E
EU1
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi EU1
- #1
Kafayı yemenin birinci şartı kafayı bir şeye takmaktır. Ne olduğu fark etmez. Önce kafayı herhangi bir şeye takacaksın ki huniyi de kafaya takmak için bir gerekçen olsun.
Mesela ben bugün kafayı 'hisli misli' yazanlara ve dahi 'hisli misli' yazılara taktım. Hani şu şiire öykünen ama şiir olmayı da herhangi yeni bir şey söylemeyi de beceremeyen yazılara.
Sonra oturup düşününce, hisli yazıların daha çok alkış aldığını fark ettim ve haliyle tepem attı.
Naaaayır! Nooolamaz! Bunu bana yapamazlar! Gibi hisli cümlelerle tepinirken birden: ’Ama NEDEN?’ diye inledim...
Neden olacak? Herkes, üç aşağı beş yukarı aynı 'his'lerden muzdarip, aynı şeylere kafayı takıyor. Aşk, ayrılık, karşılıksız sevgiler, ihanetler, nostaljik naneler, analar, babalar, çocuklar, ölümler, sevgisizlikler, ertelenmiş yaşamlar, yalnızlıklar vs...
Ama herkes aynı şeyleri komik bulmuyor ki! Birinin kahkaha attığı şey, bir diğerinin kompleksi olabiliyor. Birinin komik bulduğu şeyin ucu, diğerinin kutsal saydığı değerlere dokunabiliyor.
* * *
Komik olan içinde bir duygunun, bir davranışın, bir tiplemenin eleştirisini barındırır. Hal böyle olunca da birileri üstüne alınır.
Trajik olanı herkes üstüne alınıp, empati ayağına kişisel trajedisini deşifre edebilir ama komik olana sadece gülünüp geçilir. "Ha ha ha ben de bunlara çok gülüyorum" deseniz bile, komik olan şeyi ilk önce siz dile getirmediğiniz için samimi bulunmayabilinirsiniz, ya da tuhaf bir kıskançlık duyarsınız. Hatta kimi zaman "Ulan ben de mi komik görünüyorum acaba" diye kontrpiyede bile kalabilirsiniz.
Milan Kundera der ki: "Trajik olan, insanın yüceliğine dair güzel bir yanılsama sunarak bizi avutur. Komik daha zalimdir. Bize şiddetle her şeyin anlamsızlığını ifşa eder."
Komik olanın ifşa ettiği anlamsızlık inançların, tabuların, genel kabullerin, hatta safiyetlerin bile köküne dinamit koyduğu için zalimdir. Ne gözünüzün yaşına bakar, ne de boğazınızda düğümlenen kahkahanın tiz sesine... Siz 'Hah hah hayyyt' diyemeden, bir anda kendinize olan inancınızı bile elinizden alıverir. "Ulan bu adama gülüyorum ama ben de bazen bunun gibiyim.." diye düşünürken buluverirsiniz kendinizi.
Trajedi popülisttir. Oysa komik olan anarşisttir, marjinaldir. Belki de bu yüzden acıyı kutsar, kahkahayı hafife alırız... Derin ve felsefik muhabbetleri taçlandırır, geyik muhabbetlerini aşağılarız... Duygusal filmleri ana yemek, komedi filmlerini meze niyetine izleriz...
Mesela ’Aşksız yaşamın tadı tuzu olmaz. Aşk, çorak çöllerde açan bir çiçek gibi, baharda oranıza buranıza sırnaşır..’ gibi cümleler kursam, 3 yaşındaki çocuk bile kreşteki yavuklusunu düşünür.
Ama ’Bodyguard'sız vajina olmaz. Kadın kısmısının illa ki bir tane namus bekçisi olmalıdır. Kadınların 'şeyi' sonsuza kadar en az bir bodyguard tarafından korunmalıdır. O kadar kıymetlidir yani!’ deyince işler arapsaçına döner. Namus bekçileri "Ne diyo lan bu dallama?" diye hop oturup hop kalkar.
Bu durumda:
<!--[if !supportLists]-->1. <!--[endif]-->'Gerçekler acıdır' sözünü 'gerçekler komiktir' diye değiştirsek, literatüre bir yanlışımız olur mu?
<!--[if !supportLists]-->2. <!--[endif]-->'Dost acı söyler' sözünü 'dost komik şeyler söyler' diye revize etsek kim küser?
<!--[if !supportLists]-->3. <!--[endif]-->Ağlayan palyaçolar dost mudur, düşman mı?
<!--[if !supportLists]-->4. <!--[endif]-->Benim de artık hisli yazılar yazma yaşım geldi mi acaba?
<!--[if !supportLists]-->5. <!--[endif]-->Sizce ben kafayı yemiş miyim, yoksa hala tıbbın yapabileceği bir şeyler var mı?
İşte herkes bir şeylere takıyor kafayı, ben de buna taktım!
Buyurun buradan yakın!
Pazar Lakırdısı
Tuba Çiçek
Mesela ben bugün kafayı 'hisli misli' yazanlara ve dahi 'hisli misli' yazılara taktım. Hani şu şiire öykünen ama şiir olmayı da herhangi yeni bir şey söylemeyi de beceremeyen yazılara.
Sonra oturup düşününce, hisli yazıların daha çok alkış aldığını fark ettim ve haliyle tepem attı.
Naaaayır! Nooolamaz! Bunu bana yapamazlar! Gibi hisli cümlelerle tepinirken birden: ’Ama NEDEN?’ diye inledim...
Neden olacak? Herkes, üç aşağı beş yukarı aynı 'his'lerden muzdarip, aynı şeylere kafayı takıyor. Aşk, ayrılık, karşılıksız sevgiler, ihanetler, nostaljik naneler, analar, babalar, çocuklar, ölümler, sevgisizlikler, ertelenmiş yaşamlar, yalnızlıklar vs...
Ama herkes aynı şeyleri komik bulmuyor ki! Birinin kahkaha attığı şey, bir diğerinin kompleksi olabiliyor. Birinin komik bulduğu şeyin ucu, diğerinin kutsal saydığı değerlere dokunabiliyor.
* * *
Komik olan içinde bir duygunun, bir davranışın, bir tiplemenin eleştirisini barındırır. Hal böyle olunca da birileri üstüne alınır.
Trajik olanı herkes üstüne alınıp, empati ayağına kişisel trajedisini deşifre edebilir ama komik olana sadece gülünüp geçilir. "Ha ha ha ben de bunlara çok gülüyorum" deseniz bile, komik olan şeyi ilk önce siz dile getirmediğiniz için samimi bulunmayabilinirsiniz, ya da tuhaf bir kıskançlık duyarsınız. Hatta kimi zaman "Ulan ben de mi komik görünüyorum acaba" diye kontrpiyede bile kalabilirsiniz.
Milan Kundera der ki: "Trajik olan, insanın yüceliğine dair güzel bir yanılsama sunarak bizi avutur. Komik daha zalimdir. Bize şiddetle her şeyin anlamsızlığını ifşa eder."
Komik olanın ifşa ettiği anlamsızlık inançların, tabuların, genel kabullerin, hatta safiyetlerin bile köküne dinamit koyduğu için zalimdir. Ne gözünüzün yaşına bakar, ne de boğazınızda düğümlenen kahkahanın tiz sesine... Siz 'Hah hah hayyyt' diyemeden, bir anda kendinize olan inancınızı bile elinizden alıverir. "Ulan bu adama gülüyorum ama ben de bazen bunun gibiyim.." diye düşünürken buluverirsiniz kendinizi.
Trajedi popülisttir. Oysa komik olan anarşisttir, marjinaldir. Belki de bu yüzden acıyı kutsar, kahkahayı hafife alırız... Derin ve felsefik muhabbetleri taçlandırır, geyik muhabbetlerini aşağılarız... Duygusal filmleri ana yemek, komedi filmlerini meze niyetine izleriz...
Mesela ’Aşksız yaşamın tadı tuzu olmaz. Aşk, çorak çöllerde açan bir çiçek gibi, baharda oranıza buranıza sırnaşır..’ gibi cümleler kursam, 3 yaşındaki çocuk bile kreşteki yavuklusunu düşünür.
Ama ’Bodyguard'sız vajina olmaz. Kadın kısmısının illa ki bir tane namus bekçisi olmalıdır. Kadınların 'şeyi' sonsuza kadar en az bir bodyguard tarafından korunmalıdır. O kadar kıymetlidir yani!’ deyince işler arapsaçına döner. Namus bekçileri "Ne diyo lan bu dallama?" diye hop oturup hop kalkar.
Bu durumda:
<!--[if !supportLists]-->1. <!--[endif]-->'Gerçekler acıdır' sözünü 'gerçekler komiktir' diye değiştirsek, literatüre bir yanlışımız olur mu?
<!--[if !supportLists]-->2. <!--[endif]-->'Dost acı söyler' sözünü 'dost komik şeyler söyler' diye revize etsek kim küser?
<!--[if !supportLists]-->3. <!--[endif]-->Ağlayan palyaçolar dost mudur, düşman mı?
<!--[if !supportLists]-->4. <!--[endif]-->Benim de artık hisli yazılar yazma yaşım geldi mi acaba?
<!--[if !supportLists]-->5. <!--[endif]-->Sizce ben kafayı yemiş miyim, yoksa hala tıbbın yapabileceği bir şeyler var mı?
İşte herkes bir şeylere takıyor kafayı, ben de buna taktım!
Buyurun buradan yakın!
Pazar Lakırdısı
Tuba Çiçek