- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
İki arkadaş birlikte planladıkları seyahatleri için hazırlık yapmaktaydılar. Bu seyahat birlikte ilk yurt dışı denemeleri olacaktı. Her ikisi de oldukça heyecanlı olmalarına rağmen içlerinden biri bu durumu içine sindirmiş gibi görünürken diğeri adeta kabına sığamıyordu. Sürekli yapılan planı tekrar tekrar gözden geçiriyor, düşünüyor, her türlü detayı kaçırmamak için notlar alıyor, oradan oraya koşturup duruyordu. Her ikisi için de hazırlık aynı olmasına rağmen biri ne kadar sakinse diğeri o kadar telaşlıydı.
Telaşlı olan sakin olanı anlamakta güçlük çekiyordu. Sanki bir aksilik olacak ve gidemeyeceklerdi. Bu nedenle sürekli bir şeyler yapmak ihtiyacındaydı. Her şeyi takip etmek, kontrol etmek arzusuna bir türlü dur diyemiyordu. Sanki o olmazsa bir şeyler yolunda gitmeyecekti, seyahat gerçekleşemeyecekti. Hele hele bir aksilik olur da eğer gidemezlerse ki, bu düşünce içinde olmak bile onu daha da telaşlandırıyordu.
Nihayet seyahat günü geldi çattı. Havalimanına geldiler, bilet kontrollerinden ve bavullarını teslim ettikten sonra iki arkadaş artık havaalanında bekleme salonunda uçağa alınmak üzere hazırdılar. İçlerinden sakin olanı büyük bir huzur ve dinginlik içinde elinde küçük bir çanta ile beklemekteydi. Diğerinde ise, telaş ve heyecan hala devam etmekteydi. Onun ayaklarının dibinde ise bir kaç çanta, içleri dolu bulunmaktaydı. Devamlı saatine bakıyordu ve bir ayağı da sürekli hareket halindeydi. İçinde dinmek bilmeyen fırtına devam etmekteydi.
Anons yapıldı, artık uçağa almaya başlamışlardı. Koltuklarına oturdular ve emniyet kemerlerini taktılar. Evet, artık uçuşa geçebilirlerdi... Sakin olan keyif içindeyken telaşlı olan derin bir “oh” çektikten sonra başının ağrıdığından şikayet ederken, uçakta olduklarına inanamadığını da ifade etti.
Uçak havalandığında iki arkadaş sohbete başlamışlardı. Sakin olan telaşlı olana, "Olan olmakta dostum, sen telaş etme" dedi. Arkadaşı yine telaş içinde cevapladı:
— Bunu nasıl söyleyebiliyorsun? Görmüyor musun takip etmezsen hiç bir şey yolunda gitmiyor ki.
— Hayır dostum, sen öyle zannediyorsun. Aslında her şey olması gerektiği zaman ve olması gerektiği kadar olmakta zaten. Sen olana karşı direniş içindesin ve olmakta olanı kontrol etmek arzusundasın. Seni yoran ve telaşlandıran kısım burası.
— Ne yapacağım yani elimi kolumu bağlayıp oturacak mıyım?
— Ben böyle bir şey söylemedim. Sen sadece yapman gerekeni yapacaksın o kadar. Gerisi kendiliğinden gelir zaten.
— Çok genişsin sen çok geniş, olmaz öyle şey!
— Bak dostum, akmakta olan bir nehir düşün. Nehir kendi yatağında yıllardır akmakta değil mi? O nehrin akmasına dışardan bir müdahale var mı? Yatağı belli, akış süresi belli, gideceği yer belli! Sense o nehrin içinde bir kayıktasın ve zaten akmakta olan nehrin içinde telaş içinde kürek çekmektesin. Sen kayığı durdurmadığın ve içinden inmediğin süre içinde o kendi hızında akışına devam edecektir. Sen kürek çeksen de çekmesen de o nehir aynı hızla akacak. Yani sen kürek çekerek nehrin akış hızını değiştiremezsin! Sen sadece bindiğin kayığın hareketine etkili olabilirsin. O da, nehrin içinde ne yaptığınla ilgili gösterdiğin çabadır. Gerçek hayatında ise, bu çabaların telaşların ve endişelerin oluyor sadece...
Bense akış hızını değiştiremediğim nehrin içinde kendimi akışa bırakmış vaziyetteyim. Senden farkım çaba içinde olmamam, yapmam gerekeni yapıp, olana karşı teslimiyet göstermem. Hepsi bu! Çünkü nehir zaten akmakta. Ben onun hızını kontrol edemem ki. Sense nehri kontrol edebileceğini düşünüyor olmalısın ki bunca telaşının anlamı olsun.
Oysaki sen bunca çabayı sarfederken neler kaçırıyorsun bir bilebilsen! Nehrin etrafındaki güzellikleri göremiyorsun, gökyüzünü göremiyorsun. Yaşadıklarının farkına varamıyorsun. Yaşamdan keyif alacağına endişe ve telaş içinde geçiriyorsun anlarını... Kontrol isteğinle kendini soktuğun negatif algılarınla da daha çok çaba sarfetmek ihtiyacına giriyorsun. Bu durum da, senin başka bir yığın olumsuzluğu algılamana ve yaşamına çekmene neden oluyor. Yaşadığın her bir olumsuz olay da, aslında sana kendinde yarattığın olumsuzluğunun nafile çabalarından kaynaklandığını göstermekte. Yani farkında olmadan bir döngünün içine girmiş oluyorsun eğer olanı göremezsen ve kendini akışa bırakamazsan.
— Peki, ama yaşadığım gerçekler?
— Onları kendinin yarattığını hala fark etmedin mi dostum? Olan olmakta zaten, yaşadığın olumsuzluklar senin yarattıkların sadece. Çünkü sen düşüncelerinle onları yaşamayı seçiyorsun. Seçimler de, sonuçlar da senin. Kendinden sorumlusun yani!
Sohbet sona erdiğinde inecekleri havalimanına gelmişlerdi. Arkadaşının sözleri kafasını iyice karıştırmıştı. Bir an ne yapması gerektiğini bilemediyse de yeni farkındalığıyla hiç değilse biraz daha sakindi. Bavullarının geldiği bölüme gelmişlerdi ki, bavulunun bir önceki aktarma limanında kaldığı gerçeği ile karşı karşıya olduğunu gördü. Olumsuzluğun nasıl bir olumsuzluk yarattığının artık farkındaydı.
Evet, dostlar, olan olmakta… Neyi değiştirmeye çalıştığımızı farketmezsek kendi dünyamızda neleri yarattığımızı da farkedemeyizyerimseniben
sevgilera.s.
Telaşlı olan sakin olanı anlamakta güçlük çekiyordu. Sanki bir aksilik olacak ve gidemeyeceklerdi. Bu nedenle sürekli bir şeyler yapmak ihtiyacındaydı. Her şeyi takip etmek, kontrol etmek arzusuna bir türlü dur diyemiyordu. Sanki o olmazsa bir şeyler yolunda gitmeyecekti, seyahat gerçekleşemeyecekti. Hele hele bir aksilik olur da eğer gidemezlerse ki, bu düşünce içinde olmak bile onu daha da telaşlandırıyordu.
Nihayet seyahat günü geldi çattı. Havalimanına geldiler, bilet kontrollerinden ve bavullarını teslim ettikten sonra iki arkadaş artık havaalanında bekleme salonunda uçağa alınmak üzere hazırdılar. İçlerinden sakin olanı büyük bir huzur ve dinginlik içinde elinde küçük bir çanta ile beklemekteydi. Diğerinde ise, telaş ve heyecan hala devam etmekteydi. Onun ayaklarının dibinde ise bir kaç çanta, içleri dolu bulunmaktaydı. Devamlı saatine bakıyordu ve bir ayağı da sürekli hareket halindeydi. İçinde dinmek bilmeyen fırtına devam etmekteydi.
Anons yapıldı, artık uçağa almaya başlamışlardı. Koltuklarına oturdular ve emniyet kemerlerini taktılar. Evet, artık uçuşa geçebilirlerdi... Sakin olan keyif içindeyken telaşlı olan derin bir “oh” çektikten sonra başının ağrıdığından şikayet ederken, uçakta olduklarına inanamadığını da ifade etti.
Uçak havalandığında iki arkadaş sohbete başlamışlardı. Sakin olan telaşlı olana, "Olan olmakta dostum, sen telaş etme" dedi. Arkadaşı yine telaş içinde cevapladı:
— Bunu nasıl söyleyebiliyorsun? Görmüyor musun takip etmezsen hiç bir şey yolunda gitmiyor ki.
— Hayır dostum, sen öyle zannediyorsun. Aslında her şey olması gerektiği zaman ve olması gerektiği kadar olmakta zaten. Sen olana karşı direniş içindesin ve olmakta olanı kontrol etmek arzusundasın. Seni yoran ve telaşlandıran kısım burası.
— Ne yapacağım yani elimi kolumu bağlayıp oturacak mıyım?
— Ben böyle bir şey söylemedim. Sen sadece yapman gerekeni yapacaksın o kadar. Gerisi kendiliğinden gelir zaten.
— Çok genişsin sen çok geniş, olmaz öyle şey!
— Bak dostum, akmakta olan bir nehir düşün. Nehir kendi yatağında yıllardır akmakta değil mi? O nehrin akmasına dışardan bir müdahale var mı? Yatağı belli, akış süresi belli, gideceği yer belli! Sense o nehrin içinde bir kayıktasın ve zaten akmakta olan nehrin içinde telaş içinde kürek çekmektesin. Sen kayığı durdurmadığın ve içinden inmediğin süre içinde o kendi hızında akışına devam edecektir. Sen kürek çeksen de çekmesen de o nehir aynı hızla akacak. Yani sen kürek çekerek nehrin akış hızını değiştiremezsin! Sen sadece bindiğin kayığın hareketine etkili olabilirsin. O da, nehrin içinde ne yaptığınla ilgili gösterdiğin çabadır. Gerçek hayatında ise, bu çabaların telaşların ve endişelerin oluyor sadece...
Bense akış hızını değiştiremediğim nehrin içinde kendimi akışa bırakmış vaziyetteyim. Senden farkım çaba içinde olmamam, yapmam gerekeni yapıp, olana karşı teslimiyet göstermem. Hepsi bu! Çünkü nehir zaten akmakta. Ben onun hızını kontrol edemem ki. Sense nehri kontrol edebileceğini düşünüyor olmalısın ki bunca telaşının anlamı olsun.
Oysaki sen bunca çabayı sarfederken neler kaçırıyorsun bir bilebilsen! Nehrin etrafındaki güzellikleri göremiyorsun, gökyüzünü göremiyorsun. Yaşadıklarının farkına varamıyorsun. Yaşamdan keyif alacağına endişe ve telaş içinde geçiriyorsun anlarını... Kontrol isteğinle kendini soktuğun negatif algılarınla da daha çok çaba sarfetmek ihtiyacına giriyorsun. Bu durum da, senin başka bir yığın olumsuzluğu algılamana ve yaşamına çekmene neden oluyor. Yaşadığın her bir olumsuz olay da, aslında sana kendinde yarattığın olumsuzluğunun nafile çabalarından kaynaklandığını göstermekte. Yani farkında olmadan bir döngünün içine girmiş oluyorsun eğer olanı göremezsen ve kendini akışa bırakamazsan.
— Peki, ama yaşadığım gerçekler?
— Onları kendinin yarattığını hala fark etmedin mi dostum? Olan olmakta zaten, yaşadığın olumsuzluklar senin yarattıkların sadece. Çünkü sen düşüncelerinle onları yaşamayı seçiyorsun. Seçimler de, sonuçlar da senin. Kendinden sorumlusun yani!
Sohbet sona erdiğinde inecekleri havalimanına gelmişlerdi. Arkadaşının sözleri kafasını iyice karıştırmıştı. Bir an ne yapması gerektiğini bilemediyse de yeni farkındalığıyla hiç değilse biraz daha sakindi. Bavullarının geldiği bölüme gelmişlerdi ki, bavulunun bir önceki aktarma limanında kaldığı gerçeği ile karşı karşıya olduğunu gördü. Olumsuzluğun nasıl bir olumsuzluk yarattığının artık farkındaydı.
Evet, dostlar, olan olmakta… Neyi değiştirmeye çalıştığımızı farketmezsek kendi dünyamızda neleri yarattığımızı da farkedemeyizyerimseniben
sevgilera.s.