Pazartesi Sendromunuzu Bu Topikte Atınız...


Bikere yenilmiyeceğiz de ilk bence....................................
 

Bizim yenilgisizliğimiz bir senedir sürüyor.Arada bir kazanınca
nasıl havalara giriyorlar?şaşarsınız.
İnşallah bizim şansımız sanada geçer şeker?............................

Aferin size be yenin şunları akılları başlarına gelsin Bir ara bizde oynardım eşim yenilince deli olurdu bana kötükedihüso
 
Bugün temizlik günüm sildim süpürdüm yaladım yuttum bi toz kaldı yemek yok postaneye gidilecek fatura yatacak kk ya girilecek ne ara yapılacak bunlar şimdi ara verdim biraz keyifle çayımı yudumluyorum cigaramı tüttürüyorum .
Ondan sonra yine koştur dur nereye kadar.
 


Benimde temizlik günüm ankım kahve molası verdim... koşturmaca bitermi canımın içi
bitersede olmaz.... şutarafagitti
 
Okuduğum bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim;

_______AYAKKABICI ______



Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı; ama küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle.

Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp:

- Küçük!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.

Çocuk, ona dönerek:

- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.

- Bence önemli değil!. diye atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı. Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?

- Çok basit!. dedi, adam. Eğer vicdan yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orada tüm eksiklikler tamamlanacak.

Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla daha fazla mükafat görecekler...

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrini işaret ederek:

- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.

- İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.

Çocuk biraz düşünüp:

- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?

- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.

- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.

- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!. Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerideki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek.

- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?

- Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder.

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- Babam haklıymış!. dedi. ‘Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok!’ demişti.


Her rüzgar savuracak bir toz bulur,
Her hayat yaşanacak bir can bulur,
Her umut gerçekleşecek bir düş bulur
Bulunmayacak tek şey senin benzerindir

 
KALBİMİN DİLSİZ ÇIĞLIKLARI

Güneş el sallarken muzipce
yorgun düşüyor aklım geceye
yanarken bir bir öte şehrin ışıkları
kilitleniyor gözlerim gözlerinde tatlı bir düşe...

Ellerini istiyorum uzak gözlüm,
ellerim avuçlarının içinde.
Başımı koysam çıplak göğsüne öylece
kalbinin gümbürtüsü kalbimin üzerinde.
Donsa zaman diyorum, geçmişten uzak
ısınsa bedenim gelecekten habersiz.

Ah uzak gözlüm, ah çekiyorum
sen korkmasan aşka yakalanmaktan sonsuz
ben korkmasam acıya düşmekten pişman
sen bende olsan ben sende
üçüncü tekil şahsı silsek de lügattan
biz olsak diyorum
tek bedende dünyadan...

Güneş el sallarken muzipce
yorgun düşüyor aklım geceye
yanarken bir bir öte şehrin ışıkları
kilitleniyor gözlerim gözlerinde acı bir gerçeğe...

Yanıbaşımızdaki deniz değil, uzak gözlüm
bir göl sadece, sınırları belli
suya vuran yakamozlar bile
gerçek değil, uzak gözlüm
öte şehrin ışıkları...

Bak bana, uzak gözlüm
dudaklarımdaki tebessüm de sahte
sağır mısın ki duymuyorsun
kalbimdeki dilsiz çığlıkları...

Sen bendesin ben sende
duygusuz aklımız peşimizde
donmuyor zaman, aşka inat
yok olmuyor dünya, arzuların alevinde.

Güneş el sallarken muzipce
yorgun düşüyor aklım geceye
yanarken bir bir öte şehrin ışıkları
kilitleniyor gözlerim gözlerinde hüzünlü bir vedaya...

İki kaçağız, kabul et
baharı kucaklayan...
yorgun düşmüş, karda kışta kovalamacadan
henüz yaşanmamış bir aşk için
üşüsek de gereklilik kipinin ateşinde
ayrılığa son bir estir, bu gece
kalbi kırık coşkumun isyankar alevinde...
 
hatun gaza geldi:)))len topic amacını aşıyorrr

Ayyyy ne güldümmm.... selin sendrom atmak için herşey lazımmmm sengözlerimebaksanab
aklına gelebilecek..... şiir vs vs vs... paylaşın ki, sendromu atsınlar hadiyinnn.......
Şeniz:lepi:
 
terlik harika bir yazıydı, ayrıca teşekkürler...

böyle şeyleri arada çevremizdeki insanlara hatırlatmak lazım böyle vesilelerle yoksa insanlar vicdansızlıkta sınır tanımıyorlar...
 
yolarımmm girmiyom lennn daha bu topikeee bensiz kudur burda höööööööööööööö:jeyyar::jeyyar::jeyyar:
 
İşte bu benim bilmediğim bir duygu ne yazıkki:1no2:
Genelde Cumartesileri ve bazan Bayramlarda bile çalışan biri olduğum için
Pazarlarımızda,okul çağında çocuk olunca dersane,kurs trafiğiyle dolu oluyor:1hug:
Kalan zaman,ne kadar kalabilirse oda anca sosyal faaliyetlerle geçmektekaydirigubbakcemile2kaydirigubbakcemile5
Her zaman 24 saat bana az gelmiştir,KK da bile yeterince katılım yapamıyorum istediğim kadara.s.
 
ayy ben nihayet pazartesi sendromunu üzerimden attım çünkü işim biraz önce bitti:roflol:
ama bugün dışarı taşan enerjimin hepsinide harcadım şu anda yorgunluktan sürünüyorum:roflol:

terlikciğim bu yorgunluğu atabilmem için bir önerin varmı acabamirmirmirmirmirmirmirmir
 
ben bu hata p.tesi sendromumu atamam haftasonu 2 gunde 7 de kalktım yanı tam 8 gundur 7 de kalkıyorum 4 gun daha 7 de kalkıcam ....bu hafta gecmez artık oluyom yorgunluktan...c.tesini iple cekıyorum inşallah mesai olmaz..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…