• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Özel Arabul Şiirleri

SENİNLE



Senin yüzün nedense hep yeni açılmış
Yanmış bir dağ ağzı gibi uzanır göğe
Bacaklarınla, ince ayak bileklerine sarılı
Korkularınla
Soluğundan kan uçar, açsan ağzını

Ansızın bir şimşek iner geceye
Yemyeşil dala keskin bir bıçak
Yeni bir soy çatlar umutlarından
Bozkırda gün sürgünü
Kırmızı kaya hamuru sanki
Kendi çemberini sürer devinir

Gözlerini bir açsan, yalnızca gözlerini
Ardından atlar boşanır
Vuruşmak için toynakları çivili
Ellerini bir açsan
Çok seyrek aşınmış ellerini
Koparır güneşi yerinden
Nasıl yanmaktaysa öyle
Koskoca bir kızak gibi çeker dünyayı

Düşteyim, kaygılanır yüreğim
Bir intihar gibi gerer gövdemi

Özel Arabul

 
SESİN



Uzaktan uzağa savrulan
Bir avuç kardı sesin
Yine alaca yine ayazdı

O kaskatı yalnızlığıyla
Oralardan bir kış döndü
Delice isteğime benim

Yaprak eskidi ağacımda
Sesin atmacalar gibiydi
Dolanıverdi başımda

Geriye sevişmelerimiz
Geriye
Bütün yaptıklarımızdan
Ağırlığımızdan
Bilip de unuttuklarımızdan
Seslenişlerimiz birbirimize
Bilinçli bilinçsiz
Farkına varmadan

Özel Arabul

 
SEVİ



Koydum seni suyun yerine
Dağıldı yüzün
Bir bataklık otu gibiydi ellerin
Kavradı taşların altında yıkanan günü

Yerinden kaldırıp bir ağacı
Uyuttum seni
Habersiz benden
Çevirdi ağzın nehirlerini

Yulardan boşanmış bir tay gibi
Devrildi gök üstümüze
Öptüm seni
Biraz yana döndü güneş o kadar

Özel Arabul

 
SEVİLMEYİ İSTİYORUZ

Sevilmeyi istiyoruz
Kabul ettirmek için zorbalığımızı
Ve kendimizi önceden bağışlatmak için

Yaşmakları yüzümüze çekmeden
Belirgin açlığımızı gizleyemezsek
İki su arasından geçemeyiz.
Kuramayız dirliği çevremizde
Yalnızca kendimizi koyarız öne
Sevilmeyi istiyoruz katıksız.

Özel Arabul

 
SIMSICAK YAZ AĞACI



O kadar yorgun ki yeryüzü
Kavgamızdan
Durduk en güzel yerinde
Günün
Belki dinlenir ışığımızda

Ağlayan bir çocuğa dönüyor
Ağzım
Açıldı mı içinde
Yeniden doğum
Bilirim korkunun
Çatlayışını

Uzun boylu
Irmaklara tutunmuş
Geliyor umut
Sımsıcak yaz ağacı

Özel Arabul

 
SINIRDA



Sustum önce
Kim kaldı içerde bilmem.
Acısı diş diş patlar üstümde
Akrep sokmuş gibi yandı yüreğim

Bilirdim
Yüzünün yalnız birini
Gecenin en kapalı saatlerinde
Sanki silinir yeryüzü
Gökyüzü salt kar bezeği
Dağılır güzelliğin

Süremi bir ben bilirim
İçerde geçiş süremi
Taşların damarları kabuk mu bağlar
Pas tutar mı suda ağaç
Bir ben mi kalırım kuşkularımla

Sustum önce
Nasıl susarsa ateş
Ocakların bacalarında

Özel Arabul

 
SONBAHAR


fotoğrafta
sonbahara düşüyor gölgem
kesilmiş yüzümden ne kaldıysa
bir makas izi..
eski bir aşk, ki bütün aşklar eskidir,
akşamlarsa sonbahar..

doğanın ve kalbimin
minesi çatlıyor..

Özel Arabul


**************************************************


SORU


Rüzgarın kokusunda denizin tuzu
Ufkunda özgürlük
Yanyana iki sandal gibiyiz
Ayrılacak mı yollarımız
Birlikte mi yolculuk

Özel Arabul

********************************************************

SU YANGINI



Durmadan, su durmadan yeniler bizi
Yaprak çeşme, diken çeşme, kök çeşme
Yabanıl bir acı gibi
Tuz yığdıkları, deniz yığdıkları
Göçebelerin hani nerdeyse bahar yığdıkları
Dar sokaklarda
Sudan güne geçilir, su ölüm güzelliği

Kaygılı her oyunda
Bir değirmi alan dönenir
Mazgalları insan başları
Basamak basamak insan başları
Sahanlığı demir kiri
Mermer atlarıyla
Oralardan suya inilir

Kentliydik bir zamanlar, evcildik
Ama bir düştü ama gerçek bir dirim
Kargım vardı savrulacak
Kargım çağlardan çağlara
Su içinden kayıp geçti
Hangi yüzüne sığınsam senin

Özel Arabul



 
SUS



Sus.
Masmavi bir ay açıyor
Bak yörene
Yeniden doğabilirsin.

Özel Arabul


******************************************************


SUYU YİTİRMİŞSEK



Sürüyle kuş havalanır kafamdan
Bir atımlık yakındadır yalnızlığın gövdesi
Sokaktan, duvardan, çağdan öte
Şavkıdır insanımın
Ve bilincimin sesi.

Duttaki böcek ipeğine dönüşür
Çocuğuma, oğuluma
Özünü saklar başağında taneler.

Hangi ağaç sıyrılır kabuğundan
Hangi çekiç savrulur sahibine
Kabartmadan yapısını tırtılım?

Bir benden bir senden arıtırız güzeli,
Daha köke gitmeden suyu yitirmemişsek
Düşer toprağımıza taze yüreği
Umudun ve kavganın namlularıdır.

Rüzgarında açılıyor gelinciğim
Gerçek ince ince aramızda kayıyor
Bir kez daha, bir daha, bir daha
Zaman soluğumuzda yalnızca bir yamadır.

Özel Arabul

 
SÖYLEŞİ

İnsan- Bunaltım öylesine geniş ve dolu ki
Can tırnaklarımı batırmak zorunda kaldım
yüreğimdeki seviye
Onu umut, onu güven sandım.
Ellerim geçti içinden, bir gövde değil
Bendim eriyen benliğinde.
Acım çengelle asılı,
Acım kutsal ve saygılı
Bildiğim her anının üstüne.
Güçlü duyularıma anahtar
Öyle bir anı..
Bir anı, onu yenilmemek için sarıldım kuytulara
360 kez yıkıldı dağlar gibi
360 kez çoğalıyor üstümde

Dost- Gömütlerimize doğduğumuzda
Düştü ilk yıldız
Ona yaklaştıkça görebildim
İlk sevgide parladı
Işığı genişlemeye.

İnsan- Sen misin?
Duyduğum senin sesin mi?
Algıladığım sen mi?

Dost- Ayna tut yüreğine
Sevdikçe parlayacak ışığı yıldızının
Şimdi korkuyla
Neden geriye çekilmekte?

İnsan- Soluk almama, ağzımı açmama karşın
Göğsümde kabaran sesin
Sen mi geldin, sen misin?

Dost- Bir gün bütün sevgilerin sende toplandığını
Ya da senden yayıldığını anlayacaksın

İnsan- Büyük muştu. Buydu hep beklediğim
Ama alışmadım. Alışamadım.

Dost- Senin bilincinde yaşıyor oysa bu
Bak, tek oluşduyusuyla nasıl artıyorum?
Kendimi sana inandırabilmek zor.

İnsan- zor değil, gerekli

Dost- Varışa yaklaştıkça anlarsın
Salt sözün söz olmadığını
Konuşmakla yetiniriz
Belki de dinlemekle.
Durmak zorunda kalacağımız anı geciktirmek,
Susmana saygı göstermek,
Kendine acımanın verdiği çığlıkla
Korkuya kapılmadan izlemek zor.
Çağ tamamlandı, düğüm atıldı, beklemek zor
Senden hiçbir şey esirgenmedi
Yine de ilk açlığı geçmek zor.
Bütünüyle sevmek, bir bedene
İki kişiyi yüklemek zor.
Tek başına ilki yaşamak
Birbirine gerekli iki insanın,
İki yalnız insanın,
Dönülmez çağrısıdır
Pusuda yatan direnç,
Senden bunu istemek zor.
Umutsuzluktan kurtulmak için
Başkalarının musuzluğuna dayanırsan
Gizi çözmek zor.

İnsan- Zor belki ama gerekli
Bilmeliydim.
Bana öğrettiğin
Ben de kalmazsa..

Dost- Herşey sende artıyor
Senden gelecek herşey.
Yaşam budur işte.
Ama sorun değil..
Beceriksizce de olsa gül, yeni doğan güne
O aydınlatacak yarını,
Yarın,
Senin toplayıp vereceğin
Tüm gülüşlerde.

İnsan- Desene değişmez hiçbir şey
Sevginin içinde çoğalır umut,
Umut yenilenmede..

Dost- Umut çocuğum, umut
Gömütlerimizdeki yıldıza düşen
Işığın gözbebeğinde.

(Şimdi ilk korkunun döüşüyle
Göktaşı da düşse aramıza
Geçer ıssız karanlıktan
İçi oyuk ağacız herbirimiz

Ağusunu tükürüp attım yüreğimin
Bu bozkır denizinde
Kıpkırmızı kesildi toprak)

Özel Arabul

 
TANIMIYORDUK

Onları hiç tanımıyorduk
Seyrettiklerini sanmıyorum
Dökülüşünü yağmurun birden denize

Bakışlarında hiç çiçeğe durmadan
Sararıvermiştir
Bir kadının soluk ince gülüşü

Onları hiç tanımıyorduk
Köprünün tam ortasında
Terleri bir güz anısına yuvarlanmıştı

Yine bulutlu ve istenmeden
Taşıdıkları kin kadar kırıcı
Yürekleri bir toz yumağında döneniyordu

Su içinde açılan ilk nergisin açılışında
Seni gizleyen, beni gizleyen
O kalabalık söz tufanıyla
Bilediler açmazlığı sinirlerimizde

Onları hiç tanımıyorduk
Ne denli renkli olursa olsun
Aynı gökyüzü değildi
Omuzlarına çektikleri
Bir akşamüstü anlatılan sereserpe öyküye
Gülemediler, umutsuzluk egemendi

Hepimiz aynı şeyi söylüyoruz
Belki onlar bizimle, içiçe
Biz onları tanımadan bir yerlerimizden geçtiler
Biz onları tanımıyorduk
Onlar bizi ezberlemişlerdi

Özel Arabul

 
TEMMUZ

Bana yorgun, yoksul akşamlar verdin
Bir bulut kesimiydi dudakların, gülüşün
Sen mi getirdin,
Yoksa ben nasıl geldim
İzlerine basarak gölgenin

Bu kadar kısa bir ömür
Seninle nasıl çoğalıyor gitgide
Toprak tanıyor, güneş tanıyor
Ve üstümüzde gökyüzü, bak
Maviden yeşile akıyor..
Çoktan ayrılmış yerimiz
Bizi bekliyor.

Harlı bir ateş,
Bulut gibi bir sevda,
Yumuşacık meyan tadı..
Tanımlayamıyorum seni öpünce
İçimden bembeyaz bir nehir geçiyor..

Bekliyor seni
Bitip tükenmeyen uykular gibi
Arkandaki o ürkek çocuk hayaleti
Ne olur usulca göğsüme bıraksan
Temmuz ateşinde
Sarışın rüzgar esintisini

Özel Arabul
 
TUZ YARASI

Önce gözdük, çoğalmış binlerce göz
Dişlenmiş çavdar gibi
Diken artığı toprak sürmesinden
Yaprak saçıydık taşlarda

Öptük sırtını ürperdi dağlar
- Etekleri tuz yarası -
Parmakları tutuştu
Örs üstünde demir gibi
Dal sürdü kıpkırmızı

Ses içinde kaç koyak
Ağır söylenmiş türküydü sanki
Yüzüyle itildi kana
Ürküp fırladı birden
Tuttuk damar ağzında
Katılakaldı acı

Özel Arabul
 
UMUT UZUN BİR AÇILMA

Umut uzun bir açılma
Var git peşinden
Var git, belki bir öncesi gelir
Yavaş yavaş toplanası
Ölürse telef olan sevisi gelir
Bir yanına çifte gece sokulu
Bir yanından gündüz akan çiçeğin
En iç yaprağından tohum sevinir

Onlar suya adanmış
Onlar hiç gün görmemiş
Akar gider boşuna
Bir açılsa ağızları
Söylenmemiş sözler gelir

Nerden başlarsan başla
Her adım çiğner yalnızlığını
Daralmış,arada kalmış sevgi
Hiç ummadığın yerde
Neden uykular çiçek
Neden çiçekler uyku

Var git peşinden durma
Bir yerlerde yeniden
Tezgahta yaşam kurulur

Özel Arabul

 
ÖĞRETMEDİNİZ

İnanmayı öğretmediniz ki bana
Ne zaman size uzansam
Çok kısa dalgalardan döndü başlarınız
Geriye her bakışımda
İçimi örter yorgun ve usanç dolu
Bana itilmiş yalnızlığınız

Kişinin en büyük erdemi
Kendini tanıması değil sanırım
Kendini anlatmaması belki de
Belki de o kocaman yalınlığıyla susmasıdır
 
UNUTUP BIRAKIRIZ

Unutup bırakırız bir günü
Öbür günden
Eriyip gider yüzün.
Tutmaya çalışırım güzelliğini
Umudu çoğaltırım
En genciyle dokularımın

Ağızda dolaşmasıdır yüreğin
Yorulduğunda
Bin kez benden uzanan
Ateşli yaşam tutkusu
Sana sunduğum

Büyüğünü hazırlarsa
Küçük ayrılıklarım
Ana karnında taşır gibi çocuğu
Vurur yalnızlığıma
Açılır kapanır kapım
 
UMUTTUR ADI

Hep bir teknedeyiz rüzgara karşı
Açılan suya karşı, dönen korkuya karşı
Çapamızda yıldız bulaşığı bir gece
Sarı ipek uykularında boşluk
Eski bir boşluk
Deniz düğümü


Sıkışan hava mıydık
Buharlaşan gökyüzü mü
Sabırla, umutla taşıdığımız
Duman yalamış gövdemizde
Mayalanır yüreğimiz


Gece çıkarız kıyılara
Topraktan
Patates yumrusu gibi eşeleyip bulduğumuz
Taze ot kokularına bulanmış
Yatar gözleri açık ölülerimiz


Daha önceden olmalı bütün bunlar
Kimseler anlamıyor
Daha önceden
O ölüler
Bizim tüm gençliğimiz

Ay tam dolunayda bakın
Bir çekim gülü gibi
Ve bey arılarla kanat kanata.
Karanlık üstünden bu son uçuştur
Ağzımızda alaca karanfil tadı
Gecede kan gider
Göğüs boşluğumuz


Her yaprak yansır bir parça ateş
Ve çocukların sonsuz güzellikleri
Tıpkı kuş açması dalga boylarının
Tıpkı ipek sağması
Rüzgar kesitlerinden
Teknemiz sarsılır
Umuttur bu
 
VAKTİM YOK MUTLULUĞA

Mavi yüklü sularında
Canlı, sıcak kiliminde
Aradım da bulayazdım

Tomurcuk açıverdi ansızın
Bir çığ kopup düştü dağdan üstüme
Bir ucunda sallandım
Yaprağın ve dalın bir ucunda

Yaşamayı kaynağından öğrendim
Vaktim yok mutluluğa

**********************

VARSAĞI

Biz alıştık ne kadar eski olsak
Sularımıza vurduğundan beri ilk kürek
Dönüp durduğundan beri yaprak kozası
Toprağın iliğinde çoğalan umut
Toza dönüşen taş gözesinde

Fışkıran her yüze başka bakıyoruz
Başka dolaşıyor bir başka genişliyor
Öfke ayak uçlarından yükselerek
Senin kanını paylaşıyor
Koparıp alınan bir dağ burcunun
Damarlı gözlerinde

Hep bir yerlerde kendimizi kuşatmak
Yüreğin sürülmüş boşluğunda
Yüzümüzün sağılması
Tam göğüs altında gerilerek
Yeni bir fırtınaya
Yeni bir köy aranması
İyice sakınarak bir el yazması gibi
Çekinerek değerinden
Havada tozlara, meyve tüylerindeki ışığa dağılmasından
Korkarak uçup gitmesinden
Mıhlarız acımızı

Küle gömülmüş bir taş yontudan
Ölü bir balığın pulu damlıyor
Suyu damlıyor bildiğimiz kadarıyla
Anlamı yaşamın

Denizle beslenmiş dalgın gökyüzü
Yaşını çoktan aşmış
Şaşkın bakıyor yalnızlığımıza
Onun ağaçlar gibi kalın kabuklarında
Hi öyle yırtılma olmamış
Tırnağı hiç hüzne saplanıp kırılmamış
Yağdı yağacak ya biz susmuyoruz.

Biz bilmiyoruz ilk kurşun nereye varır
Sarı derisini nasıl sıyırır böcek
Gölgenin ışıktan ayrımı nasıl

Nicedir yaralı dolaşır adın
Ağır defne kokan ölünde
Nerelere gömeceğiz onu
Nemli bir kış rüzgarına sarılı
Devrilmiş yatar su üzerinde

Yaşam bir parmak ucu kadar yakın
Yaşam senin dağılan ses tellerinde
Bir alıp koyabilsek onu
Ya da yakamıza ilişse hiç sakınmadan
Çiçek gibi güneş salkımı
Tutardık o zaman
Bölerdik günü tam ortasından
 
YA BEN KİMİM ŞİMDİ

ya ben kimim şimdi
kimi sevdim, kimleri uğurladım
kaç pazar yalnız geçti
dışarda bir yaprak sürse
bir yaprak saksımdan eksildi

kaç yaşındayım bilmem
nasıl geldim buraya
yorulmuş sızlıyor taşımaktan
basıyor toprağa ya
gitgide inceldi ayakbileklerim

uzandım sularımın altına
gelip geçer üstümden gemilerim
kadın mıydı erkek miydi bilemem
gövdeleri rüzgar yarası
içleri ben gibi savruk
kırgın bütün sevdiklerim

************************

YABANCI

Dağbaşında bağdaş kurmuş
Yalnızlığı bedenimin
Karanlığa dönüşmeden
Askıya aldığımız zamanı,
Suların kaynağına çeker yabancım

Kararsız ve çok savruk
Büyük dalgalar aşındırır
Kendi törelerini,
Omuzlarım, göğsüm daralır
Gölgeleri uzamakta korkularımın

Umuda yüklediğimiz
Tüm sevi çeker gider
Kaya toprak olup dökülmeden
Sarsılır önce bilinci
Ateşi bana vurur
Süregiden uğraşların
Kutsal bir kavuşmanın uykusunda
Bütün tasalarıyla
Akşamına çekilir.

Ellerinde yüreğimin olmamış meyvası
Adım sesleri beni çağırır
Haykırışım çakılı kaldı
Bana sunduğun gizle, yabancım.
 
YAĞMUR

Kimselere yağmıyor bu yağmur
Gençlik anılarından başka
Kimseler bilmiyor, ıslanmıyor hiç kimse
Yalnızca uzak denizleri çağırıyor

Hangi mevsime yakışır acaba
Baharlara.. kışa uygun değil
Yazın gözyaşı gibi çabuk kurur
Kesinlikle gündüz yağmalı ama
Her damlası bir geceyi bir daha dokur


Bir ıslık sesidir yağmur, bir uyarı
Hayat gibi vazgeçilmez yine senindir
Bundan sonra ne değişir aşkım, sonsuzum
Yağmur bir başka düşün eşiğindedir
 
YAĞMUR ADAMI

Bütün gücüyle camlara çarpıyor yağmur
Ve bin yıl ötede
Acıdan katılaşmış
-Ağır kayaların arasında sessizce uyuyan
Ve uyandırılmayı hiç ummayan-
Bir dağ adamı
Sonsuzluğu özlüyor
Farkına varmadan

Bütün perdeler ağır
Bütün camlar karanlık
Bu evleri arıtamaz yağmur
Dışarıya
Hiç ışık sızdırmıyor

Öylesine korkmuş
Öylesine güvensiz ki aşklarımız
Bütün geceler
Yağsa da yağmur
Arınamıyor

Gece yatağımıza uzandığımızda
Başımızı dayadığımızda karanlığa
Sestir, müziktir, çağrıdır yağmur
Yağmurda yıkanan rüzgar
Tozlanmış yüreklerimize
Ulaşamıyor
 
Back