oldu. Sosyal ve kamusal alanlardaki cinsiyet ayrımcılığının ötesinde, politik aktivist kadınlar politikanın dışına atıldı. Milyonlarca kadın Humeyni’ye destek vermekten vazgeçti, bu sefer Humeyni’nin yeni politikalarına bir mücadele geliştirdi. Yeni rejimin baskıcı ve otoriter yapısı kadınları denetim altında tuttu, rejime karşı çıkanlar ise ağır bir biçimde cezalandırıldı.




Bugün İran’da Kadın Olmak…
Bugün İran’da çalışma hayatında kadınların yüzde 45’lere varan oranının giderek artış göstermesi, kadınlara haklarını savunmada ve talep ve mücadele etmede bilinç ve cesaret kazandırmaktadır. Oysa, İran’da kadınların bugün bulunduğu somut koşullar, toplumsal yaşamda giderek derinleşen eşitsizliklerle kadınları ikinci sınıf bir vatandaş konumuna yerleştirmektedir. ,
İran Anayasasında kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu yer almaz, onun yerine “ İslami kriterlere uygun olarak sahip oldukları hakların eşit şekilde korunması” yer alır. Diğer bir ifade ile kadın İslami normların öngördüğü hakların dışına çıkamaz, hak talep edemez.

Kadınlar yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamada, diğer tüketim ihtiyaçlarında, karar ve davranışlarında bağlı bulundukları erkekten izin almak zorundadır. İşe gitmek ve yurtdışına seyahat etmek bunlardan sadece birkaçı.
İran’da 2 kadın tanıklığı 1 erkeğinkine eşit tutuluyor. Tecavüze uğrayan kadını “namus” gerekçesi ile öldüren “bağlı bulunduğu” erkeğe ceza verilmiyor. Kadınlar yargıç olamıyor, devlet başkanlığı seçimine giremiyor.
İslami Yaşam Tarzını Koruma Bakanlığı, kadınların giyim kuşamının İslami normlara göre olmasını sürekli kontrol ediyor, sokaklarda erkek-kadın bir arada gördüklerini durdurup evli olup olmadıklarını denetliyor.
Boşanan kadının velayet alma hakkı yok. Çocukların zorunlu ihtiyaçlarına göre sadece istisnai, kız çocuklarında 7, erkek çocuklarında en fazla 2 yaşına kadar kadının çocuklarının vesayetini alma hakkı tanınıyor.






Yazıktır, günahtır ya. Bir insana böyle bir şey nasıl yapılabilir? İnsanlar ibadetlerinde, inançlarında özgürdürler. Özgür olmalılar. İster her anını, her gününü oruçla geçirir kişi, isterse çanak çömleğe tapar. Kime ne???
 
Son düzenleme:

güzel olan sizin yaptığınız,ama sokakta caflerde..dilediğince yiyip içebilir insanlar bu insanların özgürlüğüdür..bir kesim oruç tutuyor diye bunu beklememeliler bence..beklemek normal değil...nefsine güvenmeyen tutmasın..
 

kadın cahil kalırsa toplum cahil kalır, rejimlerini sağlama alıyorlar işte
 
Kadınlardan bu kadar çok korkuyorlar çünkü kadın eğitimli olursa çocuklarını da eğitir ve bir nesil eğitilir.
O zaman da bazılarının ekmeğindeki yağ-bal eksilir.
 
[video=youtube;Ezo9ggiMjFE]http://www.youtube.com/watch?v=Ezo9ggiMjFE[/video]


bunları ayrı bir başlıkta paylaşmanızı çok isterdim.
şeriat isteyen kadınlar bir göz gezdirsin
hatta madem şeriat istiyorlar öncesinde lütfen gidip şeriat bulunan ülkelerde 1 ay deneme yapsınlar
hala hoşlarına gidiyorsa istemeye devam etsinler...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…