Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Ne zaman tanıdım seni diye düşündüm dün gece
Bulamadım
Sanki hep vardın bir yerlerde
Saklanmış
Ve bir anda
Ortaya çıkmıştın
Sen Zamanda bulamadığımsın...
Ne kadar seviyorum seni
Sevgi... Aşk...
Tutku... Hayal...
Sanki hepsinden de öte
Kalbimde
En derinde
Bir Duygusun Sen
Adını Koyamadığımsın...
Bitecek ve gideceksin bir gün
Biliyorum ama önemi yok
Sen bende sonsuza kadar kalacaksın
Ama
Ben sende olacak mıyım
Bir soruyum
Sen de
Cevabını bulamadığım...
Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın
Denizin durgunluğu, gözlerimi
Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın !
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin.
Forumda yayınladığım resimli şiirleri kendim hazırlayıp yapmaktayım. Hiç bir forumdan alıntı değildir :) çeşitli forumlarda PearL veya AnGeLo olarak görebilisiniz 2 nickde bana aittir ve Topic içinde yayınladığım resimli şiirlerin birçoğu eskidir arşivimden ...
Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına
Kizdığım oldu zamanında ama inandığımda
Ömrümde her şarki başka bi kapi açti
Bu sarkinin ardinda sen
Bu kapinin ardindaysa benden önce söylenmiş sözler vardi
Çok zor günler geçirdim vaktiyle
Alemde savaşlar çirpinişlar nihayetinde
Asik olmak kismetmis yar, sana
Asik olmak kismetmis yar
Seçtiğimiz hayatlar mi bunlar? seçtiklerimiz mi
Bunca yokluk, bunca kiriklik, bunca aci
Seçtiklerimiz evet
Hayat bu sevgilim çoktan seçmeli
Senin askinsa bi dönem ödevi
Bir gece cikip gelsen olmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen gelmezsen yar
Bir aksam çikip gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen öleceğim yar
Bir şarkı tuttum sevgilim bir kapı açtım ikimize
İkimiz çokmuşuz meğer bu resme
Kapatmadan bu kapıyı yinede
Bu yaralar bereler sanadır bileler
Bu yaralar bereler sanadir bileler
Göreler askimi
Sahidim gök kubbe
Asigim bekletme
Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden
Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bi tek
Benim de kanattıklarım vardı elbet
Ezdigim kumlar ve geçtigim yollar hala gölgeni taşıyorlar
Hani demiştim ya en başında
Ne ayrılıklar ne aşklar ne başlangıçlar diye
Yani demem o ki çok zor günler geçirdim vaktiyle
Çok zor günler geçirdim vakiyle kalbimde
Firari endiseler nihayetinde
Asik olmak çok zormus yar sana
Asik olmak çok zormus yar
Bir gece çikip gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm begen gelmezsen yar
Ölecegim yar
Bu şarkı sadece benimdi sevgilim
Ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize
Yazmışsın ya 'onu sevebilecegimi düşünmüştüm' diye
İşte o günden beri belkide bu yüzden sadece
Bu yaralar bereler sanaydı aşkı bileler
Göreler aşkımı şahidim gök kubbe
Sana ulaşabilmek içindi,
Sevda yolunda yaşadığım bütün düşmelerim...
Hayata karşı girilmesi gereken kavgaydı aşk.
Girdim...
Senin yaralı düşlerin sokmuştu beni bu yola.
Sevmeye ne kadar da istekliydin
Mutluluğa olan özlemini, hasretini dile getirirken,
Ve terlerken sarılmalar arasında,
Ne kadar da benimdin!
Belli etmiyordum ama
Ben de mutsuzdum en az senin kadar...
Kırılgan, vazgeçmiş...
Kazandığından fazlasını kaybetmiş bir yolcuydum bu yolda.
Evet mutsuzdum ama asla umutsuz değil!
Senden tek farkım buydu aşktan söz açıldığında...
Tam konacakken avcunun içine aşk,
Tam da yüzüne gülmeler inecekken gözyaşlarına inat,
Sen aldın tüm senli umutlarımı,
Kendi mutsuzluğunun içinde anlamsız kıldın...
O halde, yüzünü yüzümden sök at!
Sana bu kadar kızgın olmazdım inan;
Umutlarımı,
Mutsuzluğuna kurban vermeseydin...
Keşke...
Keşke diyorum, ben gelmeden sen gitmeseydin...
Gittin...
Oysa çoğaltmak vardı sevdayı...
Canlı tutmak vardı her zaman, hayatın en güzel kavgasını...
Gittin...
Sen harcayan oldun...
Umutlarım harcanan...
Bense;
Yürüdüğü yolda eskisinden daha öfkeli, daha kırılgan...
Sevmiştim seni…
Bana bir gülüşünle, bir bakışınla unutuverirdim bütün acılarımı…
Sadece sen olurdun hayatımda.
Nasıl bir aşktı bu?…
Ne vardın, ne de yok!…
“Sensizliğin” hüküm sürdüğü karanlık ve eski bir limandayım şimdi.
Karanlık hücreme ışık olsun diye cama gözlerini çiziyorum dudaklarımla…
Sonra tebessüm eden yüzün geliyor aklıma, yüreğim acıyor.
Yağmurlar yağıyor şehrime, boş caddeler yalnızlığa teslim.
Çaresizlikler içinde sokakları geziyorum, sensiz bakıyorum denizin derin dalgalarına.
Üşüyorum, yüreğimde üşüyor.
Sonra geliveriyorsun aniden, seninle güneş doğuyor şehrime, her yer yine sıcacık.
Gelişlerinse, hep gidişlerine gebe.
Sana her kavuştuğumda, sevinmek bile korkutur oldu beni.
Son defa değil bu vedalar, biliyorum gideceksin yine…
Yalancı sevdalara kanıp, esen rüzgarlara aldanıp gideceksin.
İçinden geçeni okuyor gözlerim, bu defa hazırım.
Sus! Konuşma gideceksen, yalanlar çare değil bana, acıtma kalbimi mevsimlik sevmelerinle.
Ardına bakmadan git bu defa!
Hiçbir söz söylemeden, yüreğimdeki temiz aşkı, yalanlarınla kirletmeden git ki,
Bu da yaşayabileceğin en son gururun olsun!
Hangi mevsimdeyiz böyle
Paletimde renkler kaskatı
Oysa durmadan boyamalıyım hiç durmadan
Renklerini yitirmiş hayatı
Mevsimlerden keder mi söyle?
Dinle, hatırladıkça üzüyor beni
Geri çekilirken yaktığım rüya
Mevsimlerden keder mi söyle?
Ne giysem yakışmıyor uçurumlardan başka
Dağıtmıyor hiçbir güneş ruhumdaki sisi
Ve ben hala yarın güzeldir diyorum
Kalmasada albenisi..
Hiçbir pencereden bakışımda yakamoz görmedim ben.
Ve hiçbir yakamozlu gecede elimi tutmadı kimse.
Güneş kremi sürülmemiş sevdalarımı koydum deniz kıyısına.
Dalgalar ateşledi sevdalarımı.
Bronzlaşıncaya kadar beklettim duygularımı.
Her dalga kırbacında ben bir başıma idim.
Denize atılan bir taştan sonra oluşan dalgalar gibiydin.
İç içe…
Sabahlamak isterdim serin yatak kumsalda.
Benim hiç bir sabahlayışımda yanımda kimse yoktu.
Her zaman “Seni seviyorum” diyeceğim insanlar hep benden uzakta oldu.
Yakamoz gibiydi…
Güneşin önüne geçen bulut gibiydi; simalara hasret gözlerim.
Dile getiremediğim hasretler gibiydi martısız deniz.
Her teknenin umudu olan deniz feneri gibi neşe verirdiniz bana.
Sen ve deniz...
Son gördüğüm yakamozda dudaklarımın arasında bir de şarkı vardı senle beraber.
Ve her dalganın çekildiği pürüzsüz yüzeye “Seni seviyorum” yazdım.
Belki bir gün o da sever…
Üzüntüm bir kum tanesi gibi
Dökülüyor o masum gözlerimden.
Gem vurup gidiyorum hatıralara;
Bir çuval kahır yüklenip,
Yakıyorum bir sigara.
Taş sayıyorum arnavut sokaklarda;
Hep seni arıyor o kör gözlerim.
Bir rüzgar esiyor hafiften, içten karamsar.
Üşüyorum..
Diyorum kendi kendime.
Yak oğlum bi sigara.
Yine odamdayım.
Her şey aynı ama sen yoksun.
Yastığımdan yok olmuş mis kokun.
Bir ip sallanıyor duvarımda.
Hıçkırarak gülüyorum.
Kahkahalara boğuluyorum.
Eğer zafer benim olursa,
Senden tek bir dileğim var,
Mezarıma yak koy bir sigara.
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüsürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız
Işık tutacak karanlığına
Delikanlının biri laf atacak ardından
Çaresizliğine yalnızlığına içleneceksin
Daha sonra
Tarakta kalan saçlarından anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cİlası çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın
Ve bir gün gelecek
Beni anlayacaksın
Oysa vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma
Gözlerin zamansız ıslanmasın
Çünkü artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan
Yine de sen bilirsin...