- 12 Temmuz 2006
- 35.048
- 30.484
- 61
Avrupa’nın farklı şehirlerini de kapsayan yoğun bir rota izliyorduk ve Lizbon için ayrılmış iki günümüz vardı. Lizbon şehir hayatı kısmından çıkardığımız vakitleri Sintra bölgesine ekledik. Çok da iyi ettik! Lizbon’a kadar gelmişken Pena Sarayı’nı da
Lizbon için planlarımızı tamamlarken Sintra bölgesi için de bir gün ayırmaya karar verdik. Portekiz’e kadar gelmişken sarayları ile ünlü Sintra’yı görmeden olmazdı. Lizbon’daki Rossio metro durağına gelip, beş dakika yürüdükten sonra tarihi yapısıyla İstanbul Sirkeci garını andıran Rossio tren istasyonunu bulduk. Kış aylarında 40, yaz aylarında 20 dakikada bir kalkan banliyö treni, bizi Sintra’ya götürecekti.
45 dakikalık bir yolculuğun ardından Sintra istasyonunda indik. Sintra küçücük sevimli bir kasaba aslında. İçerisinde ufak kafeler ve hediyelik eşya dükkanlarının olduğu çok tatlı bir merkezi var. Fakat bizim işimiz saraylarla… Gezilebilecek birçok saray olmasına rağmen biz Pena’yı tercih ediyoruz. 434 no’lu otobüse binip, Sintra’yı ve hatta Portekiz’in birçok noktasını kuşbakışı görebilen Pena Sarayı’na çıkacağız. Bu yolu yürüyerek çıkmak pek mümkün değil zira çok dik yokuşlar mevcut.
Pena Sarayı: Rengârenk Bir İhtişam
Tarihin içinde, rengârenk bir yolculuk
Pena Sarayı, Pena Park adı verilen büyük bir ormanın içerisinde yer alıyor. Otobüsün sizi bıraktığı noktadan saraya kadar yürüyerek çıkmaz istemezseniz (ki rahatlıkla çıkılabiliyor) kişi başı 3€ karşılığında minibüs ile tırmanabilirsiniz. Sarayın kapısına geldiğinizde ise sizi göğe uzanan kubbeleriyle ihtişamlı bir yapı karşılıyor!
Öncelerde manastır olarak kullanılan ve Büyük Lizbon Depremi’nde büyük hasarlar alan bu saray, 19. yüzyılda II. Ferdinard’ın yazlık saray yaptırma fikri ile bambaşka bir yapıya bürünmüş. Şaşırtan mimarisi ve renkli avlularıyla dikkat çeken, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu saray aynı zamanda son Portekiz Kraliçesi Amelia’nın sürgünden önce son gecesini geçirdiği saray olarak da biliniyor.
Sarayın iç kısmında ise dönemin eşyalarını, odalarını, banyolarını, yemek salonlarını ve hatta saraya özel yaptırılan minik bir kiliseyi de görmek mümkün. Tarihin derinliklerine yapılan eğlenceli bir yolculuk gibi!
Sintra’da ayrıca Quinta da Regaleira, Sintra Ulusal Sarayı, Moors Kalesi, Monserrate Sarayı ve Capuchos Manastırı gibi görülecek farklı noktalar ve yapılar da mevcut. Bizim rotamızda Avrupa’nın en batı noktasında yer alan Cabo da Roca burnu olduğu için vakit ayıramadık fakat vaktiniz varsa bu tarihi kasabadaki her bir saray görülmeye değer…
Ulaşım
Lizbon için planlarımızı tamamlarken Sintra bölgesi için de bir gün ayırmaya karar verdik. Portekiz’e kadar gelmişken sarayları ile ünlü Sintra’yı görmeden olmazdı. Lizbon’daki Rossio metro durağına gelip, beş dakika yürüdükten sonra tarihi yapısıyla İstanbul Sirkeci garını andıran Rossio tren istasyonunu bulduk. Kış aylarında 40, yaz aylarında 20 dakikada bir kalkan banliyö treni, bizi Sintra’ya götürecekti.
45 dakikalık bir yolculuğun ardından Sintra istasyonunda indik. Sintra küçücük sevimli bir kasaba aslında. İçerisinde ufak kafeler ve hediyelik eşya dükkanlarının olduğu çok tatlı bir merkezi var. Fakat bizim işimiz saraylarla… Gezilebilecek birçok saray olmasına rağmen biz Pena’yı tercih ediyoruz. 434 no’lu otobüse binip, Sintra’yı ve hatta Portekiz’in birçok noktasını kuşbakışı görebilen Pena Sarayı’na çıkacağız. Bu yolu yürüyerek çıkmak pek mümkün değil zira çok dik yokuşlar mevcut.
Pena Sarayı: Rengârenk Bir İhtişam
Tarihin içinde, rengârenk bir yolculuk
Pena Sarayı, Pena Park adı verilen büyük bir ormanın içerisinde yer alıyor. Otobüsün sizi bıraktığı noktadan saraya kadar yürüyerek çıkmaz istemezseniz (ki rahatlıkla çıkılabiliyor) kişi başı 3€ karşılığında minibüs ile tırmanabilirsiniz. Sarayın kapısına geldiğinizde ise sizi göğe uzanan kubbeleriyle ihtişamlı bir yapı karşılıyor!
Öncelerde manastır olarak kullanılan ve Büyük Lizbon Depremi’nde büyük hasarlar alan bu saray, 19. yüzyılda II. Ferdinard’ın yazlık saray yaptırma fikri ile bambaşka bir yapıya bürünmüş. Şaşırtan mimarisi ve renkli avlularıyla dikkat çeken, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu saray aynı zamanda son Portekiz Kraliçesi Amelia’nın sürgünden önce son gecesini geçirdiği saray olarak da biliniyor.
Sarayın iç kısmında ise dönemin eşyalarını, odalarını, banyolarını, yemek salonlarını ve hatta saraya özel yaptırılan minik bir kiliseyi de görmek mümkün. Tarihin derinliklerine yapılan eğlenceli bir yolculuk gibi!
Sintra’da ayrıca Quinta da Regaleira, Sintra Ulusal Sarayı, Moors Kalesi, Monserrate Sarayı ve Capuchos Manastırı gibi görülecek farklı noktalar ve yapılar da mevcut. Bizim rotamızda Avrupa’nın en batı noktasında yer alan Cabo da Roca burnu olduğu için vakit ayıramadık fakat vaktiniz varsa bu tarihi kasabadaki her bir saray görülmeye değer…
Ulaşım
- Lizbon’a kadar gelmişken Sintra ve Coba da Roca gibi noktaları görmek istiyorsanız, 24 veya 48 saatlik kombin biletlerden almak çok daha mantıklı. Bu biletler Lizbon içerisinde kullanabileceğiniz asansör, tramvay, otobüs ve metro gibi ulaşım araçları ve Lizbon-Sintra, Cascais-Lizbon gibi tren ulaşımlarında da kullanılabiliyor.
- Araba kiralamayı düşünmüyorsanız Lizbon’dan Sintra’ya yalnızca tren ile ulaşım mümkün. Trenler Rossio istasyonundan kalkıyor. Kışın 40 dakikada, yazın 20 dakikada bir tren bulmak mümkün.
- Rossio tren istasyonuna ulaşmak için Lizbon metrosunu kullanarak Rossio durağında inip, beş dakikalık bir mesafe yürümeniz gerekiyor. Gar, asansör ve Rossio Meydanı’na çok yakın.
- Sintra treni sizi Sintra’nın merkezinde bırakıyor. İndiğiniz noktada göreceğiniz 434 no’lu otobüsler Pena Sarayı’na kadar çıkıyor. Yol üzerinde diğer saraylar ve kale gibi noktalarda da duruyor. Pena Sarayı son durak.
- Pena Sarayı’ndan 434 no’lu otobüslerle Sintra merkeze dönmek mümkün. Ayrıca Cascais ya da Cabo da Roca burnunu görmek istiyorsanız, Sintra merkezde indiğiniz noktadan 403 no’lu otobüsleri de kullanabilirsiniz.