Biraz uzun ama bir yerde okudum bu yazıyı ve tamamen içinde olacağınız durumlar anlatılmış. Sizinde bunları bilmenizi istedim. Umarım yardımcı olur size.
Bizler evlenirken ne derece meşakkatli bir yolda yürüyeceğimizi az çok bilerek bu evliliğe evet dedik. Eşlerimizi çok seviyoruz. Onların sıkıntısı bizlere de sirayet ediyor. Ama bir eş olarak hep fazlası isteniyor, tıpkı eşlerimizden istenildiği gibi.Sizlerin evinizde rahat ve huzurlu uyuyabilmesi için, eşlerimizle birlikte aynı uykusuzluğu paylaşıyoruz. Hele bir de şarkta görev yapıyorsak, silahların gölgesinde sağ-salim gündüze kavuşabilmek için dualar dillerimizi aşındırıyor.
Birçok arkadaşımız, gece veya gündüz göreve uğurladığı eşinin şehit haberi ile yıkıldı ve yıkılmaya devam ediyor maalesef. Evinden sağ-salim çıkıp ta geri dönemeyen nice yiğitler, arkalarında sevdiklerini gözü yaşlı bıraktı...
O kadar çok yapılacak işler, yaşanacak güzel günler varken veda sahneleriyle gözler yaşlarla doldu. Anılarda kalan sadece yorgun nöbetlerden sonra edilen birkaç kelam oldu.
Bizlerin normal bir yaşantısı olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Yorgun gelen eşinize, hadi çıkıp dolaşalım diyemezsiniz. Çocuklarınız evin içinde normal kardeş kavgalarını bile yaşayamaz. Çünkü babamız yorgundur ve ses kaldıracak durumda değildir.
Sinema, tiyatro, konser gibi aktiviteler bizlere hayal. Konserlerden çok nefret ederler neden mi, çünkü gelecek olan sanatçının korumalığını yapacaklar, oranın asayiş düzenini sağlayacaklardır. Ailesi ile geçirilecek zamanları ek görevlerle çalınır. Ek görevlerin de bize ne maddi ne de manevi bir kazanımı yoktur. Elde sadece yalnız geçirilen zamanlar vardır.Sosyal hayat, TV karşısında yorgunluktan yığılıp kalan bir bedenden ibarettir. Hafta sonu pikniği yapmak istersen şayet, istirahatli olduğu güne denk gelmelidir ki o da 3 hafta da 1 belki.Yıllık izne ayrılırken bile sorun yaşarlar, ikinci bir emre kadar bir bakmışsınız ki tüm izinler durdurulmuş. İşte ozaman sıla hasreti çöreklenip oturur yüreğinize. Sessiz ağlarsınız görüp de üzülmesin diye, bir telefonla hasret gidermeye çalışırsınız gurbetteki ailenizle.Bayramlarımız hep buruktur bizim. Siz büyüklerimiz, torunlarınızla, kızlarınız, oğullarınızla bayram sabahı kahvaltıya otururken, biz onu göreve yollarız sabahın o erken saatlerinde. Bayram namazı çıkışını bekler, memleket bayramlaşması gözyaşları içinde telefonlarla gerçekleşir sadece. Yalnız da çekip gidemezsiniz, çünkü aklınız evde eşinizdedir. Herkes eşi ve çocuklarıyla bayram ziyareti için sokağa dökülürken, siz mahzun izlersiniz onları.En kötüsü de, “Biz neden evde yalnız bayram yapıyoruz anne” sorusunu soran küçük oğlunuza ya da kızınıza verebilecek bir cevabınız olmamasıdır.” Baban çalışmak zorun yavrum “diyebilirsiniz içinizdeki hüznü belli etmeden.Kaçımız, anne ve ya babamızın cenazesini yetişemedik biliyor musunuz? Bir ömür içinizden çıkmayacak bir acıdır bunu yaşamak.Aile toplumun temel taşıdır diyorsunuz, çocuksuz ev olmaz diyorsunuz da o çocuklara tek başına hem anne hem de baba olabilmenin duygusunu biliyor musunuz? Çocuklarınızın veli toplantılarında, karne günlerinde, okuma bayramlarında tek tabanca gibi olmanın ne demek olduğunu anlayabilir misiniz?Özel programlarda, çocuklarınızın gözleriyle babalarının gelip gelmediğini kontrol ederken dolan gözlere bakamayıp, yüreğinize saplanan hançerin acısını hissedebilir misiniz?