Özel Arabul Şiirleri

YAĞMUR İÇİNDE

Kimselere yağmıyor bu yağmur
Gençlik anılarından başka
Kimseler bilmiyor, ıslanmıyor hiç kimse
Yalnızca uzak denizleri çağırıyor

Hangi mevsime yakışır acaba
Baharlara.. kışa uygun değil
Yazın gözyaşı gibi çabuk kurur
Kesinlikle gündüz yağmalı ama
Her damlası bir geceyi bir daha dokur


Bir ıslık sesidir yağmur, bir uyarı
Hayat gibi vazgeçilmez yine senindir
Bundan sonra ne değişir aşkım, sonsuzum
Yağmur bir başka düşün eşiğindedir
 
YALNIZ AĞAÇ

Sessizce uzar gider bu ağaçlar
Girer yavaşça bedenimize
İçimizden çekilen suyla
Ağız uçlarımızda, el ayamızda
Her öpüşte gül açan

Anlatma bana önce gözlerin
Vurmuş yüzüne yaprak gibi
Son nerede gördüysem seni
Toprak altında yürüyen kökler
Kımıldar yüreğin su çatlaması

Son nerede gördüysem seni
Durur orada akşamım, bir de dalların
Yalnızsan, ayırdıysan suda yüzcesini balığın
Gel hadi, değişmiş olsa da adın
Öyle yorgun, öyle eksiğim

Ateşe tuz serper gibi
Yağmura tohum tutar gibi yokluğun
Hüzün bir kayadır dip sularında
Zor olacak şimdi sevinci koymak
Çil basmış yüzüne günün
 
YALNIZ YAŞAM

Ne daha az yunmuş, ne daha canlı
Bekledik uzun zaman kurulan düşü
İncecik bir elin uzanıp, incecik soluk verişiyle


Bağışlamak mı, unutmak mı yoksa
Kolay değil, sevi göreneğimizde
Seçmek birini
Başkalarından ayırınca

Gelir, tezcek gelir ne kadar kaçsak
İtilir yüreğimiz yalnızlığına
Bir ağaç gibi devrilmiş
Bir ağaç gibi yol üstünde
Yakıcı, hızla inen örümceğin
Daracık acılı karanlığına

Burada yaşam, yalnız yaşam
Ölümcül, ölüme sımsıkı yaşam
Kıvrılır sapsarı sıcaklığıyla

 
YAZ KOKUSU

Ağzında oynak bir yaz kokusu
Yemiş veren ağacın
Bir açılma arası
Beklenen, beklendiği bilinmeyen
Güneşte devinen sesime
Tok bir demir yankısı

Uyusam ısınır sevgide uyku
Dağ sularında acılı damar
Çiçek tozlu akşamlardan
Düşer toprağa
Silinir korku

****************************

YENİ

Bana yeni bir şey öğret, bir şey söyle
Eskitmeye çalışmayacağım
Mutluluk gibi örneğin


Şamatası kaplar doğada
Çiçek açan insanın
Öylesi de değil
Yarı karanlığı yüklenmek usancından
Bol ışığı özler yüreğim

****************************

YOL AĞRISI

Adını ansam yaşamın
Yünle karışır ipek
Kabarır dağ başında
Soluğum

Kırmızı bir teke
Başımda güneş
Biraz dursam
Arı saçağından dökülür yüzüm

Karanlık mı
Taş balta mı
Daha kırılmakta özlemin
İnce bir tığ gibi
Girer gövdeme
 
YOL ÜSTÜ

İnerim dağlarımdan
Ayaklarım toz dökülür denize
Geleceksen, hiç bekleme, hiç durma
Bugün mola
Yarın yine yol bizim


Yaslandı güneş zeytin ağaçlarına
Damarımda tuz, dişlerimde tuz
Bir bıraksam uykulara
Açılmayacak gözlerim
Kirpiğimde tuz


Yol üstüne nişan koydum adımı
Bulursan izimi, sür en sıcağa
Akar bir yerlerim buharlaşarak
Akarım dinlenmeden gök uçlarına
Geleceksen hiç bekleme, hiç durma
Yeni yollar açarım yolculuğuma


**************************

YOLUNA DÜŞTÜM

Yağmur ve kiraz ağacının çiçekleri,
Bütün bahçemizi yıkadı,
Gece yorgunluğuna düştüm.

Komşum yoksul, komşum umarsız
Buğulu sesinin ardından
Issız ocağına düştüm

Bir daha anlatmadan
Dilime vurdular zinciri.
Yüreğinin ışığıyla
Senin yoluna düştüm.
 
YÜREĞİMİZ DURULUR

Yine de toprak suyu dışına salar
Kan boşaltır güneş beyinlerimize
İki özgür ruhuh kucaklaşmasıdır
Birbirimize çektiğimiz hançerle

Yine de tıpkı bana benzer
Senin açtığın ilk kişiliğimin döngüsü
Yine zevk içinde güzel bedeninden
Doğanın en soylu sessizliği
Mıhlanır yıldızların gücüne.

Tanrısal bir şölendir
Umutlara bağlıdır görüntümüz
Birbirimize inancımız ya da

Sudan geçer gibi ellerimiz
Birbirine değmeden dokunur
Ve konaklamadan hiçbir yerde
Sadece sonsuzda, o bomboş ıssızlkta
Yüreğimiz durulur

*************************

ZAMAN

Seni sevmek
Zamanı yoksaymaktır sevgilim

Seni görünce
Ayaklarıma dökülür
Yüreğimdeki kül


Özel Arabul
 
UNUTURUZ



Hep unuturuz da bir öncekini
Sanırız yenidir ya da sağlamdır andımız

Hiç denemedik ki beklememeyi
Zor günleri kolaylaştırmak
Rahat bırakmak için kendimizi

Bir solukluk yolu kalmış
Son diye bir şey varsa
Güven sorumluluk demekse ya da
Yalnız kendi adıma onu yükleniyorum

Özel Arabul

 
USTAM



Ustam,
Bana nektar sundu
Soluklandı genç yüreğim

İlk kez değil
-İlk kez değil-
Bir ışık yağmurundan aşka
Bu kaçıncı
Dönüştüğüm.

Hiç söz açmamak yeğdir
Gökyüzüyle toprağın
Avuçlarımıza yaslandığından
Hiç söz açmamak
Sabrımızı korkutur
Umursamaktan

Döşenir sulara
Tutkulu yaşamımız
Biz tek değiliz sevdiğim
Hüzünden yanayız

Özel Arabul

 
USULCA BIRAK



Usulca bırak başını
Usulca suyun yüzüne

İnce yüzlü bu çocuk
Kaç ay devşirdi
Düzlüğe inmeden
Acır gibiydi bize
Bir çömlek dolusu güneş
Taşır gibiydi
Sırtının ortasında

Gece yorgunluğundan
Öyle doluydu ki gözleri
Dut yaprağında ipek böceği
Gül lokumu
Süt kesiği
İnce yüzlü bu çocuk
Yaşamayı öğrenmeden
Aramızda eskidi

Özel Arabul

 
UYKUDA



Ağzı ağzına açılıyor avuçlarımın
Dişlerimin arasından geçmiyor hiçbir sözcük
Pembe gül reçeli kaynayan
Yüzünden öpüyorum

Bahçemde radikalar,
Soframda bol kırmızı biberli çorbam var
Su gibi fışkırıyor
Odama aydınlığın.

Yalnızlık senden bana
Mor püsküllü akşamda yankılanıyor
Ne ay ışığında, ne şafak söküşlerinde
İçleniyorum.

Küçük bir kız çocuğuyum ben
Ağır, koyu bir kahve gibi
Uykumu yudumluyorum.

Özel Arabul

 
UYKUM Kİ AĞIRDIR



Her gece uykunun tam boşluğunda
-Uykum ki ağır kurşun yarası-
Sonsuz yaşam ve tad içeriğiyle
Sınırsız isteklerdir
Bedenimde sıkışan

Yaşam özünden damıtılmış
Azar azar üzerimizde işlenir suç
Ne de suçluyuz
Yoğun tensel ilişkilerde

Raslantıya güvenmeden
Tuzaklarla dolu dehliz
Ve ortaklaşa yaşarız
Öze inmek için derinliklerde
Oyak görüntüleri çok aldatıcı

Kalıtımla geçen
Ya da doğanın tutsaklığı
Uğursuz bir tutkuyla
Koparıp atamayacağımız
Zevke sürükler bizi

Vermek daha zor da olsa
Alan da veren de rahattır artık
Biçimsiz ve tutulmaz
Bu aşkın sapmasında

Özel Arabul

 
YAŞAMIN KENDİSİ

Bir inci çiçeğinde patlamaya hazır
Zorda kalındı mı kaçılan sevide değil
Gökyüzünü haykırarak kendine çeken deniz

Ne aldıysak onu sarıyoruz aç gövdelerimuize
İlk lekesi düşüyor
Bu kez sağlam ve inatçı
Kaygulara ters dönmüş
Tanrılarımıza

Gözlerimin arasında tüm renklerin Saçlarımın kıvrımında
Boşluk, yine boşluk, yine ardarda gelen
Doğa, sonsuzun sınırında

Çıplak göğsünü gördüm
Bir insanın alev alışını sözcüklerden
Açılan gedikten sular taşarken
Kocamış yüreğimin aldanıp
Güneşte gevrediğini

Daha güzel, daha olgun, ayaklanmaya hazır
Durmadan savuran beni
Ama görmediğim, ama bilemediğim
Suskunluğum o denli yalın ve tek başına

Bütün damarlarına dek açılmış
Yaşamın ta kendisi
Koca meşe ağacı
Her gün daha güçleniyor
Sana asılan ellerim

Özel Arabul

 
ÜŞÜME



Bir gün bir kır evi, bir gün orman, bir gün göl kıyısı oluveriyor sustuğum yerler.. Şömineyi yakmalı, ormana gidip biraz çalı çırpı toplamalı,yetişmeli ısıtmalı odayı, korkuyorum, yoksa sevdiğim üşüyecek..

Kendi hüzünlerimden, acılarımdan, sustuklarımdan izler arıyorum ormanda, ateşe atacağım bir bir hepsini.

Kimin elleri üşüyordu, kimin gözlerinde kırağı.. Hangimizde? ..

Bak! Ne çok anı topladım senin için,birazdan üşümeyeceğiz sevdiğim (üşümeyeceksin) .

Özel Arabul

 
ÖFKE



Şimdi ilk korkunun dönüşüyle
Göktaşı da düşse aramıza
Geçer ıssız karanlıktan
İçi oyuk ağacız herbirimiz


Ağusunu tükürüp attım yüreğimin
Bu bozkır denizinde
Kıpkırmızı kesildi toprak

Özel Arabul

 
ÖPTÜM SENİ



Koydum seni suyun yerine
Dağıldı yüzün
Bir bataklık otuydu ellerin
Kavradı taşların altından
Yıkanan günü

Yerinden kaldırıp bir ağacı
Uyuttum seni
Habersiz benden
Çevirdi ağzın nehirlerimi

Yulardan atmış bir tay gibi
Devrildi gök üstümüze
Öptüm seni
Biraz yana döndü güneş
O kadar

Özel Arabul

 
ÖYLE ÖZLEDİM Kİ SENİ



Öyle özledim ki seni
Kurşun dökülür gibi suya
Dibe çöktüm

Sesi uçtu yüreğimin
Yüzümde birden
Rüzgar boşluğu

Akıyor toprağa gün
İncecikten kan gibi
Siner yüzün
Akşamıma

Özel Arabul

 
ÖZLEM



Baktım yana yatmış
Bir kırmızı bir çiçek
Yanlış bir taş düşmüş yolun üstüne
Göztaşı mı, göktaşı mı bilemediğim


Baskın korkuları vurur dağlara
Sudan önce suyu boğar su örümceği
Kocaman bir ağız olur da
Fişek patlatır gökyüzünde


Aynalara vurmuş, cama sığınmış mavi
Ters dönmüş dürbünlerimizle
Güneşi mi ne çitiledik
Kaçıncı ezberleyiş bu
Özlemini

Özel Arabul

 
ŞARKI SÖYLÜYORUM



Onur, diz çökmektir biliyorum
Ayakta korkuya sarılmak değil
Bu yüzden şarkı söylüyorum

Büyük bir tohum gibi saçar çiçek tozunu
Bir güvercin dahası tek ateş kırmızısı gül
Daha ben alışkanlığıma alıamadım
Ya da zorlayan yüreğimin sarsıntısına
O yüzden mi acaba sende büyütüyorum

Bu bir gölge oyunu
Gece pencerene yaklaşan
-Gecenin usulca güzelliğini
Sana anlattım mı bilmem-
Karanlığı serin bir düşe bölüyorum

İçimi yakan özleme son çıkış
Aynı yanılgıyı zorluyoruz seninle
Bu yüzden şarkı söylüyorum

Özel Arabul

 
ŞİMDİ SENİ ANMIŞIM



Şimdi seni anmışım
Önce uyandı yüzüm
Kapalı bir gül ortasından
Ağdı aydınlık

Duyuyor musun
Ürktü gökyüzü
Akca karnını geriyor

Seninle yatmadım sanki
Sulara girmişim gibi
Her yanım mavi kokuyor

Özel Arabul

 



AŞK

Koydum seni suyun yerine
Dağıldı yüzün
Bir bataklık otu gibiydi ellerin
Kavradı taşların altında yıkanan günü

Yerinden kaldırıp bir ağacı
Uyuttum seni
Habersiz benden
Çevirdi ağzın nehirlerini

Yulardan boşanmış bir tay gibi
Devrildi gök üstümüze
Öptüm seni
Biraz yana döndü güneş o kadar

ÖZEL ARABUL
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…